• Sonuç bulunamadı

Manevi Hakların İhlal Edilmesi Durumunda

3. TÜRK HUKUKUNDA BİLGİSAYAR PROGRAMLARININ FİKRİ

3.5. FSEK’E GÖRE ESER SAHİPLİĞİNDEN DOĞAN HAKLAR VE

3.5.3. Eser Sahibinin Haklarının Süre Bakımından Sınırlandırılması

3.5.4.2. Tecavüzün Ref’i Davası

3.5.4.2.1. Manevi Hakların İhlal Edilmesi Durumunda

Eser sahibinin manevi haklarının ihlal edildiği hallerde tecavüzün ref’i davası açılabilir. Genel hüküm niteliğinde olan 66. maddeye ek olarak 67. maddede manevi haklara yönelik bazı tecavüz hallerinde başvurulabilecek ref yöntemlerine ilişkin özel bir hükme yer verilmiştir344. Anılan maddede sırası ile eser sahibinin umuma arz

yetkisinin ihlal edildiği hallere, eser sahibinin adının rızası dışında kullanıldığı hallere, eser sahibinin adının esere konulmadığı ya da yanlış konulduğu yahut iltibasa yol açacak şekilde konulduğu hallere ve son olarak eser üzerinde haksız şekilde değişiklik yapıldığı hallere değinilmiştir345. Aşağıda bu haller Kanun’daki

sırasına riayet edilerek ele alınmıştır.

Eser sahibinin umuma arz yetkisinin ihlal edildiği haller: FSEK m. 14 hükmüne göre “Bir eserin umuma arz edilip edilmemesini, yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder.”. Kanun’un ifadesine göre bir eser henüz alenileşmemiş ise, sahibinin rızası dışında veya sahibinin arzusuna aykırı olarak umuma arz edilir ise tecavüzün ref'i davası, ancak umuma arz keyfiyetinin çoğaltılmış nüshaların yayımlanması suretiyle vaki olması halinde açılabilecektir. Başka bir deyişle bu dava, ancak umuma arz fiilinin, çoğaltılmış nüshaların yayımı şeklinde gerçekleştirilmesi halinde açılabilecektir. Umuma arz salahiyeti bahsinde açıklandığı üzere, umuma arzın gerçekleştirilmesinin tek yolu çoğaltılmış nüshaları

344 Yavuz, Alıca ve Merdivan, C. 2, s. 1955.

345 Tecavüzün ref’i davası hakkında Kanun’da her bir hakkın ayrı ayrı sayılmış olması doktrinde bu yöntemin Kanun’un genel yapısına uygun düşmediği, hakime fazla bir takdir yetkisinin tanınmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Ayiter, a.g.e., s. 253; Gökyayla, 68.

117

yayımı değildir. Fakat kanun koyucu ancak bu yol ile umuma arzın yapıldığı hallerde tecavüzün ref’i davasının açılmasına imkan tanımıştır. Bu durum doktrinde eleştirilmektedir346.

Bu açıklamalar bilgisayar programları bakımından da geçerli olup, henüz alenileşmemiş olan bir bilgisayar programı, eser sahibinin rızası dışında umuma arz edilmiş ise ve bu arz bilgisayar programlarının çoğaltılmış nüshalarının yayımlanması yolu ile gerçekleştirilmişse tecavüzün ref'i davası açılabilecektir. Eser sahibinin eserinde adını belirtmesi salahiyeti de münhasıran eser sahibine aittir. FSEK m. 67/1 hükmünün devamına göre, eser sahibinin rızası olmaksızın umuma arz hali için açıklanan hususlar, yine eser sahibinin rızası dışında esere adının konduğu haller bakımından da geçerlidir. Dolayısıyla bir bilgisayar programının çoğaltılmış nüshalarında, eser sahibinin rızası hilafına, eser sahibinin adının belirtilmesi halinde de tecavüzün ref’i davası açılabilecektir.

Eser sahibinin adının esere konulmadığı, ya da yanlış konulduğu yahut iltibasa yol açacak şekilde konulduğu haller: Eser sahibinin isteği hilafına, eser sahibinin adının esere hiç konulmamış veya yanlış ad konulmuş ya da bu adın karıştırmaya yol açacak şekilde konulmuş olması mümkündür347. Bu hallerde eser sahibi, m. 15’te

anılan tespit davasından başka tecavüzün ref’i davasını da açabilir (FSEK m. 67/2). Eğer eser sahibi tecavüzün ref’ini dava etmişse, ihlalde bulunan kişi, eserin aslına ve tedavülde bulunan nüshalarına eser sahibinin adını yazdırmakla yükümlüdür. Dolayısıyla bir bilgisayar programının da eser sahibinin isteği dışında, eser sahibi olarak kendisinin adı belirtilmeden veya yanlış belirtilerek yahut bu adın karıştırmaya meydan verecek şekilde belirtilmesi halinde program sahibi FSEK m.

346 Bkz. Arsanlı, a.g.e., s. 212; Öztan, a.g.e., s. 639. Yazarlara göre, çoğaltılmış nüshaların yayımlanması dışında kalan umuma arz yöntemleri ile (örneğin eserin radyo veya televizyonla yayımlanması, eserin bir yerde teşhir edilmesi gibi) yapılan ihlaller de pek tabii “devamlılık” arz edebilecektir. Dolayısıyla bu hallerin varlığında da tecavüzün ref’i davasının açılması mümkün olmalıdır.

347 Eser sahibinin adının esere hiç konulmadığı hallerde eser sahibi, eserinin eser sahibinin adı belirtilmeksizin yayımlanmasına rıza göstermiş ise veya bu durumu bilmesine rağmen duruma itiraz etmemiş ise m. 15’teki hakkını (adın belirtilmesine ilişkin talep hakkı) bu doğrultuda kullanmış sayılır. Bkz. Öztan, a.g.e., s. 640; Engin Erdil, İçtihatlı ve Gerekçeli

118

15 uyarınca program üzerinde adının belirtilmesini talep edebileceği gibi, FSEK m. 67/2 uyarınca tecavüzün ref’ini de talep edebilecektir. Tecavüzün ref’inin dava edilmesi durumunda, mütecaviz, bilgisayar programının aslı üzerinde ve çoğaltılmış nüshalarının üzerinde program sahibinin adını belirtmeye mecburdur.

Eser üzerinde haksız şekilde değişiklik yapılan haller: FSEK, eserin eser sahibinin rızası dışında, haksız olarak değiştirilmesi halinde eser sahibinin talepte bulunabileceği ref yöntemlerine yer vermektedir348. Maddenin son fıkrasının ilk

bendi tüm eser türleri için geçerli olan ref yöntemlerini düzenlerken, ikinci bendi yalnızca güzel sanat eserleri bakımından uygulanabilir nitelikte olan ref yöntemlerini düzenlemektedir. Bilgisayar programları ilim ve edebiyat eserleri sınıfına dahil olduğu için biz çalışmamızda yalnızca düzenlemenin ilk bendine değineceğiz.

Maddenin son fıkrasının birinci bendinde yer alan düzenlemeye göre “eser sahibi,

eserin değiştirilmiş şekilde çoğaltılmasının, yayım ve temsilinin, radyo ile yayımının men edilmesini ve tecavüz edenin tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalardaki değişiklikleri düzeltmesini ya da bunların eski hale getirilmesini talep edebilir.”. Bu

düzenlemeye göre eser sahibi öncelikle eserin, haksız şekilde yapılan değişik ile çoğaltılmasının, yayımının, temsilinin veya radyo ile yayımının men edilmesini talep edebilir349. Hükmün devamında mütecavizin, tedavülde bulunan çoğaltılmış

nüshalardaki değişiklikleri düzeltmesinin yahut bu değişikliklerin eski hale getirilmesinin eser sahibince talep edilebileceği hususu düzenlenmektedir. Örneğin bir bilgisayar programının farklı bir ad ile yayımlanması veya eser sahibinin rızası dışında bir kısım eklenerek yayımlanması halinde eserin bütünlüğüne ve hususiyetine bir saldırı söz konusu olur. Bu ihtimalde program geliştiricisi, eserin tedavüle sunulmuş nüshalarında yer alan adının kaldırılıp, yerine kendi isteğine uygun adın

348 FSEK m. 16/3 hükmünde belirtilen, eser sahibinin eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyen ve eserin hususiyetini bozan değişikliklerin de ref’i her zaman için talep edilebilir. Zira Kanun’un 16. maddesi eserde değişiklik yapılmasını men hakkını düzenlemekte iken, 67/4 hükmü, bu hakka yönelen tecavüzün ne şekilde giderilebileceğine dair hüküm getirmektedir. Bkz. Levent Yavuz, Türkay Alıca ve Fethi Merdivan, Fikir ve Sanat Eserleri

Kanunu Yorumu (48-91. Maddeler), 2. Baskı, C. 2, (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2014), s.

1979.

349 Bu talepler aslında ref davasının değil, men davasının konusudur. Arslanlı, a.g.e., s. 213; Ayiter, a.g.e., s. 257.

119

konulmasını veya kendisinin rızası dışında eklenmiş olan kısımların programdan çıkartılmasını talep edebilir.

Eğer bu değişiklikler eserin, gazete, dergi ya da radyo aracılığıyla yayımı esnasında meydana getirilmişse, eser sahibi, masrafları mütecavize ait olacak şekilde, eser üzerindeki haksız değişiklikler ile yayımlanmış olan bütün gazete, dergi ya da radyo idarelerinden değişikliğin ilan yolu ile düzeltilmesini de talep edebilecektir.