• Sonuç bulunamadı

Mekân Felsefesinden Mekânın Üretimine

2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL TEMELLER

2.1. Mekân Felsefesinden Mekânın Üretimine

Mekân kavramı çok yakın bir tarihe kadar matematik bilim dalıyla anılan hatta yalnızca ondan kaynaklanan bir kavram olarak düşünülmekteydi. Hatta XVII-XIX yy. arasında Öklid geometrisine ve Kartezyen koordinat sistemine dayalı bir mekân anlayışı dünya çapında hâkimdi. Ancak XX. yy. itibariyle bu anlayış çok ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlanmış, özellikle kapitalizmin gelişmesiyle hâkim mekân

anlayışı arasındaki ilişki dikkatleri çekmiştir.100

Uzun bir felsefî hazırlık süreci geçiren mekân kavramı, Aristotelesçi geleneğin mekânın ve zamanın kategorilerin bir parçası olduğu savunusundan, Descartes’in mekânın özgürleşmesi anlayışına kadar çeşitli tartışmalara konu olmuştur. Descartes’in ardından gelen Spinoza, Leibniz ve Newton gibi felsefeciler mekânın özgürleşmesi anlayışını benimsemiş olsa bile Kant’ın Aristotelesçi geleneğin

kategorisel mefhumunu yeniden canlandırmasıyla etkinliğini yitirmiştir.101 Bu döngü

ve yıllarca süren ihtilaflar mekân analizinin ve felsefesinin ne denli girift bir yapıda olduğunun en açık göstergesi olmuştur.

Tablo 1 – Mekânın “Ne”liği.

Felsefecilerin bunca uğraşlarına rağmen matematikçiler en başta ifade ettiğimiz gibi kendilerini en önemli hatta yeterli olarak kabul ediyor ve mekânı ele geçirip sadece kendi alanlarıymış gibi kullanıyorlardı. Onlara göre mekân, “zihinsel bir

şey”den ibaretti.102 Bu adlandırma filozofların zihinsel mekânı ile benzerlik

100 Husik Ghulyan, “Lefebvre’nin Mekân Kuramının Yapısal ve Kavramsal Çerçevesine Dair Bir

Okuma”, 15.

101 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 33-34.

102 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 34-35. Ayrıca bkz. Şaban Haklı, “İslâm Felsefesinde Mekân ve Boşluk

Tasavvurunun Kozmolojiye Tatbiki”, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, C: VI, S: XII, 2007/2, 41-58. Descartes mekânın özgürlüğü Aristoteles mekânın kategoriselliği Kant mekânın kategoriselliği

44

göstermektedir. Çünkü tüm filozoflar ister kategorisel ister özgür olsun mekânın zihinselliği üzerinde durmuşlardır. Oysa mekânın üretimi kavramının sahibi Henri Lefebvre, bu durumun hem fiziksel hem de toplumsal mekân kavramlarıyla aradaki uçurumun derinleşeceğini ifade etmekte, üst üste veya iç içe geçmiş olan coğrafî, ekonomik, demografik, sosyolojik, ekolojik, politik, ticârî, ulusal gibi pek çok

mekanın unutulmaması gerektiğini hatırlatmaktadır.103 Buna göre mekânın kapladığı

ve kapsadığı pek çok alan/kavram mevcuttur.

Tablo 2 - Mekânın kapsadığı/kapladığı alanlar

Görüldüğü üzere mekân kavramı zihinsel olanla kültürel olanı, toplumsalla tarihseli birbirine bağlar. Karmaşık bir süreç oluşturur: Yeni, meçhul mekânların, kıtaların ya da evrenin keşfi; her topluma özgü mekânsal örgütlenmenin üretimi; yapıtların: manzaranın, anıtsallığı ve dekoruyla birlikte şehrin yaratılması. Bu, evrimsel ve (doğuşla birlikte) genetik olarak işlese de bir mantığı vardır: Aynı- zamanlılığın genel formudur bu mantık; çünkü her mekânsal düzenleme, zekânın üst üste binmesine ve eşzamanlılığı üreten öğelerin maddi olarak bir araya gelişine dayanır.104

103 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 38-39. 104 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 25.

Fiziksel Alan Doğa Kozmos

Zihinsel Alan Mantık Biçimsel

soyutlama

45

Mekân ve toplum arasında diyalektik bir ilişki mevcuttur. Bu ilişki sayesinde mekân sırasıyla önce toplum sonra toplumsal ilişkiler üzerinden yeniden var olur. Bu

durum hiçe sayılacak veya basite indirgenebilecek bir şey değildir.105 Bu nedenle

araştırmamızda gündelik hayat kavramı üzerinden toplumsal alana ve toplumsal pratiğin ayırdığı düzeylere ve yansımalara yer verilerek devam edilmesi daha uygun gözükmektedir. Bahsi geçen düzey ve yansımanın zaman zaman iç içe geçtiği, zaman zaman da birbirinden ayrıldığı mesken kavramıyla güzel bir şekilde örneklendirilmiştir.

“Mesken konut, -deyim yerindeyse- “habitat”, mimariyi ilgilendirir. Şehir, kent mekânı, bir uzmanlığa bağlıdır: Şehircilik. Daha geniş mekân olan toprağa ['territoire'] (bölgesel, ulusal, kıtasal, dünyasal toprak) gelince, bu, farklı bir yetkiye, planlamacıların, ekonomistlerin yetki alanına bağlıdır. Dolayısıyla, kimi zaman bu "uzmanlıklar" içiçe girer, ayrıcalıklı bir failin -siyasal olanın ('le politique')- sultası altında çatışırlar. Kimi zaman ise birbirlerinin dışına düşerler ve bütün ortak projeleri ve her teorik ortaklığı dışarda bırakırlar.”106

Peki, filozof ve matematikçilerin zihinlerinde oluşturdukları “ideal” mekân ile toplumsal pratiklerin yansıması olarak ortaya çıkan “gerçek” mekân arasında bir bağ var mıdır? Ya da bu iki mekân arasında bir ilişki olmak zorunda mıdır? İşte bu soruların cevabı için “mekânı üretmek” kavramını düşünmemiz gerekmektedir. Çünkü bir hayli ilginç olan bu kavram içerisinde pek çok soru barındırmaktadır. Mesela, hangi mekan? Mesela, üretmek ne demek? Soruların cevabını bir yandan kavramların aşırı biçimsel soyutlamayla (zihinsel mekân), diğer yandan pratik duyumsalla (toplumsal mekân) ilişkilerinin eksiksiz bir sunumu verecektir. Ya da bir apartmanın “oda”sını, bir sokağın “köşe”sini, “meydan”ını, pazarını, ticaret ya da kültür “merkezi”ni düşünün. Bunlarla neyin kast edildiğini herkes hemen kolay bir şekilde bilir. Gündelik konuşmanın bu kelimeleri, mekânları tecrit etmeksizin birbirinden ayırt eder ve toplumsal bir mekân tarif ederler. Bu kelimeler, mekânın belirli bir kullanımına, dolayısıyla söyledikleri ve yazdıklarıda mekânsal birer pratiğe denk düşerler. Sadece bunlar ile değil dil ile de gizli bir bağ oluşturan mekân her

105 M. Murat Şahin, “Toplumsal Cinsiyet ve Mekânın Karşılıklı İlişkisi: Patriyarkanın Sosyal Mekânı

Örgütleyişine Dair Bir Tartışma”, Kadın/Women 2000, 17/1, 2016, 84.

46

durumda zihin tarafından usta bir işçilik ile inşa edilir.107 Mekân o kadar geniş bir

kavramdır ki, bazen onun gündelik hayatın akışına eşlik ederken, bazen de hayatın içindeki küçük zaman boşluklarını nakış nakış doldururken görürüz. Aynı zamanda o, rahatlama, gevşeme, eğlenme, özgürlük, saklanma, huzura erme işlevlerini

yürütür.108

Zihinde üretilen bu kavramlar zihinsel mekânı üretiyor ise o zaman toplumsal mekân toplumsal bir ürün müdür? Ya da her toplum kendi mekânını üretir mi? Bu sorulara daha net cevap verebilmek için “toplumsal mekân” kavramını biraz daha detaylı incelemekte, içerim ve sonuçlarını derinlemesine düşünmemizde fayda

olacaktır.109 Bu bağlamda biyolojik yeniden-üretim düzeyi (aile); iş gücünün

yeniden-üretim düzeyi; toplumsal üretim ilişkilerinin yeniden-üretim düzeyi şeklinde üçlü düzenleme içinde mekânın rolü özel olarak incelenmelidir. İşte tam burada Lefebvre, daha karmaşık hale dönen ve algılanması zorlaşan mekânın üretimini üç kategori ile açıklamaya çalışmıştır.

a) Üretimi ve yeniden-üretimi, nispi bir bağlılık içinde sürekliliği sağlayan her toplumsal oluşuma has özgül yerleri ve mekânsal kümeleri kapsayan mekânsal pratik. Her toplumun mekânsal pratiği kendi mekânını ona sahip çıkarak ve hâkim olarak üretir.

b) Üretim ilişkilerine, bunların dayattığı “düzene” ve dolayısıyla, bilgilere, işaretlere, kodlara, “cephesel” ilişkilere bağlı mekân temsilleri. Bu, bir toplumun (üretim tarzının) içindeki egemen mekândır.

c) Toplumsal yaşamın yasadışı ve yeraltı tarafına bağlı, aynı zamanda muhtemelen mekân kodu olarak değil, temsil mekanizmalarının kodu olarak tanımlanabilecek sanata da bağlı karmaşık sembolizmleri (kodlu ya da kodsuz)

107 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 45-47.

108 Ömer Aytaç, “Kent Mekânlarının Sosyo-Kültürel Coğrafyası”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler

Dergisi, C: XVII, S: II, Elazığ 2007, 203.

109 Bu durumun net olarak algılanamamasını Lefebvre, iki yanılsamaya bağlamaktadır. Bunlardan biri

şeffaflık diğeri ise geçirimsizlik yanılsamasıdır. Daha fazla bilgi için bkz. Lefebvre, Mekânın Üretimi, 57 vd.

47

temsil eden temsil mekanları.110 Bu da fiziksel mekânı, nesnelerini sembolik olarak

kullanarak kapsar.

Bu üç kavram hem toplumsal mekânı (mekânın üretimini) hem de onun içerimi olarak gündelik hayatı anlamada ve anlamlandırmada büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu tasnif ile sadece mekânın tarihini incelemekle kalmaz, bunların kendi aralarındaki, pratikle, ideolojiyle bağlarının tarihini de görülebilir. Böylece mekânların doğuşunu; onların bağlantılarının, çarpılmalarının, yer değiştirmelerinin, iç içe geçmelerinin ve toplumların (üretim tarzları) mekânsal pratiğiyle bağlarının doğuşunu da göstermiş oluyorsunuz. Örneğin, Hz. Muhammed dönemi Medine’de yapılan evlerin planlarının tanıklık ettiği bir mekân temsili ile elbiselerde, kumaşlarda vb. yer alan bir temsil mekânı gerçekleştirilmiş olsun. Aynı dönemin bu iki farklı yönü arasında nasıl bir ilişki olabilir? Kültür mü? Hayal gücü mü? Sanat mı? Belki hepsi ya da hiçbiri. Bunu anlamanın ve cevaplamanın en iyi yolu işte her toplumun kendi mekânını ürettiği varsayımını doğrulamaktan geçmektedir. Bu üçlünün mekân üretimine, niteliklerine ve özelliklerine göre, toplumlara (üretim tarzları) göre, dönemlere göre farklı şekilde müdahale ettikleri varsayılabilir. Bu üç moment -algılanan, tasarlanan, yaşanan- arasındaki ilişkiler asla basit ya da istikrarlı değildir, Kaldı ki, bu üç moment, negatifin, deşifre edilemezin, söylenmeyenin,

yasağın, bilinç dışının karşıtı anlamında pozitif de değillerdir.111 O zaman “üretim”

kavramının daha detaylı incelenmesi gerekmektedir.

Komünizmin önemli kavramlarından birisi olması yönüyle başta Marx ve Engels olmak üzere pek çok filozof üretim kavramı üzerinde durmuştur. Mesela Hegel, (mutlak) idea dünyayı üretir; bunun ardından, doğa insan varlığını üretir, insan varlığı da, sırasıyla, mücadeleleri ve emeğiyle, hem tarihi, hem de kendinin bilgisini ve bilincini, dolayısıyla başlangıçtaki ve sondaki İdea’yı yeniden-üreten Tin’i üretir demektedir. Birbirinden farklı olsalar bile mahiyeti olarak yakınlık arz eden üretim kavramı en geniş haliyle insanların kendi hayatlarını, tarihlerini,

bilinçlerini, dünyaları oluşturmaları demektir.112 Peki, bir mekân nasıl üretilir?

Örneğin, Medîne’de, tarih boyunca toplumsal faaliyetlerinin şekillendirdiği,

110 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 63-68. 111 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 74. 112 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 95.

48

modellendirdiği bir mekânı ele alalım. Bu bir yapıt mıdır, yoksa ürün mü? Eğer o biricik, özgün ve ilk ise yapıttır. Peki, yapıtın ürün karşısında bir üstünlüğü, aşkınlığı söz konusu mudur? Belki. Önemli olan şey yapıt da olsa ürün de olsa her eserin/varlığın bir mekân işgal etmesidir. Bir mekânı işgal eden şey ise mekânın içinde dolaşımda demektir. Ne doğa, ne kültür ne de zaman toplumsal mekânı açıklamaya yeterli olur. Bu yüzden rahatlıkla söylenebilir ki mekân üretilen

birşeydir.113 Hatta mekânda yaşanan gündelik hayat yeniden üretilemiyorsa o toplum

kendini yenileyemediği için kriz içine girmiş sayılır bile denebilir.114 Şu saptamada

bundan dolayı önemlidir:

“Mekân üretimi ve mekânın üretimi süreci varsa, tarih de vardır (...) Üretici güçler (doğa, çalışma ve çalışmanın örgütlenmesi, teknik ve bilgiler) ve elbette üretim ilişkileri, mekân üretiminde-belirlenmesi gereken-bir role sahiptirler. Bir üretim tarzından diğerine geçiş çok büyük önem taş[ır]; çünkü bu, mekânı altüst ederek mekâna dâhil olabilen toplumsal üretim ilişkileri içindeki etkisidir. Her üretim tarzı-hipotez gereği kendine uygun mekâna sahip olduğundan, bu geçiş sırasında yeni bir mekân üretilir.”115

İşin içerisine üretim girdiği zaman mekânın çeşitlenmesi kaçınılmaz bir hale döner. Marksist bir anlayışa sahip olan Lefebvre tam burada mutlak mekân, kutsal mekân, tarihsel mekân, soyut mekân, çelişkili mekân ve diferansiyel mekân şeklinde beş farklı dönemselleştirme/kategorileme önermesi sunmakta ancak bunun mekânın belirli bir kodunun oluşumunu, yerleşmesini, çöküşünü ve parçalanmasını

incelemekle sınırlı tutmamaktadır.116 Mekân ve mekânın üretimi konusunda böyle bir

dönemselleştirme önermesini şu ana dek eleştirel sosyal teoride en temel ve tutarlı olarak gören Husik Ghulyan, Marksist teorideki üretim tarzları ve mevcut

113 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 102-103.

114 İlhan Tekeli, “Tarih Yazımında Gündelik Yaşam Tarihçiliğinin Kavramsal Çerçevesi Nasıl

Genişletilebilir?”, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar: Küreselleşme ve Yerelleşme, Üçüncü Uluslararası Tarih Kongresi, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul 2000, 43.

115 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 75. 116 Lefebvre, Mekânın Üretimi, 76.

49

dönemselleştirme hakkında R. Boer’den istifade ederek daha doyurucu ve sistematik

bilgiler sunmaktadır.117

Üretim Tarzı Mekân

Avcılık ve toplama, tarım ve hayvancılık (kabile toplumu, ilkel komünizm)

mutlak mekân (doğa)

Neolitik tarım (gens veya hiyerarşik akraba toplumları)

mutlak mekân

Asya tipi üretim tarzı (‘oryantal despotizm’ ve tanrısal krallar)

kutsal mekân

Antik veya klasik üretim tarzı (polis veya oli- garşik kölelik toplumu)

tarihsel mekân (siyasi devletler, Yunan şehir devletleri, Roma imparatorluğu)

Feodalizm kutsal mekân

Erken kapitalizm (klasik ve monopol biçimler)

soyut mekân (politik-ekonomik mekân)

Geç kapitalizm çelişkili mekân (küresel

sermayeye karşı yerel anlam) contradictory space (global capital versus localized meaning)

Komünizm diferansiyel mekân ( farklılığa ve

yaşanan deneyime yeniden değer biçen gelecek)

Tablo 3 - Marksist Teorideki Üretim Tarzları ve Lefebvre’nin Mekân Dönemselleştirmesi

Araştırmamız açısından mekân dönemselleştirmesini ele alacak olursak Medîne’nin tek bir dönem içerisinde değerlendirilemeyeceği açıkça görülmektedir. Çünkü Medîne avcılık, toplama, tarım ve hayvancılık gibi doğa (mutlak) mekâna,

117 R. Boer, Marxist Criticism of the Hebrew Bible, Bloomsbury Publishing, 2. Baskı, London 2015,

123; Husik Ghulyan, “Lefebvre’nin Mekân Kuramının Yapısal ve Kavramsal Çerçevesine Dair Bir Okuma”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C: XXVI, S: III, Temmuz 2017, 4-5.

50

çeşitli din ve inanışlarla beraber kutsal mekâna,118 dağınık bir görüntü arz etmesi ve

farklı sınıfları bünyesinde barındırması yönüyle tarihsel mekâna sıkı sıkıya bağlıdır. Ama en önemlisi o, toplumsal bir mekândır. Toplumsal mekân, gösteren ve göstermeyen, algılanan ve yaşanan, pratik ve teorik gibi çok sayıda veçhesi ve

hareketi olan bir sürecin sonucudur. Her toplumsal mekânın bir tarihi vardır.119

Tarihten kastımız zaman değildir. Ancak zaman ve mekân arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Dokuları itibariyle zaman ve mekân birbirinden ayrılamaz. Mekân, zamanı içerdiği gibi; zaman da mekânı içerir. Bu ilişki hiçbir yerde, hiçbir kimseye kapalı

kalmaz.120 Bu bağlamda yaklaşık VII. yüzyıl itibariyle ortaya çıkan değişim ve

dönüşümler ile Medîne, köy-şehir merkezli yeni ilişkiler ve mekânlar üretilmesini sağlamıştır. Bunun sonucu olarak ziraat, zanaat, ticaret gibi üretici güçler artı-servet ve artı-ürün üretmeye başlamıştır. Kısaca mekân hem yeni bir toplum üretmiş hem de üretilen toplum eliyle yeniden üretilmiştir.