• Sonuç bulunamadı

Merkez Bankalarının İletişim Politikası ve

1.4. Değişen Dünyada Para Politikasının Etkinliği

1.4.1. Para Politikası Kavramları

1.4.1.4. Şeffaflık ve İletişim

1.4.1.4.1. Merkez Bankalarının İletişim Politikası ve

politikasının etkinliği açısından iletişimin ufuk açıcı (ileriye dönük yönlendirici) rolüne vurgu yapmaktadır (Bernanke, 2004; Blinder, 1998; Buiter, 1999; Issing, 2005; King, 1997). Blinder (1998) ve Bernanke (2004) para politikasının genellikle tek doğrudan aracının gecelik faiz oranları olduğunu ve bu araçla para otoritelerinin ekonomi için kilit önemde olan uzun vadeli faiz oranları, hisse senedi fiyatları ve döviz kurları gibi varlık fiyatlarını dolaylı olarak etkileyebileceklerini vurgulamaktadır. Dolayısıyla iletişim söz konusu varlık fiyatlarını etkilemek için önemli bir araç sağlamaktadır; fakat bunun için güvenilirlik ve bu konuda güçlü bir geçmiş performansın görülmesi şarttır. Akademik literatürün çoğu sıklıkla Cukierman ve Meltzer (1986) tarafından yapılan etkileyici çalışmayı temel alarak özellikle de şeffaflığın ve iletişimin teorik taraflarına vurgu yapmaktadır. Bu literatürün başlıca konusu şeffaflığın ekonomik verimliliği artırıp artırmayacağı, artırırsa hangi koşullarda artıracağıdır. Örneğin Leroy ve Porter (1981) ve Geraats (2002) düşük kalitede ya da piyasa dalgalanmasını artıracak kadar rahatsız edici ise iletişimin sakıncalı olabileceğini göstermiştir. Buna ilave olarak şeffaflığın parasal otorite ve piyasalar arasındaki bilgi değişimi dengesini değiştirebileceği iddia edilmektedir. Merkez bankaları bilgi toplamada sahip olduğu karşılaştırmalı avantajını iletişim stratejisinde çok baskın rol almak suretiyle, özel sektörün bağımsız görüş oluşumunu da kısıtlayıcı politika izlememelidir. Şöyle ki, şeffaflık ve

52

iletişim merkez bankası açısından önemli bir bilgi kaynağı olan piyasa öngörüsünü yok etmesi ya da en azından etkisini azaltması ölçüsünde sakıncalı olacaktır.

Merkez bankası iletişimine ilişkin empirik çalışmayla ilgili literatürün, kısmen ölçümdeki zorluklardan ötürü hâlâ gelişme süreci içerisinde olduğu söylenebilir. Guthrie ve Wright (2000) iletişimin Yeni Zelanda Merkez Bankası tarafından sistematik ve oldukça etkin olarak kısa dönem faiz oranlarını etkilemek için kullanıldığını bulmuştur. Birleşik Devletler için Kohn ve Sack (2004) FOMC Başkanı Greenspan tarafından para politikasının eğilimi hakkındaki beyanatlarının kısa dönem faiz oranlarındaki dalgalanmayı önemli ölçüde etkilediği, ekonomik görünüme ilişkin beyanatlarının ise uzun vadeler üzerine önemli etkileri olduğunu göstermektedir. Demiralp ve Jorda (2004) kısa dönem faiz oranlarını açık piyasa işlemlerinin likidite kanalından çok FED’in kamuoyu duyurularının yönlendirdiğini göstermiştir.

EHR’nin özünü oluşturan temel unsurların hemen hemen hepsinin kamuoyu boyutu olsa da, PPS ve operasyonları itibarıyla şeffaflığın bu anlamda özellikle altının çizilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla başarılı bir EHR için veri ihtiyacı, tahmin modelleri, piyasa operasyonları ve bunun gibi teknik konulara odaklanırken ihtiyaç duyulan böylesi bir şeffaflığı edinme konusu gözden kaçırılmamalıdır.

Kamuoyuna etkin hesap verebilmeyi sağlayan, merkez bankası güvenilirliğini ve bağımsızlığını destekleyen, ileriye-dönük enflasyon bekleyişlerini çapa olarak kullanan bir iletişim stratejisinin tasarlanması, EHR’nin en önemli unsurlarından biridir. Enflasyon hedeflemesi rejimini izleyen bir merkez bankasının kurumsal yapısı itibarıyla, enflasyon hedefine ulaşmaya odaklı yöntemler ve karar-alma süreçlerinin benimsenmesi ve oluşturulması esastır.

Merkez bankası iletişim faaliyetlerinin önemi ve karmaşıklığı, kapsamlı iletişim stratejilerinin geliştirilmesini ve dikkatlice uygulanmasını gerekli kılmaktadır (Heenan vd., 2006). Dolayısıyla aşağıda IMF’nin Para ve Sermaye Piyasaları Biriminin iletişime ilişkin tavsiyeleri, şeffaflık ve etkin iletişim konusunda adından söz edilen merkez bankalarının üst düzey idarecileriyle yapılan görüşmelere

53

dayanarak, EHR uygulayan merkez bankaları için iyi bir iletişim organizasyon yapısı ortaya koymaktadır.

Ayrı bir İletişim Birimi geniş çaplı iletişim faaliyetlerini planlamak ve idare etmek için gereklidir (Heenan vd., 2006). Farklı iletişim amaçları ve hedef kitlelerin kapsamı veri iken merkez bankasının tüm dış iletişiminin ve ilişkilerinin bütün boyutlarını kapsayan iyi düşünülmüş bir strateji, bu çabaların en etkin ve etkili şekilde yapıldığını garanti etmek için gereklidir. İletişim stratejisinin uygulamasının denetlenerek yeniden gözden geçirilmesi de gereklidir. Bunlara ilave olarak iletişim stratejisinin uygulanması, uzmanlaşmayı gerektiren güçlü bir lojistik faaliyeti de içermektedir. Böylesi stratejik ve operasyonel vazifeler ancak iletişimde profesyonel tecrübeli personelden oluşan bir birim tarafından en iyi şekilde idare edilebilir.

Çoğu merkez bankasında İletişim Birimleri başta Başkan olmak üzere en üst düzey merkez bankası yöneticileri ile oldukça yakın çalışmaktadır. Başkan ve PPK’yı oluşturan diğer üst düzey yöneticiler, zamanlarının önemli bir bölümünü konuşmalar, sunumlar, brifingler ve görüşmeler, bölgesel ziyaretler ve farklı çıkar grupları, işadamları dernekleri ve sivil toplum örgütleri ile toplantıları da içeren iletişim faaliyetlerine harcamaktadır. Bu görevleri en iyi şekilde yerine getirebilmek için söz konusu yöneticilerin profesyonel yardıma ihtiyaçları vardır. Aynı zamanda İletişim Birimi basının sorgulamalarına cevap verebilmek ve üst düzey yöneticilere iletişim konusunda tavsiyelerde bulunabilmek için para politikası başta olmak üzere birçok konuda bilgili olmalıdır. Bütün bu sebeplerden dolayı İletişim Birimi ya da Birimin yöneticilerinin ofisleri genellikle üst düzey yöneticilerin ofislerinin yakınında bulunmakta ve politika toplantılarına da katılmaktadırlar.

İletişimin idari faaliyetleri tipik olarak stratejik ya da politik unsurlar ve operasyonel uygulamalar bakımından birbirinden ayrılmaktadır. İletişim Birimi içinde, Başkanla ve diğer üst düzey yöneticilerle çok yakın çalışan bir grup ya da alt grup kurulması elzemdir. İletişimin stratejik ve politik tarafları aşağıda sıralanmaktadır:

54

• İletişim faaliyetlerinin kapsamlı bir programını tasarlamak ve planlamak için üst düzey yöneticilerle birlikte çalışılması;

• Temel meselelerin ve hedef kitlenin belirlenmesi ve yöneticilere bu konulara nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunulması;

• Personele ve yöneticilere kurum dışı iletişime yönelik olarak talimatların sağlanması;

• Konuşmalar, röportajlar, basın toplantıları ve demeçler vb. hazırlanması için yardım sağlanması;

• Basınla ya da uzmanlarla ilişkilerin etkin bir şekilde sürdürülmesi; • Eğitim programlarının tasarlanması ve kontrol edilmesi;

• İletişimin etkinliğinin denetlenmesi ve yeniden gözden geçirilmesi; • Kamuoyundan gelen yazışmalara cevap verilmesi;

• Dokümanların editörlüğünün ve çevirisinin yapılması;

• Temel dokümanların internet ortamında yayımlanması ve şekillendirilmesi, slayt sunuşlar, broşürler v.b;

• Basın toplantılarının, konuşmaların, toplantıların ve konferansların lojistiğinin sağlanması;

• Merkez bankası web sitesinin tasarımının koordine edilmesi ve dinamik tutulmasının sağlanması.

Esnekliğin üstün tarafları oldukça vurgulanmıştır. Fakat bunun da bir sınırı olup, arada bir denge söz konusu olmalıdır. Esneklik sürekli olarak iletişimde anlaşılırlık ve açıklıkla desteklenmelidir.

Yüksek belirsizlik kamuoyu ve finansal piyasalarla iletişimi güçleştirmektedir. Sonuçta basit iletişim araçlarına güvenmek yeterli olmayacağından bütünün anlatılması gerekli olabilecektir. Örneğin ECB karar alma sürecinde kullanılan en ufak bilginin açıklıkla dikkate alınması sağlanmaktadır. ECB Aylık Bülteni Yöneticiler Konseyi’nin (Governing Council) karar alma sürecinde kullandığı bilgilerin analizi özetlenmekte ve Avrupa bölgesine ilişkin en yeni veriyi sunmaktadır. Ayrıca Yöneticiler Konseyi’nin ilk toplantısının hemen ardından

55

ECB’nin Başkan ve Başkan yardımcısı toplantıyla ilgili yorum yapmak üzere basın toplantısı düzenlemekte, alınan kararları açıklamakta ve soruları yanıtlamaktadırlar. Dolayısıyla PPS politik kararların açıklanmasında önemli bir araç ve böylelikle de doğrudan piyasa bekleyişlerini ve dolaylı olarak da ekonomik davranışları ve sonuçları etkilemektedir.

Piyasa bekleyişlerini istikrarlı hale getirebilmek ve böylelikle para politikası aktivitelerinin etkinliğini artırmak için ECB özel sektörün karşı karşıya kaldığı belirsizlik ortamını güçlendirecek herhangi bir şey yapmamalıdır.

Politika belirleyici komitenin içeriği ve rolüne ve karar alma sürecini idare eden kurumsal faktörlere ilişkin literatür hâlâ sınırlıdır. Para politikası kararlarının bağımsız bireylerden oluşan bir komiteye devredilmesinin daha üstün politikaya neden olacağı konusunda geniş bir fikir birliği oluşmuştur. Bunun nedenleri arasında farklı bireylerin yargılarının bir arada toplanabilirliği, üyeler arası öğrenme süreci ve farklı büyüklüklerdeki risklere karşı komitelerin daha esnek davranabilme imkânları sayılabilir.

Sonunda çoğu merkez bankası komite ile karar almaktadır. 1990’lar sonrası merkez bankacılığındaki reformların ardından İngiltere ve Japonya tek kişilik karar alma yöntemini Kurul kararı ile değiştirmiştir. Günümüzde Yeni Zelanda Merkez Bankası sadece Başkanın kısa dönem faiz oranı kararlarını aldığı birkaç merkez bankasından birisidir. Merkez bankası yönetişimi yazını son çalışmalarla para politikasını tasarlayan merkez bankası kurulunun genişliği, yapılanması, alınan kararların kamuoyuyla paylaşımı gibi konularda yoğunlaşmaktadır.

Blinder ve Morgan (2005) laboratuar yaklaşımı ile beş üyeden oluşan Kurulun tek kişilik karar alma yönteminden genellikle daha iyi sonuç verdiğini belirtmiştir. Üstelik kurullar karar alırken, tek kişinin karar alırken ihtiyacı olan bilgiden ya da ipucundan daha fazla bilgiye ihtiyaç duymamaktadır. Blinder ve Morgan para politikasının tek kişi tarafından belirlenmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir bulguya ulaşmamışlardır.

56

İlgili yazında Kurulların optimum genişliğini beş (5) üye olarak belirtilse de Blinder ve Morgan’ın deneylerinde kullandıkları ülkelerde Kurulların genişliği beş üyeden fazladır. Örneğin Federal Açık Piyasa İşlemleri Komitesi 19 kişiden oluşmakta ve bunların 12’si resmi politika oylamasına katılmaktadır. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi Para Birliğine üye 13 ülkenin oylamaya katılan 19 resmi temsilcisinden oluşmaktadır ve Avrupa Birliğine yeni üyeler katıldıkça da bu sayı artacaktır. Şurası da bir gerçektir ki Komiteler genişledikçe müzakereler artacak ve karar alma hem daha güç olacak, hem de daha fazla zaman gerektirecektir. Lybek ve Morris’in (2004) incelediği 50 merkez bankasından yüzde 50’sinde politika komiteleri 7-9 üyeden oluşmakta, diğer yüzde 28’inde ise 4-6 üyeden oluşmaktadır.

Bazı politika komiteleri bölgesel temsilciler içermektedir. Böyle durumlarda bu temsilciler kendi özel bölgelerine ilişkin ekonomik duruma fazlaca ağırlık verebilirler. FED’de oy hakkına sahip bölgesel temsilcilikler de bulunmaktadır. FED’in 12 bölgesel merkez bankasının Başkanları FOMC toplantılarına katılmaktadırlar; fakat bunlardan sadece beşi herhangi bir toplantıda oy kullanabilmektedir. Parasal birliklerde, üye ülkeler para politikası komitesine ulusal temsilcilerini göndermektedirler. Dolayısıyla bu durumda ulusal çıkarlara vurgu yapılma eğiliminin çok daha fazla olabileceği düşünülebilir. Cari olarak geçerli olan şartlarda “bölgesel oy”a dönük dengesizliğin euro bölgesine yeni ülkeler katıldıkça artması beklenmektedir.

Bölgesel eğilimleri inceleme açısından, hem politika karar alıcılarının oylarının açıklandığı ve hem de bölgesel temsilcileri olması hasebiyle, FED örnek teşkil eden merkez bankalarından birisidir. Meade ve Sheets (2005) 1978-2000 döneminde farklı FED bölgelerinde işsizlik oranlarının FOMC’de kullanılan oylar üzerinde önemli ve baskın bir rolü olduğunu ve bölge FED temsilcisinin bölgedeki işsizlik oranı ulusal işsizlik oranının üzerinde iken faiz oranlarının düşürülmesi yönünde oy kullandığı ve tersinin de geçerli olduğunu bulmuşlardır. (FOMC toplantı kayıtlarının çözümünün tamamı beş yıl gecikmeyle yayımlanmaktadır)

57

Bazı para politikası komiteleri, komite içindeki düşünce ayrılığını kamuoyundan gizlemektedir. Örneğin Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi oybirliğiyle karar almaktadır. İngiltere’de Para Politikası Komitesi oylamaları açıklamanın yanında, karara muhalif olanların tercih ettikleri faiz oranlarını da yayımlamaktadır. İngiltere örneğinde politik karar alıcılar bireysel anlamda kararlarından sorumlu tutulmaktadırlar.

Benzer Belgeler