• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III: MACINTYRE’IN OLGU-DEĞER PROBLEMİNE YAKLAŞIMI VE ONA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER

1. MACINTYRE’IN (AHLÂK) FELSEFESİ

1.1 Modern Etik Kuramlarının Sorunları

MacIntyre, Aydınlanma ile birlikte, liberal dünyada ciddi bir ahlâki krizin varlığından söz eder ve bunu ‘Aydınlanma projesi’207 olarak adlandırdığı başarısız bir sürecin

neticesi olarak görür. Bu anlamda MacIntyre, modern etiğe yönelik eleştirilerini ‘Aydınlanma projesi’nin başarısızlıkları üzerinden ele alır.208

Modern etik kuramlarının yüzleştiği sorunları, Aydınlanma projesinin bir sonucu olarak yorumlayan MacIntyre, bu durumun iki şekilde ortaya çıktığını düşünür: Bir yandan, hiyerarşi ve ereksellikten sıyrılmış birey, kendisini ahlâk otoritesinin yegâne hâkimi kabul eder. Nitekim dönemin ahlâk felsefecileri de onu (bireyi) bu şekilde tanımlar. MacIntyre’a göre bu yaklaşım, Aydınlanma sonrasında görülen yararcılık ve

duyguculuk formlarıyla zuhur etmiştir. Diğer yandan, ahlâki kuralları, kişilerin ferdi

istek ve istençlerinin birer aracı olmasından kurtarmak gayesiyle, bu kuralların bağlayıcılığını rasyonel kılacak ya bazı yeni erekler öne sürerek yahut yeni bir

204 Özturan, Ahlak Felsefesinin Temel Problemleri (Seçme Metinler), 112. 205 Cevizci, Etik Ahlak Felsefesi, 384.

206 Küçükalp, “Erdem Etiği”, 629-30.

207 Alasdair MacIntyre, Erdem Peşinde: Bir Ahlak Teorisi Çalışması, çev. Muttalip Özcan (İstanbul:

Vakıfbank Kültür Yayınları, 2019), 146.

66

kategorik statü bularak, Kantçı bir tarzda, temellendirme çabasına girişir. MacIntyre için, bu iki girişim de başarısız olmuştur ve olmaya devam etmektedir.209

MacIntyre, modern ahlâk felsefesine yönelik eleştirilerini, Aydınlanma projesi ve liberalizm etrafında temellendirir. Ona göre, hür düşünceye, bireysel özgürlükler ve haklara, bireysel tercihlere, pazar ekonomisine önem verdiğini iddia eden liberalizm, özgür düşüncenin önünü kapadığı gerekçesiyle gelenekleri saf dışı bırakmıştır. Bu minvalde, liberalizm, özgür düşünceye engel olmasını sebep göstererek geleneği, sahip olduğu ilke, öğreti ve sistemleriyle beraber kurduğu sistemden çıkarmış; yerine,

yarar ve haklar 210 gibi kurguladığı yeni kavramları yerleştirmiştir. Liberalizmin bu

projesi, MacIntyre’a göre, başarısız olmasının yanında, bir ahlâki/moral nihilizm ile nihayet bulmuştur.211

“MacIntyre’a göre, fayda ve hak gibi nosyonlar üzerinde evrensel ve rasyonel olarak savunulabilir bir ahlâk oluşturulabileceğine ilişkin iyimserliğine rağmen, tıpkı değerlerin merkezî olarak aldığı birey gibi, hak ve fayda da kurgusal bir gerçekliğe sahip olduğu için, bireycilik, iyi ile kötünün son tahlilde kişisel bir tercih meselesi olarak görülmesi anlayışına karşılık gelen etik nihilizm ile neticelenmiştir.”212

MacIntyre’a göre nihilizmde, iyi ve kötüye dair nesnel bir dayanak gösterilmemekte; bireysel tercihlere dayandırılmaktadır. Bu durum, insanları, yaşamlarında anlamlı bir amaç düşüncesi oluşturabilecek tutarlı bir ahlâki prensiplerden yoksun olmasına; dolayısıyla iyi ve kötü için ölçüt, bir kriter olabilecek değerlerin yokluğuysa, önce bireyin köksüzleşmesini213, ve nihayet yaşamın anlamsızlaşmasını, yani nihilizmi

doğurmuştur.214

209 MacIntyre, Erdem Peşinde: Bir Ahlak Teorisi Çalışması, 146-47. 210 MacIntyre, 161-62.

211 Cevizci, Etik Ahlak Felsefesi, 387-88. 212 Küçükalp, “Erdem Etiği”, 630.

213 Thomas D. D’Andrea, Tradition, Rationality, and Virtue: The Thought of Alasdair MacIntyre

(Burlington: Ashgate Publishing Company, 2006), 229.

67

Çağdaş ahlâki tartışmaların rasyonel bir uzlaşıma ulaşamayacağını belirten MacIntyre215, bu durumun, tüm değer ve ahlâki yargılarını bireyin tercih, tutum ve

duygularıyla temellendiren duyguculuktan (emotivizm) kaynaklandığını iddia eder216.

Zira duyguculuğun temel iddiası, objektif ve kişisel olmayan ahlâki ölçütlerin olduğunu savunan görüşlerin, rasyonel hiçbir geçerli argüman sunmadığını ve sunamayacağını, dolayısıyla bu tür ölçütlerin bulunmadığı yönündedir.217 Çağdaş

ahlâki görüş ayrılık ve anlaşmazlıkları, farklı örnekler üzerinden inceleyen MacIntyre, bu tartışmaların çözümsüz kalmasını duyguculukla irtibatlandırır ve ona göre duyguculuk, üç nedenden ötürü, ahlâki sorunlara çözüm sunamamaktadır:

İlk neden olarak, MacIntyre’a göre, duyguculuğun temel iddiası olan, ‘ahlâki yargıların duygu ve tutumları’ ifade ettiği tezine müteakip, ‘ne türden duygu ve tutumları ifade ettiği’ sorulduğunda, yine duygucu kuramlar, ‘onaylayıcı/tasvip edici/uygun bulunan’ duygu ve tutumları ifade ettiğini söyleyecektir. ‘Ne tür onaylamaları/tasvipleri’ ifade ettiği sorulduğunda ise, MacIntyre’a göre, duygucu ekol ya sessiz kalmayı tercih etmekte yahut söz konusu ‘onaylamayı’, ahlaksal onaylama olarak tanımlamaya girişerek bir kısır döngüye girmektedirler.218

İkinci olarak, MacIntyre, duyguculuğun sahip oldukları işlev ve anlam bakımından farklılık arz eden, kişisel tercih ifadeleri ile (ahlâki ifadeler dahil) değerlendirici ifadeler arasında ayrım gözetmeyip, ikisini de anlamca eşdeğer tutması, duyguculuğu anlam kargaşasına sürüklemiştir. 219 “Kısacası, [duyguculuk], sapla samanı

ayıramaz.”220

Son olarak, duyguculuğun düştüğü bir diğer hata, cümlelerin sahip olduğu anlamlarını değil, onların “tikel durumlardaki kullanımının bir işlevi olan duygu ve tutum

215 MacIntyre, Erdem Peşinde: Bir Ahlak Teorisi Çalışması, 38. 216 MacIntyre, 49.

217 MacIntyre, 64. 218 MacIntyre, 50-51. 219 MacIntyre, 51-52.

220 Solmaz Zelyüt Hünler, İki Adalet Arasında : Liberal ve Komunitaryan düşüncelerin çatışma alanı

68

ifadelerini anlam ile ilişkilendirerek, [kullanım ile anlamı] karıştırmasıdır.” 221

MacIntyre, örnek olarak, sinirli bir öğretmenin matematik işlemi esnasında hata yapan çocuğa, ‘yedi kere yedi kırk dokuz eder’ diye bağırması, öğretmenin o anda duygularının dışavurumunun, cümlenin kullanımının anlamıyla bir ilgisi bulunmadığını ifade eder. Benzer şekilde, MacIntyre, ‘bu doğrudur’ veya ‘bu iyidir’ gibi ahlâki yargılar belirtildiğinde, bu ifadeler ‘ben bunu tasvip ediyorum, sen de onayla’ gibi cümlelerle yahut duygucuların buna yakın ifadeleriyle aynı anlama gelmediğini iddia eder.222

Modern etiği farklı noktalardan eleştiren ve sahip oldukları eksikliklere işaret eden MacIntyre, bu değerlendirmelerin akabinde kendi erdem etiğini ortaya koyar. Kısa oldu bir iki cümle eklenebilir.