• Sonuç bulunamadı

“MASALIN DA YIRTILIVERDİĞİ YER” [GECEYARISININ MASALI]

GKB öykülerinin baĢından beri yazar Bilge Karasu, metinlerin içinde kendi varlığını açıkça duyurmaktan kaçınmamıĢtır. Hatta “Balıkçı” ya da “GüneĢçi” gibi öykülerde karakterlere ve olaylara iliĢkin değerlendirici yargılarını esirgemez. Modern değil ama daha çok geleneksel edebiyata yönelik yazarın bu görünür olma

hali51 ya da tutumu, son masal metinde, anlatının kendi konusu olma derecesinde

ĢeffaflaĢır. “Geceyarısının Masalı”nda “masal” olarak nitelendirilen kurmaca ya da olay örgüsünün dokusu kaldırılır. Hikâyenin arkasında yer alan ya da bu metinlerin yaratıldığı ortam olan zihin açığa çıkarılır. Böylece yazarın bu öyküleri tasarlar ya da yazarken neler düĢündüğünü, neylerden esinlendiğini görme olanağı yakalarız. Bu nedenle metin de Tansu Açık‟ın gösterdiği gibi bir tür deneme niteliği taĢır (51)

51 James Joyce modern edebiyatta yazarın tutumunu ünlü “tırnaklarını törpüleyen yazar” sözüyle dile

getirmiĢtir. Ona göre modern edebiyatta, yazarın görünmezliği esastır. R. Barthes, bunu son noktasına kadar götürerek “yazarın ölümü” kavramını öne sürer (Bkz Booth, Bal 2005 ve Cohn) . Ama modern olarak nitelediğimiz GKB metinlerinin çok canlı bir yazarı vardır.

124

Ancak anlatının organizasyonuna baktığımızda baĢlayıp geliĢen ve yazıya dökülmesi ile oluĢan sıralı düĢünceler olmadığını görüyoruz. DüĢünceler kısa parçalar (38 parça) halinde bölünmüĢ, numaralandırılmıĢ ve birbirlerinin arasına girerek bir örgü haline getirilmiĢtir. Dolayısıyla bu anlatıda Chatman‟ın bahsettiği türden öykü uzamı ya da anlatı uzamı gibi bir ayrım değil de daha üst anlatısal düzeyde metnin kendi uzamından söz etmek doğru olacaktır. Bu doğrultuda

düĢüncelerin ya da kısa anlatı parçalarının biçimleniĢi, aynı zamanda metnin uzamsal biçimini belirler. O halde metne sormamız gereken sorular sırasıyla Ģunlardır. Kısa parçalar hangi düĢünceye göre ayrılmıĢtır? Bunların art arda gelmesini sağlayan ya da metnin uzam tasarımını düzenleyen ilke nedir?

Öncelikle hangi parçanın neyi anlattığına bakalım. Bunun için okuma sırasını (ya da parçaların art arda dizilimini) bozarak aynı baĢlıkta numaralandırılmıĢ metinleri bir arada okumayı deneyeceğim. Okuma sırası aslında Ģu Ģekilde

düzenlenmiĢtir:

1a-2a-1b-2a-1a-1b-1a-1b-2a-1b-2a-1b-2a-1a-2a-2b-2c-2b-2c-2b-3a-2c-3a- 1a-2c-2b-2c-2b-2c-1a-2c-1a-2c-3b-1a-2a-4-1a.

1a ile baĢlayıp en son 4‟ten sonra tekrar 1a‟ya dönmesi bu sıralamanın öncelikle döngüsel ya da dairesel bir düzeneğe sahip olduğunu gösterir. Ġlk olarak okuduğumuz 1a‟nın içeriği Ģu Ģekilde formüle edilebilir: Mutluluk= Mutsuzluk + Umutsuzluğun kabul edilmesi. Ancak son 1a‟nın bu eksende dile getirdiği tek bir Ģey vardır: korku‟nun mutlak varlığı (hem “alıĢageldiğimiz bir düzen içinde”ki

yaĢantılarımızda hem de bu dokunun” yırtılıvermesinden ortaya çıkan” masallarda, yani her iki uzamda da korku bulunur: “korku, ördüğümüz duvarların iki yanında da duradurur” [227]). Buradan da anlaĢıldığı gibi 1‟ler dizisinin uğraĢtığı asıl mesele

125

“yazı” ve onun tasarımı ile ilgiliyken a‟lar dizisi duygularla ilgilidir ancak baĢtaki bulunulan yer ile tüm bu anlatıyı okuyup kat ettikten sonra geldiğimiz yer aynı yer değildir; mutsuzluktan korkuya geçilmiĢtir. Öyleyse karĢımıza döngüsel değil, sarmal bir yapı çıkar. Böylece birbirine girmiĢ sarmal yapılar, a‟lar, b‟ler, c‟ler kombinasyonlarını oluĢturur. Aynı Ģekilde 1b‟lere baktığımızda 1b‟lerin tamamının insan ile kedi arasındaki iliĢkide odaklandığını görüyoruz. Ancak ilk 1b insan ile kedi arasındaki (zamanın algılanıĢı ve yaĢanılıĢı konusundaki) fark üzerinde durmuĢken kediyi nasıl sevmemiz gerektiği ve sevdiklerimizi nasıl sevmemiz gerektiği üzerine düĢünceler dile getirilir. Sevmenin temelinde eĢitsizlik iliĢkisi ve kaybetme korkusu olamamalıdır yazara göre. Son 1b ise baĢlıca erdemin EĢitlik olduğu dile getirilir. Dolayısıyla kediden insan-kedi iliĢkisine ve oradan da sevgi- eĢitlik gibi kavramlara geçilen bir anlatıdır bu.

Okuma sırasını ihlal eder ve numaralara göre bir okuma düzeni kurarsak Ģöyle bir sonuç elde ederiz:

1a-1a-1a-1a-1a-1a-1a-1a-1a. (9 adet 1a vardır ve hepsi de Yazı üzerinedir. Yazı, yamak, öykülerin nasıl ve hangi yöntemle tasarlandığı, neyi anlattığı ya da anlatmak istediği üzerine yoğunlaĢır 1a‟lar) =>YAZI alanını kapsar

1b-1b-1b-1b-1b. (5 adet 1b vardır. Yukarıda da söz edildiği gibi bunlar kedi ve sevdiklerimizle olan iliĢkilerimizin anlatıldığı parçalardır. EĢitlik kavramı

üzerinde durulmuĢtur) =>ĠLĠġKĠLER alanını kapsar.

2a-2a-2a-2a-2a-2a-2a. (7 parça 2a bulunur. 2a‟larda biri olanaklı ama gerçekleĢtirilmemiĢ [yazıya dökülmemiĢ] “YeĢil Gözlü Yontu” öyküsü ile

Gesualdo‟nun hikâyesi ve bunları düĢünüĢü konu edinilir. Her iki öykünün de ortak paydası EĢitlik‟tir. Bu iki öykü de GKB öykülerinin metinlerarasılık ilkesince açıkça

126

beslendiği öne sürülen kaynaklardır) => Yazarın etkilendiği dıĢ kaynaklı ÖYKÜLER.

2b-2b-2b-2b-2b. (5 parça 2b‟lerin hepsi Gesualdo‟nun yaĢam hikâyesini anlatır)=> Bir YAġANTI.

2c-2c-2c-2c-2c-2c-2c. (7 adet 2c‟ler bir sanatçı olarak Gesualdo‟nun yaĢantısını gizli bir sevi açısından yorumu ya da bir üst değerlendirmesidir) =>YORUM

3a-3a. (Sanatı ile sanatçının yaĢantısı arasındaki iliĢki ve bağ) => YARATI ile YARATICISI

3b (Bakan-Bakılan; Seven-Sevilen; Av-Avcı arasındaki eĢitlik olanaklı mı? Gerçek dünyanın eĢitliksizlik üzerine kurulu koĢullarında eĢitlik umudu )=>

EġĠTLĠK

4 => KORKU

Bir baĢka okuma olanağı olarak rakamlar değil, harfler esas alınabilir. Buna göre harfler sayıları içerir ve konuları farklı kombinasyonlarla birbirine bağlar. Örneğin 1a‟lar 2a‟lar ve 3a‟lar kümesi, YAZI-esinlenilen ÖYKÜLER ve YARATI ile YARATICISI Ģeklinde adlandırdığım sanat eserinin onu yaratan kiĢinin

yaĢamından ne kadar soyutlanabileceği meselesi yeni bir birleĢim alanı bulmuĢ olur. Aynı Ģekilde 1b‟ler, 2b‟ler ve 3b‟nin yarattığı anlam olanağı ise derin yapısı

EġĠTLĠK olan ĠLĠġKĠLER alanında seyreder ve döneminin kalıplarını kıran (uĢak ile efendinin eĢitliği), özgürleĢmiĢ bir sanatçının YAġANTI‟sına odaklanır. „c‟ler ise yalnızca 2‟lerde görülür ve bunları yazanın Gesualdo‟nun sanatı ve yaĢantısı üzerine düĢündükleri ve yorumlarını içeren birer ara söz niteliği taĢır. Bu Ģekilde

127

okunduğunda 4 görülmez ya da kümenin dıĢında yer alır. Sonuç olarak farklı birleĢimlerle farklı bütünler oluĢturulabilir.

Yazarın sunduğu –baĢtaki- dizilime geri dönecek olursak bu tekrarların da anlatı açısından bir öneme sahip olduğunu görürüz. Nitekim tekrarlar, tıpkı müzik notalarının art arda geliĢi gibi ritmi ve bir harmoniyi oluĢtururlar. ġiir ya da edebiyatın zamanda eklemlenmiĢ ses, zaman içinde ilerleyen bir süreç olması nedeniyle müzikle olan iliĢkisi eski zamanlardan beri dile getirilmektedir (Lessing). Bu açıdan önemli olan, tek baĢına bir parça ve burada anlatılanlar değil, diğer parçalarla olan anlamsal ve biçimsel birlikteliğidir. ĠĢte bu bütünlük, aynı zamanda metnin harmonisini oluĢturur.

Sonuç olarak bu parçalar, bir eylemin ya da karakterin oluĢum sürecini, herhangi bir olayın aktarımını, bir deneyimin geleneksel (bütünlüklü) anlatımını içermez. DüĢüncelerin parçalı sunumu ya da metnin uzamsal biçimlendiriliĢi, ona, okuma ve anlam kodlarının çeĢitli buluĢmaları içerisinde çoklu okuma olanağı tanımıĢtır. Bu metni okumak ve ondan anlam çıkartmak, metnin inĢa edilmesi, çatılması ya da örülmesi anlamına gelir ki bu da metnin uzam tasarımıyla ilgili okuyucu odaklı bir çalıĢmayı gerektirir. Masalın arkasından görülen gerçek yaĢam alanı, masalın bir ön hazırlayıcısı olarak iĢlev görür. Burada koĢullandırıcı iki temel ilke, eĢitlik arzusu ile korkudur. Kısaca masalların arkasında insanın en temel arzusu olan ikiliklerin, ayrımların, dünyanın parçalı görünümlerin giderilmesi isteği, böylece yaĢama ve çevremizde gördüklerimize birer anlam kazandırma ihtiyacı vardır. Bu arzunun diğer yüzünü ise korku oluĢturur. Arzu ve korku yaratıcı edimin (ya da bu masalların oluĢmasının) temel dinamiğidir. Kurmacanın arkasında görülen empirik yazar ise parçalı düĢüncelerini metinde bir tür “manzara” olarak sergiler. Bu “manzara”nın, parçalı yapısı, kolayca kavranamayacak, anlama, ilk bakıĢta

128

gerçekleĢmeyecektir. Bu nedenle manzara “tekinsiz”, metin “zor” ya da “anlaĢılmaz” olarak nitelendirilebilir. Oysa metnin “manzara”sı, perspektife ya da bakana göre Ģekil ve anlam kazanacak bir yapıya sahiptir.

129

BÖLÜM XIV