• Sonuç bulunamadı

Modellere Getirilen Eleştiriler

BÖLÜM 2: ÇEVİRİ ETİĞİ

2.6. Çeviri Etiğinde Etik Model Tartışmaları

2.6.6. Modellere Getirilen Eleştiriler

Chesterman, ele aldığı dört etik modelini farklı yönleriyle de eleştirerek, modellerin tamamlanması gereken ya da sorunlu yanlarını ortaya koymuştur. Öncelikle mevcut modellerin birbirleriyle uyuşmadığını savunur. Farklı modellerde, farklı değerlerin diğerlerine göre ağır basması da ayrıca tartışma konusudur. Chesterman’a göre bu şekilde doğru etik eylemin ortaya konması imkânsız hale gelir. Diğer yandan hizmet modelinde çevirmenin bir erdem haline getirilmesi durumunda çevirmen bağımsızlığının zayıflayacağını, çevirmeni pasif bir konuma getireceğini savunur. İletişim modelinde ise sorumluluğun genişletilmesi sebebiyle çevirmene verilen rolün, ağır bir yük haline geldiğini belirtir ve bu normun örneğin AB ile ilgili çeviri çalışmalarında sorun çıkaracağını savunur. Norma dayalı model ise, Chesterman’a göre tutucudur. Çeviri eyleminin bir sonucu olarak, normların da zaman içerisinde değişmesi gerektiğini, fakat normların değişime çabuk ayak uyduramayacağını iddia eder. Modellerin kapsayıcı özellik taşımaması da ayrıca sorun yaratır. Örneğin norma dayalı model ile temsili model, Chesterman’ın deyimiyle ancak “mikro etik” seviyesinde iş görebilir. Yani çevirmen ve metin arasındaki ilişki ile ilgilidir. (Chesterman, 2001: 142-144).

Chesterman’ın deyimiyle mikro etik, çeviri eylemi etiği olarak tanımladığımız çevirmen ve erek metin arasındaki ilişkiden doğan eylemleri incelemeden, başka bir deyişle çeviri şartları, çevirmenin gerekçelendirmesi, amaç ve işlev değerlendirilmeleri yapılmadan etik değerlendirme yapmak mümkün değildir.

Chesterman’ın sözünü ettiği mikro etik, çevirmenin mikro stratejiler geliştirdiği alanla ilgilidir. Mikro stratejiler, çevirmen ve metin arasındaki ilişkiyi yansıtır görünmekle birlikte, gerçekte bi ilişki çok daha öncesine aittir. Çevirmenin metinle ilişkisi, ilgili metni çevirmeden çok önce başlayan ve bu metinle ilgili önbilgilerinden, ilgili metnin konusuyla ilgili birikiminden kaynaklanır. Çevirmen bir metni ilk olarak çeviri göreviyle tanıyan biri değildir. Metnin içeriği ve arka planıyla ilgili bilgilere çok önceden sahiptir. Bu durum bir anlamda çevirmenin etik olarak sadece mikro etikle sınırlandırılamayacak bir birikime sahip olması gereğini yansıtır. Çevirmenin bir metinle ilgili ön bilgiye sahip olması, bir metnin çevrilmesinde dilbilgisinden daha önemlidir. Modern çeviri

kuramlarında çevirmenin özellikleri tanımlanırken birinci sırada çevirmenin çevireceği metinle ilgili ön bilgileri, uzmanlık bilgisi ve konuya hâkimiyeti gelirken; yabancı dil, ana dil bilgileri ve diğer özellikler daha sonra aranır (Krş. Kautz 2000)

Chesterman’ın norm etiğini eleştirirken özellikle üzerinde durduğu ve modelin en zayıf halkası olarak betimlenebilecek nokta, çevirmenin çeviri hatalarında normları gerekçe gösterme olasılığıdır. Ona göre çevirmen yönergeleri, kuramları ya da farklı normları öne sürerek çeviri hatalarının sorumluluğunu almaktan kaçınabilir (Chesterman, 2001: 143). Çevirmenin erek metnin sorumluluğundan, normları öne sürerek kaçınması, ancak normlara dayalı gerekçelendirmesindeki tutarlılığa bakarak önlenebilir.

Chesterman norm etiğini çevirmen için bir sığınma aracı olarak gösterirken, çevirmenin norm etiği olmaksızın çeviri yapmasının çeviri kuramsal olarak mümkün olamayacağını göz ardı eder. Söz konusu olan çevirmenin salt normlar bağlamında etik bir süreç yürütmesi değil, diğer etik özellikleri de dikkate alarak çeviri yapmasıdır ki bu durum çeviri tanım, kuram ve yöntemlerinde vurgulanmaktadır. Chesterman’ın, çeviribilimcilerin düştüğü klasik hataya düşerek çeviri yaklaşımlarından bir ya da diğerini tercih etmesi gerektiği yanılgısına düştüğü söylenebilir. Çevirmen ya da herhangi bir yorumcunun yorumsal yaklaşımları bir bütün olarak kavraması, meslek etiğinin bir gereğidir.

Chesterman’ın belirttiği gibi (2001: 146) x adında ideal bir çevirmenin oluşturduğu erek metin, “iyi” ya da “kötü” çeviri şeklinde öncelikle çeviri eleştirisi alanında ele alınmalıdır. Bir çevirmenin iyi ya da kötü olduğuna bakarak etik değerlendirmeye geçmek, zor olan yolu seçmektir.

Çeviri eleştirmenleri tarafından yapılan değerlendirmelerin, Chesterman’ın deyimiyle makro ve mikro etik (2011: 143) kapsamlarında tutarlılık bağlamında ancak ve ancak çeviride sorunlar varsa yapılabilir.

Çeviribilim alanında etik bağlamında yapılan incelemelerde alanlar ve bu alanda söz konusu olacak etik normlar belirlenmediği için, etik sorulara yanıt bulunamadığını sıkça görülmektedir. Diğer bir konu da çeviri etiğinde gözden kaçırılan görecelilik faktörüdür (Krş. Gouanvic, 2001: 203). Neye göre ve ne amaçla gibi ön sorularla yargılamadan önce, çevirmenin erek metinle ilişkisi ve çeviri süreci açıkça ortaya konmalıdır.

Bu bağlamda bireysel etik aşaması, çevirmen odaklıdır. Çevirmenin genel ahlaki normlarının değerlendirildiği bölümdür. İyi bir insan vs.Meslek etiği aşaması, bir yanıyla çevirmen, diğer yanıyla işbirliği odaklıdır. Bu aşama çevirmenin mesleki, ahlaki normları ve işbirliği gerektiren diğer yapılardaki ahlaki normların değerlendirildiği bölümdür. Çeviri eylemi etiği aşaması, ürün odaklı bir aşamdır. Burada çevirmenin tek başına gerçekleştirdiği eylemde ürün ile işbirliği aşamasında alınan kararlar arasındaki tutarlılık değerlendirilir.

Meslek etiği aşamasında çeviri ürünü ile ilgili –ne, nerede, nasıl, vs. gibi- tüm sorular görecelik kazandığı için günümüzde çeviri etiğinde tek bir yanıtla çözülmesi mümkün olmamaktadır. Başka bir deyişle, bu aşamada sorulan soruların somut bir yanıtı yoktur, mümkün de değildir. Yani bu aşamadaki sorular, somut olarak ele alınamaz.

Chesterman’ın etik değerlendirmeleri, çevirmen-erek metin bağlantısını göz ardı etmektedir; ya çevirmen çeviri eylemiyle yalnızca dolaylı ilişkisi bulunan mesleki etik boyutuyla, erek metinden soyutlanarak değerlendirilmekte, ya da kaynak-erek metin bağlantısında erek metin asıl olarak alınıp yapılmakta, bu kez de çevirmenin gerekçeleri ve çeviri ön şartları değerlendirmeden soyutlanmaktadır.

Çeviri etiğinin mesleki etik-çeviri eylemi boyutlarıyla birlikte bir bütün olarak incelenmesi gerekir. Mänttäri’nin (1984) çeviri yaklaşımı, böyle bir incelemeye uygundur. Çevirinin hem etkinlik hem çevirmen hem de eylem boyutlarıyla ele alındığı kuramda, bütünsel bir çeviri etiğini hem meslek hem çeviri eylemi alanlarıyla göstermek mümkündür.

Chesterman’ın da belirttiği gibi, çeviri çalışmaları çerçevesinde etik sorunu incelendiğinde, çeşitli nedenlerden ötürü dereceleri farklı çeşitli zorluklarla karşılaşılır. Modeller birbirleriyle uyumlu değildir, söz konusu olan sorunların hangi bağlamda ve hangi etik kuramı bağlamında incelendiği belli değildir. Temellendirme olmadığı için, sorunlara çözüm aramak yerine, soru olarak yinelemenin ötesine gidememiştir.

Çeviri etiğinde, modellerde öne çıkan etik değerlerin farklı diğer bir değerle karşılaştırılmasına ya da hangisinin doğru olduğuna karar verilmesine - eğer söz konusu etik değerler bulundukları şartlara göre göreceli olarak değerlendirilirse - gerek kalmaz. Çeviribilimde etik değerler, daha sonra da yeniden ele alınacağı gibi, göreceli değerlerdir.

Örneğin “sadakat etik midir?” sorusunda “evet” ve “hayır” yanıtlarının verilebileceği durumlar, örnek vakalarla birlikte ortaya konacaktır.

Etik modellerde söz konusu edilen tüm etik değerleri, çeviri etiğinin içerisinde yer alabilir. Ancak çeviri etiğinde farklı zamanlarda farklı modelleri kullanmak yerine, çevirinin zaman ve mekânda tekliği, yani aynı çevirinin bile farklı zamanda, bölgede ve şartlar altında değişebileceği çeviribilimde kabul edilebilir bir sav ise; bu durumda bir model seçmek yerine, mevcut modellerde o çeviride öne çıkan sorular vurgulanarak çeviri eyleminde “tutarlılık” bağlamında incelenebilir. Bu durumda farklı zamanlarda farklı modellerin öne çıkartılmasıyla ilgili etik ikilem giderilmiş olur. Modellerin kapsam ve uygulamada getirdiği sorunlar da böylelikle aşılabilir.

Chesterman’ın çalışmasında da görüldüğü gibi, çeviriye zaman zaman metnin adaptasyonu gözüyle de bakılmaktadır (Chesterman, 2001: 143). Böyle bir bakış açısı, çevirinin tanımlamasında özellikle son dönemde metin türlerinin artmasıyla birlikte ortaya çıkan zorluklar sebebiyle çeviri eyleminin yeniden tanımlanması gerektiğini göstermektedir (Krş. Gouanvic, 2001: 204). Çeviri adına erek metinde yapılan uyarlama ve benzeri uygulamalar, çeviriyi bugünkü tanımlamalarının ötesine taşıyacaktır. Günümüzde böyle yeni bir tanımlamaya, çevirinin etik de dâhil, tüm boyutlarının yeniden ele alınarak yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.

Chesterman, normların zaman içerisinde değişmesini, bir sorun olarak görmektedir. Normlardaki değişim, çeviride karşılaşılan zorluklara yetişemeyecek kadar yavaş olabilir (Chesterman, 2001: 143). Zaman içinde normların değişimi, bize göre sorun olarak değil; sonuç olarak ele alınmalıdır.

BÖLÜM 3: ÇEVİRİ ETİĞİNDE KARŞILAŞILAN ÇEŞİTLİ