• Sonuç bulunamadı

C. HALUK NURBAKİ’NİN ESERLERİ

18. Merhamet-Mücahede

Merhamet, “r-h-m” kökünden türeyen bir isim olarak “hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliği” anlamlarına gelmektedir.618 Merhamet ve aynı manaya gelen rahmet kavramları öncelikle Allah’ın bütün mahlukata karşı lütuf ve ihsanda bulunmasını ifade etmektedir. Bununla birlikte insanların da birbirlerine karşı yardım etmelerini, iyilik ve ihsanda bulunmalarını sağlayan şey sahip oldukları merhamet duygusu sayesindedir.

İnsanda bulunan merhamet duygusu Allah’ın insanlığa vermiş olduğu en büyük lütuflardan biridir. Merhamet duygusu neticesinde evlat sevgisi, anne babaya saygı, sevgi ve itaat, yaşlılara, hastalara, yoksullara, engellilere, kimsesizlere, yetimlere yardım etme gibi hasletler ortaya çıkmaktadır.619

Kur’an-ı Kerim’de merhamet kelimesi bir defa yer alırken620 rahmet kavramı 114 defa tekrar edilmektedir. 260 kadar ayette de Allah’ın, Rahman ve Rahim isimleriyle aynı kökten olan fiil ve isimler yer almaktadır.621

616 Haluk Nurbaki’nin Kızı Ceren Nurbaki Biler ile yapılan röportaj (Ek-1), Mesude Özdemir ile yapılan röportaj (Ek-2).

617 Derya Türkan Yenihançer ile yapılan röportaj (Ek-3).

618 Fîrûzâbâdî, Kâmûsu’l-Muhît, ss. 1111-1112; İsfehânî, Müfredât, ss. 191-192.

619 Mustafa Çağırıcı, “Merhamet”, DİA., 2004, c.29, s. 184.

620 Beled, 90/17.

621Abdülbaki, El-Mucemu’l-Müfehres, ss. 304-309; Mustafa Çağırıcı, “Merhamet”, DİA., Ankara 2004, c.29, s. 184.

Kur’an-ı Kerim’de ilahi rahmetin her şeyi kuşattığı, Allah’ın rahmeti, merhameti kendisine ilke edindiği bildirilmiştir.622 Bir kutsi hadiste ise şöyle buyrulmuştur:

“Benim rahmetim gazabımı aşmıştır.”623 Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olduğu,624 Allah Resulü’nün ve müminlerin birbirlerine karşı merhametli, inkarcılara karşı sert ve tavizsiz oldukları,625 Allah’ın eşler arasına sevgi ve merhamet koyduğu626 bildirilmekte ve yaşlı anne babaya karşı evlatların şefkat ve merhamet kanatlarını germeleri627 emredilmektedir. Bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (sav.) Allah’ın rahmeti yüz parçaya ayırıp birini yeryüzüne yönelttiği, bu sayede bütün canlıların merhamet duygusuyla davrandığı, geride kalan doksan dokuz merhametini ise ahiret hayatına bıraktığı bildirilmiştir.628

Peygamber Efendimiz (sav.): “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.”,629 “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”630 buyurarak Allah’ın rahmetine mazhar olabilmek için insanların birbirlerine merhametle yaklaşmak zorunda olduklarını bildirmiştir. Resulullah yaratılan her varlığa karşı merhametle yaklaşmayı emretmiş, zor durumda kalan bir hayvana yardım ettiği için o kişinin cenneti hak ettiğini,631 bir hayvanı ölüme mahkum eden kimsenin de cehennemlik olduğunu632 bildirmiştir.

Mücahede, sözlükte “vuruşmak, dövüşmek, savaşmak, mücadele etmek”

anlamlarına gelir. Tasavvuf ıstılahında ise “Allah tarafından istenen ancak nefse zor gelen şeyleri nefs-i emmareye yükleyerek onunla savaşmak, nefsi ezmek, hatta ölmeden önce öldürmek, nefsin Allah’ın rızasını kazanma yolunda kullanılması, nefse şehvet sütü

622 A’râf, 7/156, Mü’min, 40/7, En’âm, 6/12,54.

623 Buhârî, Bed’ül-halk, 1,Tevhid; Müslim, Tevbe, 14-16.

624 Tevbe, 9/128.

625 Fetih, 48/29.

626 Hadid, 57/27.

627 İsrâ, 17/24.

628 Buhârî, Edep, 19; Müslim, Tevbe, 17-19.

629 Buhârî, Tevhid, 2; Müslim, Fezâ’il, 66.

630 Buhârî, Edep, 18; Müslim, Fezâ’il, 65.

631 Buhârî, Mezâlim, 23, Enbiya, 54; Müslim, Selam, 153-155.

632 Buhârî, Bed’ül-halk, 16, Enbiya, 54; Müslim, Küsûf, 9, Tevbe, 25, Selam, 151-152.

emzirmeyi terk etmek, kalbi istek ve vesveselerden uzak tutmak” manalarına gelmektedir.633

Mücahede insanın nefsani arzularına, kötü isteklerine ve şeytanın askerlerine karşı savaşması olarak tarif edilmektedir. İbadetler, zikirler, dua ve tesbihler ise bu savaşın silahları mesabesindedir. Nefis düşmanına karşı ibadet silahıyla ve riyâzat ile karşı konulabilir. Riyâzat ise nefsin arzu ve isteklerini kesmek, aza indirmek, ona zor gelen şeyleri yaptırmak, az yemek suretiyle nefsi zayıflatmaktır.634 Nefsi ruhun emrine verme gayreti olarak tanımlanan riyazat, mücahede ile beraber anılmıştır ki onda gayret ve çabanın temel olduğunu göstermektedir.635

Mücahedenin üç amacı vardır ki bunlardan birincisi; takva sahibi olmak, şeriatin emirlerine tam olarak uymak ve nefsi disiplin altına almaktır. Bu duruma “vera”

denilir. İkincisi ise Fatiha suresinde “bizi sırat-ı müstakime ilet” ayetinde geçtiği gibi doğru yolda olmaktır. Üçüncüsü ise keşf ve ilham sahibi olmaktır.636

Mutasavvıfların mücahede kavramını nasıl ele aldıklarını incelediğimizde Hasan el-Kazzaz’ın mücahedeyi şu şekilde tanımladığını görmekteyiz: “Ancak belini doğrultacak kadar az yemek, sadece ağırlık bastırdığı zaman uyumak, zaruret olmadıkça konuşmamak.”637 İbrahim b. Ethem ise bir kimsenin salihler derecesine ulaşabilmesi için şu altı engeli aşması gerektiğini bildirir:

a) Nimet kapısını kapatmalıdır.

b) Nefsani isteklerinin kapısını kapatmalıdır. Nefsinin boynunu eğme kapısını açmalıdır.

c) Rahatlık kapısını kapatmalıdır. Çalışıp gayret etme kapısını açmalıdır.

d) Uyku kapısını kapatmalı, uyanıklık kapısını açmalıdır.

633 Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri, s. 345; Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 259.

634 Yılmaz, Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 191.

635 Öztürk, Kur’an-ı Kerim ve Sünnete Göre Tasavvuf, s. 193.

636 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 259.

637 Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri, s. 346.

e) Varlık kapısını kapatıp, Allah’a muhtaçlık kapısını açmalıdır.

f) Gereksiz ümitlerin kapısını kapatıp, ölüme hazırlık kapısını açmalıdır.638 Kuşeyri ise tasavvufi sülûkun başlangıcında mücahede sahibi olmayanların bu yolun kokusunu bile alamayacaklarını ifade eder.639 Çünkü mücahede de amaç takva sahibi olmaktır. Bunun da yolu tasavvuftan geçer.

Yüce Rabbimiz Kur’an’da “Bizim için mücadele edenleri doğru yolumuza iletiriz, şüphe yok ki, Allah ihsanda bulunanlarla beraberdir.”640 buyurmuştur.

Rabbimiz de kulundan hak yol üzere gayret göstermesini istemektedir.

Peygamber Efendimiz (sav.)’e “Cihadın en faziletlisi hangisidir?” diye sorulunca “Zalim padişahın yanında adalet kelimesini söylemek.” cevabını vermiştir.641 Peygamber Efendimiz (sav.) de asıl mücahedenin güçlü olan insanların karşısında hakkın söylenmesi gerektiğini bildirmiştir.

Nurbaki İslam ahlakındaki merhamet kavramını şu şekilde tarif etmektedir:

Bütün insanlar ilahi mührü taşıdıkları için herkese şefkat ve muhabbetle yaklaşmaya mecburuz. Her şey kainatın tek ve benzersiz sahibinin eseri olduğu için merhamet göstermeliyiz. Cansızlar alemi de Allah’ın sanat eserleri olduğu için onlara karşı da sonsuz saygı ve hürmetle yaklaşacağız. Zira Ahlak-ı Muhammedî’de sureten çok çirkin, kokusu en fena olan bir şeye karşı bile tiksinerek bakmak yasaktır. Bu yüzden ayağı kırık bir karıncanın tedavisi bile emredilir. Merhameti ifradın son hudutlarına dayanarak tanımladıktan sonra şu önemli açıklamayı ilave etmektedir: Karıncanın yarasını sarmakla mükelleftir ama tifüs salgınında bit nesline karşı en amansız mücadeleyi açması yine Ahlak-ı Muhammedî emrindendir. Mutlak zararı tesbit edilen hayvanın öldürülmesi İslam’ın en kesin bir emridir. Kerih bir manzarayı tiksinmeden ve nefret

638 Geylânî, Gunyet’üt Tâlibîn, ss. 1021-1022.

639 Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi, s. 193.

640 Ankebut, 29/69.

641 İbn Mace Fiten, 20.

etmeden seyretmesi emr olunmuştur ama, neticede kirli olan her şeyi imha etmek de İslami bir emirdir. Merhamet konusunda birkaç noktaya temas ederek yaptığı tanımdan sonra yıllardır sosyologların halledemediği açıklığa kavuşturamadığı mevzuyu ilimlerin ötesinde bulunan İslam’ın gayet sarih bir şekilde açıkladığını vurgular. Yine dünyadaki fikir adamlarının da merhamet noktasında ya ifrat yada tefrit noktasında kaldığını, her konuda olduğu gibi bu konuda da mutlak itidal noktasında merhametin sonsuzluğunda mücadele hududuyla zaafa düşmeyen en güzel örneğin Efendimiz (sav.) olduğunu belirtir.642

Nurbaki mücadele (mücahede) kavramını şöyle ifade etmektedir: “İyi ve kötünün birinden diğeri yok edilmesi zaruret halinde ise, bu zaruret yine fena hazırlanmışsa fenanın yok edilmesi haktır. Mesela bir buğday tarlası çekirge salgını ile harap olacaksa çekirge öldürülmelidir.”643

Mücadelede kötünün ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Nurbaki burada da dikkat edilmesi gereken hususun ifrada kaçmamak olduğunu bildirir.

Yukarıda verdiği örnekten hareketle hepsi de çekirgedir diye düşünüp zararsız çekirgelerin imha edilmemesi gerektiğini söyler.

Müslümanın savaş esnasındaki halini de tam bir merhamet içinde olmak şeklinde tarif eden Nurbaki konuyu şöyle açıklamaktadır: Kendi milleti bakımından cemiyetinin masum camiasını kurtarmak, müdafaa etmek esasen merhametin tam merkezidir. Savaştığı millet içinse onun azgın kılıcını kırmak, zalim düşmanını öldürmekle de, şerrin devamına engel olmuştur ki; Hz. Mevlana’nın buyurduğu gibi

“Taarruz eden kafirin ölümü, kendisi için rahmet, öldüren için merhamettir.” Hz.

642 Nurbaki, Sonsuz Nur, ss. 81-82.

643 Nurbaki, Sonsuz Nur, s. 82.

Musa-Hızır kıssasında buyrulduğu gibi “Hızırın ikram gördüğü evin, ilerde şaki olacak oğlunu öldürmesi”. İşte bu öldürüş de yine hak ve merhamettir.644

Merhamet ve mücahede kavramlarını tanımladıktan sonra Haluk Nurbaki tasavvufi bakış açısıyla bu kavramları şu şekilde izah etmektedir:

İslami bakış açısına göre bir mü’min savaşta bile olsa düşmanına karşı nefsine yenik düşerek zulmetmemelidir. Müslüman, her insana karşı sevgi ve merhametle yaklaşmalı ve nefsi adına kimseyi incitmemelidir. Hz. Ali’nin savaş esnasında kendisine tüküren kafiri öldürmekten vazgeçmesi gibi nefsin müdahalesi savaşta bile meşru olmaz. Müslümanın savaştaki merhametini düşman yaralılarının tedavi edilmesi noktasında da görmekteyiz. Bir demircinin duasında olduğu gibi: “Ya Rabbi benim cismimi o kadar büyüt ki, cehennemini kaplasın da, benden gayri hiç kimse yanmasın.”

diyebilecek kadar başkalarının adına yanmayı göze alabilmeyi merhamete örnek olarak vermektedir.645

Müellifimiz Nurbaki’nin merhamet hakkındaki görüşleri Yunus Emre’nin

“Yaratılanı sevdik Yaratan’dan ötürü” görüşü ile örtüşmektedir. Nurbaki canlı cansız her varlığa karşı merhamet ile yaklaşılması gerektiğini savunurken zaruri durumlarda mücahedeyi merhametin hudutlarını belirlemede gerekli görmüştür. Hz. Musa ve Hızır örneğinden hareketle bizim şer olarak gördüğümüz bazı şeylerin aslında merhametin farklı bir tezahürü olduğunu söylemektedir.