• Sonuç bulunamadı

El Mansûr, Ebû Cafer Abdullah bin Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas ve annesi Ummü‘l Veled Selametü‘l-Berberi, doksan beĢ senesinde doğdu. Dedesini gördü fakat ondan hadis rivayet etmedi. Babasından Ata bin Yesar‘dan ondan da oğlu El-Mehdî‘nin hadis rivayetleri vardır.

KardeĢinin döneminde hilâfete biat edildi. Abbasoğulları; görkem, cesaret, ileri görüĢlülüğü, sağlam duruĢları, baskıcı oluĢları, mal toplayıcılıkta, oyun ve eğlenceyi terk ediĢte, sağlam akıllılıkta, edep ve ilme ortak olmada, nefsi bilgilendirmede soylu ve asaletliydiler. Yönetimini düzeltmek için çok kiĢi öldürdüler. Ebu Hanife‘yi (Allah‘ın rahmeti O‘nun üzerine olsun) kadılık makamını kabul etmediği için dövdürüp hapsettiren O‘dur. Ebu Hanife kısa bir süre içinde öldü. Yönetine karĢı ayaklanmak için fetva verdiğinden dolayı zehirlenerek öldürüldüğü söylenmektedir. Kendisi edip, hatip, anlayıĢlı, liderlik için yaratılmıĢ birisiydi. Aynı zamanda da gayet hırslı ve cimri idi. Kendisine, iĢçilerin ve sanatçıların ücretlerini devanık (dirhemin altıda bir) ile gördüğü

için kendisine devanık babası lakabı verilmiĢtir. El Hatib‘in, Dahhak‘tan O‘nun da Ġbni Abbas'tan O‘nun da Peygamber (S.A.V.)‘den rivayet ettiği bir hadiste Ģöyle buyurdu:

―Seffâh bizdendir, Mansûr bizdendir. Mehdî de bizdendir.‖

Zehebî‘de, bu hadisin munkatı (senedi kesik) ve münker (kabul edilmeyen) bir hadis olduğu söylenir. Bu hadisi Hatib ve Ġbni Asâkir ve diğer raviler Said bin Cübeyr senedi yoluyla Ġbni Abbas‘tan, Seffâh bizdendir, Mansûr bizdendir ve Mehdî bizdendir Ģeklinde rivayet etmiĢlerdir.

Zehebî, bu rivayetin senedi doğrudur der.

Ġbni Asâkir, Ġshâk bin Ebî Ġsrail, Muhammed bin Cabir‘den O da A‘meĢ‘den O, Ebî Veddak'tan O da, Ebî Saidi el-Hudri'den (R.A.) Ģu rivayette bulunmuĢtur:

—Nebî (SAV)‘nin Ģöyle dediğini iĢittim:

―Kaim bizdendir, Mansûr bizdendir, Seffâh bizdendir, Mehdî bizdendir. Kaime gelince hilâfet Ona gelecek ve bir damla kan akmayacak. Mansûr‘a gelince bayrak Ona verilmez, Seffâh'a gelince kan ve mal döker. Mehdî‘ye gelince yeryüzünü adaletle doldurduğu gibi zulümle de dolduracak .‖

Mansûr‘un Ģöyle dediği anlatılır:

—Kendimi Mescid-i Haram‘da gördüm. Sanki Resulullah (S.A.V.) Kâbe‘de idi ve kapısı da açıktı. Birisi:

—Abdullah nerede diye seslendi. KardeĢim Ebu‘l Abbas ayağa kalktı, merdivene çıkarıldı, içeri girdirildi, fazla da kalmadı dıĢarı çıktığında bir sopa üzerinde dört arĢın uzunluğunda siyah sancak vardı.

Sonra Abdullah nerede diye seslenildi, merdiven üzerinde ayağa kalktım. Merdivene çıktım. Resulullah (S.A.V.), Ebu Bekir, Ömer, Bilal Benimle bir anlaĢmada

bulundular. Ümmetiyle ilgili bana tavsiyede bulundu. Bana yirmi üç kat sarık sardı ve Ģöyle dedi:

—Bu sarığı al kıyamete kadar sende kalsın. Ey halifelerin babası!

Mansûr, hilâfetin baĢına yüz otuz yedi yılı baĢlarında geçti. Ġlk yaptığı da Eba Müslim El Horasani‘yi öldürmek oldu.

Yüz otuz sekiz yılı Abdurrahman bin Muaviye bin HiĢam Ġbni Abdul Melik bin Mervan‘ül Emevî‘nin Endülüse girdiği yıldı. Orayı istila etti. KuĢatma süresini uzattı ve Endülüs‘ün yönetimi dörtyüzlü yılların sonrasına kadar O‘nun evlatlarının elinde kaldı. Annesi, Berberi olan ve adalet ve ilim sahibi Abdurrahman bunlardan biri idi. Ebu‘l- Muzaffer Elebyurdi:

―Dünyanın hâkimi Berberi olan kadının iki oğlunun, Mansur ve Abdurrahman bin Muaviye‘dir, diye söylerdi.‖ der.

Kırk yılında Bağdat Ģehrini kurmaya baĢladı.

Kırk bir yılında, Ravindiyye (Ruhun insandan insana veya hayvana geçtiği) iddiasında bulunanlarla Mansûr savaĢtı ve Taberistan‘ı fethetti.

Zehebî der ki:

―Kırk üç yılında Ġslâm âlimleri bu yüzyılda hadis, fıkıh, tefsir tedvinine (tertip) baĢladı ve Cureyc Mekke‘de, Malik Muvatta‘yi Medine'de, Evzai ġam‘da Ġbn Ebî Acube ve Hammade bin Seleme ve diğerleri Basra‘da, Muammer Yemen‘de, Süfyanüssevri Kûfe‘de kitap telif etti ve yine Ġbni Ġshâk El Meğazi ve Ebu Hanife (Allah‘ın rahmeti O‘nun üzerine olsun) fıkıh ve görüĢlerini telif etti. Çok az bir müddet sonra yine HüĢeym, El-Leys ve Ġbni Lüheya kitap telif ettiler. Sonra Ġbni Mübarek, Ebu Yusuf ve Ġbni Vehb kitap telifinde bulundular. Ġlmin bölümlere ayrılarak kitap haline getirilmesi çoğaldı. Arap dil bilgisi, tarihi ve insan günlükleri kitapları te‘lif edildi. Bu

yüzyıldan önce imamlar ezberlerinden konuĢuyorlardı veya düzenlenmemiĢ sahih sahifelerden ilim rivayetinde bulunuyorlardı. Kırk beĢ yılında Abdullah bin Hasan bin Ali bin Ebî Talib‘in iki oğlu Muhammed ve Ġbrahim‘in ayaklanma olayında Mansûr ikisine karĢı zafer kazandı ve ehl-i beytten büyük bir grupla birlikte ikisini de öldürdü. Ġnna lillahi ve inna ileyhi raciun. ―Allah‘tan geldik ve yine Allah‘a döneceğiz‖.

Mansûr, Alevilerle Abbasiler arasında ilk fitne çıkaran kiĢi idi. Tek bir Ģey vardı o da Mansûr, âlimleri ve onlarla beraber ayaklananları, kendisine karĢı çıkanları sürgüne göndermesi, kırbaçlatması, öldürtmesi ve diğer Ģeylerle eziyet etmesiydi.

Ebu Hanife, Abdül-Humeyd bin Cafer, Ġbni Aclan ve Muhammed Berberi, Mansûr‘a karĢı ayaklanmanın caiz olduğu fetvası veren Enes Bin Malik, Mansûr‘un eziyet ettiği kiĢilerdendi. Ona, Mansûr‘a biat etmemiz gerekir.‖ dendiğinde O:

—Ġki hilekâra biat ettiniz, hilekârlara biat edilmez.‖ dedi. Kırk altı yılında Kıbrıs SavaĢı oldu.

Kırk yedi yılında Mansûr amcası Ġsa bin Musa‘yı Ahd vilayetinden azletti. Seffâh ise Ona, Mansûr‘dan sonra onu görevine iade edeceğine dair söz verdi. Ġsa iki kardeĢ (Muhammed ve Ġbrahim) ile savaĢıp onları yenen kiĢi idi. O da onu hile ile azlederek mükâfatlandırdı, onun evladı Mehdî‘ye söz verdi.

Kırk sekiz yılında bütün memleketler Mansûr‘a boyun eğdi. ġahısların gözünde O‘nun heybeti büyüdü, Ģehirler Ona boyun eğdi. Endülüs adasından baĢka yer kalmadı. Orayı, Abdurrahman bin Muaviye El Emevî ve El Mervani aldı. Fakat o Müminlerin Emiri diye değil sadece emir diye adlandırıldı. Oğlu da aynı Ģekilde kırk dokuz yılında Bağdat‘ın imarını bitirdi.

50 yılında Emir Üstat Seyis‘le beraber Horasanlı askerlerle, Horasan Ģehirlerinin birçoğunu istila ettiler.

Durum büyüdü, Ģer Ģiddetlendi, Mansûr üzerindeki baskı arttı. Kılıçtan geçirilen Horasanlı askerlerin sayısı atlı ve yaya olmak üzere üç yüz bine ulaĢtı. EcĢemü‘l Mervezî‘de askerlerini saf saf dizerek onlarla beraber hareket etti. EcĢem askerîni denize sürerek savaĢtı. Gökyüzünü örten Aremnem ordusunda Hâzim bin Huzeyme‘yle savaĢmak için ordusunu donattı. Ġki ordu karĢılaĢtı. Ġki grup biraz sabretti. Bu olay meĢhurdur. Orada yetmiĢ bin kiĢinin öldüğü, Üstat Seyis‘in yenildiği dağa sığındığı Emir Hazim‘in gelen yılda esirlerin boyunlarının vurulmasını emrettiği, bunların sayısının ise on dört bin olduğu söylenir. Sonra bir süre Üstat Seyis‘i kuĢatma altında tuttular. Sonra kendisi teslim oldu, Onu bağladılar, askerlerini bıraktılar. Sayıları otuz bindi.

Elli bir yılında su barajı yaptırdı ve barajı sağlamlaĢtırdı.

Elli üç yılında Mansûr, emrindekilere uzun Ģapka giymelerini zorunlu kıldı. Kâğıt ve kamıĢtan yapıyorlardı. Siyah renk giyiyorlardı.

Ebu Kallâme der ki:

— Önderimizden bize bir Ģeyler vermesini isterken önderimiz bize Ģapkayı seçmiĢ, adamları görürsün ki sanki o, Yahudi milletinin giydiği uzun Ģapkalara benziyor.

Elli sekiz yılında Mansûr, Mekke temsilcisine Süfyan-ı Sevri‘nin ve Abbad bin Kesir'in hapsedilmesini emretti ve onlar da hapsedildiler. Ġnsanlar, Mansûr‘un hacca geldiğinde onları öldürmesinden korktu. Allah, O‘nu Mekke‘ye sağlıklı bir Ģekilde ulaĢtırmadı, hasta olarak geldi ve öldü. Allah, o ikisini O‘nun Ģerrinden korudu. Ölüm sebebi karın ağrısındandı. Zilhicce ayında öldü. Hacun‘la Meymun kuyusu arasında defnedildi.

Selmü‘l Hâsir der ki:

—El-Hacic seferden döndü yerine Ġbni Muhammed‘i bıraktı. Mekke‘de rehin tutarak inkârcı lahidinde

Hacc ifasına hepsi Ģahit oldu ve önderleri Sema altında Mescid-i Haramı görmedi.

Mansûr‘la ilgili olarak Ġbni Asâkirin senediyle Ebâ Câfer El Mansûr hilâfetten önce ilim öğrenmek amacıyla yola çıkardı. Evlerden birine girmek üzereyken bir yolcu onu yakaladı ve Ona:

— Girmeden önce iki dirhem çıkart dedi: O da:

— Benim yakamı bırak, ben HaĢimoğullarındanım dedi. — Adam yine:

—Ġki dirhem çıkart dedi. Mansûr:

—Yakamı bırak ben Peygamber (S.A.V.)‘in amcası oğullarındanım dedi. Adam yine:

—Ġki dirhem çıkart dedi. Mansûr:

—Yakamı bırak ben Allah‘ın kitabını okuyan bir adamım dedi. Adam yine:

— Ġki dirhem çıkart dedi. — Mansûr:

— Yakamı bırak ben fıkıh ve feraîz ilmîni bilen birisiyim dedi. — Adam yine:

—Ġki dirhem çıkart ver dedi. Durumu anlatınca ona iki dirhem verdi. Dönünce bozuk para biriktirdi, bu yüzden kendisine devanık babası dendi.

Malik bin Enes‘den rivayet edildiğine göre:

—Ebî Cafer El-Mansûr‘un yanına girdim. Allah‘ın elçisi (S.A.V.)‘nden sonra insanların en faziletlisi kimdir? dedi. Ben de: ‖Ebu Bekir ve Ömer‖ dedim. O da: ―Doğru söyledin, Müminlerin Emiri de aynı görüĢte.‖ dedi.

Ġsmail El Fıhrî‘den bir rivayette Ģöyle der:

Mansûr‘un arefe günü minberde, hutbesinde Ģöyle dediğini iĢittim: ―Ey insanlar! Ben Allah‘ın yeryüzündeki sultanıyım. O‘nun yol göstermesi ve desteğiyle sizi yöneteceğim. Hazinesi O‘nun elinde O‘nun izniyle onu size paylaĢtırarak vereceğim. Allah Beni onun üzerine kilit yaptı. Eğer isterse onu size vermek için Beni açar eğer isterse kilitler bende kilitlenirim. Ey insanlar! Allah‘a yöneliniz ve fazlından size karĢılıksız versin ve bu mübarek günde O‘ndan isteyiniz. Kitabında sizlere Ģöyle bildiriyor: (Bugün size dinînizi kemale erdirdim ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım. Ve size islâmı din olarak seçtim.1)‖

—Allah Beni doğru iĢler yapmaya muvaffak eylesin ve sizlere yumuĢak kalpli olmayı, size iyilikte bulunmayı, nasip eylesin. Size vermek ve rızıklarınızı paylaĢtırmak için Benim kilidimi açsın. Muhakkak ki O, duaları iĢiten ve kabul edendir.

Es-Sûlî der ki:

—ĠĢin baĢında azığı biraz artırdı. Bu hutbenin sebebi insanların onu cimri olarak tanımaları idi. Sonunda da azığı artırdı.

Bazı insanlar dedi ki:

Müminlerin Emiri cimri davranarak Rabbine hilekâr davrandı.

1 Maide Suresi 3.ayet

Asmâi ve diğerleri Ģöyle der:

Mansûr minbere çıktı ve Ģöyle dedi:

―Hamd Allahadır. Yalnız Ona hamd eder ve yalnız O‘ndan yardım dilerim. Ona inanırım. Ona tevekkül ederim. ġahitlik ederim ki Allah tektir, birdir ve ortağı yoktur.‖

Bir adam ayağa kalkıp Ģöyle dedi:

—Ey Müminlerin Emiri o Allah anıldığında senin kim olduğunu söyle, hatırla! Mansûr dedi ki:

—Merhaba, merhaba çok iyi hatırlattın. Beni çok korkuttun. Kendisine Allah‘tan kork dendiğinde günahla övünenlerden olmaktan Allah‘a sığınırım. Nâsihat bizden devamlı olmalı. Kim yanımıza gelirse, bu sözü söyleyen ey sen! Allah‘a yemin ederim ki o sözünle Allah‘ı kast etmedim. Desinlere söyledim. Ayağa kalktı ve Ģöyle dedi:

— Cezalandırılmaya sabretmek onu söyleyen için daha kolaydır. Mükâfatı Allah‘tan istiyorum. Sana yazıklar olsun. Hutbesine geri döndü ve kâğıttan okur gibiydi.

ÇeĢitli rivayetlerde Mansûr oğlu Mehdî için Ģöyle dedi:

—Ey Ebâ Abdullah! Halifeyi ancak Allah korkusu düzeltir. Yöneticiyi sadece Allah‘a itaat düzeltir. (Ġslah eder). Çobanı (yöneticiyi) sadece adalet düzeltir. Ġnsanların en iyisi cezalandırma gücü varken bağıĢlayandır. Ġnsanların en aklı kıt olan baĢkalarına zulüm edendir.‖

Mansûr Ģöyle der:

—DüĢünmeden yapılan iĢ sağlam olmaz. Muhakkak ki aklın düĢüncesi o iĢin aynasıdır. Ġyisini ve kötüsünü gösterir ve yine Ģöyle der:

—Hangi evladım nimeti Ģükürle daim eyler, cezalandırmaya gücü varken affeder, isteyerek itaat eder, insanlara esirgeyici ve alçak gönüllü davranarak zafere eriĢir? Mübarek bin Feddale‘den bir rivayette der ki:

Mansûr‘un yanındaydık bir adamla bir kılıç getirtti. Mübarek dedi ki:

—Ey Müminlerin Emiri! Hz. Hasan‘ın peygamber (S.A.V.)‘den Ģöyle dediğini iĢittim:

—Kıyamet günü olduğunda Allah indinde biri Ģöyle seslenir:

—Allah için sevap iĢleyenler ayağa kalksın denir, sadece affedici olanlar ayağa kalkar. Bunun üzerine Mansûr:

—Serbest bırakın, dedi.

Asmâi‘nin Ģöyle dediği zikredilir:

Mansûr cezalandırmak üzere bir adam getirtti. Adam Ģöyle dedi.

—Ey Müminlerin Emiri intikam adalettir. Vazgeçmek ise üstünlüktür. Bizler, Müminlerin Emirinden, kendisi için iki kısmetini en yüksek iki dereceye ulaĢmadan noksanlaĢtırmasından Allah‘a sığınırız, dedi.

O da onu affetti ve yine Asmâi‘den: Mansûr, ġam'da bir Arap'la karĢılaĢtı ve Ģöyle dedi:

—Ey Arap, bizi ehl-i beytin velayetine vererek sizden baskıyı kaldıran Allah‘a Ģükürler olsun dedi ve Ģöyle devam etti:

—Muhakkak ki Allah bizde ölçü ile ölçüsüzlüğü, baskı ile sizin yönetiminizi bir arada bulundurmaz.

Muhammed bin Mansûr El Bağdadî‘nin Ģöyle dediği anlatılır. Bazı zahitler Mansûr‘un huzurunda ayağa kalktılar ve Ona Ģöyle dediler:

—Allah sana dünyayı esir ederek verdi. Bir bölümüyle kendini satın al! Önceden hiç gecelemediğin kabirde gecelediğini düĢün. Günü ve gecesi doğmayacak bir geceyi

geçirdiğini düĢün. Mansûr sustu ve ona bir miktar mal verilmesini emretti. O da ona, mala ihtiyacım olsaydı sana vaaz etmezdim dedi.

Abdus-selam bin Harb‘in Ģöyle dediği söylenir:

Mansûr, Amr bin Ubeyde‘nin huzuruna getirilmesini ister ve huzura getirilir. Ona bir miktar mal verilmesini emreder. O da onu kabul etmez. Mansûr ona:

—Vallahi onu kabul edeceksin, dedi. O da:

—Vallahi onu kabul etmiyorum, dedi. Mehdî, ona der ki:

Müminlerin Emiri yemin etmiĢti. Müminlerin Emiri yemin kefareti vermek için amcasından daha çok muktedir. Mansûr da ona:

—Ne ihtiyacın varsa iste, dedi. O da:

—Senden sana gelmeden Beni çağırmamanı, senden istemeden bana bir Ģey vermemeni istiyorum. O da:

—Bunu veliahdım için yaptığımı bilmez misin? dedi. O da:

—Bir iĢi yapmak vakti geldiğinde sen baĢka Ģeylerle meĢgul olursun, dedi. Abdullah bin Salih‘in Ģöyle dediği zikredilir:

Mansûr, Basra Kadısı Sevvâr bin Abdullah‘a yazdığı bir mektupta: ―Bir kumandan ile bir tüccar bir yer yüzünden, birbirlerine düĢman oldular. Bu durumda o yer komutanındır.‖ der.

—Bendeki delillere göre o yerin tüccara ait olduğudur. Orayı onun elinden kuvvetli deliller olmadıkça çıkarmam dedi.

Mansûr ona cevaben:

—Tekrar Allah‘a ant olsun ki orayı komutana vereceksin diye yazdı. Sevvâr da Ona, kendisinden baĢka ilah olmayan Allah‘a yemin ederim ki orayı haklı bir gerekçe olmadan tacirin elinden çıkarmam cevabı ona ulaĢtığında o Ģöyle dedi:

—Allah‘a yemin olsun ki o adaletle dolu, Benim kadılarım Beni hak ölçüsünde reddeder oldular.

Bir baĢka rivayette, Mansûr‘un kendisine, Bessar ihbar edildi. Onu huzuruna getirtti. Mansûr aksırdı. Sevvâr, ona ―Yerhamukallah‖ demedi. O da ona niçin ―Yerhamukallah‖ demedin deyince o da:

—Çünkü sen Elhamdülillah demedin, dedi. O da: —Ben kendi içimden hamd ettim, dedi. O da ona:

—Ben de sana içimden ―Yerhamukallah‖ dedim, dedi. Mansûr, ona iĢine dön Beni günaha soktun, baĢkasını günaha sokma, dedi.

Numeyr El- Medeni‘den Ģöyle anlatılır:

Mansûr, Medine‘ye geldi; Muhammed bin Ġmran Et-Talhî kadılık makamında ben de onun kâtibiyim. Mansûr‘a üç köĢeli yan duvar hazırlandı. Bana huzura çıkmamı ve bağıĢlanma dilememi emretti. Ben de affedilmemi istedim; ama affedilmedim. Böylece kâtip yazdı. BaĢkada herhangi bir izahat etmez. Onu Rabi‘ye götürdüm. Yanına girdi çıktı ve Ģöyle dedi:

Müminlerin Emiri sizlere Ģöyle diyor:

—Hakem kuruluna davette bulundum. Benimle beraber kimse kalmadı sonra O ve Rabi geldi, kadı onun için ayağa kalkmadı. Bilakis cübbesini yere serdi kabaları

üzerine oturup bacaklarını dikerek ellerini önden bağladı, sonra birbirine düĢman olanları çağırdı. Ġddialarını söylediler. Onların lehine halifenin, aleyhine hüküm verdi. Yargılanma iĢi bitince Mansûr ona:

—Allah, sana dindeki en güzel mükâfatı versin. Sana on bin dinar verilmesini emrettim dedi.

Muhammed bin Hafs El-Aclî‘den Ģöyle dediği nakledildi:

Babamın evladı Dülame kızı sabah vakti Mansûr‘un yanına gitti, geldiğini haber verdiler. ġu Ģiiri okudu:

Şayet güneşin üzerinde oturuyorsa, Bu milletin cömertliğindendir. Onlara oturun ey Abbas ailesi dendi.

Sonra güneş ışınlarında hepiniz gökyüzüne yükseliniz. Sizler insanların en cömerdisiniz.

Sonra Ebu Dülâme bir harita çıkardı. Mansûr ona:

—Bu nedir? Dedi. O da:

—Orada bana neyi emredersen onu yapacağım, dedi. Mansûr dedi ki:

—Haritanın üzerini dirhemlerle doldurun, dedi. Ġki bin dirhem aldı. Muhammed bin Selâm El-Cemhî‘den Mansûr‘a Ģöyle denildiği ifade edildi:

—Dünyadaki elde edemediğin lezzetlerden bir Ģey var mı? Dedi ki:

—Üzüm salkımı kaldı, üzerinde oturulan basık bir binada etrafımda hadis ehli oturur vaziyette. El Müsteslimî diyor ki: Kimi andıysan Allah sana rahmet eylesin. Sabah vakti Mansûr‘un yanına arkadaĢları ve bakanların çocukları ellerinde defter ve mürekkeplerle girdiler. Dedi ki:

—Onlar gibi olamadınız hâlbuki onların elbiseleri kirli, ayaklarının derisi çatlamıĢ, saçları uzun ve aynı zamanda hadis ravileridir.

Abdussamet bin Ali‘nin, Mansûr‘a Ģöyle dediği anlatılır:

Affetmenin faziletini duymamıĢ gibi cezalandırmak için saldırıyorsun. Mansûr da, Ona Ģöyle dedi:

—Çünkü Mervanoğulları oklarını indirmedi ve Ebî Taliboğulları kılıçlarını kınına sokmadı, biz ise bizi dün çarĢıda, bugün ise halife olarak gören bir kavmin arasındayız. Onların kalplerine bizim heybetimizin yerleĢmesi ancak affı unutup cezalandırma yöntemiyle mümkün.

Yunus Bin Habib‘den Ģöyle dediği anlatılır:

Ziyad bin Abdullah El harisi, Mansûr‘a erzakın ve yaptığı bağıĢın artırılmasını isteyen bir mektup yazdı, yazısı da belağatlı idi. Mansûr elini kaldırarak bir hikâye anlattı ve Ģöyle dedi:

—Eğer bir adamda zenginlik ve belagat olursa o iki Ģey onu felakete sürükler. Bundan dolayı Müminlerin Emiri sana Ģefkatli davranıyor, sadece belağatla yetin.

Muhammed Selam‘dan Ģöyle dediği anlatılır:

Mansûr‘un cariyesi yamalıklı bir gömlek gördü ve Ģöyle dedi: —Halife ve gömleği de yamalı.

Mansûr Ģöyle dedi:

— Gencin Ģerefi, elbisesinin eski, gömleğinin cEbî de yamalı olmasıyla bilinir. Askerî Evâil‘de der ki:

Mansûr, Abbasoğullarında cimrilikte Ümeyyeoğullarındaki bir Melikin kölesi gibiydi. Bazıları Onu üzerinde yamalı gömlekle gördü. Eba Cafer‘i mülkünde fakirliğe duçar kılan Allah‘ı tesbih ederim. Birisinin güvenliğini istediğinde onu meydana çağırır. Sevinçten ayağa sıçrar bindiği devesinden düĢer gibi olur ve onu yarım dirhemle mükâfatlandırır. Dedi ki:

—HiĢam‘la üzerine gittim. Beni on bin dinarla mükâfatlandırdı ve bana Ģöyle dedi:

—Onu sana beytü‘l maldan mı verecekti? Ey Nebî! O malı senden kabz edecek olana güven. Fazla geçmeden onu terk et. Ta ki bir Ģey almadan sabah akĢam gidip gelmek üzere onu gönderdi.

Askerî‘nin kitabının baĢlarında, Ġbni Herme için içkiye pek düĢkün birisiydi açıklaması yapılır. Mansûr‘un huzuruna vardı ve ona Ģu Ģiiri söyledi:

Onun yatağının iki yanındaki görüntüsü İstemezse cezalandırır ve mükâfatlandırır Emanet ettiğin annen Aminetür redâ

Çocuğunu kaybetmesinin üzerinden bir yıl geçmiş bir annedir.

Onun bu Ģiiri Mansûr‘un hoĢuna gitti ve ona ihtiyacın nedir? dedi. O da:

—Medine‘deki emrindekilere bir mektup yaz Beni sarhoĢ bulduklarında cezalandırmasınlar dedi.

Mansûr‘da Ģöyle dedi:

O da:

—Bana sağlam bir belge yaz, dedi. Emrindeki çalıĢanlara Ģunu yazdı:

Size Ġbni Herme‘yi sarhoĢ olarak kim getirirse ona yüz kırbaç vurunuz. Ġbni Herme‘ye de seksen kırbaç vurunuz.

Yardımcılar, onu sarhoĢ gördüklerinde Ģöyle diyorlardı:

—Kim seksene karĢı yüz kırbacı satın alır? Diyerek geçip gidiyorlardı. Der ki, bu sefer Mansûr, Ona on bin dirhem verdi ve ona Ģöyle dedi:

—Ey Ġbrahim! Bunu iyi koru. Bir benzeri sana daha verilmeyecek ve Ģöyle devam etti:

O parayla seninle, sırat köprüsünde, iyiyle kötüyü ayırt eden mühürle karĢılaĢacağız.

AĢağıdaki Ģiir Mansûr‘un Ģiirlerindendir. Onun söylediği Ģiirler pek azdır.

Bir görüş sahibi olursan azim sahibi de ol!

Çünkü fikrîn bozulması, dilin sürçmesine neden olur Düşmana az bir miktar da olsa mühlet verme

Onlara karşı çabuk davran, yarın aynı imkâna onlar sahip olabilirler.

Benzer Belgeler