• Sonuç bulunamadı

ADEDİ Basın ve yayın, plak, kaset ve bu gibi kayıtlı medyanın çoğaltılması 11

4.1. Mevzuat Çalışmaları

4.1.1. 1997/1; Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ

Kanun’un 7 nci maddesine istinaden yayımlanan "1997/1 sayılı Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’in" amacı, anılan maddenin uygulanması açısından "birleşme ve devralma" sayılan hallerin tanımlanması ve geçerlilik kazanabilmesi Rekabet Kurulunun iznine tabi olan "birleşme ve devralmaların" belirlenmesidir. Bunun yanısıra, Rekabet Kuruluna yapılacak "birleşme ve devralma" başvurularının şekline ve birleşme ve devralmaların değerlendirilmesine ilişkin usul ve esaslara da 1997/1 sayılı Tebliğ’de yer verilmiştir.

Tebliğ’in 2 nci maddesi uyarınca, (Türk Ticaret Kanunu’nda sayılan birleşme ve devralma türleri ve şirket nev’ilerinden ayrı olarak);

Bağımsız iki veya daha fazla teşebbüsün birleşmesi,

Herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün malvarlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları devralması veya kontrol etmesi,

Amaçlarını gerçekleştirmek üzere işgücü ve malvarlığına sahip olacak şekilde bağımsız bir iktisadi varlık olarak ortaya çıkan ve taraflar arasındaki veya taraflarla ortak girişim arasındaki rekabeti sınırlayıcı amacı veya etkisi olmayan ortak girişimler (joint-venture), Rekabet Kanununun 7 nci maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.

Ancak, "birleşme ve devralma sayılmasına" rağmen Tebliğ’in 4 üncü maddesinde belirtilen usullere göre hesaplanan %25’lik pazar payı veya 1998/2 sayılı tebliğ ile öngörülen 25 Trilyon TL’lik ciro eşiğini geçmeyen işlemler için Rekabet Kurulu’ndan izin alınması zorunluluğu yoktur.

4.1.2. 1997/2; Anlaşmaların, Uyumlu Eylemler ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Kanun'un 10 uncu Maddesine Göre Bildiriminin

Usul ve Esasları Hakkında Rekabet Kurulu Tebliği

4054 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi, ilgililerin talebi üzerine Kurul’a, 4 üncü madde kapsamında rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşma, uyumlu eylem veya karar olsa dahi, bazı şartların gerçekleşmesi halinde, bu anlaşma, uyumlu eylem veya kararları 4 üncü madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulabilme olanağı sağlamakta ve Kurul’a belirli türdeki anlaşmalar için grup muafiyeti tebliğleri çıkarma yetkisi vermektedir. Sözkonusu muafiyet rejimi tüketici yararını gözeten, mal ve hizmetlerin sunumunda gelişme ve iyileşme sağlayan, ekonomik veya teknik gelişme doğuran, ilgili piyasada rekabeti önemli ölçüde ortadan kaldırmayan ve gereğinden fazla bir sınırlama ortaya koymayan anlaşma, uyumlu eylem ve kararları kapsamaktadır.

Bu çerçevede Kurul, 4 üncü madde kapsamına giren anlaşma, uyumlu eylem ve kararların ve Kanun’un 8 inci maddesi ile düzenlenen, teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin anlaşma, karar, eylem veya birleşme ve devralmalarının Kanun’un 4, 6 ve 7 inci maddelerine aykırı olmadığını gösteren menfi tespit belgesi almak için yapılacak başvuruların ne şekilde yapılacağını düzenleyen 1997/2 no’lu

"Anlaşmaların, Uyumlu Eylemler ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Kanun’un 10 uncu Maddesine Göre Bildiriminin Usul ve Esasları Hakkında Rekabet Kurulu Tebliği" ni çıkarmıştır.

Bu Tebliğ gereğince, 4 üncü madde kapsamına giren anlaşma, uyumlu eylem ve kararların yapıldıkları tarihten bir ay içerisinde Rekabet Kuruluna bildirilmesi gerekmektedir. Bildirilmemiş anlaşmalara muafiyet hükümleri uygulanmazken, zamanında yapılmamış bildirimlere muafiyet hükümleri uygulanır, ancak verilmesi halinde muafiyet, bildirim tarihinden itibaren geçerli olur.

4.1.3. 1997/3; Tek Elden Dağıtım Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği

1997/3 sayılı "Tek Elden Dağıtım Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği"nde, biri sağlayıcı diğeri tek elden dağıtıcı olmak üzere dağıtım aşamalarının iki farklı aşamasındaki teşebbüsler arasında akdedilen dağıtım anlaşmalarına ilişkin düzenlemeler getirilmektedir. Teşebbüslerin 1997/3 sayılı Tebliğ'in sağlamış olduğu grup muafiyetinden yararlanabilmeleri için, öncelikle akdedilen anlaşmaya biri sağlayıcı diğeri dağıtıcı olmak üzere yalnızca iki teşebbüsün taraf olması ve dağıtıcının malları yeniden satmak amacıyla sağlayıcıdan alması gerekmektedir. Sağlayıcının dağıtıcıya belli bir münhasır bölge tahsis ederek o bölgede sadece tek elden dağıtıcıya mal verme yükümlülüğü altına girmesi söz konusu tebliğin temelini oluşturmaktadır. Ancak, tek elden dağıtıcıya münhasır bölge verilmesi, dağıtıcıya mutlak topraksal koruma sağlamak anlamına da gelmemektedir. Diğer tek elden dağıtıcıların ve sağlayıcının müşteri arama gibi satış faaliyetlerinde bulunmaksızın sözkonusu münhasır bölgedeki müşterilere satış (pasif satış) yapma özgürlüklerinin bulunması ve bu tür satışların engellenmemesi gerekmektedir. 1997/3 sayılı Tebliğ uyarınca, tek elden dağıtıcı üzerine, anlaşma konusu mallarla rekabet halindeki malları üretmeme veya dağıtmama (rakip ürünlerle iştigal etmeme), anlaşma konusu malları yeniden satış amacıyla yalnız sağlayıcıdan alma (tek elden satınalma), belirlenen münhasır bölge dışında anlaşma konusu mallarla ilgili müşteri aramama, şube açmama, dağıtım deposu kurmama (aktif satış yapmama) yükümlülükleri getirilmesi durumunda da grup muafiyetinden yararlanmak mümkün olabilmektedir. Yeniden dağıtıcı üzerine getirilen, malların tüm çeşitlerini veya en az belli bir miktarını satınalma, malları belli bir marka, paketleme ve sunuş şekliyle satma, reklam yapma, stok bulundurma ve satış ağı oluşturma gibi satış arttırıcı faaliyetlerde bulunma yükümlülükleri de 1997/3 sayılı grup muafiyeti kapsamındadır. 1997/3 sayılı Tebliğ'in 4 üncü madesi uyarınca, rakip teşebbüslerin karşılıklı veya tek taraflı olarak tek elden dağıtım anlaşmaları yapmaları, alternatif temin kaynaklarının olmaması nedeniyle kullanıcıların anlaşma konusu malları sadece o bölgeden sorumlu dağıtıcıdan almak zorunda kalmaları ve müşterilerin ürünleri başka kaynaklardan almalarının sağlayıcı veya tek elden dağıtıcılar tarafından engellenmesi halinde, sözkonusu dağıtım anlaşmasının grup muafiyetinden yararlanması mümkün olmamaktadır.

1997/3 sayılı Tebliğ'in 6 ncı maddesinde ise, anlaşma konusu malların rakip mallarla etkin rekabet halinde olmaması, diğer sağlayıcıların dağıtım aşamalarına girmelerinin engellenmesi, müşterilerin anlaşma bölgesi dışında malları temin etmelerinin mümkün olmaması, tek elden dağıtıcının başka yerlerden mal bulamayan alıcılara mal satmayı reddetmesi veya aşırı derecede yüksek fiyatla satması durumlarında Tebliğ'in sağlamış olduğu muafiyetin geri alınacağı hükme bağlanmıştır.

4.1.4. 1997/4; Tek Elden Satın Alma Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği

Dağıtım anlaşmalarına ilişkin Rekabet Kurulunun diğer bir muafiyet tebliği ise 1997/4 sayılı

"Tek Elden Satın Alma Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği"dir. 1997/4 sayılı Tebliğ 1997/3 sayılı Tebliğ'e benzer hükümler içermektedir. Biri yeniden satıcı diğeri sağlayıcı olmak üzere anlaşmaya iki teşebbüsün taraf olması ve sağlayıcının anlaşma konusu olan malı yeniden satması amacıyla dağıtıcıya temin etmesi şartları 1997/4 sayılı Tebliğ'in uygulanması için de zorunludur.

1997/4 sayılı Tebliğ'de 1997/3 sayılı Tebliğ'den farklı olarak, yeniden dağıtıcıya münhasır bir bölge tahsis edilmesi zorunlu değildir. Onun yerine, anlaşma konusu malları sağlayıcıdan veya onun belirlediği bir teşebbüsten tedarik etme zorunluluğu (tek elden satınalma yükümlülüğü) getirilmektedir. Her iki grup muafiyeti tebliği arasındaki bu önemli farkın dışında, sözkonusu tebliğlerin diğer hükümleri esas itibariyle benzer biçimde düzenlenmişlerdir.

4.1.5. 1998/3; Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği

1998/3 sayılı Tebliğ, karayollarında kullanım amaçlı, üç ya da daha fazla tekerlekli motorlu taşıtları ve bunlarla birlikte yedek parçalarını, ülkenin tamamında veya belirlenmiş bir bölümünde yeniden satış amacıyla yalnız diğer tarafa veya onunla birlikte dağıtım sistemi içinde yeralan belirli sayıdaki teşebbüslere verilmesine ilişkin anlaşmaları Kanun’un 4 üncü maddesinden grup olarak muaf tutmaktadır.

Bu tanımdan traktör, iş makinesi veya motorsikletlerin satışına ilişkin anlaşmaların bu tebliğ ile tanınan grup muafiyeti kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Tanım ile ilgili bir başka önemli nokta da, motorlu taşıt araçlarının yalnızca satışına ilişkin anlaşmaların muafiyetten yararlanamadığı;

muafiyetten yararlanabilmek için bu araçlarla birlikte yedek parçalarının da satılması ve araçların servis hizmetinin verilmesinin de gerekmesidir.

Tebliğ ile muafiyet tanınan sağlayıcının satıcıya yükleyebileceği en önemli yükümlülükler şunlardır: Anlaşma konusu mallarla aynı kalitede olmayan başka yedek parçaları satmama, tamir ve bakımda kullanılmaması, anlaşma bölgesi dışında aktif satış yapılmaması, dağıtım sistemi içinde yer almayan başka bir satıcıya (örneğin galericilere) anlaşma konusu malları satmama yükümlülüğü, dağıtım, satış ve satış sonrası hizmetlerde özellikle, işyerlerinin donanımı ve servis için teknik araç-gereçte, personelin teknik eğitimi ve uzmanlaştırılmasında, reklam vermede, anlaşma konusu malları teslim alma, depolama, teslim etme ve bunlara ilişkin satış ve satış sonrası hizmetlerde, anlaşma konusu malların bakım ve onarımında, özellikle aracın sağlam ve güvenilir çalışması bakımından asgari standartlara uyma yükümlülüğü. Ayrıca satıcının düzenli olarak sağlayıcıdan mal alması ve stoğunda belirli miktarda mal tutması yükümlülüğü de anlaşma ile getirilebilir.

4.1.6. 1998/4; Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumuna Yapılacak Ön Bildirimlerde ve İzin Başvurularında

Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ

Özelleştirilen işletmenin faaliyet gösterdiği piyasanın daha rekabetçi bir yapıya dönüştürülerek ekonomik etkinliğin artırılması, bir ekonomi politikası aracı olarak özelleştirmenin en önemli hedeflerinden biridir. Bu, rekabet kurallarının uygulanmasının da temel amacıdır.

Böyle bir işlemin amacının, devrin karşılığı olarak kamunun elde edebileceği gelirden ibaret olamayacağı açıktır. Aksi takdirde, özelleştirmeye konu teşebbüslerin çoğunlukla doğal ve/veya hukuki tekel oldukları dikkate alındığında, devralma yalnızca devlet tekelinin yerinin özel sektör tekelinin alması anlamına gelecektir ki, bu durumun eskiye oranla daha olumsuz sonuçlar doğuracağı genel kabul görmektedir.

Rekabet Kurulu, T.C.Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile birlikte yapılan bir çalışma sonucunda münhasıran özelleştirme işlemlerine uygulanmak üzere 1998/4 no’lu "Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumu’na Yapılacak Ön Bildirimlerde ve İzin Başvurularında Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Rekabet Kurulu Tebliği" ile 1998/5 no’lu "Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumuna Yapılacak Ön Bildirimlerde ve İzin Başvurularında Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği"ni çıkarmıştır.

Bu tebliğler çerçevesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ya da diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca gerçekleştirilecek özelleştirme işlemlerinde, ihale işlemlerine başlanmadan önce kamu kurumlarının ilgili pazarlarda sahip olduğu hakim durumun özelleştirme sonrası akıbeti ve bu hakim durumun devrinin ilgili pazardaki rekabet üzerine etkilerine ilişkin Rekabet Kurulunun görüşünün alınması ve ihale sonrasında özelleştirme yoluyla devralma işleminin Rekabet Kurulunun iznine tabi kılınması ile Rekabet Politikasının, özelleştirme işlemlerinde, etkin bir rol oynaması sağlanmıştır.

Söz konusu tebliğ, bir teşebbüsün ortaklık paylarının ya da diğer hak ve araçların tümünün veya bir kısmının teşebbüsün üzerindeki kontrolü değiştirecek ya da karar organlarını etkileyecek şekilde yahut mal veya hizmet üretimine yönelik birimlerin özelleştirme yolu ile her türlü devrini kapsamaktadır. Mahalli idareler dahil kamu kurum veya kuruluşlarına yapılan devirler, mal veya hizmet üretimine yönelik olmayan gayrimenkullerin devri, yurt dışı sermaye piyasalarında satışlar, halka arz, sermaye piyasalarına ilişkin mevzuattaki hükümler saklı kalmak kaydı ile süresi 3 yılı aşmayan gecikmeli halka arzı içeren blok satışlar, çalışanlara devirler, borsada normal ve/veya teşebbüsün kontrolünde değişikliğe yol açmayan özel emir ile satışlar, menkul kıymetler yatırım fonları ve/veya menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına satışlar tebliğ kapsamı dışında kalan haller olarak belirlenmiştir.

4.1.7. 1998/6; Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

Birleşme ve devralmaların kontrolü hakkında 1997/1 sayılı Tebliğde belirtilen ciro ve pazar payı eşiklerinin ticari işletmelere uygulanmasında muhasebe tekniği ve işin niteliği gereği brüt satışlar ciro olarak kullanılırken, mali kurumların fon sağlayıcılarla fon talep edenler arasında fon akımı sağlamak şeklindeki işlevleri nedeniyle, yapılan iş sonucu işletmelerdeki bir malın mülkiyetini devretme anlamında bir satım söz konusu olmamakta, niteliği itibariyle fon sağlayıcılardan toplanan paraların fon talep edenlere kullandırılması şeklinde bir aracılık faaliyeti oluşmaktadır. Bu nedenle mali sektörün en büyük kesimini oluşturan bankacılık sektöründe tek düzen muhasebe sistemi uygulamasında diğer işletmelerden farklı bir sistem uygulanmakta ve bu sistem içerisinde brüt satışlar kalemi olan ciro uygulaması yer almamaktadır. Aynı şekilde sigorta şirketlerinde de mal satışı yerine risk üstlenilmesi şeklinde bir hizmet satışı gerçekleştirildiğinden brüt satışlar kalemi kullanılmamakta, ciro yerine prim üretimi esas alınmaktadır. Belirtilen farklılıkların giderilmesi için 1998/6 sayılı Tebliğ düzenlemesi ile Türk Rekabet Hukukunda Avrupa Birliği düzenlemesine paralel olarak mali kurumlarda ve sigorta şirketlerinde ciro yerine kullanılacak kalemleri belirten özel bir düzenleme getirilerek, uygulamada şeffaflık, başvurularda kolaylık, ciro kavramının yarattığı belirsizliğin giderilmesi amacı gerçekleştirilmiştir. Bu düzenleme ile 1997/1 sayılı Birleşme ve Devralmalar Hakkındaki Tebliğ’in 4. maddesine mali kurumlarda ve sigorta şirketlerinde ciro yerine kullanılacak unsurların neler olduğunun ayrıntılı olarak eklenmiştir.

4.1.8. 1998/7; Franchise Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği

Bu tebliğ, yalnız iki teşebbüsün taraf olduğu (ana franchise anlaşmaları da dahil omak üzere) franchise anlaşmalarının, 4054 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasından grup olarak muaf tutulmasının koşullarını belirlemektedir. Bu tebliğ ile franchise alana ve franchise verene getirilebilecek yükümlülükler sıralanmaktadır. Buna göre franchise verene, anlaşma bölgesinde franchise hakkını üçüncü kişilere kullandırmama, bilfiil kullanmama, mal ve hizmetleri, benzer şekilde pazarlamama, üçüncü kişilere sağlamama yükümlülükleri yüklenebilmektedir. Franchise alana ise franchise verenin fikri ve sınai mülkiyet haklarını korumak veya franchise ağının ortak kimliğini ve ününü sürdürmek için gerekli olmaları koşulu ile; franchise veren tarafından belirlenmiş kriterlere göre mal tedarikinde bulunma ve franchise konusu mal ya da hizmeti sunma yükümlülükleri yüklenebilmektedir.

Franchise Tebliği ile bir anlamda franchise ağının tek tip görünümü kabul edilmekle beraber, franchise alanların bağımsızlığı, muafiyet verilebilmesi için anlaşmada bulunması gereken zorunlu unsurlardan sayılarak, korunmuştur. Özellikle, franchise alanın yetkili dağıtıcılardan mal tedarikinin engellenmesi, franchise hakkının konusu mal ya da hizmetlerin satış fiyatlarını belirleme hakkının kısıtlanması, anlaşma bölgesi dışından gelen son kullanıcılara mal ya da hizmetlerin satışının yasaklanması hallerinde grup muafiyetinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

1998/7 sayılı Franchise Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nin 5 inci maddesinin (b) bendinde, franchise verenin fikri ve sınai mülkiyet haklarını korumak ve franchise sisteminin bütünlüğünü, ortak kimliğini ve ününü sürdürmek için gerekli olmaları koşulu ile, franchise alana, sadece franchise veren tarafından veya onun belirlediği üçüncü kişiler tarafından imal edilen malları satma veya kullanma yükümlülüğünün getirilebileceği, bunun mümkün olmadığı hallerde, nesnel kalite özelliklerini uygulama yükümlülüğünün getirilebileceği ifade edilmekte idi.Bu hüküm aynı maddenin (a) bendi ile çelişmekteydi. Bir bendde izin verilen kısıtlamanın, başka bir bendde rekabeti daha kısıtlayıcı başka bir yükümlülüğün getirilememesi koşuluna bağlanması sonucu oluşan çelişki, Kurul'un çıkarmış olduğu 1999/2 sayılı Franchise Anlaşmalarına İlşkin Grup Muafiyeti Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkinTebliğ ile giderilmiştir. Sözkonusu Tebliğ ile 1998/7 sayılı Tebliğ'in 5 inci maddesinin (b) bendi yeniden düzenlenerek, sadece franchise veren veya onun gösterdiği üçüncü kişiler tarafından üretilen ürünleri satma veya kullanma yükümlülüğünün getirilebilmesi, sözkonusu ürünün nesnel kalite özelliklerini belirlemenin veya uygulamanın mümkün olmaması koşuluna bağlanmıştır.

Benzer Belgeler