• Sonuç bulunamadı

İbrahim Halil Ozan (2016:153-154)'a göre Mehmet Akif küçük yaşlarda babasından II. Abdülhamit aleyhine sözler duymuş ve bu durum da onun II. Abdülhamit'e muhalif bir duruş sergilemesine sebep olmuştur. Ancak bu durum Akif'in hilafet makamına olan saygısından dolayı padişaha sövmesini engellemiştir. Daha sonraki süreçte eğitim hayatında önemli etkiler bırakan Hoca Kadri Efendi'nin II. Abdülhamit'e muhalif duruşu Akif'in gençlik döneminde onu etkileyerek muhalif duruşunu daha da artırmıştır

II. Abdülhamit dönemini yaşayan Mehmet Akif özgürlüğüne çok düşkün bir insan olmuştur. II. Abdülhamit'in uyguladığı ve devleti yönetmek için gücün tek işi de bulunması gerektiğini düşünmüştür. II. Abdülhamit’in kurduğu hafiye teşkilatı ve bu hafiyelik sisteminin yazarlar üzerinde bir sansür uygulaması yazarların II. Abdülhamit aleyhine bir tavır almalarına sebep olmuştur. Mehmet Akif II. Abdülhamit’in uyguladığı sansür düşüncesinin yanlış olduğunu düşünerek II. Abdülhamit aleyhine tavır almıştır. Nihat Karaer (2011:139)’in iddiasına göre Mehmet Akif’in aleyhtarlığı saraya ve Osmanlı hanedanına değil II. Abdülhamit’in şahsıyla alakalı bir durum olmuştur. Güngör Göçer (2017:357-360)’e göre ise de II. Abdülhamit’in ortaya koyduğu katı merkeziyetçi yönetim toplumun birçok kesiminden tepki almış ve İslami kesimdeki birçok insan da bu yüzden II. Abdülhamit’e muhalif bir duruş sergilemiştir. Bu dönemdeki insanların meşrutiyet kavramına bakış açışları farklı olmuştur. Onlara göre meşrutiyet “özgürlük ve hürriyet” demektir. Bu durum Mehmet Akif’in “Hürriyet” (Ersoy, 2007:80) adlı şiirinde de görülmektedir. Bu şiirde Mehmet Akif:

“Beyaz Entarisiyle kar gibi kız

Sanki Cennet’ten inme zade-i hür” diyerek hürriyeti beyaz entari giymiş bir kıza benzetmiştir. Güngör Göçer (2017:357)’in iddiasına göre Mehmet Akif’in burada beyaz entari ile nitelendirdiği kavram “hürriyet” kavramıdır ve hürriyetlerini elinden alan, beyaz enterali kıza ulaşmalarını engelleyen yegâne şey II. Abdülhamit'tir.

Mustafa Tekin (2011:56) Mehmet Akif Ersoy’un II. Abdülhamit’i dindar olamama ve bu konuda samimi bulmazken diğer taraftan da devlet içerisinde yapılan yenilikler tamamen gerçekleştiremediği için eleştirdiğini söylemiştir. Yıldız Sarayında

91

hatimlerin okunması padişahın içinde bulunduğu vehim duygusuna deva olamazken; İslami olarak kaleme alınan eserleri yaktıran birisinin bu okunan tilavetlere ehemmiyet vermeyeceğini söylemiştir.

Şakir Gözütok (2014:8)’un iddiasına göre Mehmet Akif’in II. Abdülhamit’e muhalif olmasının nedeni hala bilinmemektedir. Dönemin şartlarının getirdiği bir propaganda sonucu mu yoksa kendisinin şahsi bir nedenden mi dolayı muhalif olduğu belli değildir. Ancak Eşref Edip, Said Nursi gibi İslamcı mütefekkirler Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunu İTP’nde görmektedirler. İttihad ve Terakki her ne kadar farklı şekillerde bunu yapsa bile Mehmet Akif ile aynı hedef olan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi konusunda hemfikir olup hareket etmişlerdir. İsmail Kara’nın (Gencer, 2013:80) iddiasına göre Mehmet Akif’in II. Abdülhamit’e muhalif olmasının altında Müslim ve Gayrimüslim halklar arasındaki bağların İslami kaidelere aykırı olarak eşitlik düzeyine getirilmesi; İslam dininin bir ideoloji haline getirilmesi olmuştur.

Akif'e göre istibdad rejimini iktidarların güçsüz olması durumunda uyguladıkları bir politika olarak tanımlamıştır. Sebilürreşâd’daki bir yazısında bu durumu dönemin içerisindeki şiddet uygulamalarının, baskıların hep yönetimin aczinden kaynaklandığını ve bu cebrin amacının insanların yönetimi kabul etmeleri için yapıldığını söylemiştir. Akif'e göre bu baskı insanların yönetimi kabul etmelerinin aksine ona karşı cephe almalarına neden olmaktadır. (Gün, 2010: 297)

Bu durumların neticesinde II. Abdülhamit’e muhalif olan Akif; II. Abdülhamit ile alakalı olarak aleyhinde bir tutum sergilemiştir. Bu aleyhinde olma tavrı ile ilgili olarak hayatında önemli bir yere sahip olan ve onun için “kardeşim” dediği Cemal Kuntay kaleme aldığı bir eserinde (1986:206-207) Akif’in II. Abdülhamit’ten iğrendiği şu şekilde anlatmıştır:

Abdülhamid’den yalnız mânen değil, maddeten de iğreniyordu. 1908 Meşrutiyet’inde Meclis-i Mebusan’ın açılacağı gündü. Akif’le Büyük Reşit Paşa türbesinin önünden geçiyorduk. Halk koşmaya başladı. İzdihamın koşması sâridir; biz de koştuk. Akif beni bıraktı, kalabalığı yardı; yarmasıyla beraber geri kaçtı; sapsarıydı.

“Bir cinayet mi var?” dedim.

“Aman dur, midem bulanıyor” dedi.

92

“Hasta mısın yoksa?” dedim.

Hasta filan değildi; ömründe ilk defa Abdülhamid’in yüzünü görmüştü.

Padişah açık bir arabada Meclis-i Mebusan’ın küşad resmine [açılış merasimine] gidiyordu.

Akif: “Boyalı sakalı ile suratı birdenbire karşıma çıktı; fena oldum” dedi. Halk geçip giden arabayı hâlâ alkışlıyordu.

Akif: “Aman yarabbi, otuz üç sene bu! Hâlâ alkışlıyorlar, kaçalım. Bir sokağa sapalım!” dedi.

Bu alkışların duyulamayacağı bir yer arıyordu. Bir müddet sonra Sultan Hamid mebuslara Yıldız köşkünde bir akşam yemeği verdi. Yemekten sonra bazı mebuslar Abdülhamid’in ellerini öptüler. Akif buna haftalarca kızdı…

Canım, dedim, sen herşeye kızıyorsun.

İstihzamı anlamayacak kadar zehirliydi; haykırdı: Bu, her şey mi?

31 Mart irticaı olunca Akif:

Bunu O yaptı, O! Diyor ve Hamit’in 31 Martı niçin yapmaya cesaret ettiğini izah ediyordu:

- Meclis-i Mebusan açıldığı gün halkın alkışlarını duydu, ziyafet gecesi de mebusları yakından gördü, bol tükürükle elini öpenlerin ne adam olduklarını anladı ve ne halkın, ne de mebusların korkulacak şeyler olmadığını anladı, şimdi başımıza çorap örüyor!

Akif’in II. Abdülhamit aleyhine yazdığı şiirlerin zamanlarına bakıldığı zaman II. Meşrutiyet sonrası dönemde olduğunu söylenebilmektedir. Daha sonraki süreçte 1926 yılında basılan Safahatta Akif, II. Abdülhamit ile alakalı olan bölümleri çıkarmamıştır. Aslında burada da anlaşıldığı gibi daha bu yıllarda Akif’in II. Abdülhamit hakkında herhangi bir üzüntüsü olmamıştır. Ancak daha sonraki süreçte bazı kaynaklar tarafından Akif’in özür dilediğine dair beyanlar gösterilmiştir.

Akif’in (Ersoy,2007) II. Abdülhamit aleyhinde olan şiirler ise şu şekildedir:

Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler Ah o Yıldız’daki Baykuş ölüvermezse eğer Çoktan beridir vardı benim bir derdim Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim

Kafes ardında hanımlar gibi saikliydi Hamid Al-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid

93

Kız kadın hepsi haremlerde bütün gün mahpus Şu telakkiye bakın en kötü vahşet namus Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e Gölgesinden korkan bir ödlek,

Korkuttun bizi otuz üç yıl şeriat diyerek Allah’a isyanı

Ey bunca zamandır bize te’dip eden Allah Herifin sofrada şampanyası hala ayran Bari yirminci asırdan sıkıl artık hayvan Ah efendim o ne hayvan o nasıl merkepti Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi

Mehmet Akif (Ersoy, 2012:106) “İstibdad” 43 adını verdiği şirini Mithat Cevdet’e atfetmiştir. Bunun nedeni II. Abdülhamit döneminde Mithat Cevdet’in evinde politik suçlu olarak basılması ve bir gün nezarette yattıktan sonra serbest bırakılması üzerine olmuştur. Bu olaydan çok etkilenen Akif, bunun etkisini yıllarca devam ettirmiş ve Meşrutiyetten sonra “İstibdad Şiiri”ni kaleme almıştır. Akif bu şiiri sanki kendi mahallesindeki bir olay gibi kaleme almıştır. Bu dönemde birçok kişinin evine baskınlar yapılmış Akif’in en yakından bildiği bu baskın olmakla birlikte diğer insanlardan aldığı duyumları da katarak bu şiiri yazmıştır. İstibdad şiirinde Mehmet Akif, II. Abdülhamit ve dönemini ağır bir dille eleştirmektedir. II. Abdülhamit’in kötü döneminin bitmesine rağmen pis hatıraları milletin kalbine bıraktığını söylemiştir. Şiir dönemin şartlarını tasvir ederek başlamıştır. Daha sonra bu dönemden de bir hikâye anlatılmış ve hikâyede bir paşanın mahalleye baskın düzenlemesi aktarılmıştır. Paşa ve inzibat ekibinin baskınından önce neşeli ve keyifli bir hayat süren mahalleli bu baskından sonra içine kapanmış ve sessizliğin hâkim olduğu bir toplum yapısına bürünmüştür. Bu durumda inzibatlar mahallede yakaladıkları birisini sürüklemişlerdir. Karısı ise bu duruma feryat ederek kocasının masum olduğunu söylemiştir. İnzibatların götürdükleri adam ise bir

94

oğlunu şehit vermiş diğer oğlu ise sürgüne gönderilmiştir. Kadın bir süre sonra bayılmış; ancak mahalleli tüm bu olanlara sessiz kalmıştır.

Ebru Kavas (2009:181 İstibdad Şiir’inin dizelerinde geçen “alçak, cellat, melun, zalim” gibi tanımlanan paşa ve adamları şiirde açıkça belli edilmese de II. Abdülhamit’in kendisine ve siyasi politikasını temsil ettiğini söylemiştir.

Mehmet Akif’in Mithat Cemal ile birlikte kaleme aldıkları “Acem Şahı” adlı şiirinde İran’da bulunan ve istidat rejimi ile ülkesini idare eden Muhammed Ali Şah’ın yönetim şekli eleştirilmiştir. Buradaki anlatım Fazıl Gökçek (1995:103)’in iddiasına göre II. Abdülhamit’e yapılan bir gönderme olmuştur.

İstibdad şiirinin ardından Safahat eserinde Hürriyet şiiri gelmiştir. İstibdad idaresinin ülke için ne kadar büyük bir sorun olduğunu şiirinde dile getiren Akif; bu şiirinde ise hürriyetin ne kadar elzem olduğunu, hürriyet coşkusunu anlatmıştır. (Akif:2009,96)

3.5 MEHMET AKİF ERSOY’UN II. ABDÜLHAMİT'E BAKIŞ AÇISININ