• Sonuç bulunamadı

1.1.1. Şehirleşme ve Şehirlileşme: Tarihsel ve Eleştirel Bakış

1.1.1.2. Modern Şehirlerin Tarihi

Sanayi devrimi ile birlikte şehirlerdeki değişimin ve dönüşümün yönü bulanık bir şekilde az karmaşıktan çok karmaşığa doğru yol almaktadır (Grafik 1). Değişimin daha az karmaşık olduğu süreçte fiziki/katı unsurlar ön plandadır. Bunlar hammaddeye erişim, işgücü ve mekân maliyetleri, ulaşım hizmetleri gibi ölçülebilir, somut unsurlardır. Ancak zamanla fiziki unsurların yerini yumuşak unsurlar almıştır. Bunlar kolay ölçümlenemeyen, daha çok soyut özellik gösteren, bilgi, yönetim kapasitesi, iletişim, inovasyon gibi unsurlardır. (İlgüner ve Asplund, 2011).

Grafik 1. Şehirlerin Tarihsel Değişimi Kaynak: (İlgüner ve Asplund, 2011: 148)

1.1.1.2.1. 1950ler

II. Dünya Savaşı ile yerle bir olan Avrupa şehirleri yeniden onarılmış ve yapılanmaya gidilmiştir. 1947 ve 1952 Marshall Planları özellikle Almanya’nın yeniden yapılanmasıyla birlikte “German Wirtschaftswunder” denilen Alman mucizesi yaşanmıştır. Ağır endüstriler gelişimin itici gücü olarak kabul edilmektedir.

Bu dönemlerde şehir yönetimlerinin başarısı, emlak piyasası, inşaat alanları, temel endüstriler ve nakliye ile ölçülmektedir. (İlgüner ve Asplund, 2011).

Londra, Liverpool, Manchester, Birmingham, Amsterdam, Rotterdam, Barselona, Hamburg, Paris gibi şehirler deniz limanı kıyısında, suyolu, demiryolu ve karayolu üzerinde, enerji kaynaklarına yakın, maden yatakları civarında kurulmuş ve aşırı nüfus artışı ile karşı karşıya kalmıştır (Ergun vd., 2013: 43).

Yeniden yapılaşma Savaş sonrası tasarım Ekonomik yeniden yapılanma Yoğun konutlaşma Çevre kaygıları Yerleşimde serbestlik Kitle Turizmi Yaşam kalitesi Yerinde hizmet Teknoloji parkları Kişisel bilgisayar devrimi Serbest piyasa meleşmenin başlaması İnternet ve e-şehirler Yerel üniversiteler Şehir markalaşması Yenilikçilik melerin gelişmesi Marka şehirler krizlere direniyor Şehirlerin kavramsallaştrılması Batı Doğu'ya, Doğu Batı'ya çüyor Eehirlerden Mehirlere Beklentilerin ötesi ksek yaşam kalitesi Tasarım yönetimi Çoklu yerel bağlar Oyyun sahnesi şehirler rdürülebilir şehirler Kişiselleştirme

1950ler 1960lar 1970ler 1980ler 1990lar 2000ler 2010lar 2020ler 2030lar

Az Karmık Çok Karmık

1952’de, Fransa, Batı Almanya, İtalya ve Benelüks ülkelerinin (Belçika, Hollanda ve Lüksemburg) bir araya gelmesiyle, kalkınmanın stratejik ürünü kömür ve çelik endüstrilerinin birleşmesini öngören Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. 1957 yılına gelindiğinde, gümrük birliği için Avrupa Ekonomi Topluluğu ve atom enerjisini barışçıl amaçlarla kullanmak için Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kurularak, ülkeler arasında ekonomik ve siyasi işbirliği oluşmaya başlamıştır (Gül, 1983). Bu gelişmeler kuşkusuz Avrupa Birliği’nin habercisidir.

1.1.1.2.2. 1960lar

Peter Hall (1966), özellikle gelişmiş Batı dünyasında ortaya çıkan çok büyük kentleri tanımlamak için “dünya şehri” kavramını kullanmış ve Londra, Paris, Amsterdam, Ruhr bölgesi, Moskova, New York ve Tokyo’yu dünya kentleri olarak adlandırmıştır (Ergun vd.,2013). Bu şehirler nüfusun yoğunlaştığı, ekonomik gelişmelere yön veren ve büyük markaların ortaya çıkmaya başladığı şehirler olarak dikkat çekmektedir.

Ağır işçilik, sanayi ve konutlaşmanın karşısında çevre ve insan hakları konusunda kaygılar güden kitleler de bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Fransız Sosyolog Henri Lefebvre’nin “kent hakkı” olarak kavramsallaştırdığı, halk kitlelerinin şehirlerle ilgili alınan kararlarda söz sahibi olma isteği bu dönemde ortaya çıkmış ve 1968 Paris ayaklanmalarına esin kaynağı olmuştur (Ertan, 2008).

1.1.1.2.3. 1970ler

1973 yılında baş gösteren petrol krizi sonucunda üreticilerin üretimi kısıtlayıp fiyatların artmasına neden olduğu siyasi ve ekonomik kriz ortaya çıkmıştır. Alternatif enerji teminine duyulan ihtiyaç sonucunda nükleer araştırmalar artmıştır. Yeni enerji senaryoları kimi şehirler için avantaja dönüşmüştür. Kara yollarının gelişmesi, tarifesiz uçak seferleri gibi gelişmeler şehirlerarası akışı artırmış farklı yerler görme isteği ve kitle turizmi bu dönemde ortaya çıkmıştır. Yumuşak unsurların artık kendini daha fazla hissettirdiği, hizmet sektörünün öneminin daha da attığı yeni bir döneme

girilmiştir (İlgüner ve Asplund, 2011). Şehirler ve ülkeler arasındaki bağlantılara engel olan, soğuk savaş olarak bilinen kutuplaşma bu dönemde ortaya çıkmıştır.

1.1.1.2.4. 1980ler

Bir yandan soğuk savaşın kutuplaştırdığı bir ortam hüküm sürerken, diğer yandan Avrupa Topluluğu olarak anılan, Almanya, İtalya ve Benelüks ülkeleri, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İngiltere’den oluşan birliğin imzaladığı “Schengen Antlaşması” ile ülkeler arasında pasaportsuz dolaşım sağlanmıştır. Avrupa giderek tek ülke gibi olmaya, ülkeler arası seyahat şehirlerarasıymış gibi gerçekleşmeye başlamıştır. Bu durum turizmin gelişmesine olanak sağlamıştır. 1985 yılından itibaren “Avrupa Kültür Başkenti” uygulaması başlamış ve ilk Avrupa Kültür Başkenti, Yunanistan’ın Atina şehri olmuştur.

Batı işletmeleri üretimi yavaş yavaş Asya ve Afrika ülkelerine taşımaya başlamıştır. Bilgisayar teknolojilerinin gelişerek evlere kadar girmesi, iletişimin ve bilgi teknolojisinin öneminin artmasıyla yumuşak unsurlara bağlılık artmıştır. Bilim parkları, yerel üniversiteler giderek yayılmıştır (İlgüner ve Asplund, 2011).

Küresel pazar ve sermaye alanları, ulus devletlerin ötesine geçerek şehirlerde örgütlemeye başlamıştır. Bu süreç kapitalist sistemin tek egemen sistem haline dönüştüğü 1989 sonrası dönemde “yenidünya düzeni” (Farazmand, 1994’den aktaran Ergun vd., 2013:40) ya da neoliberal küreselleşme olarak tanımlanmaktadır.

1.1.1.2.5. 1990lar

1989 yılında yıkılan Berlin Duvarı, soğuk savaş dönemini sona erdirmiş, ülkeler arası ilişkiler normale dönmeye başlamıştır. Bu sayede küreselleşme artık dillerden düşmeyen kavram olmaya başlamış, serbest piyasa ekonomisi ve özelleştirmeler ile devlete bağlılık giderek azalmaya başlamış, yerel yönetimlerin eli güçlenmiş, rekabet her ortama hâkim olmuştur. Her sektörde eski tekel şirketlere birçok rakip ortaya çıkmış; tekstil, otomotiv gibi sektörlerde kümelenmeler kimi şehirlerin ön plana çıkmasına sebep olmuş ve şehirlerarası rekabetten de söz edilmeye başlanmıştır. İlk yıllarda savunma ve bilimsel amaçlarla kullanılan Internet artık

belediyelerin, kamu kuruluşlarının, şirketlerin de kullanımına açılmıştır. 1992 yılında ilk kez “Avrupa Birliği” zikredilerek o dönemde faaliyette olan işbirliği toplulukları artık tek elden kontrol edilmeye başlanmıştır (Kıraç ve İlhan, 2010: 194).

1.1.1.2.6. 2000ler

“Marka şehir” kavramı ve stratejik şehir pazarlaması giderek yayılmaya başlamış, stratejik yönetim anlayışına sahip olan şehir yönetimleri sloganlar üretmeye, güçlü ve zayıf yönlerini göz önünde bulundurarak kalkınmaya ve reklam kampanyalarına hız vererek rekabet avantajı sağlamaya çalışmaktadırlar. Festivaller, sportif organizasyonlar, kongreler, fuarlar şehirlerin olmazsa olmazı haline gelmiştir.

Kentsel dönüşüm ile birlikte atıl alanlar şehirler için yeni merkezler yaratma isteklerine konu olmuştur. Yumuşak unsurların başat konuma eriştiği bu dönemde, yerel üniversitelerin artmasıyla çoğalan teknokentler ve diğer sektörlerdeki kümeleşmeler artış göstermiştir. İnovasyon, yönetişim gibi kavramlarla birlikte yeniliğe ayak uydurmak kaçınılmaz hale gelmiştir. (İlgüner ve Asplund, 2011). Web 2.0 olarak anılan internetin artık bireysel kullanıcıların da kontrolünde olduğu yeni internet çağına ayak uydurmak için şehir yönetimleri e-şehir olmaya çalışmaktadır.

Finansal krizlerin baş göstermesi şehirler üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır. Örneğin krizdeki İspanya, Yunanistan gibi ülkelerle Amerika’daki bazı eyaletlerde hayalet şehirler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bir zamanlar otomotiv sanayisinin dinamosu olan ABD’nin Michigan Eyaletinde bulunan Detroit şehri, emlak krizi ve 2009 yılında General Motors ve Chrysler’in iflası ile birlikte boşaltılan ve talan edilen birçok insansız yapı ile birlikte “hayalet şehir” olarak anılmaktadır (Time, 27 Aralık 2014).

1.1.1.2.7. 2010lar

Yatırımcı çekmeye çalışan şehirler rekabetin çetinleştiği bir ortamla karşı karşıyadır. Şehirler her yönleriyle çok karmaşık bir ürün haline gelmiştir. Şehirler markalaşmanın da ötesinde kavramlaşmaya gitmektedir. Aşk şehri, futbol şehri, müzik şehri gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Mobil şehircilik (m-şehir), akıllı telefonların

interaktif uygulamaları vasıtasıyla şehir sakinlerine ve ziyaretçilere istedikleri bilgiye istedikleri yerde ulaşma imkânı sunmaktadırlar. Örneğin Tokyo, DoCoMo markalı bir mobil iletişim operatörüne sahiptir (İlgüner ve Asplund, 2011).

Tüm bu gelişmelerin ışığında, insanlığın geçtiği tüm sınavlardan mekân olgusu da nasibini almıştır. Savaşlar, doğal afetler, teknolojiyle birlikte gelen yenilikler gibi olumlu olumsuz bütün gelişmeler, insanlar kadar şehirleri de olumlu ya da olumsuz etkilemiştir. İlk başlarda insanların mekâna olan hâkimiyetiyle ortaya çıkan ve gelişen şehirler, bir süre sonra insanları kendi dönüşümüne ayak uydurmaya zorlamıştır.

Üretime yönelik şehirlerden tüketimin örgütlendiği şehirlere doğru değişim yaşanmaktadır (Ergun vd., 2013).