• Sonuç bulunamadı

Bilgisayar Programları Bakımından Değerlendirme

3. TÜRK HUKUKUNDA BİLGİSAYAR PROGRAMLARININ FİKRİ

3.5. FSEK’E GÖRE ESER SAHİPLİĞİNDEN DOĞAN HAKLAR VE

3.5.3. Eser Sahibinin Haklarının Süre Bakımından Sınırlandırılması

3.5.3.2. Mali Hakların Süre Bakımından Sınırlandırılması

3.5.3.2.2. Bilgisayar Programları Bakımından Değerlendirme

Bern Konvansiyonu m. 7/1 ve TRIPS Anlaşması m. 12’ye bilgisayar programlarının da içerisinde yer aldığı edebi eserlerin korunma süresi kural olarak eser sahibinin yaşamı boyunca ve bunun sonrasında 50 yıl olarak belirlenmiştir. AB Yönergesi de bilgisayar programlarına ilişkin koruma sürelerini tayin ederken Bern Konvansiyonu ile uyum sağlamaya özen göstermiştir326. Komisyon’un hazırladığı ilk teklifte bu

koruma süresinin oldukça uzun olduğu ve sürenin en azından programın yaratıldığı andan itibaren başlaması gerektiği fikri savunulmuş olmakla birlikte327, bu fikir

azınlıkta kalmıştır.

FSEK kapsamında ise bilgisayar programları açısından koruma süreleri hakkında herhangi bir istisna hüküm öngörülmediğinden, bu programlar için de koruma süresi program sahibinin yaşamı ve buna ek olarak 70 yıl olacaktır.

324 Kılıçoğlu, Fikri Haklar, s. 357. Erdil, a.g.e., s. 750. 325 Hirsch, a.g.e., s. 154.

326 Erel, “Bilgisayar Programlarının Korunması”, s. 154. 327 Erel, s. 154.

111

3.5.4. FSEK Kapsamında Eser Sahibinin Haklarının İhlal Edilmesi Halinde Eser Sahibinin Başvurabileceği Hukuki İmkanlar

3.5.4.1. Genel Olarak

Eser sahibinin bu FSEK’te ile düzenlenen haklarının ihlali halinde eser sahibinin sahip olduğu hukuki imkanlar Kanun’un 66 ila 73. maddeleri arasında düzenlenmektedir. Eser sahibinin başvurabileceği yollar kanun sistematiğinde, hukuk davaları ve ceza davaları olmak üzere iki başlıkta düzenlenmiş olup, hukuk davaları sınıfı da tecavüzün ref’i (m. 66, 67, 68), tecavüzün men’i (m. 69) ve maddi ve manevi tazminat davaları (m. 70) olacak şekilde gruplandırılmıştır.

Eser sahibinin manevi ve mali hakları münhasıran eser sahibine ait olup, mutlak hak niteliğindedirler. Dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilirler.

FSEK’te veya genel hükümlerde yer alan hukuka uygunluk hallerinden328 birinin

varlığı halinde, eser sahibinin haklarını ihlal eden fiilin hukuka aykırılık niteliği ortadan kalkacaktır. Burada hukuka uygunluk sebebini ileri süren kimse bu iddiasını ispat ile mükellef olacaktır.

Dava hakkı kural olarak, hayatta olduğu sürece eser sahibine aittir. Fakat eser sahibi hayatta iken manevi haklarının kullanılması yetkisini, ölümünden sonra hüküm ifade edecek şekilde, üçüncü kişilere bırakabilir (FSEK m. 19). Eser sahibi sağlığında buna ilişkin bir hukuki işlem yapmamış ise, yine m. 19 uyarınca vasiyeti tenfiz memuru, eser sahibinin sağ kalan eşi ile çocukları, mansup mirasçıları, anne - babası ve kardeşleri, kanunda yer alan sıra takip edilerek manevi hakları kullanabilecek, dolayısıyla bu hakların ihlali halinde de davacı sıfatını haiz olabileceklerdir329.

328 Örneğin FSEK m. 30 vd. yer alan haller veya hak sahibinin rıza göstermesi gibi durumların varlığı halinde ihlali nitelik taşıyan fiil, hukuka aykırı bir fiil olarak değerlendirilemeyecektir.

329 FSEK m. 19’da sayılan kişilerin, eser sahibinin arzusunu koruyacak şekilde hareket etmeleri kaydıyla davacı sıfatına sahip olabileceklerine ilişkin bir Yargıtay kararı için bkz. Yargıtay 11. H.D., 22/12/2005, E. 2004/14950, K. 2005/12769. Karar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Fethi Merdivan, “Manevi Hakların Eser Sahibinin Ölümünden Sonra Kullanılması

112

Bilgisayar programları açısından da kural olarak programı geliştiren kişi davacı sıfatına sahiptir. Programı geliştiren kişinin vefatından sonra, eğer eser sahibinin sağlığında yapılmış bir işlem yok ise, manevi hakların ihlali halinde dava açma hakkı sırasıyla vasiyeti tenfiz memuruna, bu belirlenmemiş ise eser sahibinin sağ kalan eşine ve çocuklarına, atanmış mirasçılarına, anne - babasına ve kardeşlerine geçecektir.

Mali haklar açısından ise doktrinde, eğer bu haklar bir başkasına devredilmişse, dava hakkının da mali hak ile birlikte devredildiği kabul edilmektedir330. Burada dava

hakkının, yalnızca devredilen hakkın ihlal edilmesi durumunda yeni mali hak sahibinde olacağını belirtmek gerekir. Eser sahibinin şahsi hakimiyetinde tuttuğu haklar bakımından dava hakkı eser sahibinde kalacaktır. İştirak halinde eser sahipliği söz konusu olduğunda, eseri meydana getirenlerden her biri birlik menfaatlerini ihlal eden bir fiilin varlığı halinde tek başına dava açabilecektir (FSEK m. 10/2). Açıklanan bu hususlar bilgisayar programını geliştiren kişinin mali haklarının ihlal edilmesi durumunda da aynen geçerli olacaktır.

Davalı sıfatı, manevi veya mali hakkı ihlal eden kişiye aittir. Bu husus FSEK m. 66/1 hükmünde “Manevi ve mali hakları tecavüze uğrayan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref'ini dava edebilir.” denilmek suretiyle ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra FSEK m. 66/2 hükmü uyarınca, ihlal teşkil eden fiil hizmetlerini yerine getirdikleri esnada bir işletmenin temsilcisi ya da müstahdemleri tarafından yapılmış ise, dava, işletmenin sahibine de yöneltilebilecektir. Bu durumda işletme sahibi davalı sıfatına sahip olacaktır.

İnternet teknolojisinin son yıllarda hızla gelişmesi ve internet ortamının en önemli iletişim vasıtalarından biri haline geldiği günümüzde, doğaldır ki, eser sahibinin haklarının internet ortamında ihlal edilmesi veya internet ortamında gerçekleşen haksız fiiller de mümkün hale gelmiştir. Bunun üzerine internet aktörlerinin bu fiillerden ne derecede sorumlu tutulabileceklerine ilişkin bir düzenleme yapma Ve Yakınların Dava Hakkı (Konuyla İlgili Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi)”, FMR, S.1, (2014), s. 109.

113

ihtiyacı doğmuş ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun331 ile

bu ihtiyaç giderilmeye çalışılmıştır. Adı geçen Kanun üç temel internet aktörüne yer vermektedir. Buna göre;

o İçerik sağlayıcı (content provider), “internet ortamı üzerinden kullanıcılara

sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişileri”,

o Erişim sağlayıcı (access provider), “kullanıcılarına internet ortamına erişim

olanağı sağlayan her türlü gerçek veya tüzel kişileri”,

o Yer sağlayıcı (hosting provider) ise, “hizmet ve içerikleri barındıran

sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri” ifade etmektedir.

5651 sayılı Kanun uyarınca kendisine en ağır sorumluluk yüklenmiş olan süje içerik sağlayıcıdır. Kanun’da içerik sağlayıcının tanımı yapılırken, internet ortamına konulan içeriği bizatihi üreten kimse ile kendisine ait olmasa da başkasına ait içeriği internet ortamına koyan kimse arasında bir fark gözetilmemiştir332. İçerik sağlayıcı,

internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur. Bu durumda içerik sağlayıcılar (örneğin bir bilgisayar programının, eser sahibinin rızası alınmaksızın, internet ortamı üzerinden indirilmesine olanak sağlanması halinde olduğu gibi) eser sahibinin haklarını ihlal eden fiillerinden sorumlu tutulabileceklerdir. Aksi takdirde kendilerine dava yöneltilebilecektir.

Erişim sağlayıcıların sundukları en önemli ve karakteristik hizmet, internet ortamına erişimi sağlamaktır333. Kurduğu kablolu veya kablosuz altyapı iletim sistemleri ile

veya ADSL, Ethernet gibi teknolojilerle kişi ve kurumlara internet erişimi sağlayan

331 R.G. 23/05/2007, Sayı: 26530.

332 Mustafa Ateş, “Sosyal Medya Aktörlerinin Telif Hakkı İhlalinden Doğan Hukuki Sorumlulukları”, Fikir ve Sanat Hukukuna Dair Makalelerim, (Ankara: Adalet Yayınevi, 2016), s. 54.

333 Doktrinde internet servis sağlayıcı ile erişim sağlayıcı aynı anlamda kullanılmakta olsa dahi, internet servis sağlayıcıları yalnızca erişim hizmeti veriyorsa erişim sağlayıcı adını alabilmektedirler. Bkz. Habip Oğuz, İnternet Ortamında Kişilik Haklarının İhlali ve

Korunması, 2. Baskı, (Ankara: Adalet Yayınevi, 2012), s. 50. İnternet servis sağlayıcıları ise

erişim hizmetinin yanında ayrıca, alan adı sağlama, içerik sunma, yer sağlama, sunucu kiralama gibi hizmetler de sunabilmektedirler. Bkz. Nüket Evrim Sevi, “İnternet Servis Sağlayıcılarının Hukuki Sorumluluğu”, BATİDER, C. 22, S. 3, (2004), s. 193.

114

gerçek veya tüzel kişiler (örneğin Superonline), erişim sağlayıcıdır334. Kural olarak

erişim sağlayıcı yönünden bir sorumluluk söz konusu olmamakla beraber, 5651 sayılı Kanun’a göre hukuka aykırılık teşkil eden durumu bilmesine rağmen buna erişimi engellemiyorsa sorumluluğu gündeme gelecek ve davalı sıfatını haiz olacaktır335.

İnternette sunulan hizmetleri ve içerikleri barındıran sunucu ve benzeri sistemleri kuranlar, sağlayanlar veya işletenler yer sağlayıcıdır. Bu çerçevede, internete kablolu veya kablosuz olarak bağlı bilgisayar sunucularında kendisi tarafından ya da üçüncü kişilerce yüklenmiş çeşitli veri ve materyalleri barındıranlar (örneğin internet ortamında e-posta hizmeti sunanlar), yer sağlayıcı olarak değerlendirilir336. Yer

sağlayıcılar da erişim sağlayıcılara paralel şekilde, kural olarak verdikleri hizmetin içeriğini kontrol etme yükümlülüğü altında olmayıp, bu içeriklerden ötürü hukuki sorumlulukları bulunmamaktadır. Ancak 5651 sayılı Kanun’a göre hukuka aykırı durumdan haberdar oldukları takdirde harekete geçmeleri, hukuka aykırı içeriğe ulaşıma engel olmaları gerekmektedir. Bunu yapmadıkları takdirde yer sağlayıcılar da içerik sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olacaklar ve kendilerine eser sahibinin haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle dava yöneltilebilecektir.

Kanun koyucu, FSEK’ten doğan hukuki uyuşmazlıkların çözümünü genel görevli olan asliye hukuk mahkemelerine bırakmamış, bunun yerine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun337 156. maddesine yollama yaparak ihtisas mahkemelerinin

görevli olduğunu düzenlemiştir. Anılan hükme göre görevli mahkeme, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ile Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’dir (SMK m. 156).

Bilindiği üzere Türk hukuk sisteminde davanın açılacağı mahkemeye ilişkin genel yetki kuralı dava edilen kimsenin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olarak saptanmıştır (HMK m. 6/1). Diğer kanunlarda yer alan yetkiye dair hükümler bu kuraldan istisna tutulmuştur. FSEK’te ise bir fikri ürün üzerindeki haklara yönelen

334 Ateş, “Sosyal Medya Aktörleri”, s. 57. 335 Öztan, a.g.e., s. 631.

336 Ateş, “Sosyal Medya Aktörleri”, s. 56.

115

tecavüz karşısında, bu tecavüzün ref’i (ortadan kaldırılması) veya men’i (önlenmesi) ile ilgili olarak eser sahibine, ikamet ettiği yerde de tecavüzün men’i ve ref’i davası açma imkanı tanınmıştır. Fakat anılan bu imkan tecavüz dolayısıyla açılabilecek tazminat davası için tanınmamış olup, bu davalar için eser sahibinin genel kural doğrultusunda hareket etmesi gerektiği belirtilmektedir338.

Açıklanan bilgiler ışığında eser sahibi, kural olarak, ikamet ettiği yer Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde tecavüzün ref’i ve men’i davalarını açabilecektir339.