• Sonuç bulunamadı

BİR MESLEK OLARAK ÖĞRETMENLİK

Eğitim; toplumsal bir sistem olarak ele alındığında bu sistemin başlıca öğelerini, öğrenci, öğretmen, eğitim programı, eğitim uzmanları, yöneticiler, fiziksel ve finansal kaynaklar oluşturmaktadır. Bunlar içinde öğretmen en temel öğedir. Eğitimin niteliği ve kalitesi de büyük ölçüde öğretmenlerin niteliği ile doğru orantılıdır. Bu bakımdan eğitim sisteminde görev alacak öğretmenlerin gerek hizmet öncesinde, gerekse hizmet içinde iyi bir biçimde yetiştirilmeleri önem taşımaktadır. Kısaca öğretmen, insan mimarı, insanın kişiliğini biçimlendiren bir sanatkâr olmaktadır.

Türkiye’de milli eğitimle ilgili yasalarda da öğretmenlik özel uzmanlık bilgisi gerektiren bir meslek olarak tanımlanmaktadır. 1926 tarihli ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun’da “maarif hizmetinde esas olan muallimliktir” ilkesi yer almaktadır. 1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda “öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas (uzmanlık) mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve ilkelerine uygun olarak ifa etmekle (yerine getirmekle) yükümlüdürler” ifadesi yer almaktadır (Şişman, 1999).

Bugün Türkiye’de çeşitli üniversitelerde eğitim fakültesi, mesleki eğitim fakültesi, mesleki yaygın eğitim fakültesi gibi fakültelerin bünyelerinde yer alan anaokulu öğretmenliği, çocuk gelişimi ve eğitimi öğretmenliği, okul öncesi eğitimi öğretmenliği gibi programlardan mezun olanlar okul öncesi eğitimde öğretmen olarak istihdam edilmektedir. Okul öncesi eğitimde öğretmen ihtiyacını karşılamak için 16 Temmuz 1996’da Yüksek Öğretim Kurulunca (YÖK) eğitim fakültelerine gönderilen bir yazı ile bu fakülteler içinde Okul öncesi öğretmenliği sertifika programlarının açılması tavsiye edilmiştir (Şişman, 1999).

Milli Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Üniversitesi arasında 2000 yılında imzalanan bir protokolle, Anadolu Üniversitesi bünyesinde Açık Öğretim Fakültesi Okul Öncesi Lisans Programı açılması kararlaştırılmış ve bu bölümden mezun olanlara Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen olarak çalışma hakkı tanınmıştır. Örgün eğitim yoluyla öğretmen yetiştiren kurumların yeterliğinin ve nitelikli öğretmen yetiştirme misyonunu ne derece başarabildiğinin tartışıldığı bir ortamda açık öğretim yoluyla okul öncesi eğitimi öğretmeni yetiştirmenin ne derece doğru olduğu tartışılması gereken bir husustur.

Uzaktan eğitim, örgün eğitime nispeten yeni bir modeldir. Bu sistemin alt yapısının kurumsal anlamda ve bireysel anlamda hazır oluş düzeyi tam olarak bilinmemektedir. Bu alanda yapılan birçok araştırmada uzaktan eğitim yoluyla verilen eğitimin bir takım olumsuzluklara neden olduğu ortaya çıkmıştır.

Bilgi toplumunun eğitim anlayışına uygun bir sistem olarak tanımlanan İnternet destekli Uzaktan Eğitim yöntemi bazı çekinceleri / sakıncaları da beraberinde getirmektedir (Merter, 2002). Bunlar;

· Öğrencilerin olumlu bir şekilde sosyalleşmeleri gecikmektedir,

· Öğrencinin yaptığı yanlışlar zamanında düzeltilemediği için yanlış öğrenimlerin engellenmesi zorlaşır,

· Bireysel öğretim ön plana çıktığından rekabete dayalı bir öğretim ortamı hazırlanamaz,

· Sınıf içi etkileşimli öğrenme gerçekleşemez,

· Öğrencinin soru sorma olanağı olmadığı için kendilerini doğru öğrenme konusunda yönlendiremezler.

Uzaktan eğitim, sistemden kaynaklanan bir takım sıkıntılara da sebep olmaktadır. Bunlar;

· Uzaktan öğretim, bireysel çalışma alışkanlığı olmayan, güdüsü düşük öğrenciler için istenen ölçüde etkili olmamaktadır,

· Öğrenci ile merkez ve öğretim kadrosu arasında sağlıklı bir iletişim ve etkileşim imkânı bulunmadığından, anında soru sorma, bilgi isteme, konunun anlaşılıp anlaşılmadığını anında denetleme ve pekiştirme imkânı da bulunmamaktadır,

· Yerel destek ve danışmanlık hizmetlerinin sağlanması ile değerlendirme güçlüğü vardır,

· Ulaşım ve haberleşme imkânlarına bağlıdır,

· Öğretim araç-gereçlerinin hazırlanmasında ve uygulanmasında uzman bir kadroya ihtiyaç vardır,

· Akademik ve operasyonel faaliyetleri bütünleştirecek güçlü fakat esnek bir yönetim yapısına ihtiyaç vardır,

· Geleneksel öğretimdeki gibi, günlük ve haftalık ders programlarının getirdiği düzenli yapıdan yoksundur (Kaye, 1981; Alkan, 1981 ve İvgin, 1976).

İnternet tabanlı eğitimde dersler yüz yüze yapılamadığı için en çok sıkıntı çekilen konu eğitimin pasif yürümesidir. Ayrıca öğretmenlerin yaşları, deneyimleri, kültürleri, bilgisayar okur-yazarlıkları ve bilgi birikimlerinin doğrudan etkili olduğu bu eğitim sisteminde temelde şu sorunların var olduğu görülmektedir (Fourie, 2001).

· Öğretim kadrosu ve öğrenciler arasında bilgisayar okur-yazarlığının henüz yeterli düzeye ulaşmamış olması,

· Sistemin gelişimi için süreye ihtiyaç duyulması,

· Tasarım, geliştirme ve bakım açısından sistemin yüksek maliyete sahip olması,

· Sistemin maliyetini düşürebilmek için çok miktarda öğrenciye gereksinim duyulması,

· Laboratuar, atölye gibi yerlerde uygulama yapmaya gereksinim duyulan konuların sunumunda yaşanılan güçlükler,

· Bireysel çalışma alışkanlığı olmayan kişilerin sisteme uyum sağlayamama sorunları,

· Teknik arızalara ve öğrenme güçlüğüne karşı anında yanıt verilememesinden doğan sorunlar,

· Uzun süreli bilgisayar kullanımı sonucunda yaşanan sağlık sorunları,

· Uydu ve kablo iletişiminin henüz ihtiyaca cevap verebilecek düzeyde olmaması.

Ülkemizde halen, 41 Eğitim Fakültesi, 2 Mesleki Eğitim Fakültesi ve 1 Açık Öğretim Fakültesi olmak üzere toplam 44 fakültede, 57 Okul Öncesi Öğretmenliği/Anaokulu Öğretmenliği Lisans Programı vardır (Haktanır, 2007).

2.1. Öğretmenlerin Sahip Olması Gereken Yeterlikler

Yeterliğin dar ve geniş anlamda birçok tanımı yapılmıştır. Bir kişinin kendisi ve çevresindekiler tarafından olumlu sayılabilecek belli görevleri yapabilme ve becerileri gösterebilme gücü, uzun bir süreye yayılmış kanıtlar ile desteklendiği zaman, onun yeterliği ölçülebilmiş olur. Diğer bir deyişle, yeterli olabilmenin iki koşulu, davranışın olumlu ve sürekli bulunmasıdır (Bursalıoğlu, 1975).

Bir yeterliğin açıklanması, işe dönük bir eylemin tanımlanmasıdır. Bir okul öncesi öğretmeninin eylemi ise, iş uygulamasına dönük belirli bir etkinliktir. Birinci durumda belirli davranışlara ilişkin olarak tanımlamak zorunluluğu vardır. İkincide ise bir eylem öğretmenin davranışı dışına da taşmakta ve çevresindeki insanları,

problemleri ve ortamları kapsayacak kadar genişlemektedir. Öyle ise, bir okul öncesi öğretmeninin yeterlikleri, en iyi iş uygulamasına ilişkin belli sonuçları sağlamak için gerekli bilgi ve becerilerin gösterilmesi olarak tanımlanabilir (Bursalıoğlu, 1975).

Yeterlik, bir mesleğin başarılı bir biçimde yerine getirilebilmesi için sahip olunması gereken özellikleri ifade etmektedir. Öğretmenlerin yeterlik alanları, öteden beri genel olarak Alan Bilgisi, Öğretmenlik Meslek Bilgisi, Genel Kültür olmak üzere üç başlıkta toplanmıştır.

Alan Bilgisi: Öğretmen yetiştirme programlarında öğretmen adayının belirli bir

alanda uzmanlık bilgisine sahip olması amaçlanmaktadır. Sınıf öğretmeni, Fen bilgisi öğretmeni, Türkçe öğretmeni gibi. Dolayısıyla programda yer alan derslerin bir kısmı da bunu sağlamaya dönüktür. Öğretmenin mesleki başarısı için öncelikle kendi uzmanlık alanını iyi bilmesi gerekir. Alanını iyi bilmeyen bir öğretmen, neyi, nasıl öğreteceğini de bilemez.

Öğretmenlik Meslek Bilgisi: Öğretmenin bir alanı ya da konuyu çok iyi bilmesi,

öğretimin önkoşulu olmasına karşılık başarılı bir öğretim işi için yeterli değildir. Öğretmen bildiğini nasıl öğreteceğini de bilmelidir. Bir öğretmenin bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması yanında aynı zamanda öğretmenlik mesleği ile ilgili bazı bilgi ve becerilere de gereksinimi vardır. Öğretmenlik meslek bilgisi kapsamında öğretmen adaylarına, öğretme ve öğrenme olmak üzere iki temel sürece ilişkin yeterlikler kazandırılması amaçlanmaktadır.

Genel Kültür: Öğretmen adaylarının sahip olmaları gereken alan bilgisi ve meslekle

ilgili bilgi beceriler yanında bazı alanlarda da ek bilgilere gereksinimleri olmakta, öğretmen adaylarının geniş bir dünya görüşüne ve genel kültüre sahip olmaları beklenmektedir. Bu amaçla öğretmen yetiştiren programlarda zorunlu ve seçmeli

dersler yer almaktadır. Bunlar arasında Türk Dili, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Yabancı Dil, Bilgisayar gibi dersler sayılabilir (Şişman, 1999).

Öğretmen yeterlikleri konusunda özellikle batılı ülkelerdeki alan (literatür) incelendiğinde teknoloji yeterliklerinin öğretmen yeterliklerinin ayrılmaz bir parçası olduğu göze çarpmaktadır. Ülkemizde yapılan araştırmalarda da öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının, teknoloji okuryazarı olmayı bir öğretmenin önemli bir niteliği olarak gördükleri anlaşılmaktadır (Seferoğlu, 2004).

2.2. İyi Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Öğretmen Özellikleri

Öğretmen adaylarının, çağdaş bir insanda bulunması öngörülen bazı ortak özellikler yanında her meslek için olduğu gibi öğretmenlik mesleğine özgü bir takım özelliklere sahip olması beklenir. Aşağıda, alan yazın taramasıyla çağdaş, ideal bir öğretmenin sahip olması öngörülen başlıca bilişsel, duyuşsal ve kişilik özellikleri sıralanmıştır (Şişman, 1999).

1. Anadilini iyi kullanan, güçlü iletişim becerilerine sahip 2. İnsanları ve mesleğini seven, topluma hizmet arzusunda olan 3. Öğrencilere karşı güler yüzlü, hoşgörülü, sevecen ve iyimser 4. Öğrencilerine karşı güvenilir, dürüst bir dost ve sırdaş 5. Öğrencilerine karşı açık görüşlü, objektif, tarafsız, adil 6. Öğrencileri takdir eden, öven, yüreklendiren, ödüllendiren

7. Öğrencilerin beklenti ve gereksinimlerini dikkate alarak görevini icra eden 8. Çağdaş Türk kültürünü oluşturan değerleri ve evrensel değerleri tanıyan 9. Eğitim biliminin temel kavramlarını tanıyan

11. Yaratıcı, esnek ve sorun çözücü

12. Entelektüel yönü gelişmiş(okuyan, araştıran, düşünen)

13. Çocuk ve ergenin fizyolojik, duygusal, sosyal özelliklerini ve sorunlarını tanıyan

14. Çocuk ve ergenin toplumsal ve ailesel çevresini tanıyan 15. Sabırlı ve duygularını kontrol altında tutabilen

16. Eğitimde bireysel farklılıkları dikkate alan

17. Öğrencileri güdüleyen, öğretim ve öğrenmeyi kolaylaştıran 18. Öğretim ve öğrenmeyle ilgili süreç ve yöntemleri bilen

19. Değişme, yenilik ve gelişmeye açık, kendini sürekli yenileyebilen 20. Bilgi kaynaklarıyla sürekli iletişim halinde olan

21. Her türlü değişme ve yeniliklerden haberdar olan 22. Toplumsal değişmeleri anlayıp yorumlayabilen 23. Dünya ve toplum sorunlarına karşı duyarlı

24. Demokrasiyi tüm kurum ve değerleriyle benimseyen 25. Eğitim teknolojisindeki gelişmeleri yakından izleyen 26. Öğrencileri hayata ve üst öğrenime hazırlayan 27. Yaşadığı toplumu ve çağı anlayabilen

28. Farklı inanç, görüş ve grupları uzlaştırabilen 29. Çok kültürlü ortamlarda hizmet verebilen 30. Yeni değerler geliştirilmesine öncülük eden.

Can (1998), etkili öğretmende bulunması gereken özellikleri, sürekli kendini geliştirme isteğinde bulunma, işini sevme, öğrenciyi merkeze alma, bu yöndeki amaçlarını açıkça belirleme ve buna ulaşmanın ısrarlı çabası içinde bulunma şeklinde tanımlamaktadır.

2.3. İyi Bir Okul Öncesi Eğitimi Öğretmeninde Bulunması Öngörülen Öğretmen Özellikleri

Okul öncesi eğitimi öğretmenliği diğer branş öğretmenliklerine nazaran çocuklarla daha fazla ilgilenmeyi gerektirmektedir. Bu yüzden okul öncesi eğitimi öğretmenliği hoşgörü, sabır ve çocuk sevgisi gibi temel değerler olmadan yapılamaz.

Bacmeister (1982) , “Okul Öncesi Eğitimi Öğretmenlerinin Kişisel Özellikleri ve Becerileri” konusunda yaptığı çalışmada etkili bir okul öncesi eğitimi öğretmeninin özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır;

· Fiziksel ve zihinsel sağlığın iyi olması, · Çocuklara karşı sevgi ve saygı duyması, · Sempatik olması,

· Çocukların doğal yeteneklerini ortaya çıkarması, · Mizah yeteneği,

· Çocukların seviyelerini ve gelişim aşamalarını bilmek, · İnsan gelişimi ve davranışları hakkında bilgi sahibi olmak,

· Alanla ilgili hedefler, amaçlar ve konular ile öğretim metotlarının bilinmesi, · Birey olarak çocuklara örnek teşkil edebilmek ve gelişim seviyelerine uygun

olarak kendilerine güven ve özgürlük duygularını desteklemek, · Esnek plan yapabilme yeteneğine sahip olmak,

· İletişim yeteneğine sahip olmak,

· Ailelerle çalışabilme yeterliğine sahip olmak, · Çocukların bireysel ihtiyaçlarını karşılayabilmek.

Isenberg (1979) ise , “Okul Öncesi Eğitimcisinde Bulunması Gereken Özellikler” konusunda yaptığı çalışmada anaokulu öğretmenlerinde bulunması gereken önemli yeteneklerin altını çizmektedir. Bunlar;

· Çocuk gelişimi hakkında bilgi,

· Sınıf yönetimi hakkında bilgi ve beceri, · Kişisel özellikler,

· Program geliştirme konusunda bilgi, · İletişim becerisi.

Oktay (1991), tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, iyi bir okul öncesi öğretmeninde şu özellikler bulunmalıdır;

· Mesleğini ve çocukları sevmeli,

· Çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda bilgili olmalı, · Ruh sağlığı iyi olmalı,

· Sabırlı olmalı,

· Davranışları ile örnek olmalıdır.

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun öğretmenlerin nitelikleri ve seçimine ilişkin 45. maddesinde, “Öğretmen adaylarında genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon bakımından aranacak nitelikler Millî Eğitim Bakanlığınca tespit olunur” ifadesi yer almaktadır (MEB, 2002). Millî Eğitim Bakanlığına yüklenen bu sorumluluğun bir gereği olarak Mart 1999’da MEB ve üniversite temsilcilerinden oluşan “Öğretmen Yeterlikleri Komisyonu”nca, “eğitme- öğretme yeterlikleri”, “genel kültür bilgi ve becerileri” ve “özel alan bilgi ve becerileri” ana başlıklarından oluşan yeterlikler belirlenmiştir. Bu konuyla ilgili olarak MEB tarafından yayımlanan “Öğretmen Yeterlikleri” başlıklı kitapta (MEB, 2002) bu yeterlikler listesinde, çeşitli kurumların görüşleri doğrultusunda gerekli

bulunan bir takım değişikliklerin yapıldığı belirtilmektedir. 12 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe konulan bu yeterliklerin aşağıdaki amaçlarla kullanılacağı ifade edilmektedir;

• Öğretmen yetiştirme politikalarının belirlenmesi, • Öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi,

• Öğretmenlerin seçimi,

• Öğretmenlerin denetlenmesi ve performanslarının değerlendirilmesi, • Öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri,

• Öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi. (MEB, 2002).

Bu yeterlikler Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğünce öğretmen yetiştiren fakülte ve yüksek okullara gönderilerek, öğretmenlerin belirtilen yeterliklere sahip olacak şekilde yetiştirilmesi istenmiştir (Mahiroğlu, 2004).

Millî Eğitim Bakanlığınca saptanan öğretmen yeterlikleri “Eğitme-Öğretme Yeterlikleri”, “Genel Kültür Bilgi ve Becerileri” ve “Özel Alan Bilgi ve Becerileri” alt başlıklarından oluşmaktadır. Bu yeterlik gruplarından “Eğitme ve Öğretme Yeterlikleri” 14 alt bölüm ve 206 yeterlik maddesinden oluşmaktadır (MEB, 2002). Alt bölümleri şunlardır;

1. Öğrenciyi tanıma, 2. Öğretimi planlama, 3. Materyal geliştirme, 4. Öğretim yapma, 5. Öğretimi yönetme,

6. Başarıyı ölçme ve değerlendirme, 7. Rehberlik yapma,

8. Temel becerileri geliştirme,

9. Özel eğitime gereksinim duyan öğrencilere hizmet etme, 10. Yetişkinleri eğitme,

11. Ders dışı etkinliklerde bulunma, 12. Kendini geliştirme,

13. Okulu geliştirme,

14. Okul–çevre ilişkilerini geliştirme.

2.4. Kaliteli Eğitimde Öğretmenin Rolü

Eğitimle ilgili yapılan tanımlarda vurgulanan olumlu davranış değişikliği ve öğrenmelerin gerçekleşmesinde en büyük etken öğretmendir. Öğretmenin sahip olduğu akademik bilgi, donanım, davranış ve ahlaki özellikleri öğrencilere yansır. Öğretmen sadece bilgi veren bir kaynak değil aynı zamanda örnek alınan bir modeldir. Dolayısıyla öğretmen akademik bilgi ve ahlaki donanım ve davranış olarak ne kadar zengin ve yeterli olursa öğrencilerde de o düzeyde olumlu değişiklikler ve davranışlar görülecektir.

Öğretmen eğitimi sadece üniversite de verilen eğitimle sınırlı kalmamalıdır. Ülkemizde ve diğer ülkelerde uygulanan hizmet içi eğitim faaliyetleri öğretmen eğitiminin sadece üniversitede alınan eğitimle yeterli olmayacağının bir göstergesidir. Zira içinde yaşadığımız bu teknoloji çağında bilgi, kendini çok çabuk eskitmekte ve güncellemektedir. Dolayısıyla çağın ve bilginin gerisinde kalınmaması için öğretmen eğitiminde bir zaman sınırı yoktur. Nitelikli bir öğretmen bilgilerini güncelleyen, bilgilerini yenileyen ve çağın gerektirdiği teknolojik bilgiyi taşıyan öğretmendir.

Kaliteli eğitimde, öğretmen etkeni bugüne dek yapılan birçok çalışmada açıkça ortaya konmuştur. Eğitim sürecinin ana etkeni olan öğretmen, sahip olduğu bilgi ve niteliklerle sürecin olumlu ilerlemesini sağlamaktadır. Böylelikle sürecin içerisinde yer alan öğrenci de olumlu anlamda etkilenmekte ve değişmektedir.

Bir toplum olarak ilerleyebilmek ve gelişmiş ülkelerdeki refah düzeyine erişebilmek için okullarda iyi bir eğitimin veriliyor olması gerektiği bilinen bir

gerçektir. Ancak okullarda iyi bir eğitimin verilebilmesi, yani öğrencilerin başarılı olabilmeleri için okuldaki öğretimin niteliğinin yükseltilmesi gereklidir. Okullardaki başarı grafiği de nitelikli öğretmenler olmadan önemli düzeyde yükseltilemez. Başka bir ifadeyle, iyi öğrencilere sahip olunabilmesi için iyi öğretmenlere ihtiyaç vardır (Özyar, 2003; Seferoğlu, 2003).

Eğitimin geliştirilmesinde öğretmenin rolü günümüzde herkes tarafından bilinmektedir. Bir toplumun kalkınması için öncelikle yetişmiş insan gücüne ihtiyaç vardır. Yetişmiş insan gücünü sağlayacak kurumlar ise okullardır. Bir okulun iyi olabilmesi de büyük ölçüde öğretmenler tarafından verilen eğitimin kalitesine bağlıdır. Öğretmenin meslekî açıdan yetişmişlik düzeyi, sunacağı eğitimin kalitesinin önemli bir belirleyicisi olarak düşünülebilir. Öğretmenin iyi olması onun hem hizmet öncesinde iyi yetiştirilmesi hem de hizmet içinde kendisini geliştirecek olanaklardan yararlanmasını sağlamakla olasıdır. Bunun için de öğretmene her yönden destek olunmalıdır ki öğretmen kendisini hem kişisel olarak hem de meslekî açıdan geliştirebilsin (Seferoğlu, 2001).

2. 5. Okul Öncesi Eğitimde Kalite

Okul öncesi eğitim, bireyin yaşantısındaki ilk eğitim basamağı, okul öncesi eğitim kurumu ise çocuğun karşılaştığı ilk resmi kurumdur. Dolayısıyla bu safhada iyi bir okul ortamı ve nitelikli bir öğretmenle tanışan çocuk diğer öğretim kademelerine karşı olumlu bir tavır takınacaktır. Eğitim psikolojisinde “ileriye ket vurma” ve “geriye ket vurma” diye iki kavram vardır. Yani önceki öğrenmelerin, sonraki öğrenmeleri kolaylaştırması ya da zorlaştırması olarak açıklanan bu kavramlar okul öncesi eğitimin önemine işaret etmektedir.

İlk kez okul denen resmi yapıyla tanışan, bunun öncesinde bir takım korkular ve kaygılar taşıyan okul öncesi çağı çocuklarının ilkokul deneyimlerinin olumlu gerçekleşmesi, diğer eğitim kademelerine ilişkin korku ve kaygıların giderilmesini de sağlayacaktır. Dolayısıyla okul öncesi eğitimde kaliteyi yükseltmek adına yapılan yatırımlar dolaylı olarak diğer eğitim kademelerini de etkileyecektir. Fiziksel ve

zihinsel gelişimin en hızlı olduğu okul öncesi dönemde yapılacak hataların telafisi çok zor olacaktır. Bu yüzden okul öncesi eğitim sürecinde son derece dikkatli davranmak gerekmektedir.

Eğitim süreci tüm öğeleriyle kombine bir yapıdır ve tıpkı zincir halkaları gibi birbirine bağlıdır. Öğrencilere sağlanan fiziksel öğrenme ortamı, öğretmen, araç- gereç, sosyal ve kültürel faaliyetler gibi faktörlerin birbirini tamamlaması ve nitelikli olması, sürecin ürünü olan öğrencinin de nitelikli olması ve iyi yetişmesini sağlayacaktır.

Eğitim sürecinde en etkin olan ise muhakkak öğretmendir. Bu yüzden öğretmen eğitimi çok önemlidir. Ülkemizde bu anlamda bir standart oluşturulamamıştır. Sürekli yeni yaklaşımlar ve metotlar denenmektedir. 2007 yılında YÖK tarafından öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinin ders programları bir kez daha değiştirilmiş ve yeni programların uygulanmasına karar verilmiştir. Yeni programın faydalı olup olmadığı zamanla anlaşılacaktır.

Kalite kavramının öncülerinden Dr. Deming’ e göre; eğitimin genel amacı pozitifleri artırmak ve negatifleri azaltmak, böylece öğrencilerin öğrenme isteklerini korumaktır. Eğer anaokuluna giden öğrencilerin öğrenme istek ve heyecanları korunursa, bu çocuklar ileriki okul yaşantılarında da başarılı olacaklardır. Dr. Deming’ e göre bir sistemin amacı, hangi pozitiflerin öğrencilerin öğrenme keyfinin korunmasına yardımcı olduğunu belirlemek ve bu pozitifleri tüm sınıfa yaymak olmalıdır (Jenkins, 1998).

Edwards Knight’e (1996), göre okul öncesi eğitimde kalite 3 tamamlayıcı bileşene sahiptir:

1.Gelişimsel Tabanlı Program: Teori, araştırma ve pratik üzerine

yerleştirilmelidir. Böylece program indirgenmiş bir ilkokul teknikleri versiyonu özelliğinden sıyrılıp, okul öncesi çağ çocuklarının gelişimsel ihtiyaçlarına karşılık verecek bir yapıya kavuşur. Program, öğretmenlerin bir programın

günlük işlemleri üzerinde tutarlı kararlar verebilmesi ve uzun vadede de hedefler belirleyebilmesi için bir çatı oluşturur.

2.Personel Eğitimi ve Denetleme: Çocuklara bakmak yeterli değildir. Sınıfta

çalışan personel çocuk gelişimi hakkında bilgili olmalı ve bu gelişimi daha iyi bir hale getirmek için müfredatın nasıl gerçekleşeceğini iyi bilmelidir. Denetleyici ve yöneticiler program yönetiminin tüm yönleri hakkında bilgili olmalıdırlar, çocuklarla iyi çalışan bir insan, personelle iletişim kurmak için yeterli olmayabilir. Sürekli eğitim, çocuklar için olduğu kadar yetişkinler içinde önemlidir.

3. Sürekli Değerlendirme: Genelde değerlendirme, eğer varsa, bir çeşit bütçe

kontrolü ile sınırlıdır. Sürekli değerlendirme ise, katılımcıların ve sağlayıcıların hedeflediklerini gerçekleştirip, gerçekleşmediğini düzenli kontrol etme amacını taşır.

Dr. Deming, tüm çocukların motivasyonlu doğdukları ve eğitimcilerin bu güdüyü korumak gibi bir sorumlulukları olduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte, Deming’ e göre, eğitimin amacı ne olursa olsun bu amaç, en iyi öğretmenleri okul bölgesindeki ebeveynlere yardımcı olmak için görevlendirmeyi ve okul öncesi öğretmenlerinin, öğrencilerinin ilkokulda başarılı olabilmeleri için, onları daha iyi yetiştirme sorumluluğunu da kapsamalıdır (Jenkins, 1998).

Okul denilen sosyal sistemin en stratejik parçalarından biri olan öğretmen; okul öncesi eğitim kurumuna gitmekte olan çocuğun aile dışında karşılaştığı ilk

Benzer Belgeler