• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: TÜRKĠYE’DE EDEBĠYAT ELEġTĠRĠSĠ (1960-1970)

2.2.1. Bilimsel-Nesnel EleĢtiri

2.2.1.1. Mehmet Kaplan

Mehmet Kaplan‟ın, 1960-1970 arasındaki eleĢtiri anlayıĢını yansıtan, örneklendiren metinler Şiir Tahlilleri-II, Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın Şiir Dünyası ve dönemin çeĢitli dergilerinde yer alan deneme ve makalelerinden oluĢmaktadır.

Mehmet Kaplan‟ın, edebî eseri merkeze alan, eserin metin tahlili yöntemi ile içerik özelliklerini ortaya çıkaran, metni farklı yöntemlerden yararlanarak, özellikle de stilistik ve psikanalitik yöntemi önceleyerek inceleyen bir edebiyat eleĢtiri yaklaĢımı bulunmaktadır.

Mehmet Kaplan, Türkiye‟de metin tahlili yönteminin geliĢmesine yaptığı öncü katkılar açısından dikkat çekilen bir eleĢtirmendir (Kaplan, 2011a: 5). Mehmet Kaplan, metin tahlili Ģeklinde ifade ettiği yaklaĢımını açıkladığı müstakil bir eseri bulunmamakta ancak teorik ve uygulamalı çalıĢmalarında bu yöntemin çeĢitli yönlerini ifade etmektedir. 1952 yılında Tanzimat döneminden Cumhuriyet‟e kadar olan Ģiirleri ele aldığı Şiir Tahlilleri kitabının ilk cildi metin tahlili metodunu uyguladığı ilk eserdir. Bu eserin ön sözünde Kaplan, konuyla ilgili bilgi vermekte, yöntemini açıklamaktadır.

Metin tahlili, edebiyat eleĢtirisini edebiyat tarihinin bir alt dalı gibi gören bir anlayıĢa dayanmaktadır. “Metin tahlili, devirleri ve Ģahsiyetleri en iyi ifade eden münferit eserleri incelemek suretiyle, bizi bir devrin veya Ģahısların mahremiyetine daha ziyade yaklaĢtırır. Bu görüĢten hareket edilerek, son yarım asırda, edebiyat tarihi ile metinler arasında „metin tahlili‟ denilen bir araĢtırma tarzı ortaya çıkmıĢtır” (Kaplan, 2011a: 10). Metin tahlili yöntemi ile “devirleri ve Ģahsiyetleri en iyi ifade eden münferit eserler” belirlenirken bir seçme yapılmaktadır. Bu seçme iĢlemi yapılırken aranılan özellikler açısından eserin “tipik” olması gerekmektedir. Kaplan, eleĢtiri metinlerini “yazıldıkları dönemin ana meselelerini yansıtan” eserlerden seçtiğini ifade etmektedir. Bu tür eserleri Kaplan, “tipik eser” veya “panoramik eser” olarak nitelendirmiĢtir (Kaplan, 2011b: 5-11). Bir eser yazarın anlayıĢını veya edebiyat tarihinin bir dönemini, bir sorununu yansıtmak bakımından tipik veya panoramik olarak nitelendirilmektedir (Kaplan, 2011a: 5).

151

Kaplan, eleĢtiri yaklaĢımını, edebiyat tarihi disiplini ile iliĢkilendirerek açıklamaktadır: “Edebiyat tarihinin verdiği umumi fikirler müĢahhas eserden ne kadar uzak ve faydasız ise; müĢahhas eserden çıkarılan ve ne iĢe yarayacağı bilinmeyen teferruat bilgisi de o kadar boĢ ve hakiki sanat anlayıĢına yabancıdır” (Kaplan, 2011a: 10).

Kaplan‟ın eleĢtiri yaklaĢımını açıklayan anahtar kavramlardan bir diğeri “Ģahsiyet”tir. ġahsiyet, sanatçının estetik, edebî anlayıĢını en genel anlamda ifade eden soyut bir kavramdır. Sanatçının ele aldığı konular, bakıĢ açısı ve üslubu onun Ģahsiyetini yansıtır. Kaplan Ģöyle demektedir:

“Edebî eser bir bütündür. O, bir müellifin davranış tarzının ifadesidir.

Teferruat, bütünün emrindedir ve sanatkârın şahsiyeti ile yakından ilgilidir. Bir edebî eserde aranılacak en mühim şey, her şeyden önce onun nasıl bir davranış tarzının ifadesi olduğudur. Bunu bulabilmek için eser bütün olarak bakmak, onun ruhunu kavramak, muhteva ve üsluba ait teferruatı bu ruha bağlamak icap eder.” (Kaplan, 2011a: 10).

Kaplan‟ın edebiyat tarih ve eleĢtirisi ile ilgili görüĢlerinin, aynı zamanda üniversiteden hocası olan Mehmet Fuat Köprülü ile örtüĢtüğünü söylemek mümkündür. Köprülü‟nün ilgili sayfalarda geniĢçe açıkladığımız görüĢlerinde, eleĢtiriyi edebiyat tarihinin bir alt kolu gibi değerlendirdiği, tipik eserlere yoğunlaĢılmasını söylediği ve Ģahsiyet kavramına vurgu yaptığı görülmüĢtür.

Kaplan‟ın eleĢtirideki asıl amacı edebî eseri incelemektir. Türk edebiyat eleĢtirisi çalıĢmalarında metin veya edebiyat eseri, genellikle, dil ve gramer incelemelerine kaynak oluĢturmak; edebiyat tarihine katkı sağlamak ve sanatçının edebiyat anlayıĢını tespit etmek gibi amaçlarla odak alınmıĢtır. Edebiyat eseri veya metin dil, edebiyat tarihi ve biyografik/ estetik alanlarına katkı sağlaması düĢüncesi ile incelenmeye, eleĢtirilmeye konu edinildiği düĢüncesindeyiz. Buna bir de öznelci yaklaĢımın eleĢtirmenin kendi düĢüncelerini açıklamaya imkân vermesi gayesiyle metnin eleĢtirinin merkezine alınmasını ilave edebiliriz.

Mehmet Kaplan‟ın metni merkeze almasının gayesi bütünüyle bu niyetlerden yalıtılamamakla birlikte eserin açıklanmasına dolayısıyla eserin kendisine yönelmesi

152

açısından farklı bir karakter gösterdiğini söylemek mümkündür. Bu yönüyle eleĢtiri tarihimizde metnin kendini amaç edinen ilk yaklaĢımlardan birini Mehmet Kaplan'da görürüz.

Kaplan bu konudaki düĢüncelerini “Sanat eseri, sanatçının Ģahsi hayatı ve devri ile ilgili olsa bile, onlardan farklı bir mahiyeti haizdir. Öztürkçe bir deyim ile „yapıt‟tır. „Yapıt‟ yaĢanılan hayattan ayrı, „yapılmıĢ‟ bir Ģeydir. Her sanat eserinin çeĢitli katlardan ibaret bir „yapısı‟ vardır. Sanat ve edebiyat eserleri, daha sonra yazar ve çevreye bağlansalar bile önce, kendi içlerinde bir yapı olarak incelenmelidir” (Kaplan, 2011b: 12) Ģeklinde ifade etmektedir.

Kaplan‟ın, burada da ifade ettiği gibi, “yapıt” veya “metin” toplum, tarih, yazar gibi dıĢ Ģartlardan bağımsız kendi baĢına var olan bir nesnedir. Metin çeĢitli katmanlardan bir araya gelmiĢ kendine has bir yapıdadır. EleĢtiri, öncelikle metnin kendine özgü olan bu yapısını incelemelidir.

Mehmet Kaplan‟ın eleĢtiri çalıĢmalarında kullandığı bir diğer kavram “tahlil”dir. Tahlil; inceleme, analiz etme anlamına gelmektedir. Kaplan, tahlil yöntemiyle, eseri meydana getiren unsurların tespit edilmesini amaçlamaktadır.

“Her Ģiir kendi içinde ele alınmalı” (Kaplan, 2011b: 14) diyen Kaplan eleĢtirilerini metin ile sınırlamıĢtır. Kaplan‟ın tahlilleri eserin konusu/muhtevası ve üslubuna yoğunlaĢmıĢtır. Ancak eseri açıklamak gayesiyle, metnin edebiyat tarihi ile iliĢkili yönlerine, yazarının edebî görüĢü, eserleri ve hayatı ile irtibatına da yoğun bir Ģekilde yer vermiĢtir. Böylece eleĢtiri yaklaĢımını metnin sınırları aĢarak da sürdürdüğü olmuĢtur.

“Hiçbir metin, muayyen bir usule ve düĢünceye göre okunmadıkça, kendiliğinden bize derin bir fikir vermez” (Kaplan, 2011a: 9) diyen Kaplan‟ın, yaptığı yöntem vurgusunu “bilimsel eleĢtiri” açısından değerlendirmek mümkündür. Kaplan, ön sözün devamında düĢüncelerini tabiat bilimcilerinden örnek vererek açıklaması da dönemin yaygın bilim tartıĢmaları göze alındığında “bilimsel eleĢtiri” ile iliĢkilendirilebilir.

153

Kaplan, eserin konu ve özelliğine göre farklı yöntemleri kullanmıĢtır. Eserleri incelerken Kaplan‟ın sosyolojik, politik ve felsefi eleĢtiri yaklaĢımları ile özellikle stilistik ve psikanalizden de yararlandığı tespit edilmektedir. Bununla birlikte “sanatın kendisi gibi tenkit de güzele yönelik bir araĢtırma ve deneme sahasıdır” (Kaplan, 2011-b: 12) diyen Kaplan, öznel yaklaĢımı da tamamen reddetmediğini göstermektedir. Mehmet Kaplan, gerek tevazu göstererek gerek bilimsellik konusunda Ģüpheci bir yaklaĢım benimseyerek eleĢtirilerinin “tartıĢılabilecek Ģahsi görüĢler olarak” değerlendirilmesini istemiĢtir (Kaplan, 2011b: 12).

Kaplan, “Bu Ģiir bizi […] sarmıyor” (Kaplan, 2011b: 45) Ģeklinde izlenimci ve Mehmet Âkif ile ilgili “gerçekleĢmesi imkânsız bir hayalden baĢka bir Ģey olmayan Ġttihad-ı Ġslam ideolojisini gaye edinir” (Kaplan, 2011b: 22) gibi öznel yaklaĢımlar da sergilemiĢtir. Kaplan‟ın, Nâzım Hikmet‟in Rusya‟ya gitmesini değerlendirdiği kısım biyografik olmakla birlikte özneldir de (Kaplan, 2011b: 338). Nâzım‟ın saldırganlık ihtiyacı duyduğunu psikanalitik yollarla açıklarken eseri değil yazarı eleĢtirisinin merkezine almaktadır. DüĢüncesine delil olarak gösterdiği örnek Ģiirler somut veriler sunmamakta ve Kaplan kiĢisel yorumları ile vardığı yargıyı paylaĢmaktadır (Kaplan, 2011b: 339).

Bir ideolojik tutum olarak değerlendirilebilecek “1960-1970 yılları arasında yetiĢen Ģairlerden bir kısmı, Ģiir açık bir Ģekilde Marksist ideoloji ve eylemin emrine vermiĢlerdir. ġekil ve üslupları bakımından birbirine çok benzeyen, neticede Türkiye‟yi parçalama ve Sovyetler Birliğine katma gayesini güden bir bu Ģiirleri incelemekte faydalı bir iĢ yapacağıma kâni olmadım. Onlar hakkında hüküm vermek için Nâzım Hikmet örneği kâfidir” (Kaplan, 2011b: 12-13.) Ģeklindeki gibi yargılarının sınırlı olduğunu söylemek gerekir.

Metin tahlillerinde Mehmet Kaplan‟ın bir amacı da eseri açıklamaktır. Dolayısıyla eserin konusunun, içeriğinin ortaya çıkarılması öncelik arz etmektedir. Han Duvarları Ģiirinin metni verildikten sonra Kaplan önce Ģiiri muhteva açısından ele almaktadır. Kaplan‟ın eleĢtiri metninin ilk cümlesi “ „Han Duvarları‟ Ģiiri, muhteva bakımından baĢlıca üç varlığa ait çeĢitli unsurların birleĢmesiyle meydana gelmiĢtir” Ģeklindedir

154

(Kaplan, 2011b: 21). Bu üç varlık Anadolu coğrafyası, Anadolu insanı ve Ģairin kendisidir. Kaplan, konuyu edebiyat tarihi içinde ele alarak geniĢletir.

“Cumhuriyet‟ten önceki Türk edebiyatında Anadolu, ancak Batı‟dan gelen realizm cereyanının tesiri altında, uzaktan ve kısmen görülebilmiĢtir” (Kaplan, 2011b: 22) tespitini yaptıktan sonra Kaplan, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif ve Ziya Gökalp gibi edebiyatçıların eserlerindeki coğrafyayı ele alarak konuyu Han Duvarları Ģiirinin muhtevası ile iliĢkilendirerek Ģu tespitleri yapar:

“I. Dünya Savaşı‘nda imparatorluğun yıkılması, Türkiye‘nin düşmanalar

tarafından istila edilmesi, aydınların dikkatini Anadolu‘ya çevirir. Savaş kazanıldıktan ve yeni bir devlet kurulduktan sonra Anadolu‘ya giden aydınlar orada şimdiye kadar unuttukları veya müphem olarak farkına vardıkları acı gerçeklerle karşılaşırlar: Çıplak bozkır, fakir ve zavallı Türk köylüsü. Bu karşılaşma onlarda bir şok tesiri uyandırır. Cumhuriyet devri Türk edebiyatı bu şokun akisleri ile doludur.

‗Han Duvarları‘, işte bu dönüş esnasında yazılmıştır. Bu bakımdan o, tarihî ve temsili bir değer de taşır. Bu şiirde biz, İstanbullu bir şairin, Anadolu gerçeği ile ilk temasının içinde uyandırdığı akisleri görürüz.” (Kaplan, 2011b: 23).

Han Duvarları Ģiirinde iĢlenen Anadolu coğrafyasının edebiyat tarihindeki yeri üzerinde duran Kaplan, Ģairin biyografisi ile de konuyu iliĢkilendirerek açıklamaya çalıĢır. Kaplan, stilistik bir yaklaĢım ile Han Duvarları Ģiirinde muhtevayı birleĢtiren üç unsurun gurbet duygusu olduğunu ifade etmektedir (Kaplan, 2011b: 21).

Kaplan‟ın tahlilindeki bir amaç da Ģiiri açıklamak olduğu için gurbet duygusunu Ģairin biyografisiyle iliĢkilendirmektedir. “Faruk Nafiz‟in Anadolu‟ya bakıĢ tarzında, Ġstanbullu olmasının da tesiri vardır” (Kaplan, 2011b: 22) ve “Faruk Nafiz, bu Ģiirini, 1923 yılında Kayseri‟ye öğretmen olarak giderken, yolda edindiği Ģahsi intiba ve ilhamlarıyla yazmıĢtır” (Kaplan, 2011b: 25) gibi tespitler bunu yansıtmaktadır.

Kaplan, Hâmid ve Annesi baĢlıklı makalesinde de biyografik eleĢtiri konusunda değerlendirmelerde bulunmaktadır. Kaplan, “biyografik malumat‟ın ancak metin ile

155

iliĢkisi varsa kullanılması gerektiğine dikkat çekmiĢtir (Kaplan, 2009: 308). Buradan hareketle, Hâmid‟in esleri hakkında yapılan eleĢtirilerde “tanınmıĢ Ģahsiyetler yetiĢtiren baba tarafına, haklarında fazla bilgi bulunduğu için geniĢ yer veril”mesini eleĢtirmiĢtir (Kaplan, 2009: 308). Kaplan, “Hâlbuki Hamid‟in Ģahsiyet ve eserleri üzerinde annesinin, baba tarafına mensup olan kimselerden daha derin tesiri” (Kaplan, 2009: 308) bulunduğunu Ģiirlerden örnekler vererek açıklar. Burada Kaplan, biyografik bilgiyi eserlerden hareketle nesnel bir Ģekilde kullanmaya çalıĢmaktadır.

Şiir Tahlilleri II‟de yer alan Kaldırımlar Ģiiri içerik yönünden ele alırken içeriğin

sembolik yönü üzerinde durulmuĢtur (Kaplan, 2011b: 68). ġiirde yer alan konuların tespit edilmesi bunlardan hareketle yapılacak yorumlar açısından önem taĢımaktadır. Kaldırımlar Ģiirinde sokak, kaldırımlar, gece ve sessizlik gibi sembollerin felsefi, psikolojik bağlantıları üzerinde durulmaktadır. Kaplan, içeriği tespit etmekle kalmaz bunu açıklayacak bağlam ve bağlantıları de değerlendirmelerine dâhil eder.

Otuz Beş Yaş Şiiri üzerine yapılan içerik analizinde edebiyat tarihinde bir konunun

geliĢimini, değiĢimini özetleyen örnek tespitler bulunmaktadır. Kaplan önce Otuz Beş

Yaş Şiiri‟nde içerikle ilgili tespitlerde bulunuyor:

“„Otuz Beş Yaş Şiiri‘nde Cahit Sıtkı kendi kendisini konu olarak alıyor. İkinci

parçada görüldüğü üzere, menfî bir narsisizm ile aynada uzun uzun kendisini seyrediyor, çehresinin zamanla nasıl bozulduğunu üzülerek görüyor, dünya ve dostları ile olan münasebetlerinin değiştiğini fark ederek, hafif fakat acı bir ironi ile hayatın faniliğini ve ölümü düşünüyor.‖ (Kaplan, 2011b: 100).

Bu tespitleri daha sonra edebiyat tarihi bağlamında yorumluyor:

“Bu duyuş tarzı Tarancı‘nın sadece bu şiirine has değildir. O, hemen hemen

bütün şiirlerinde, açık veya sezdirme yoluyla ölüm ve fanilik temlerini el alır. Denebilir ki, Türk edebiyatında Yunus Emre ve Abdülhak Hamid‘den sonra bu konular üzerinde en çok duran odur. Fakat Cahit Sıtkı Tarancı‘nın görüş tarzı, onlarınkinden tamamıyla farklıdır. […] Bir Orta Çağ şairi olan Yunus Emre ölümden, Tanrı fikrine ve ahirete gider. Onun için ölüm ebediyete açılan kapıdır […]‗Otuz Beş Yaş Şiiri‘nde ne varlık ötesi âlem fikri ne Tanrı ne de insanı

156

fanilik ve yalnızlık duygusundan kurtaran tarihî ve sosyal bir çevre vardır”

(Kaplan, 2011b: 100).

Görülüyor ki içerik analizi Kaplan‟ın eleĢtirilerinin temelini oluĢturuyor. Bununla birlikte Ģiirin açıklanması, Ģiirde konuların bulunması her Ģiirde özellik modern Ģiirde mümkün olmuyor. Bu Ģiirleri değerlendirirken Kaplan da zaman zaman zorlandığını itiraf ediyor. Nemflerin Duası Ģiiriyle ilgili Ģunları söylüyor Kaplan: “Üçüncü parçayı anlamak, hiç olmazsa benim için, imkânsızdır. Nemflerin aralarından birini kaybetmeleri yüzünden dünyayı yangına vermek istemelerini manalandırmak da güçtür. HaĢim‟in paletinden aldığı kırmızı rengi, Ģairin fazla mübalağalı ve tesadüfi olarak kullandığını zannediyorum” (Kaplan, 2011b: 51).

Kaplan‟ın Ģiirde anlam konusundaki yaklaĢımının, Ģiirde anlamsız bir öğenin bulunmayacağı Ģeklindeki bir anlayıĢ noktasında düğümlendiğini söylemek mümkündür. Kaplan‟ın Ģiir eleĢtirisi “anlam” ile sınırlıdır. Bu sınırın dıĢındaki ögeler eleĢtiri uzamının dıĢındadır. Kaplan‟ın anlamsız gibi görünen parçaların Ģiirin estetik bütünlüğündeki iĢlevi üzerinde değerlendirme yapmıyor oluĢu da bizi bu Ģekilde değerlendirme yapmaya götüren bir baĢka etken olduğunu belirtmek gerekir.

Kaplan‟ın, Şiir Tahlilleri II‟de yer alan diğer eleĢtirilerinde de içerik incelemesine öncelik verildiği görülmektedir. Benzer Ģekilde Tanpınar‘ın Şiir Dünyası adlı eseri de öncelikle muhteva açısından ele alınmaktadır. Tanpınar‟ın ġiir Dünyası kitabının hacim olarak önemli bir kısmı tematik incelemeye ayrılmıĢtır. Bu da Kaplan‟ın içeriğe ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.

Tanpınar‟ın Ģiirlerini içerik olarak ele alırken Kaplan, konuların edebiyat tarihi ve Ģairin biyografisi ile iliĢkisi üzerinde durmaya öncelik vermektedir. Muhtevanın kronolojik geliĢimi ile Ģiirlerin estetik seviyesi arasında da karĢılaĢtırmalar yapmaktadır.

Tanpınar‘ın Şiir Dünyası (Kaplan, 2006) adlı eserin hacim olarak yarısına tekabül eden

Birinci Bölüm tematik incelemeye ayrılmıĢtır. Kaplan, Tanpınar‟ın Ģiirlerinde geçen konuların Ģiirlerde nasıl iĢlendiği üzerinde durur. Bunları üslup açısından; duygusal unsurlar, sembol ve imajları tespit ederek inceledikten sonra edebiyat tarihi ve psikanaliz açısından yorumlar.

157

Kaplan, Tanpınar‘ın Şiir Dünyası kitabında Tanpınar‟ın iki Ģiirini eleĢtirisinin merkezine aldığını söylemekte, bunlarda tespit ettiği düĢünceleri diğer onun Ģiirlerinde araĢtıracağını belirtmektedir. Bu Ģiirler ―Ne İçindeyim Zamanın‖ ve ―Akşam‖ Ģiirleridir.

“Ne İçindeyim Zamanın… Tanpınar‘ın bu şiiri manalandırırken ‗Kozmosla

insanın birleşmesini nakleder‘ demesine rağmen, ben, burada, mistiklerinkine çok benzeyen bir varlığı aşma, yükselme duygusunu buluyorum. Kendisinin daha sonra kullandığı ‗yaşadığımızdan başka bir zamana gitmek‘ sözü, şiirin esas temini daha iyi ifade eder. İçim muradına ermiş / Abasız, postsuz bir derviş mısraları bu mistiklere has ruh hâlini açıkça anlatır” (Kaplan, 2006: 57).

Kaplan, Ģiirin konusundan ve Ģiirdeki psikolojik unsurlardan hareketle Ģiiri yorumlamaktadır. AkĢam Ģiirini de benzer Ģekilde inceleyen Kaplan, Ģiirleri psikanalitik açıdan ele alabileceği unsurlar açısından değerlendirir.

―Bir Şairin Romanı: Huzur‖ baĢlıklı yazısında ise Kaplan, Tanpınar‟ın sanat anlayıĢı

çerçevesinde ve özellikler poetik görüĢü ile iliĢkisi açısından Huzur romanını eleĢtirmiĢtir. Huzur romanını, romandaki zaman, mekân, kiĢiler, içerik ve kompozisyon bakımından değerlendirmiĢtir (Kaplan, “Bir ġairin Romanı: Huzur” 1962: 361; 2010: 314).

Kaplan‟ın içerik tespiti Ģiiri açıklamak, onun edebiyat tarihiyle iliĢkisini kurmak ve Ģiirde üslup özelliklerini belirlemeye çalıĢmak ve psikanaliz gibi yöntemleri uygulamasına imkân veren unsurları yansıtması açısından önem arz etmektedir.

Metin tahlillerinde içerik incelemesinden sonra üslupbilimsel yaklaĢım Kaplan‟ın öncelikli yaklaĢımını oluĢturmaktadır. Kaplan, eleĢtirideki bir amacının üslup incelemesi yapmak olduğunu belirtmiĢtir (Kaplan, 2011a: 11).

Şiir Tahlilleri-II kitabının ilk metni olan Han Duvarları‟ndan baĢlayarak Ģiirlerin çeĢitli

üslup özellikleri üzerinde durulmuĢtur. Kaplan, Han Duvarları tahlilinde gurbet duygusunun Ģiirde nasıl iĢlendiğini ele almaktadır.

158

Kaplan‟ın Ģiirin üslup özelliklerini incelerken sık sık metin dıĢına yöneldiği görülmektedir. Kaplan, karĢılaĢtırmalı bir yaklaĢım içinde, Han Duvarları Ģiirinin Ģairi Faruk Nafiz Çamlıbel‟in diğer Ģiirlerinde duygusal unsurları nasıl ele aldığı üzerinde de durur. ġiirdeki objektif imajların tespit edildiği, Ģiirdeki tasvirlerin amacının belirlenmeye çalıĢıldığı kısımlar asıl üslup incelemesine yönelinilen kısımlardır. ġiirin lirik yönleri üzerinde durulması, “arkadaĢ”, “ateĢ gibi” ifadeleri ile korku gibi duygusal unsurların ele alınması stilistik çalıĢmanın yoğunlaĢtığı kısımlardır. Kaplan bu çalıĢmasını Ģiirdeki isim ve sıfat cümlelerini üzerinde durarak Ģairin sade, basit, nesre yaklaĢan bir üsluba sahip olduğu tespitini paylaĢarak tamamlar.

Bursa‘da Zaman Ģiirinde kelimeler objektif ve sübjektif olarak ayrıĢtırılır. Bunlar

arasındaki iliĢki üzerinde durulur: “Objektif unsurlar, Ģairin asıl gayesi olan „rüya hâlini yaratma‟ maksadını temine yarayan vasıtalardan ibarettir” (Kaplan, 2011b: 79).

Kaplan, Tanpınar‟ın Ģiirindeki somut varlıkların kullanılıĢını da değerlendirerek, onun sembolizme yakınlığını gösterir. ġiirlerdeki imaj ve sembolleri inceler. Gül Ģiirindeki imaj ve sembollerin gülün doğurduğu çağrıĢımlardan ibaret olduğu söyler (Kaplan, 2011b: 80).

“Dili en ustaca kullanan sanatkârdır” (Kaplan, 2011b: 86). Kaplan, O. Rifat‟ın Ģiirlerinde kullandığı kelimeleri inceleyerek onun Ģiiri hakkında genel değerlendirmelere ulaĢmaya çalıĢır. Kaplan, O. Rifat‟ı poetik yaklaĢım içinde ele alarak Ģiiri anlamaya çalıĢır. ġiirde anlamı ortaya çıkarmak için benzemelerden yararlanmaya çalıĢır (Kaplan, 2011b: 161). Oktay Rifat‟ı üslup açısından değerlendirirken, onu kelimecilik yapmakla itham eder. ġiirde çeĢitli açılardan kelimeler arasındaki iliĢkileri bulmaya ve bunlarında yardımıyla Ģiiri yorumlamaya çalıĢır. “BaĢakları evlerin mısraı, bundan sonra gelen kız çocuklarına bağlı gözüküyor” (Kaplan, 2011b: 161) Ģeklinde değerlendirmeler yapar.

Kaplan, O. Rifat‟ın kelimeleri kullanma biçiminden hareketle onu modern resimle iliĢkilendirir. “ġiir, dıĢarıda ve içeride görülen Ģeylerin, modern resimde olduğu gibi, biraz karıĢık ve acayip Ģekilde yan yana getirilmesinden ibarettir” (Kaplan, 2011b: 163).

159

Kaplan‟a göre “Bu davranıĢ tarzı bir yandan modern felsefeye, öte yandan gerçeküstücü sanat görüĢüne dayanır” (Kaplan, 2011b: 164).

Bu değerlendirmesiyle Kaplan, eleĢtiri yaklaĢımında felsefi, estetik sorunları, yönleri ele almayı öncelediğini gösterir.

Kaplan, Behçet Necatigil‟de de üslup özelliklerini değerlendirmiĢtir. Dışarda Ģiirinde Necatigil‟in Ģiiriyle ve üslubuyla ilgili Ģu tespiti yapar: “Ġlk Ģiirlerinde umumiyetle açık bir üslup kullanan Behçet Necatigil, daha sonra diğer toplumsal gerçekçi Ģairler gibi kapalı, manası güç anlaĢılır Ģiirler kaleme almıĢtır, fakat o hiçbir zaman Ġkinci Yeni akımına mensup Ģairler veya gerçeküstücüler gibi insicamsızlığa var serbest çağrıĢım üslubuna baĢvurmamıĢtır” (Kaplan, 2011b: 191).

Burada Kaplan, Necatigil‟in üslubunu edebiyat tarihi içinde değerlendirmektedir. Bunu yaparken Ģiirde anlam sorununa vurgu yaptığı da görülmektedir. Kaplan‟ın Ģiirde anlam sorununa iliĢkin kullandığı “insicam” kavramının onun edebiyat ve eleĢtiri anlayıĢı ile iliĢkili olduğu düĢüncesindeyiz. Buna göre Ģiirde anlamın dolaylı yollarla sunulması veya gizlenmesi gibi yöntemlere Kaplan‟ın mesafeli durduğu söylenebilir. Bu açıdan eleĢtirilerinde kendi Ģiir görüĢünden hareketle poetik yaklaĢım içinde olduğu öne sürülebilir.

“Behçet Necatigil‟in Ģiiri, kendi Ģahsi hayatı ile beraber yaĢadığımız çağın bu cephesiyle [“modern sanatın hayatın çirkin yönlerini yansıtmayı gaye edinmesi”] ile yakından ilgilidir” (Kaplan, 2011b: 197) gibi tespitleri Kaplan‟ın eleĢtiri yaklaĢımında Ģiiri, Ģiirleri açıklamak kadar onlardan hareketle poetik bir anlayıĢı da ortaya çıkarma amacını barındırır. Bu yaklaĢım Kaplan‟ın edebiyat tarihi görüĢüyle de iliĢkilidir.

Attila Ġlhan‟ın Yorgun Serüvenci Ģiirini, Ģiirde büyük harf kullanılmaması ve yazım kurallarının dikkate alınmaması yönünden ele alındığı görülmektedir. Bu durumu, toplumsal gerçekçilik ve modern sanat anlayıĢı ile iliĢkisi bağlamında yorumlamıĢtır. A. Ġlhan‟ı “toplumsal gerçekçiliğin en tanınmıĢ temsilcilerinden biri” Ģeklinde nitelendirirken Kaplan, Ģairleri belli gruplandırmalar içinde ele alma yaklaĢımını yansıtır. Kaplan, Ġlhan‟ın Ģiirleri ile ilgili yaptığı bir baĢka tespit romantik üslubudur (Kaplan, 2011b: 220).

160

“Attila İlhan‘ın şiirlerinde kendi ‗ben‘i çok mühim yer tutar. Çoğu tek

cümleden ibaret olan mısraları kendi tavır, hareket ve duygularını belirten

Benzer Belgeler