• Sonuç bulunamadı

A. KÛFE’NİN KURULUŞU VE DEMOGRAFİK YAPISI

1. Kûfe

1.3. Kûfe ’de İskân Faaliyetleri ve Demografik Yapı

1.3.2. Mevâli

Hicri birinci asırda ve daha sonrasında Kûfe’nin demografik yapısına etki eden unsurlardan biri de mevâli varlığıdır. İslam öncesi dönemlerde Mevâli azat edilen köleler ve Araplar ile antlaşmalı olan Arap dışı unsurlar için kullanılırken,105 Emevîler döneminde yapılan fetihle çoğunluğunu Türkler ve İranlıların oluşturduğu, kendi istekleriyle Müslüman olan gayri Arap unsurlar için de kullanılmıştır.106 Kûfe’deki mevâli sayısının Emevîlerin ilk dönemlerinde 20.000’e yakın olduğu ifade edilirken, Abdülmelik b. Mervan dönemindeyse İbn’ül-Eş’as’ın ordusunda bulunan 200.000 askerin neredeyse yarısının mevâli olduğu bildirilmektedir.107

100 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe s. 163. 101 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s. 106.

102 el-Vâkidî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vâkıd es-Sehmî (ö. 207/822), Kitâbü’r

Ridde, thk. Yahya el-Cebbûrî, Beyrut 1990, s. 229; Belâzurî, Futûh, s. 244.

103 Hamevî, Mu’cem, c. 2, s. 378.

104 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s. 106. 105 İbn Manzûr, Lisân, c. 3, s. 984.

106 Yiğit, “Mevâli”, DİA, ss. 424-426.

Arapların dışındaki kişiler olarak tanımlanan mevâli, Emeviler döneminde - Ömer b. Abdüazîz hariç- ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüşlerdir. Sözgelimi bu ayrımın yaşandığı en önemli nokta onların feyden pay almamaları, ganimetlerden ise az miktarda pay almaları şeklinde tezâhür ediyordu.108 Bu durum sadece fey konusunda değil sosyal hayatta da geçerliydi. Örneğin; Sudan asıllı bir mevâlî olan Saîd b. Cübeyr (ö. 95/714) Kûfe’ye kadı olarak atandığında Araplar buna, sadece kendilerinin bu mesleği yapabileceği gerekçesiyle tepki göstermişlerdir.109 Saîd b. Cübeyr’in idam edilmesinden sonra Tay kabilesinin mevlâsından Ebû’l-Buhterî Sa`îd b. Fîrûz et-Taî (ö.83/702)’nin atanması gündeme gelince Araplar aynı gerekçe ile karşı çıkmış bu sebeple ataması gerçekleşmemiştir.110

Kûfe’de çoğunluğu oluşturan Arapların dışında kalan Mevâli’nin büyük bir bölümünü Deylemîler oluşturmaktaydı.111 Deylemîlerin liderliğini ise “Hamra Deylem” yapmaktaydı112 Genellikle marangozluk işiyle uğraşan bu insanların Kûfe’de “Mescidü’l-Hamra” olarak bilinen özel bir mescitleri de vardı.113 Önceleri Zerdüşt dinini benimseyen Deylemîlerin antropomorfist114 bir tanrı anlayışına sahip oldukları ve Beyân b. Sem’ân ve Muhtar es-Sekafî hareketlerinde etkin oldukları rivayet edilmektedir.115

Kûfe’de mevâli içerisinde değerlendirilen Farslar ve Rumların da büyük bir nüfuza sahip oldukları anlaşılmaktadır. Farslar içinde Dihkân116 olarak adlandırılan bilgelikleriyle öne çıkan kişilerin olduğu bilinmektedir. Dihkanlarla ilgili rivayetler incelendiğinde Hz. Ömer’in ve Hz. Ali’nin bu kişilerden Farslar hakkında önemli

108 Yiğit, “Mevâli”, DİA, ss. 424-426.

109 Aydınlı, Osman, “Mezheplerin Oluşum Sürecinde Mevâli’nin Rolü”, Ç.İ.F.D., c. 2 , S. 3,

2003, s. 17

110 İbn Sa`d, Muhammed b. Sa’d b. Munî’ el-Hâşimî (ö. 230/844), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, thk.

İhsan Abbas, Beyrut 1968, c. 6, s. 292; İbn Hibbân, Muhammed b.Hibbân b. Ahmed b. Hibbân b. Muâz b. Ma’bet et-Temîmî (ö. 354/965), Meşâhir’al-Ulemâu’l-Emsâr, thk. Merzuk Ali İbrahim, 1991, s. 105; Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s. 295.

111 Yakubî, Târih, c.2, s. 151. 112 Belâzurî, Futûh, s. 401.

113 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s.181

114 Yunanca kökenli bu terim “mânevî varlıkları fizikî şekilde, özellikle de insan biçiminde

düşünme, insana ait özelliklerin başka bir varlığa -bilhassa tanrıya- aktarılması” anlamına gelmektedir Bkz. Yavuz, Yusuf Şevki, “Teşbîh”, DİA, İstanbul 2011, c. 40, ss. 558-560.

115 Gölcük, Şerafettin, “Beyân b. Sem’ân”, DİA, İstanbul 1991, c. 4, ss.28-29.

116 Mu’cemu’l-Vasît, Mecme’u’l-Lugati’l-Arabiyye s. 311; Kabile reisi, lider, bilgin kişi

bilgiler aldıkları zikredilmiştir.117 Bu bilginin yanında Dihkanların en yoğun olduğu yer olarak Hîre zikredilmektedir. Hîre’nin Kûfe’ye yakın olması ve Kûfe’de birçok bölgeye Farsça isim verilmesi Farsların bölge üzerindeki etkinliğini göstermektedir.118

Rumlara gelince, onlar da Kûfe’de önemli bir nüfuza sahip olmuşlardı. İslamiyet’in gelişinden kısa bir süre önce Bizans’tan sürülen Yakubî119 ve Nasturîlerin120 Hîre’ye yerleştikleri bilinmektedir. Ayrıca Kûfe’de iki mezhebin de piskoposunun bulunduğu “Dârû’r-Rûmiyyûn” adında bir Hristiyan mahallesinin varlığı söz konusudur.121 Taberî’nin bildirdiğine göre merkezde bulunan büyük mescidin kapılarından biri Dârû’r-Rûmiyyûn’a açılmaktadır.122Ayrıca Emevîlerin son dönemlerinde valilik yapan Halid b. Abdullah el-Kasrî’nin annesi için yaptırdığı kilisenin çan sesleri ana mescitten duyulmaktadır.123 Bu bilgiler ışığında Rumların Kûfe’de konum olarak önemli bir yerde bulunduklarını ve önemli çoğunluğa sahip olduklarını söyleyebiliriz.

Mevâli olarak değerlendirilen unsurlar içerisinde Yahudiler, Lahmîler, Nabtiler, Necranlılar, Çinliler vb. birçok etnik unsura rastlamak mümkündür.124 Bu kadar çok etnik unsurdan bahsedilmesi, şehrin saf bir Arap şehri olmadığını göstermektedir.125

Kûfe’deki mevâli varlığının ilk dönemlerde az olması, siyasi alandaki etkinlerinin az olduğu anlamına gelir. Fakat daha sonra Muhtar es-Sekafî’nin Mevâliye feyden pay verdiği ve Kûfe’de Mevâlinin desteğini arkasına alarak bir isyan başlattığı düşünülecek olursa Mevâlinin etkin bir güce ulaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim

117 Minkarî, Vak’atu Sıffîn, thk. Abdus’s-Selam Harun, Kahire 1358, s. 14.

118 el-Câhız, Ebû Osman Amr b. Bahr el-Kinânî, el-Beyân ve’t-Tebyîn, Mektebetû’l-Hilâl,

Beyrut 2003, c. 1, s. 34-35

119el-Kalkaşandî, Ahmed b. Ali b. Ahmed el-Fezârî (ö. 821/1418), Subhu’l-A’şa fi Sınâati’l-

İnşâ, Beyrut trz., c. 4, s. 336

120 Mes’ûdî, Ebû Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali (ö. 346/957), et-Tenbîh ve’l-İşrâf, thk. Abdullah

İsmail es-Sâvî, Beyrut 1893, ss.143-144. Nasturî, Konstantiniye patriği Nasturyus’un taraftarları için kullanılanılır. Nasturyus’a göre Hz. Meryem bir ilah değil, İnsan doğurmuştur. İsa gerçekte bir ilah olmayıp ilahlık daha sona vehbedilmiştir.

121 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s. 85. 122 Taberî, Tarîh, c. 4, s. 291.

123 Belâzurî, Futûh, s. 240.

124 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, ss. 181-202. 125 Söylemez, Bedevîlikten Hadarîliğe Kûfe, s. 107.

Emevîlerin orta dönemlerinde Kûfe’nin neredeyse üçte birinin Mevâli olduğu bilinmektedir.126 Muhtar es-Sekafî’nin yanında yer alan 6.000 kadar Mevâlinin Musab b. Zübeyr tarafından öldürüldüğü de haber verilmektedir. Bu bilgiler göz önüne alınacak olursa Muhtar es-Sekafî döneminde Kûfe’de en az 50.000 kadar Mevâlinin olduğu anlaşılacaktır.127

Araştırmamızın temelini teşkil eden Kûfe’deki etnik unsurları incelerken Arapların karakteristik özelliklerini dikkate alarak genel bir tablo oluşturmaya çalıştık. Mevâli tanımı içine giren unsurlardan da önemli olanlarına yer verdik. Fakat bu bilgiler Kûfe’nin siyasi ve fikri alandaki önemini anlama için yeterli olmayacaktır. Bu nedenle Kûfe coğrafyasında kurulmuş, Halid b. Velîd’in fethiyle son bulan Hîre devletinden de söz etmek gerekir. Çünkü bu devletin kültürel vb. etkileri Kûfe üzerinde uzun yıllar devam etmiştir.