• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.4. Görsel Okuryazarlık

2.4.3. Medyada Kadın Temsili

Medyada kadının görsel temsiline dair araştırmaların ortak bir sonuca ulaştığı görülmektedir. Buna göre, kadının medyadaki görünürlüğü iki türlü gerçekleşmektedir. Birinci görünürlük tipi, annelik ve ev hanımlığı üzerine, ikincisi ise erkekler için bir cinsel arzu nesnesi olma üzerinedir. Her iki görünürlük düzeyinde de kadına toplumsal olarak belli bazı roller biçilmektedir (Evinin hanımı, çocuklarının annesi ve erkeğin cinsel tatmin aracı olma gibi). Medyada görülen görsellerin gerçeklik olarak algılanması, kadının bu türden temsillerini de etkilemekte, kadın, toplum tarafından gerçekten de yalnızca bu rolleri oynayan bir varlık olarak kabul edilmektedir. Yani kitle iletişim araçları ile dayatılan kadın imajı, toplumda kadına yüklenen rollerle özdeştir (İncekul, 2010: 33).

‘‘Kitle iletişim araçları, sosyal sorumluluğun gereği olarak kadını erkekle doğal ve eşit bir birey olarak göstermek ve toplumdaki cinsiyetçi algıyı bozmak yerine, mevcut eşitsizliği kadın aleyhine sürdürmekte ve yeniden üretmektedir. Bu yönüyle, kitle iletişim araçlarının toplumsal cinsiyetin, dolayısıyla cinsiyetçiliğin inşası ve yeniden üretimindeki en etkili araçlar arasında yer aldığını söylemek mümkündür.’’ (Varol, 2013: 7).

Emine Uçar İlbuğa ve Tülin Sepetçi’nin bazı ulusal gazetelerin Antalya eklerinde yaptıkları incelemede, kadının iki farklı temsiline dair örnekler yer almaktadır. Yazarlar, bu eklerde kadının ağırlıklı olarak cinsel obje biçiminde sunulduğunu ancak bunun karşısına da mutlaka ev hanımlığına ilişkin temsillerin yerleştirildiğini belirtmektedir (2009: 50). Türk olmayan bir kadının, İslam dinine geçmesi hikâyesini anlatan haberlerde görselin, özneyi genellikle günlük kıyafetlerle ve başındaki geleneksel bir örtüyle, eşi ve çocuklarıyla yansıttığına dikkat çeker. Söz konusu bu görselin içerisinde namus, doğru yolu bulma, evinin hanımı olma ve benzeri anlamlar taşıdığı; yabancı uyruklu gayrimüslim kadınların plajda, diskoda, havuz

başında çekilen bikinili fotoğraflarıyla ise cinsel açıdan kolay elde edilebilme, utanma duygusu taşımama gibi mesajlar iletildiği ifade edilmektedir (İlbuğa ve Sepetçi, 2009: 45-46).

Kadının medyadaki görsel temsilleri, genellikle erotizme ve kadının erkeğin cinsel ihtiyaçlarını gidermek üzere yaratılmış olmasına dair mesajlar içermektedir. Fiziksel tacizden şikâyetçi olan turistlere ilişkin bir haberde dahi kullanılan görselin, bir elinde şarap bardağıyla gülümseyen üstsüz bir genç kadın turist ve ona masaj yapan bir erkek fotoğrafından oluşması çok manidardır. Bu görselle, topluma adeta turistlere yapılan cinsel tacizin kabul edilebilir bir durum olduğu mesajı verilmektedir (İlbuğa ve Sepetçi, 2009: 47-48). Temmuz ayının çok sıcak geçmekte olduğuna ilişkin bir haberde ise, bikinileriyle havuz başına uzanmış dört kadın turisti, buz kutusunun içinden aldıkları suyu onların üzerine sıçratarak serinletmeye çalışan iki Türk erkeğinin fotoğrafı kullanılmıştır. Bu görselin bilinçaltına verdiği mesaj, turist kadınların Türk erkeklerin cinsel taleplerine ve bu türden deneyimlere açık, kolay elde edilebilen kadınlar olduklarıdır (İlbuğa ve Sepetçi, 2009: 42).

Kadın bedeni, günümüz toplumunda seyirlik bir obje konumundadır. İmaj bombardımanının desteği ile dayatılmış güzellik algısına uygun kadın bedeni görselleri, erkek egemen toplum için fetiş bir nesne haline gelmiştir. Türkiye’de de kadının medyadaki yansımaları bağlamında durum pek farklı değildir. Türk medyasında kadın ya görmezden gelinmekte, annelik ve ev hanımlığı rolleri ile pasifleştirilmekte yahut cinselliği ile öne çıkarılmaktadır. Medyanın kadına uygun gördüğü kimlik ve biçtiği rol, genellikle onun cinsel kimliği ile doğrudan alakalıdır (Uluç, Soydan ve Ankaralıgil, 2008: 2).

‘‘Feminizm, doğalmış gibi kabul ettirilmeye çalışan cinsiyetler arası biyolojik farklılığı temel alan ve keskinleştiren toplumsal cinsiyet rollerinin kadını edilgenleştirdiği, ruhsal ve zihinsel gelişimini engellediğini savunmaktadır. Bilindiği gibi feminizm, erkek egemen toplumlarda her alanda

(siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal vs.) kadının erkekle eşit olması için düşünsel ve eylemsel boyutta varlık gösteren bir harekettir.’’ (Coşmuş, 2008: 2).

Kadının medyadaki yansımasında, özellikle feminist hareketin etkisiyle belli bir iyileşme olmakla birlikte, erkek egemen bakışın bu yansımalar üzerindeki hâkim gücünün devam etmekte olduğu görülmektedir. Zira kadın artık medyada iş hayatının içerisinde, yani aktif rolde görülebiliyorsa da hangi mesleki rolde olursa olsun fiziksel açıdan çekici, bakımlı ve ‘güzel’ olarak temsil edilmektedir. Ayrıca, medyada kadının çalışma hayatındaki temsilleri, daha ziyade toplumsal açıdan kendisine biçilen rollere uygun ve erkeğe oranla daha pasif mesleki kimlikler üzerinden olmaktadır.

‘‘Kadına ve erkeğe uygun görülen meslekler doğrultusunda, toplumsal cinsiyet ayrımının pekiştirildiği kabul edilmektedir. İş hayatında yüksek mevkilerin erkek, düşük mevkilerin kadın; zihinsel, teknik, yetenek ve beceri talep eden işlerin erkek, sekreterlik, öğretmenlik, hemşirelik, terzilik, temizlik gibi işlerin kadınlar için daha uygun görüldüğü bir toplumsal cinsiyet ayrımı söz konusu olmaktadır.’’ (Özdemir, 2009: 48)

Kadının medyadaki görünürlüğünün, anne ve güzel, bakımlı, çekici kariyer kadını rolleri ile sınırlandırılmaya çalışılması, tüketim kültürü ve kapitalist sistem ile doğrudan bağlantılıdır. Gülçin Özdemir, kapitalist üretim anlayışından etkilenen kitle iletişim araçlarının, toplumun değer yargılarına uygun cinsiyet imgelerine göre üretim yaptığını, var olan değerleri olduğu gibi kabul ettiklerini, sorgulamadan, yeniden üretimle, erkek egemen ideolojinin toplumsal yaşamda sürmesine katkıda bulunduklarını dile getirir (2009: 48).

Kadının medyada zayıf, pasif, cinsel obje vb. biçimlerde görselleştirilmesi, erkeğin kadın üzerindeki kontrolünü pekiştiren ve cinsiyetler arası eşitsizliğin sürmesine yol açan bir politikadır. Dünya üzerinde medya patronlarının pek çoğu erkektir, bu nedenle de kitle iletişim araçlarında beden kavramına erkek ideolojisi ile

bakılmaktadır. Toplum da ataerkil düşünce yapısından dolayı buna ses çıkarmamaktadır (Kütük, 2012: 36). Kadınlar, medya sektöründe editörlük veya televizyon yapımcılığı gibi etkin pozisyonlarda da yeterince temsil edilmemektedir (Browne’den aktaran Varol, 2013: 175). Bu durum, kadınların medyadaki sunumunun, erkeklerin kontrolü altında olması anlamına gelmektedir.

Kadın, erkekler için; güzelliğine özen gösteren, bunu sağlamak için tüketen, modayı yakından izleyen, güzellik ve zayıflama gibi konularla ilgilenen, kabul edilmiş değerlerle uyumlu bir görüntü çizmektedir (Alemdaroğlu ve Demirtaş, 2004: 216). Erkek egemen medya yapısının kadını sunumu, bir başka çalışmada ise, şöyle bir tespitle gözler önüne serilmektedir: Gazetelerin sayfalarına bakıldığında, ilk sayfada kadın temsillerine yer verilmediği görülmektedir. Gazeteciler, ilk sayfalar siyasi ve ekonomik gelişmelerin haber edildiği sayfalar olduğu için kadınları hiçbir şekilde bu haberlerle ilişkilendirme mantığı taşımamaktadırlar (Mater ve Çalışlar, 2007: 181). Bu tespitlere bakıldığında da kadının, bir seyirlik obje olarak görsel kültürümüzün bir parçası haline geldiği net biçimde anlaşılmaktadır.

III. BÖLÜM

FOTOĞRAF, İNTERNET GAZETELERİNDE GÖRSELLİK ve

MEDYADA KİMLİK TEMSİLİ

İcadından bu yana görsel kültürü yoğun biçimde beslemekte olan fotoğraf, medyanın mesaj iletmede en fazla kullandığı görsel unsurlardan biridir. Bu bölümde, araştırma kapsamı gereğince, fotoğraf ve fotoğrafın ağırlıklı olarak kullanıldığı internet gazeteciliğindeki görsellik kavramına ek olarak, yine araştırma konusu bağlamında kimliklerin medyadaki görsel temsilleri üzerinde durulacaktır.