• Sonuç bulunamadı

2. KÜRT MESELESİNİN TARİHSEL EVRİMİ

2.2. KÜRT MESELESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

2.2.1. Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürtler

2.2.1.3. Meşrutiyet Döneminde Kürtler

19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul ve diğer bölgelerde artan siyasi olaylara bakılarak Kürtlerin ne düzeyde etnik bilinç ortaya koydukları konusunda tartışmalar olsa da o dönemde bir hareketlenmenin olduğu belliydi. İmparatorluğun tam merkezinde anlaşmazlıklar devem etmekteydi. İttihat ve Terakki Cemiyeti, sultanın feshettiği anayasal yönetime dönülmesi konusunda kışkırtmalar ve çalışmalar başlatmıştı (Barkey ve Fuller, 2012: 29). II. Meşrutiyet ile birlikte aslında Kürtler bir isyan değil Kürt muhalefeti diyebileceğimiz, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin milliyetçiliğine karşı bir tepki ortaya koymaktaydı. Mütareke yıllarında kurulan çeşitli Kürt cemiyetleri oluşan bu tepkinin ayrılıkçı bir görüntüsünü sergilemiştir (Tanyol, 1999: 16). Bu gelişmelerle birlikte; 1908 yılından itibaren Kürtler yoğun bir demokratik örgütlenmeye girmiştir. 1908-1920 yılları arasında birçok örgütlenme olmuştur. Bu konu hakkında Mehmet Bayrak (1999: 464-465):

1908’den 1920’ye kadar benim belirlediğim, eksik olabilir şu Kürt örgütleri var:

Kürt Tevaün ve Terakki Cemiyeti (1908), Kürt Teali ve Terakki Cemiyeti (1910), Heviya Kürt Cemiyeti (1910), Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti (1910), Kürt Talebe Hêvi Cemiyeti-bu gençlik örgütüdür (1912), Kürdistan Mesai Cemiyeti (1912), Kürt İrşad ve İrtika Cemiyeti, Yani Kürt Aydınlanma ve Yükselme Cemiyeti (1912), Kürdistan Muhiban Cemiyeti (1918), Kürt Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (Kürt Eğitimi ve Yayınlaştırma Örgütü) (1918), Kürt Kadınlar Teali Cemiyeti (1919), Kürt Millet Fırkası (1919), Kürdistan Teali Cemiyeti (1918), Kürt Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti (1920), İstihas-ı Kurdistan Cemiyeti, Müsalemet İttifakı ve bir dizi daha Kürt örgütlenmesi var.

Bu açıklamanın da gösterdiği gibi 1908 yılından başlayan bir Kürt örgütlenmesi görmek mümkündür. İlk Kürt gazetesi “Kürdistan” işte bu dönemde 1908 yılında Mısır’da yayınlanmıştır (Bora, 2017: 821). II. Meşrutiyetten sonra ortaya çıkan Kürt hareketlerinin milliyetçiliğe dönüştüğü ifade edilmektedir. Ancak Kürt milliyetçiliğinin ana akım önderleri, Osmanlı Devleti’nden ayrı bir ulus- devlet fikri yerine “özerkliği” tercih etmişlerdir (Yıldız, 2009: 546). Arap milliyetçiliğine kıyasla oldukça geç çıkan Kürt milliyetçiliği Osmanlının son dönemlerinde baş

52

göstermiştir. Kürt milliyetçiliğini ortaya çıkarmaya çalışan Kürt entelektüeller Bedirhan ailesinin desteğiyle Kürdistan Dergisini yayınlamışlardır. Kahire’de ortaya çıkan dergi sonra bazı Avrupa başkentlerine de yayılmıştır (Akyol, 2014: 57). Bu dergi Kurmanci lehçesi ile yayınlanıyordu; sonradan Türkçeye de yer verildiği ifade edilir. On beş günde bir çıkması planlanmıştır. Ancak bu, çeşitli güçlüklerden dolayı gerçekleştirilememiştir. Kahire’de sadece beş sayı yayınlanabilmiştir (Burkay, 2015:

231). Bu dönemde İstanbul’da bulunan birçok Kürt aydını, 1908 yılında ulusal özlemlerini geliştirecek örgütler kurmuştu. Kürdistan Teali Cemiyeti bu örgütlerden biriydi. Bu kişiler İstanbul, Kahire ve Cenevre’de gazete ve dergi yayınladılar.

Aslında bu gurup içerisinde yer alan çoğu isim Osmanlıcılık bayrağı altında doğu vilayetlerinin kalkınması için çaba sarf ediyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi daha reformist ve merkezileşme yönünde çaba gösterip Türkleşmeye ilgi gösterdiğinde Kürt örgütlerin Osmanlıcılıktan uzaklaşıp, Kürt milliyetçiliğine daha fazla yoğunlaşmıştır (Kirişçi ve Winrov, 2000: 85-86).

1908’de yeni bir Jöntürk Devrimi ile birbirine zıt iki durum ortaya çıkmıştır.

İslam’a verilen önemin yerini laiklik ve meşrutiyet almıştır. Bu devrimin ardından doğan özgürlükçü ortamda, milliyetçi isyanın işe yarayabileceğini düşünen Kürt aydınların bu reformlardan etkilenmesi sonucunda milliyetçi Kürt hareketi bu dönemde artmıştır. İlk milliyetçi örgüt Kürt İlerleme ve Dayanışma Cemiyeti 1908’de kurulur. Çok sürmeden 1910’da kapanır. Kürt seçkinler çağdaş unsurlardan büyük fayda sağlamakla birlikte Jön Türkler, Osmanlıyı Birinci Dünya Savaşı’na sokunca Kürtler sadık olduklarını kanıtladılar ve savaşa girmişlerdir (Barkey ve Fuller, 2012: 30-31). Osmanlı devletindeki Kürt milliyetçiliği sınırlı kalmıştır. Geniş anlamda ise Osmanlıya olan sadakatleri devam etmiştir. Bu konuda en önemli örnek 1912-1918 yılları arasında devam eden savaş yıllarında Osmanlı ordusunda düşmanlara karşı savaşmalarıydı. Trablusgarp, Yemen ve Balkan savaşlarından sonra ortaya çıkan 1. Dünya Savaşında da Kürtlerin çoğu Osmanlı ordusunda yer almıştır (Akyol, 2014: 61). Bruinessen’e (2015b: 121-122) göre; bu güçlü Kürt-Türk dayanışmasında en belirgin rolü İslam üstlenmiştir. Çünkü Kürtlerin, Kurtuluş mücadelesinde yer almalarının en önemli nedeni Müslümanların Müslüman olmayanlar ile savaşmaları olmuştur.

53

Osmanlı’nın savaştan yenik çıkması ve Sevr Antlaşmasının imzalanması Kürtler için bir dönüm noktası olmuştur. Milletler Cemiyeti sözleşmesinin 22.

Maddesi, Osmanlı Devleti içerisindeki belli toplulukların bağımsız olarak varlıklarını geçici olarak tanınabilecek bir evreye ulaştırdığı ifade ediliyordu. 1920 yılında imzalanan Sevr antlaşması ise Kürtlerden özel olarak söz ediyordu. 62. Maddede özerklik ve 64. Maddede ise bağımsızlık verme olasılığından bahsedilmektedir (Kirişçi ve Winrov, 2000: 47). İtilaf devletleri bu maddeler ile ülkeyi parçalamayı hedeflemişlerdir. Bu antlaşma Türkiye’de Kürtlerin yoğunlukta olduğu yerlerde, oralarda yaşayanların istemesiyle tam bağımsızlık elde edebilecekleri geçici özerklik verilmesini ön görüyordu (Şimşir, 2010: 428).

Sevr antlaşmasına göre sadece Kürtler için değil Ermeniler için de bağımsız olma ihtimali taşıyordu. Paris Barış Konferansı’na katılan Kürt milliyetçisi Şerif Paşa’nın Kasım 1919’da Ermenilerle bir anlaşmaya vardığı haberinin ardından, Kürtlerin direniş hareketine katılmaları artmıştır. Şerif Paşa, doğu Anadolu’nun küçük bir parçasında bağımsız bir Kürt devleti kurulması karşılığında, Kürtlerin yaşadığı yerlerin de olduğu bölgelerde bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını kabul etmişti. Bu olayın ardından Kürtler tarafından Paris’e birçok telgraf çekildi ve ayrılmak istemediklerini ifade etmişlerdir. Birçok yerde protestolar düzenlenmiştir.

Şerif Paşa ise vatan hainliği ile itham edilmiştir (Balcı, 2015: 124). Uğur Mumcu, bu dönemde önde gelen birçok Kürt Şerif Paşa’nın Ermenilere yaklaşıp böyle bir tutum ortaya koymasına karşı çıktıklarını ifade etmiştir. Bediüzzaman Sait Nursi karşı çıkanların başında gelmiştir. Bu konu ile ilgili olarak Sait Nursi, Dava Vekili Ahmet Akif ve Binbaşı Mehmet Sıdık, Vakit gazetesinde yayınladıkları ortak yazı ile Şerif Paşa’yı kınamışlardır (Mumcu, 1993: 14). Antlaşmaya göre Siirt’in kuzeyinden Karadeniz’e ve Giresun’un doğusuna kadar olan bir Ermeni Devleti belirleniyordu.

Bu duruma en büyük tepkiyi Kürtler göstermiştir. Çünkü Kürtlerin binlerce yıldır yaşadıkları yerlerin büyük bir kısmı Ermenistan olarak gösteriliyordu. Bu bakımdan Kürtler içindeki hem İslamcı hem de ulusalcı olanlar Sevr’i protesto etmişlerdir (Tan, 2011: 165).

Nisan 1920’de toplanan ilk mecliste yapılan ilk konuşmada Mustafa Kemal meclisin Türkler, Kürtler, Çerkezler, olmaktan ziyade bir İslam cemiyeti olduğunu

54

ifade etmiştir (Bozarslan, 2008a: 849). Bazı konuşmaları ve gazetecilerle yaptığı sohbet kayıtlarına göre Mustafa Kemal Kürtler için çoğunlukta oldukları bölgelerde özerk yönetime sahip olmalarını tasarlamıştı. Ancak bu özerklik Kürtler için federatif bir yapı içermemektedir. Kürtlerin de faydalanabileceği güçlü bir yerel yerinden yönetim modeli olduğu ifade edilmiştir (Mumcu, 1993: 48). Mustafa Kemal 1923 yılında İzmit basın toplantısında özerkliği ifade ederken, daha sonra zikrettiği il temelinde özerklik dillendirilmemiştir. Bunun yanı sıra 22 yaşını bitiren her kadın ve erkek Türk mebus seçebilir ve Türkçe okuma ve yazma bilmeyenler mebus olamazlar gibi Türklüğe gönderme yapan hükümler kabul edilmiştir (Oran, 2008:

875). Bununla birlikte, Büyük Millet Meclisi’nin temsil ettiği Ankara hükümetine karşı isyan eden Kürt aşiretler olmuştur. 1919-1920 yılları arasında Ankara hükümetinin isyan alanları dışında kalan bölgelerde otoritesini merkezileştirme çalışmalarına karşı yaklaşık 23 tane isyan çıkmıştır. Bu isyanlardan sadece dört tanesi Kürtlerin olduğu bölgelerde gerçekleşmiş ve Kürt aşiretleri sadece üçüne katılmıştır (Kirişçi ve Winrov, 2000: 84). Bu üç isyanın birincisi 1920 Mayısında gerçekleşen Çemilê Çeto İsyanıdır. Bu isyanı 1920 yazında Viranşehir’de Milli Aşireti ve 1921 yazında Koçgiri Ayaklanması takip etmektedir. Bu isyanların en dikkat çekeni Koçgiri ayaklanmasıdır (Tan, 2011: 165). Koçgiri İsyanını Kürt Teali Cemiyeti içerisindekiler yönlendirmiştir. İsyana katılanların çoğunu Kürt Aleviler oluşturmaktaydı. Kemalistlere göre bu ayaklanma diğer isyanlar gibiydi. Özünde huzursuzluk yaratan, bazı ağaların eseri olduğu ifade edilmiştir (McDowall, 2004:

258).

Bu aşiretin önderleri, Dersim’li Alevi Kürtlerin reisleri ile birlikte, otonomi (özerklik) istediklerini Ankara’ya bildirmişlerdir. Ancak bazı aleviler hükümeti desteklediğinden kendi aralarında bile destek görmemişlerdir. Koçgiri liderlerinin kullandıkları milliyetçi söylem de Kürtler tarafından karşılık bulmamıştır Yaşanan gelişmeler ile birlikte Kürt ideolojisi ve Kürt milliyetçiliği şekillenmeye başlamıştır (Kutlay, 2012: 156). Bu gelişmeleri Oran (2008: 473-474) şöyle özetlemektedir:

Kürtler arasında milliyetçi ideolojinin oluşmasında bir takım gelişmeler etkili olmuştur. Bu gelişmelerden ilki Bedirhan Bey’in oğullardan Miktad Mithad Bedirhan tarafından çeşitli kentlerde çıkarılan “Kürdistan” Gazetesidir. İkinci gelişme ise Meşrutiyet Dönemi’nde diğer etnik unsurlar gibi Kürtlerin de örgütsel

55

filizlenme yaşamasıdır. Üçüncü ve en güçlü gelişme ise mütareke döneminde imparatorluğun dağılmakta olması ve herkes gibi Kürtlerin de gelecek kaygısına düşmesidir. Bütün bu gelişmeler ile birlikte Kürt ideolojisi şekillenmiştir.