• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVEDE MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞI

2.1. Merkez Bankası Bağımsızlık Kavramı

Merkez bankaları bağımsızlığı kavramı üzerine iktisat yazında çeşitli tanımlar bulunmaktadır. Bu tanımlar incelendiğinde ortak kabul gören görüşün, merkez bankalarının “paranın istikrarını sağlama” görevini icra ederken siyasi otoriteden (hükümetten, devlet başkanından) talimat almaması gerekliliği üzerine durulmakta ve bu görüşün merkez bankalarının vazgeçilemez bir koşulu olduğu genel olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, merkez bankalarının bağımsızlığı, para politikalarına ilişkin temel ölçütlerini oluşturma ve uygulamada söz konusu kuruma verilen özgürlük, serbestlik olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanı sıra bahsedilen merkez bankalarının bağımsızlığı tamamıyla devletten ayrı bir bağımsızlık anlamına gelmemektedir (Kahraman, 2007: 64).

Merkez bankası bağımsızlığı kavramı en geniş ifadeyle, iktidara getirilmiş hükümet kurma görevi verilmiş siyasetçilerin merkez bankalarına etki etmelerinin önüne geçilmesi başka bir ifadeyle set çekilmesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu minvalde yapılan yasal düzenlemelerle genel olarak merkez bankalarının; para politikalarını uygularken siyasi otoriteden talimat alması engellenmekte, hazineyi

42

finansmanı yasaklanmaya çalışılmakta, yönetim kurulunda çalışanların görev sürelerinin artırılıp görevden alınma şartları zorlaştırılmaktadır. Bu şekilde alınan önlemler neticesinde siyasetçilerin merkez bankasının amaçları ve araçları üzerindeki müdahaleci isteklerinin engellenmesi hedeflenmektedir. Tüm bunların yanı sıra, para politikasının istihdamı arttırma vb. hedeflere yakın zaman diliminde varılamayacağı kabul görmesiyle birlikte merkez bankalarının yalnızca fiyat istikrarını sağlamayı odak haline getirmesi gerektiği fikri savunulmaya başlamaktadır (Ayhan ve Üstüner, 2010: 57-80). Bu açıdan bakıldığında, merkez bankalarının bağımsızlığı siyasi otoriteden tamamen bağımsız olunması anlamına gelmemekte ve merkez bankalarının bağımsızlığı, hükümetle çatışan ve onu karşısına alan değil, hükümet içerisinde bir bağımsızlığı ifade etmektedir. Tüm bunlarla birlikte yasama, yürütme ve yargının yanı sıra yaratılmış bir dördüncü güç kabul edilmeyip, bağımsızlığın seviyesi siyasi otoritenin amaç ve hedefleriyle uyumlu olmakla birlikte sınırlandırılmaktadır (Hacıyev, 2003: 16-17).

Bu kapsamda, merkez bankalarının bağımsızlık konusundaki aşamaları dikkate alındığında günümüzde merkez bankalarının bağımsızlık kavramı en genel ifadeyle, hükümetten veya devletlerin merkez bankacılığına ilişkin çeşitli kurumsal faktörler üzerindeki etkilerinin yasal açıdan sınırlandırılması veya tamamen kaldırılması gibi durumları ifade etmektedir. Bununla birlikte, teorik yazın incelendiğinde merkez bankası bağımsızlığı kavramına ilişkin politik (amaç), ekonomik (araç), finansal ve kurumsal açıdan yasal bağımsızlık bakımından birbirini destekleyen dört farklı sınıflandırmanın yapıldığı genel olarak kabul görmektedir. Bu sınıflandırmalardan olan amaç bağımsızlığı; merkez bankalarının gerçekleştireceği politikalarda temel aldığı asıl amaçları veya hedefleri belirlemekte ve uygulamakta bağımsız olmasını, araç bağımsızlığı; merkez bankalarının kanunlarla belirlenmiş olan en nihai hedeflerine ulaşmak adına uygulayacağı para politikası araçlarını, yol ve yöntemlerini, hükümetin ya da başka bir siyasi veya iktisadi otoritenin oluruna gerek duyulmadan özgürce ve serbestçe seçebilmelerini veya kullanabilmelerini ifade etmektedir. Finansal bağımsızlık ise merkez bankalarının özgür ve bağımsız bir şekilde icraatlarını sürdürürken, hedeflerine ulaşabilmeleri açısından gerekli olan mali kaynağa ve kendi bütçesini oluşturma yetkisine sahip olabilme durumlarını belirtmektedir. Bunlarla beraber merkez bankalarının, bütçe onaylanması aşamasında kurum dışı

43

müdahalelerden uzak tutulmaları ve görevini icra ederken yapması gereken harcamalarını serbest şekilde belirleyebilmeleri gibi faktörler de finansal bağımsızlık başlığı altında değerlendirilmektedir. Son olarak da kurumsal bağımsızlık, merkez bankalarının üst düzey yöneticilerinin görev sürelerinin, atanma, çalışma ve görevden ayrılma kriterlerinin ve karar alma organlarındaki tüm üyelerin fonksiyonlarının yasalarla açık ve siyasi baskıdan bağımsız olarak belirlenmesi durumlarını tanımlamaktadır (Yalçınkaya, 2017: 31).

Tüm bunların yanı sıra, merkez bankaları ekonominin makroekonomik politikalarını belirleyen ve ekonominin gidişatını yönlendiren ekonomik kurumlar arasında bulunduğundan, ülke ekonomilerinde sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanabilmesi ve böylece toplumsal refah düzeyinin artırılabilmesi hedeflerine ulaşabilmesi için merkez bankalarının yerinde ve zamanında kararlar alabilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, ülke ekonomilerinde bu temel hedeflere ulaşılabilmesinde fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmekle yetkilendirilen merkez bankalarının, politik baskılardan etkilenmeden karar verebilmeleri gerekmektedir.

Bununla birlikte merkez bankalarının bağımsızlığının önemini açıklayan iki yaklaşım bulunmaktadır. Birinci yaklaşıma göre, bağımsız merkez bankaları politik ve bürokratik baskılardan uzak olması sebebiyle reel(gerçek) faiz oranlarındaki risk primini (CDS) azaltmada ve fiyat istikrarını gerçekleştirmede daha öngörülebilir politika izlemektedirler. İkinci yaklaşıma göre ise fiyat istikrarını sağlayabilen ve sürdürebilen bağımsız merkez bankaları, ekonomik sisteminin işleyişini etkinleştirmekte ve ekonomik performansın artmasına katkı sağlamaktadır (Kadyrova, 2009: 26).

Nitekim merkez bankalarının fiyat istikrarını asıl amaç olarak kabul etmeleri ve bunu açık ve net bir şekilde tanımlamaları, politika hedeflerini kamuoyuna(topluma) açıklamaları, şeffaf ve hesap verebilir olmaları, amaç ve araç bağımsızlığına haiz olmaları, bütçe açığından ve kamu borç yönetiminden sorumlu tutulmamaları, günümüzdeki modern merkez bankacılığının gerekleri arasında gösterilmektedir (Arslan, 2003: 24).

44 2.1.1. Merkez Bankası Bağımsızlığının Önemi

Merkez bankalarının çağdaş bir merkez bankası statüsü kazanabilmesinde ve fiyat istikrarının sağlanabilmesinde MB bağımsızlığına olan önemin gerekliliği bilinmektedir. Merkez bankalarının esas amaçları arasında olan fiyat istikrarının korunması ve sürdürülmesi, ekonomi politikalarının asıl amacı olan toplumsal refahı artırma ve sürdürülebilir büyüme hedefine yönelik en temel katkı olduğu genel olarak kabul görmektedir. Merkez bankalarının bu katkılarının uzun vadeli bir perspektifle oluşturulan politikaların icra edilmesini gerektirmektedir. Diğer taraftan; dışsal şokların yanında, siyasi otoritenin, politika yapıcı ve uygulayıcıların ekonomiyi kapasitesini zorlayarak çalıştırma eğilimleri veya artan kamu harcamaları sonucu oluşan açıkların, borçların merkez bankası kaynaklarından karşılama istekleri fiyat istikrarını tehdit eden faktörler arasında gösterilmektedir. Bu bağlamda, merkez bankalarının fiyat istikrarını bozacak engel olacak risklere karşı durabilmeleri ve gerekli ikazları yapabilmeleri merkez bankalarının bağımsızlığının esasını oluşturmaktadır (TCMB, 2012: 8).

Merkez bankalarının bağımsız olmalarının önemi; fiyat istikrarının sağlanması ile doğru orantılı olduğu düşüncesinin oluşmasındaki esas sebep siyasi otoritenin uyguladığı iktisadi politikaların enflasyona neden olmaya yatkın oluşundan kaynaklanmaktadır (Altuntaş, 2012: 12). Bununla birlikte, “zaman tutarsızlığı” olarak da adlandırılan; hükümetlerin seçim süreçlerine yönelik önceden ilan ettiği ekonomi politikalarından vazgeçerek, büyümeyi artırıcı politikalar uygulama eğilimleriyle, ekonomik birimlerin beklentilerinin bu politikaya göre hareket etmesine sebep olmaktadır. Hülasa, iktisadi büyüme sağlanamadığı gibi uzun vade de daha yüksek bir enflasyon oranı meydana gelmektedir (TCMB, 2012: 9).

Merkez bankaları tarafından uygulanan ve asıl görev olarak kabul edilen enflasyon hedeflemesi rejiminin başarılı olabilmesi büyük oranda fiyat istikrarı amacına sıkı sıkıya bağlı, bağımsız, güvenilir, şeffaf ve hesap verebilir bir merkez bankasının oluşumuyla mümkün olmaktadır. Bu sebeple, merkez bankalarının bağımsızlığı, enflasyon hedeflemesi rejiminin başarılı olabilmesi için bir ön şart kabul edilmektedir. Bu rejime tabi olan merkez bankalarının araç bağımsızlığına haiz olması ve kamu açıklarını karşılamak için fiyat istikrarı ile ters düşen vazifelerinin olmaması rejimin başarıya ulaşması adına ön şart niteliği taşımaktadır. Bu şartları taşıyan merkez

45

bankaları mali ve politik telkin ve tazyiklere maruz kalmadan enflasyon hedefine odaklanabilmektedir (TCMB, 2012: 9).

Bu doğrultuda, bağımsız merkez bankalarının fiyat istikrarı hedefine ulaşma konusunda politikacılardan daha fazla duyarlı olduğu genel olarak kabul edilmektedir (Bodea, 2013: 84). Bununla birlikte, bağımsızlıktan kaynaklanan merkez bankalarına ve uygulanan para politikalarına olan itimadın artması ile beklentiler daha iyi yönetilebilmekte ve para politikası hedeflerine ulaşabilmek kolaylaşmaktadır (TCMB, 2012: 9).