• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: TÜRKĠYE’DE EDEBĠYAT ELEġTĠRĠSĠ (1960-1970)

2.2.1. Bilimsel-Nesnel EleĢtiri

2.2.1.3. Fethi Naci

Fethi Naci‟nin roman eleĢtirilerinin temeli 1960 sonrasındaki uygulamalı çalıĢmaları ile atılmıĢtır. Halit Ziya UĢaklıgil‟in Aşk-ı Memnu, Hüseyin Rahmi Gürpınar‟ın Utanmaz

Adam, Yakup Kadri Karaosmanoğlu‟nun Kiralık Konak, Yusuf Atılgan‟ın Aylak Adam

ve YaĢar Kemal‟in Ortadirek adlı romanları üzerine yazdığı yazılar onun ilk edebiyat eleĢtiri metinlerini oluĢturmaktadır.

Fethi Naci, İnsan Tükenmez (1956) ve Gerçek Saygısı (1959) adlı eserlerinden sonra eleĢtiri alanında yaptığı çalıĢmalar doğrultusunda 1959 yılında yılın edebiyat eleĢtirmeni seçilir (Onaran, 2011: 18).

186

Ancak, Fethi Naci, bu ödülü aldığı tarihten sonra bir müddet edebiyat yazılarına ara verecek ve siyasi çalıĢmalar içinde yer alacaktır. Yeni Dergi‟de yayımlanmaya baĢlayan edebiyat eleĢtirileri, roman eleĢtirisi alanında Yüz Yılın 100 Türk Romanı baĢlıklı hacimli çalıĢmaya ve roman eleĢtirisi alanında Fethi Naci‟nin edebiyat tarihinde yer almasına öncülük edecektir. Burada değerlendirdiğimiz eleĢtiri metinleri 1971 yılında yayımlanan On Türk Romanı adlı eserin de önemli kısımlarını oluĢturmaktadır.

Fethi Naci, ilk kitabı olan İnsan Tükenmez ağırlıklı olarak edebiyatta tip ve gerçekçilik sorununa odaklanmıĢtır. Naci, kitabında, edebiyatçılara bu kavramlar etrafında yeni bir edebiyat yaklaĢımı geliĢtirmeleri gerektiğini öğütler (Naci, 1956: 8). Bu anlayıĢın temelinde gerçekliğin doğru bir Ģekilde yansıtılması vardır. Fethi Naci‟ye göre edebî esere konu edinilen gerçeklik, gerçek hayattakinin aynısı değil, onun içinde tespit edilen tipik kiĢi, olay ve durumları yansıtmalıdır (Naci, 1956: 36). Görülen gerçeğin doğrudan esere yansıtılması olarak tanımlanan natüralizm Naci tarafından doğru bir gerçekçi yaklaĢım değildir (Naci, 1956: 37). Fethi Naci, bu tartıĢmaları daha çok pratik bir zeminde, eserden örnekler vererek yapar. YaĢar Kemal‟in eserini bu bakıĢ açısı ile “Teneke doğru anlaĢılmıĢ bir gerçekçiliğin ürünü” (Naci, 1956: 17) diyerek değerlendirir.

Fethi Naci‟nin eleĢtirilerinde, Marksist edebiyat eleĢtirisinin kavramlarına, teori ve dolaylı olarak yöntemine yaptığı vurguya rağmen, politik öznellik tutumunun öne çıktığı görülmektedir. Marksist eleĢtiri, sistematik bir ölçüt değil, politik yorumlar için pratik çözümler sunmaktadır. Naci‟nin ilk dönem eleĢtirilerinde eserlerin sahip oldukları özelliklerin “ne” olduğundan çok “nasıl” olması gerektiği üzerine yoğunlaĢmıĢtır.

Fethi Naci‟nin eleĢtirileri eserin hangi düĢünceleri yansıtması gerektiği noktasına kadar varır. Naci, Hüseyin Rahmi‟nin romanda yaptığı toplumsal değerlendirmeleri, doğruluğu açısından yorumlar.

―Ne var ki bu gözlemlere dayanarak vardığı sonuçlar için doğru denemez. Hüseyin Rahmi, toplumların geçiş dönemlerinde insanların hayatlarında görülen bozukluklar ve çöküntülerle, toplumların tarihsel, ekonomik durumları arasındaki ilişkileri görememiş,

187

bu yüzden, kişilerdeki o yozlaşmayı sadece açlıkla, cinsiyetle, hayvanî içgüdülerle açıklamaya çalışarak yanılgıya düşmüştür‖ (Naci, 1968b:31).

Naci, benzer bir değerlendirmeyi Halit Ziya için de yapmaktadır: “toplumdan bir kesit vermek isterken hep bireysel ve olağandıĢı (istisnai) durumlara takılıp kalıyor, bir türlü toplumsal nedenlere inemiyor” (Naci, 1968a: 458).

Fethi Naci‟nin eleĢtirilerinde romanlar, ele alınırken toplumsal açıdan yorumlanır. YaĢar Kemal‟in romanında anlattığı kiĢiler gerçek hayattaki durumları ile özdeĢleĢtirilerek tasvir edilmektedir: “Torosların arka yanındaki bir köyün insanlarının, pamuk tarlalarında ırgatlık yapmak için, Çukurova'ya doğru yola kovuluĢlarını, tabiatla dövüĢe dövüĢe Çukurova'ya varıĢlarını anlatır Ortadirek” (Naci, 1968e: 275).

Kiralık Konak romanını sosyolojik açıdan ele alan Fethi Naci, romanda anlatılan

kiĢilerin üç farklı sosyolojik kuĢağı temsil ettiği üzerinde durmakta ve Ģunları söylemektedir: “Konağın dağılıp satılığa çıkarılmasıyla biten roman, bir zümrenin çöküntüsünün üç kuĢaklık hikâyesidir” (Naci, 1968c: 151).

Yazarlar da sosyal konulara ilgileri açısından değerlendirilmiĢtir: “En önemli özelliği, aĢağı yukarı yarım yüzyıllık bir süre boyunca toplum hayatımızdaki değiĢikliklerin Ġstanbul‟daki belirtilerini romanlarında göstermek olan Hüseyin Rahmi” (Naci, 1968b:30).

Toplumsal eleĢtiri bazen sosyolojik bazen toplumsal tarih bağlamı öne çıkarılarak yapılmaktadır. Eserin, toplumsal bir ürün olduğu düĢüncesi eleĢtirilerin alt metnini oluĢturur.

Fethi Naci, Aşk-ı Memnu romanını ve kiĢileri gerçeklik duygusu uyandırması açısından ele alarak “Bunlar [kiĢiler], romancının kafasında olmuĢ bitmiĢ kiĢilerden çok ipleri romancının elinde olan birer kukladan çok kendi hayatlarını yaĢayan kiĢilerdir” ve “AĢk-ı Memnu toplumsal gerçekliğe romancı olarak yanaĢmasını ve bakmasını bilen bir yazarın eseridir” tespitlerini yapar (Naci, 1968a: 460).

188

Naci, Utanmaz Adam romanında toplumsal gerçekliğin “bir yama” gibi durduğunu belirtir (Naci, 1968b: 31). Romanda “olaylar bir anlayıĢı ispat etmek için düzenlenmiĢ”tir (Naci, 1968b:31). Fethi Naci‟ye göre Hüseyin Rahmi, romanın düĢünsel yönünü estetik yönüne tercih etmiĢtir. Fethi Naci, toplumsal yönün estetik bir formda sunulması gerektiğini savunmaktadır.

Fethi Naci, YaĢar Kemal‟in Ortadirek adlı romanının konu ve kiĢilerin yansıtılması gibi yönlerden gerçekçi bir niteliğe sahip olduğu düĢüncesine Marksist gerçekçilik yaklaĢımı ile varmıĢıtır. Naci “Hiçbir romanımızda, belirli Ģartlar içinde yaĢayan, belirli bir tarihsel ve sosyal zamanın „Türk insanı‟nın böylesine somut, böylesine derinliğine; tabiatın böylesine zengin, canlı, kıpır kıpır verildiğini hatırlamıyorum” (Naci, 1968e: 274) demektedir. Naci‟nin tekrar eden “böylesine” Ģeklindeki öznel ifadeleri sosyal-tarihî bir perspektif içinde eseri değerlendirmeye dönüktür.

Fethi Naci, eleĢtirilerinde öznel yargılardan, öznelliğin oluĢturacağı spekülasyonlardan çekinmez. Naci‟nin eleĢtirilerinde “Halit Ziya‟nın en baĢarılı romanı”, “Halit Ziya‟nın AĢk-ı Memnu‟da en büyük baĢarısı”, “Romancılığımızın bu büyük ustası” (Naci, 1968a: 459); “Yakup Kadri‟nin en beğendiğim romanı Kiralık Konak” (Naci, 1968c: 151); “Bugüne kadar okuduğum en mükemmel Türk romanıdır Ortadirek” (Naci, 1968e: 274); “hiçbir romanımızda”, “kıpır kıpır verildiğini” (gerçekçi tasvirler için), “YaĢar Kemal'in büyük baĢarısı”, “YaĢar Kemal'in bu üstün baĢarısı” (Naci, 1968c: 274); “mutlu bir bileĢim” (Naci, 1968e: 275) gibi örnekleri çoğaltılabilecek öznel ifadelere sıklıkla rastlanır.

Fethi Naci, bir eser hakkında eleĢtirilerini belirtmeden önce, onun yazarının diğer eserlerini değerlendirir. Halit Ziya‟nın Aşk-ı Memnu romanından önce Kırık Hayatlar ve Yakup Kadri‟nin Kiralık Konak romanından önce Yaban romanını değerlendirir. Fethi Naci, eleĢtirilerine konu edineceği eseri seçerken yazarın “meziyetlerini ve kusurlarını, toplumsal düĢüncelerini” temsil etmesi kriterlerine dikkat eder (Naci, 1968b:30). Yazarın biyografi ve sanat görüĢüne gerekmedikçe baĢvurulmaz. Ancak örneğin Kiralık Konak eleĢtirisinde olduğu gibi, Yakup Kadri‟nin roman anlayıĢı

189

hakkında bilgiler verdiği de olur. Onun “tipik bir devri, bir çevreyi anlatmak isteyen bir romancı” olduğunu söyler (Naci, 1968c: 151).

Fethi Naci, yazarın anılarından, yaĢantılarından eserlerinde yararlandığına değinerek biyografik eleĢtiriden de yararlanır. (Naci, 1968c: 151). Naci, YaĢar Kemal‟in gerçekçilik konusundaki baĢarısını yazarın biyografisiyle iliĢkilendirmektedir. “Romancılarıma, toplumsal gerçekliğe, genellikle, iki yöntemle yaklaĢıyorlar: Ya YaĢar Kemal gibi yaĢantısından ve tanıklığından, yani insanlardan yok çıkarak, ya da kimi romancılarımız gibi tarihsel araĢtırmaları, birtakım eserleri inceleyerek” (Naci, 1968e: 274).

EleĢtirilerin uzunca bir kısmını romanların özetlenmesi oluĢturur. Özet, eleĢtiride önemli bir yer tutar. Kiralık Konak özetlenirken kiĢilerin roman içindeki geliĢimleri de incelenmiĢtir (Naci, 1968c: 152). Dolayısıyla özetin romanın konusu yansıtmak iĢlevi yanında eleĢtirel bir tutumla da iliĢkisi bulunmaktadır. Naci, eseri bu yol ile tahlil etmektedir.

Bununla birlikte eserler üslup ve dil açısından da değerlendirilir. “Torosların arka yanındaki bir köyün insanlarının, […] Çukurova'ya varıĢlarını anlatır Ortadirek. Destansı bir hava içinde. Bu havaya uygun bir Türkçe ile.” (Naci, 1968e: 275) Ģeklindeki ifadelerde olduğu gibi anlatım biçimi de ele alınır.

Aylak Adam üzerine yazdığı yazıda Naci, romanı konu açısından benzerleri ile

karĢılaĢtırarak ele almaktadır. Aylak Adam romanı, Lermantov‟un Zamanımızın

Kahramanı, Griboyedov‟un Akıldan Belâ ve Gonçarov‟un Oblomov romanları ile

karĢılaĢtırılır (Naci, 1968d: 223-224). KarĢılaĢtırmalar konu açısından yapılırken tarihî bir perspektif verilmek istenmektedir. Aylak Adam romanı açısından konunun Marksist yaklaĢımla da iliĢkisi bulunmaktadır. Marksist edebiyat anlayıĢı üzerine yapılan tartıĢmalarda, Oblomov karakterinden hareketle, kahramanların olumlu ya da olumsuz olarak yansıtılması sorunu önemli bir yer oluĢturmuĢtur (Moran, 1994: 55). Naci, bu tartıĢmalara değinmekle yetiniyor. Olumsuzluk gibi görünen durumları varoluĢçuluk açısından değerlendirerek romanın “toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğüne baĢkaldırma” olduğunu söylüyor (Aylak Adam: 227).

190

2.2.1.4. Asım Bezirci

Asım Bezirci 1960-1970 arasında Çok Kapılı Oda (1961), Edip Cansever (1961),

Günlerin Götürdüğü-Getirdiği (1962), Bilimden Yana (1963), Abdülhak Hamit ve Tarık Yahut Endülüs Fethi (1966), Okudukça (1967), Orhan Veli Kanık (1967), Ahmet Haşim

(1967), Nurullah Ataç (1968), Dünden Bugüne Türk Şiiri (1968) kitaplarını yayımlamıĢ eleĢtiri ile ilgili ―Eleştiride Zaman‖, ―Bağımsızlığa Doğru‖, ―Eleştiride Konu‖ gibi yazılarında düĢüncelerini açıklamıĢtır. 1970 sonrasında yayımlanmakla birlikte Metin

Eloğlu (1971), On Şair On Şiir (1971), İkinci Yeni Olayı (1974) ve Bilimden Yana Sosyalizme Doğru (1976) gibi eserlerinin temelini oluĢturan metinleri de 1960‟lı

yıllarda yayımlamıĢtır.

Asım Bezirci‟nin eleĢtiri anlayıĢının temelini bilimsel nesnel yaklaĢım oluĢturmaktadır. Bu anlayıĢa yönelik düĢüncelerini gerek teorik metinlerde gerek uygulamalı çalıĢmalarında yansıtmıĢtır. Bezirci, bilimsel nesnel yaklaĢım içinde olan Hüseyin Cöntürk ile ortak kitap çalıĢmalarında bulunmuĢ, Dönem, Soyut, Ataç gibi bilimsel nesnel yaklaĢım vurgusu yapan dergilerde yazılar yazmıĢtır.

Asım Bezirci, eleĢtiride bilimsel nesnel yaklaĢım konusunda birçok yazısı, kitaplarında bu yönde açıklamaları bulunmaktadır. Bezirci, kendi eleĢtiri anlayıĢını da oluĢturan nesnellikle ilgili düĢüncelerini Ģöyle açıklar:

―Eleştiri akla ve esere uygun, öznellikten uzak ve nesnel olmalıdır. Eseri araçsallaştırmamalı, onu anlamaya, çözümlemeye ve ayrıntıları incelemeye dönük olmalıdır. Eleştiri eseri, tarihsel, toplumsal yönlerini ortaya çıkarmalıdır. Yargıları gerçekçi olmalı ve ölçüte dayanmalıdır‖ (Bezirci, 1983: 98-99).

Bezirci‟nin eleĢtiri, edebiyat ve bilim gibi konulardaki görüĢlerinin önemli noktalarını

Bilimden Yana adlı kitabında bulmak mümkündür. Özünü Bağımsızlığa Doğru, Eleştiride Konu, Edebiyat ve Eleştiri ile Eleştiri ve Yaratma yazılarının oluĢturduğu Bilimden Yana metni kitabın ilk makalesini oluĢturmaktadır. Bilimden Yana yazısı

bilimsel-nesnel eleĢtirinin Türkiye‟deki temel metinlerinden birini oluĢturur. Bilimden

191

eleĢtirerek belirtir. Bilimden Yana adlı eser ise, ilk baskısı Bezirci‟nin 1963‟e kadar çeĢitli dergilerde yazdığı deneme ve eleĢtiri yazılarını bir araya getirmektedir.

Yazısında Bezirci, edebiyat eleĢtirisinin geliĢimini özetleyerek, onun zaman içinde bilimsel temellere oturduğunu söyler. EleĢtirinin edebiyattan bağımsız bir disiplin olma yönünde ilerlediğini tespit eder. Bezirci, eleĢtirinin bir bilim olup olamayacağı yönünde bir sorgulamaya girer. Bu sorgulamada Bezirci eleĢtirinin, bir bilim olmadığı ancak sanatsal, öznel bir yönde değil bilimsel-nesnel yönde geliĢmesi gerektiği üzerinde durur. EleĢtiri ile edebiyat arasında konu, yöntem, yapı ve amaç bakımından farklılıklar bulunduğunu “eleĢtirinin görevi güzellik yaratmak değil, yaratılmıĢ güzelliği yargılamak, okurlara tanıtmaktır” (Bezirci, 1983: 49) Ģeklinde düĢüncelerini belirginleĢtiren Bezirci, “Sanat gerçeği estetik yolla, imgelerle canlandırır, eleĢtiriyse yalın dille kavramlarla anlatır” (Bezirci, 1989: 11) Ģeklinde düĢüncelerini ifade eder.

Bezirci‟nin en önemli görüĢlerinden biri bilimsel eleĢtirinin eser merkezli bir yaklaĢım içinde olması gelmektedir. “Modern eleĢtirinin baĢ konusu eserdir.” (Bezirci, 1989: 12).

“Bağımsızlığa Doğru” yazısında;

―Bu demektir ki o, var gücünü eseri tanıtmaya ve yargılamaya verir, İnsandan (yani sanatçıdan ve eleştirmenden) çok eserle ilgilenir. Eseri faydalı her veriden, her kaynaktan, her yöntemden -gerekirse bilimlerden de- yararlanarak iyice çözümlemeyi ve doğruca değerlendirmeği amaç edinir. Onun, öz ve biçimce çevre ve tarih içindeki yerini, durumunu, önemini, değerini etkisini tarafsızca göstermeye çalışır‖ (Bağımsızlığa Doğru: 5)

Ģeklinde bu eleĢtirinin özelliklerini belirtmektedir.

EleĢtiri tarihinde eser merkezli eleĢtirinin yeniliğine dikkat çeken Bezirci, Andre Gide'in ―Dostoyevski‖ adlı eleĢtirisinin eleĢtirisini yapar: “Gide, burada hem sanatçıyla hem de eleĢtirmenle (kendisiyle) ilgilidir. Eser üzerinde pek durmaz, daha çok ya, zarı ele alır. Üstelik yazardan çok da kendini anlatır.” (Bağımsızlığa Doğru: 5).

Benzer Belgeler