• Sonuç bulunamadı

“Sazandere”de ise dört farklı uzamsal çerçeve ile karĢılaĢırız. Bunların ikisi (kara kenti ve garaj yeri) öykünün içinde yer alan “gerçek” yerler, diğer ikisi de (Sazandere, Pazar Yeri) ise hayali, düĢsel ortamlardır. Karakterin fiziksel olarak bulunduğu kara kentinde denizin yokluğu, onu ideal bir deniz kıyısı olarak düĢündüğü Sazandere‟ye gitmek için yollara düĢürür. Çünkü denize bu kiĢi

tarafından güçlü bir yaĢamsallık yüklenmiĢtir. Bu adam için deniz hem bir tutku hem de dirim kaynağıdır: “Kulaç atarken, kollarının suya saplanıp kaydığını, suyun yüzünde açar gibi olduğu yaranın tükenmez bir dirençle kapandığını gördükçe, gövdesinin, bacaklarının bu serin renkli peltenin içinde salınmasına baktıkça, dirimi bütün varlığıyla duyar, kavrardı” (31). Bu ifadelerden denizin adam için bedensel bir

haz, bir yaĢam kaynağı olduğu anlaĢılmaktadır. 29 Adamın denize olan tutkusu

anlatılırken seçilen sözcüklerdeki vurgunun bedensel gönderimi, söz konusu

29

Uzamın, bedensel arzunun nesnesi olarak görülmesi, baĢka öykülerde ve döĢek metinde tekrarlanacak uzam-beden iliĢkisi içerisinde bir yerdeĢlik sunmaktadır.)

41

tutkunun herhangi bir hoĢlanma ya da soyut bir amaç değil, özellikle bedensel bir arzu olduğu görülmektedir: “O zaman, içtiği sulara tuz ekmeğe baĢlardı düĢünde, gövdesinin bütün uzunluklarını mersin balıklarına, bütün yuvarlaklıklarını denizanalarına dönüĢtürür, yosun ormanlarında dolanır, dalıverirdi palamut corumlarının içine” (32). Dolayısıyla kara kenti yoksunluğu imleyen olumsuz bir uzamdır.

Ancak adamın Sazandere‟ye gitmek için yola çıktığı ve bir türlü oraya gideceği arabayı bulamadığı garaj yeri ise “bataklık” benzeri yapısıyla yine negatif özellikler gösterir. “[H]er yanını saran, etine, kanına saldıran bu gürültünün çıkılacak bir yüzü, bir yüzeyi yoktu oysa. Bu ses gölünden, bataklığından kurtulmanın tek yolu, Sazandere‟ye gidecek otobüsü bulmak, ona binerek, onun içine sığınarak, onun kucağında buradan kopup yola düzülmek olacaktı” (33). Dolayısıyla bu nokta, anlatı kiĢisinin asıl arzu nesnesini Sazandere‟nin kendisinden çıkararak oraya ulaĢacağı araca dönüĢtürür. Yani araç, mevcut durumuna iliĢkin kurtarıcı özelliği ile, amaç haline gelmiĢtir.

Buradaki boğulma hissi sadece kalabalık nedeniyle değil, Sazandere arabasının nerede olduğunu -ya da olup olmadığının- bir türlü bulunamamasından kaynaklanır. Otobüs garajında kaotik belirsizlik ve karmaĢa hakimdir. Kalabalık içinde kimse Sazandere otobüsünün nereden kalktığını, kalkıp kalkmadığını, kaçta kalktığını ya bilmemekte ya da kasıtlı olarak söylememektedir. Adamı

yönlendirdikleri otobüslerin de hep baĢka yerlere gittikleri anlaĢılır. Öyle ki adam geceden geceye otobüsü kaçırdıkça denizin (ya da imlediklerinin) ondan git gide uzaklaĢtığını hisseder. Artık okuyucu da tıpkı anlatı kiĢisi gibi böyle bir yerin gerçekten var olup olmadığından kuĢkulanmaya baĢlamıĢtır: “Oysa, imgelediği Sazandere gerçeklik dünyasında da varsa, birçok insanın oraya gitmesi, gitmekte

42

olması gerekirdi” (38). Arabanın yerine giden bir yolun yokluğu, çünkü yol garaj yeri içinde her yöne doğru açılmakta, kiĢinin belirli bir yöne gerçekleĢtirmeyi

umduğu hareketi engellemektedir. Sonuçta adam ile değerli nesnesi araç arasında bir türlü üstesinden gelinemeyen bir mesafe olduğu görülmektedir. Hareket olanağı, yolun yokluğundan kaynaklı olarak her yöne doğru çeĢitlenirken adam sırlarına sahip olmadığı bu uzamda geceler boyunca arabayı kaçırır.

Bakhtin‟in “buluĢma” kronotopu ile açıkladığı doğru zamanda doğru yerde olma halinin negatif bir tasarımıdır bu: Anlatı kiĢisi aracı bulamaz çünkü ya verilen yere doğru zamanda gidememiĢtir (araba çoktan kalkmıĢtır) ya da kalkıĢ zamanında adam baĢka bir yerde bulunmaktadır. Dolayısıyla bu adamın arabayı kaçırmasının uzam-zamansal bir nedeni vardır. Bunun sebebi ise öznenin söz konusu dünyaya yabancı olması, amacına ulaĢması için gerekli olan bilgi ediniminden yoksun olmasıdır. Bilgi ediniminden kastım, adam ile amacı arasındaki mesafenin kapanmasını sağlayacak olan uzam-zamansal bir bilgidir: Sazandere arabası ne zaman ve nereden kalkmaktadır?

Adam garajdayken bir yandan da oraya giderken yolda gördüğü düĢü anımsar. Ara ara içeriden yazılan paragraflar ana metni, olayların akıĢını bölerek, yani metnin uzamında ve öykü zamanında kesintiler yaparak araya girer. Dolayısıyla adamın içinde bulunduğu kırılgan uzam/kiĢi birliği, bilincinde beliren “pazar yeri” ile birlikte tamamen bozulur; metnin uzamında ve olay örgüsünün akıĢında gedikler açılır. Bir baĢka ifadeyle düĢün anısı, geçmiĢ ve bilinçdıĢının Ģimdi ve burada‟ya çağırılmasıyla öykünün uzamı çatallanmaktadır. Bu ikili uzam, birbirini etkilemek ya da dönüĢtürmeksizin aynı anda varolur.

43

Garaj yerinin tersine Pazar yeri, hem düĢsel, hem de boĢ bir uzamdır. Anlatıcı tarafından doğrudan yapılan bir betimleme ile buranın sınırları olduğunu öğreniriz. Sınır olarak pazar yerinin çevresini kuĢatan ağaçlar gösterilir. Oysa fiziksel bedenin bulunduğu garaj, sınırları belirli olmayan bataklık ve gömülme özelliği ile derinliği vurgulanan bir yerdir. Söylem düzleminde iki uzamda gerçekleĢen olaylar dizisinin yani süresel belirlenimlerin birbirleri içine girdiği görülür. DüĢsel ve boĢ bir uzam olan Pazar yerinde bir uçtan diğer uca yürüme edimi ve bu edimin Pazar yerine açılan merdivenlerin tepesinde bir baĢka kendi tarafından kameraya alınması; yani yürüme ve izleme, yer yer garajdaki arama ediminin içine girer. Dolayısıyla hem uzamsal hem de zamansal birlikte gedikler açılır. Bu uzamda süre, yer ile

sınırlandırılmıĢtır. Pazar yerinin kavak ağaçlarıyla belirlenmiĢ sınırları içerisinde bir uçtan diğer uca yürüme hareketi, o uzamda bulunma süresini gösterir. Yani süreyi, uzam ve hareket belirler. Pazar yerinin sonuna ulaĢtığında süre dolacaktır. “Yolun ucundaki ölümü düĢünmüĢtü Pazar yerinde yürüyen adam” (37).

Tüm bunlar sonucunda öyküde vurgulanan asıl motif “geç kalmak”tır. Adamın nihayet ulaĢtığı Sazandere‟de ise denizden eser yoktur. Burası denizin ve onun imlediği gençlik, yaĢam, bedensel haz özelliklerinin yoksunluğu ile negatif bir uzamdır. Kuraklık, ölümü imleyen yaĢlılar evi “geç kalma” motifinin bir sonucu olarak gösterilebilir. Sonuç olarak Bakhtin‟in “buluĢma/buluĢamama” kronotopu, geç kalınmıĢ olma ile iliĢkilendirilmiĢtir. Adamın öykünün sonunda vardığı yer, yani ne hayalindeki ideal uzam Sazandere‟dir ne de yaĢam dolu gençlik çağlarına aittir. Yolun ucu (uzamın ve anlatının sonu), ölüm zamanına açılmıĢtır.

44

BÖLÜM IV