• Sonuç bulunamadı

2.4 Makedonya’da çocuk edebiyatı

2.4.2 Makedonya Türk çocuk edebiyatı

Makedonya’da çocuk edebiyatına genel bir bakış yapabilmemiz için kronolojik olarak Osmanlının bu topraklardan çekildikten günümüze kadar bir değerlendirme yapmaya çalışacağız. Ancak Osmanlı bu topraklardan çekilirken orada kalan Türkler için karanlık bir dönem başlıyor. Bu nedenle Türkçe eğitim de sona eriyor. Bu karanlık dönemi bu topraklarda aydınlatacak öncü şairlerinden Üsküp’te Darulmuallimin Mektebi müdürü Sabri Cemil’in Çocuklara Mahsus Küçük Şiirler adlı eseridir. İlk eserlerini eski yazıyla Üsküp’te Kosova Matbaasında yayınlamıştır. Yayınlamış olduğu eserlerinin, bazı pedagojik ve dinî- didaktik eserleri dışında, çocuklar için yayınladığı on birin üzerinde şiir kitabıyla, Makedonya’daki Türk Çocuk edebiyatının öncüsü olduğu kabul olunabilir.

“Sular neşeli akar, yükselir bu şarkılar

Ah ne güzel cıvıltı, bu gün bize ne mutlu” (Cemil, 1911, s. 21).

Mısraları, Sabri Cemil’in çocuk bakışını yansıttığı başarılı bir beyit olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sabri Cemil, çocuk şiirleriyle ilgili görüşlerini şöyle anlatır (Hasan, 1995, s. 13-19): Onun şiir dünyasında çocuklar, kusursuz, saf, temiz, duygulu ve hayal dolu varlıklardır. Çocuk dünyasının temelini duygu oluşturduğu için yazar her şeyden önce, çocuğun kalbine hitap etmektedir. Çünkü çocuk-dünya iletişiminin temelinde, duygular ve onların çevreye yankısı yatmaktadır. Bütün bunları çocuk, oyun süresince öğrenmektedir. Sabri Cemal’in çocuk şiirleri, çocukların dışında devrin öğretmenleri ve eğitimcileri tarafından da beğenmiş ve

39

büyük ilgi görmüştür. Diğer bir şiirinde şairin vurgulamak istediği husus, manilerde olduğu gibi, daha çok nesir üslubunu andıran ilk dizelerden sonra, didaktik çözümün açığa çıktığı son mısralardır. Diğer şiirlerde mizah daha çok belirginleşip, sonunda taşlama veya keskin bir yergiye dönüşür.

“Bir biriyle çarpışır, başlar boynuz kavgası,

Hiç kesilmez arkası, yuvarlanır düşerler, suya dalar giderler, Bu dünyada ne kadar keçi huylu insan” (Cemil, 1911, s. 36).

Şairin, şiirlerinin Abdülhakim Hikmet Doğan’ın çok sonraları hazırlanmış olduğu Türkçe

Dersleri adlı okuma kitaplarında yer alması, Makedonya Türk halkı arasında ne denli

beğenildiğini göstermektedir. Yazarın, Küçük Maktepli, İnatçı Keçi şiiri ve küçük hikâyesi halk arasında bugün bile hâlâ çocukların ezberlediklerini görüyoruz.

Şiir her şeyden önce çocuğa onun eşsiz hayal zenginliğini karşılayabilecek bir biçimle hitap etmesi gerekir. Onu teşvik edip tamamlaması ve dolaysıyla düşünce yapısını etkilemelidir. Şair, didaktik görüşlerini edebiyat sanatının aracılığıyla her zaman sonuna kadar gerçekleştirememiştir. Şiirlerin kimi bölümleri bazen, kuru öğütlerden ileri gitmiyor. Sabri Cemil’in çocuk şiirlerinde mekân açık bir biçimde kendini gösteriyor. Şiirlerde, çocuklar, belirli bir çevreye bağlı değildir. Onu çoğunlukla ev, bahçe, sokak, okul veya ova gibi pek sihirli bir çevrenin oluşturduğunu görüyoruz. Bu ortamda çocuğun karşılaştığı kişiler, anne baba kardeş arkadaş ve okuldaki öğretmenden ibarettir. Bunların dışında, kurumlu ve inatçı keçiler, öten horozlar ve kumrular, vızlayan arılar, otlayan kuzular, renkli kelebekler, miyavlayan kediler çocuğun karşılaşıp diyalog kurduğu varlıklardır (Hasan, 1998, s. 53). Ancak, kuşların dışında kuzular, tilkiler, civcivler ve diğer hayvanlar da şiirlerinde pek sık rastlanan misafirlerdir. 4 + 3=7’li hece ölçüsü ve aa, bb, cc, dd. Kafiye dizilişi ile yazılan aşağıdaki Küçük Mektepli şiiri, terbiyeli olmayı, ders çalışmayı, sevilmeyi ve takdir edilmeyi öne çıkarması açısından dikkat çekici bir örnektir:

“Mini mini mektepli, Terbiyeli, edepli, Gece, gündüz çabalar, Derslerini hazırlar, Onu sever hocası, Annesiyle babası, Aferinler alıyor,

40

Aşağıdaki İnatçı Olmayınız yazısı, daha adı ile birlikte çocukları açıkça yönlendirmede ve öğreticiliği öne çıkarmaktadır:

“Bir gün iki inatçı piliç... bir arpa sapı buldular. Biri; bir ucundan, diğeri; öbür ucundan gagalarıyla yakaladılar ve: “Ben alacağım!... sen almayacaksın!...”, Hayır; ben alacağım!... Sen; almayacaksın!...” diye çekiştirmeye başladılar... Biraz sonra sap koptu, her iki piliç arka üstü düştüler. Bunların halini seyreden bir serçe kuşu da; hemen onların yanına sokuldu, arpa tanelerini; yedi, karnını; doyurdu, inatçı piliçler ise... baka kaldılar” (Hasan, 1998, s.156).

Edebîlik ve estetik kaygılardan uzak metinler çocuklarda istenen davranış değişikliğini gerçekleştirmede başarısız kalmaktadır. Elinde sopa çocuk edebiyatı, çocukları okumaktan ve kitaptan uzaklaştırmaktadır.

Yukarıda alıntılar yaptığımız, Dr. Hamdi Hasan’ın yayınlamış olduğu Makedonya’da

Türkçe Eğitim ve Abdülhakim Hikmet Doğan adlı eserde o zamana ışık tutulmaktadır. Diğer

bir şiirinde şairin vurgulamak istediği husus, manilerde olduğu gibi daha çok nesir üslubunu andıran ilk dizelerden sonra, didaktik çözümün açığa çıktığı son mısralardır (Hasan, 1998, s. 53). Diğer şiirlerde mizah daha çok belirginleşip sonunda taşlama veya keskin bir yergiye dönüşür.

Eski Makedonya’daki Türk çocuk edebiyatını anlatırken Üsküplü Şeyh Sedattin Sırrî (1871?-1936)’yi anmadan geçemeyiz. Sırrî’nın, Yıldız Gazetesinde çıkmış yedi beyitli şiirleri Baba Nasîhati adlı didaktik ve terbiyevî metinlerdir. Bu manzumelerin bazı beyitlerinde Türk halk şiirinde de sevilerek kullanıldığı bilinen cinaslı kafiye tercih edilmiştir. Şair, aşağıdaki dörtlükte de görüldüğü gibi bu şiirlerinde de çocuğuna veya çocuğu yaşında olan küçüklere ömrü oyunla, oyuncaklarla geçirmemek, ilim, irfan elde etmek için mektebe gitmek, okuyup yazmak, bilgi ve hüner kazanmak, doğruluk, insanlarla iyi geçinmek, herkese dostça davranış, çalışkanlık gibi İslâmî ve insanî faziletleri telkin etmekte; tembellikten, eğri yola sapmaktan ve cehaletten sakındırmaktadır (Ceyhan, 2013, s. 433).

“Böyle boş durmadan oğlum ne çıkar Böyle boş durmadır insanı yıkar Hâlik’ın emrini Kur‟an’da işit

Sen de hâlince bir iş gör, bir iş et.” (Baba Nasîhati)

Balkan Savaşlarından, İkinci Dünya Savaşına kadar ülkede Türkçe eğitimin olmaması sebebi ile sanatçılarımız pek parlak bir edebiyat sergileyememişlerdir. Ancak bu alanda yazılı eserler İkinci Dünya Savaşından hemen sonra ilk ciddi çalışmalar yapılacaktır.

41

Çocuk edebiyatına ait ürünleri ilk olarak Pioner, Sevinç ve Tomurcuk çocuk dergilerinde görmeye başlıyoruz. Daha sonra ise Sevinç ve Tomurcuk kitapları adı altında bu dergilerde yazan bölge yazarlarının çocuk kitapları çıkmaya başlar. 1945’ten 1990’a kadar çocuk edebiyatı bu iki dergi ve onun yayınları olarak görülebilir. Bu yayınlar dışında Birlik Gazetesinde çocuklara ayrılan Çocuk Bahçesi adlı bölümün iki veya üç sayfası dışında başka bir yayın yoktur.

1950 yılında, Üsküp’te çocuklar için Pioner adlı dergi, bundan bir yıl sonra ise 1951 yılının Eylül ayında, bu dergi yerine Sevinç dergisi, yayınlanmaya başladı. 1957 yılında en küçük yaştaki çocuklar için Tomurcuk dergisi yayınlanmıştır. Aynı yıl Türkçe eğitime geçilmiş ve okulların açılmasıyla ders kitaplarının yayınlanmasına da başlanmıştır. 1949 yılında ise özgün veya çeviri olmak üzere edebî türde yardımcı ders kitapları da yayınlanıyor. Bu şekilde, ilkin Makedonya Sosyalist Cumhuriyetinde Halk Kurtuluş Savaşı konulu edebî eserlerle Türk çocuk edebiyatının Makedonya’daki temelleri atılmış oluyor. Bu kuşağın diğer bir önemli yanı da, muhakkak ki o yıllarda toplumda çocuk edebiyatının gelişimine büyük önem verilmesi, geniş imkânların yaratılması, yukarıdaki saydığımız çocuk dergilerin yayımlanması şeklinde olmuştur.

Eski Yugoslavya Türk çocuk edebiyatının sanatçıları Sırp, Sloven, Hırvat Jovan Jovanoviç Zmaj gibi Yugoslav çocuk edebiyatının önemli isimlerinden etkileniyorlardı. Fakat bu şairlerinden bir kısmı sonradan çağdaş Yugoslav çocuk edebiyatını da Grigor Vitez, Duşan Radoviç, Dragan Lukiç vb. izleyerek Oton Zupançiç’in ifade yeteneğini ve serbest mısra anlayışını benimsediler ve bu doğrultuda eserler verdiler (İsen, 2001, s. 53).

Bu etkilenmenin önemli bir başka göstergesi ise bu edebiyatların çocuk hikâye ve şiirlerinden çevirilere Sevinç ve Tomurcukta oldukça sık yer verilmesidir. Azınlık olan Türklerin Eski Yugoslavya’da çoğunluk olan Sırpların edebiyatlarından etkilenmemesi mümkün değildir. Sırp Çocuk Edebiyatı ayrıca devletin ideolojisinin de ateşli bir propagandacısı olunca azanlık kalmış bir avuç Türk yazarın bu edebiyatı örnek almaması söz konusu bile olmamıştır (Öztürk, 2012, s. 109).

Daha çok didaktik özellikler taşıyarak, kalıplaşmış bir şekille şiirler yazan ilk dönem şairleri, Tevfik Fikret’in tesiri altında kalırlarken; siyasî görüşünden dolayı Balkan Türkleri Nazım Hikmet’in eserlerindin bir hayli etkilenmişlerdir. Nazım Hikmet Balkanlardaki Türkler için bir ideolojiyi temsil etmiyordu. Nazım Hikmet, Türkiye’ye yakın olabilecekleri Türkiyeli önemli bir yazardı Makedonya Türkleri için. Sadece Nazım Hikmet’in şiirleri değil Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli’nin şiirlerinden bir seçki olan Üçlerden Size, 1968

42

yılında Sevinç Kitapları arasından çıkmıştır. 1967 yılında Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika adlı romanı yine aynı seriden çıkmıştır. Oktay Akbal’ın 1967’de Dondurmalı Sinema adlı kitabı basılmıştır. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ilk çocuk şiiri kitabı olan Açıl Susam Açıl, Üsküp’te basılmıştır. Bu kitap daha sonra Türkiye’de Kuş Ayak adıyla 1971 yılında basılmıştır (Öztürk, 2012, s. 110).

Sosyalist Makedonya Cumhuriyeti döneminde Türk çocuk edebiyatına en çok katkıda bulunan ve bu alanda en çok eser verenlerin başında Şükrü Ramo, Necati Zekeriya, Fahri Kaya, İlhami Emin ve Mustafa Karahasan sayılır. Bunlar Yugoslavya yönetiminin getirdiği yeniliklerle ilgili güdümlü vatan şiirleri yazdılar. 1965 yılına kadar Çağdaş Makedonya Türk Edebiyatında çocuk edebiyatının önde gittiği gözden kaçmamaktadır. Hatta bu dönemde yayımlanan Makedonya Türk yazarlarının eserlerinin büyük çoğunluğu çocuklara seslenen eserlerdir.

Makedonya’daki Türk şairleri ve yazarları bir edebiyat türü olarak ilkin şiirde kendilerini göstermeye başlamışlardır. Bunun ardından, öykü, oyun ve en sonunda roman yazmaya da yönelmişlerdir. Burada tüm bu gelişmelerin, yürekten ve içten yazan, bir anlık duygulanmadan hareket ederek kabul edilmiş, şiir ölçülerine saygı göstermeyen genç şairlerin ilk adımları olarak kabul edilmesi gerekir (İsen, 2001, s. 53). Yirmili yaşlarında olan bu gençler, o sıralarda kendilerine özgü bir şekilde kendi dillerinde yaşadıkları dönemin acılarını, görüp yaşadıkları kahramanlıkları dile getirmeyi amaç edinmişlerdi. 1951’den başlayarak çocuklar için yazdıkları şiirleri Okul Zili, İlk Adımlar, Sesler adlı şiir kitaplarında toplamışlardır.

Makedonya Türklerinin edebiyatlarında düzyazı yaratıcılığına gelince şiir ile paralel bir gelişme göstermişse de uzun zaman şiirin gölgesinde kaldığını söyleyebiliriz. Hikâye yazmaya ilkin Mustafa Karahasan ve Mahmut Kıratlı başlıyor. Daha sonraları onları Necati Zekeriya, Şükrü Ramo, Fahri Kaya, bunların ardından da Alaettin Tahir, Süreyya Yusuf, Recep Bugariç, Nusret Dişo Ülkü, Avni Engüllü, Avni Abdullah ve başkaları izliyor. Hikâyeler ilkin Birlik Gazetesinde; Sevinç, Tomurcuk ve Sesler dergilerinde yayınlanmış ve bunun ardından birçok hikâye kitabı yayınlanmıştır. Mustafa Karahasan 1950 yılında Küçük

Erler adlı ilk öykü kitabını çıkardı. Bu kitaptan sonra Necati Zekeriya, Fahri Kaya ve

Mahmut Kıratlı birlikte yayınladıkları Sesler (1952) kitabında ilk olarak Mahmut Kıratlı’nın hikyâeleri yer almıştır. Mahmut Kıratlı, 1954’te ikinci hikâye kitabı da Küçük Hikyâeler olmuştur. Ondan sonra çocuklara ait Necati Zekeriya’nın Bizim Sokağın Çocukları, Bizim

43

sonraları da Şükrü Ramo’nun Yeşil Köy; Hasan Mercan’ın Yörük Osman, Kayağa Sokağı; Süreyya Yusuf un Ali Ağa; Enver Baki’nin Mutlu Baba adlı kitap daha yayınlamaya devam etmişlerdir.

Yukarıda adı geçen sanatçılarımızın çoğu eserlerinde çocuklara hitap ederken, bir öğretmen edasıyla bilgiler verdiler. Bunun yanı sıra tabiat güzellikleri özellikle Ramo’nun ve Karahasan’ın şiirinde vazgeçemediği konulardandır. Renkli Gülüşler şairinin belirgin bir şekli ve üslubu vardır. Şiirlerinde heceyi ve kafiyeyi kullandılar. Ramo’nun çocuklarla ilgi eserleri şunlardır; Vatan Birdir Unutma, Çelenk, Hoş Geldiniz, Kır Çiçeği, Güzel Günler, Renkli Gülüşler, Alevden Yıldıza, Kuş Sesi, Küçük Damlalar.

Şükrü Ramo’nun çocukluk yılları savaş dönemidir. Eserlerinde de okuyucuyu çoğu kez savaş yıllarına götürerek vatan sevgisinin önemini gösterir.

“Uç şahinim uzaklara gökte serbest tüy gibi,

Neşe getir, in koluma en sevgili kuş gibi.” (Ramo, 1958, s.3).

Bu şiirinde Şükrü Ramo Şahini, bir sembol gibi gösterir. Şahinle birlikte vatanında yaşayan bütün insanlara seslenmektedir. Bu birlikle vatanını seven çocuklar, yarınlarına güvenle bakabilirler. Vatan Birdir Unutma daki şiirlerde çocukların var olan yönlerini şair anlatmaya çalışmıştır. Onların tutumları, arkadaşlıkları, davranışları üzerinde durulmuştur (Çelik, 2003, s. 69).

Şairin 1964 yılında çocuklar için yayınlamış olduğu yeni bir şiir kitabı da Hoş Geldiniz’dir. Bu yapıtında yirmiden fazla şiiri yer almaktadır. Ramo, bu eseriyle çocuklara daha da yaklaşmaktadır. Her eserinde olduğu gibi bu eserinde de ağır bastığı konu vatan sevgisi ele alınmaktadır. Aşağıdaki şiirde de olduğu gibi küçük çocukların, gençlik günlerinde ve öteki bayram günlerinde büyükler gibi olma isteği, onlar gibi vatanı koruma isteğiyle dolu oldukları görülür (Çelik, 2003, s. 69).

“Hopa tupa günden güne büyür cesur olurum,

Yarın ben de Anayurdu Tam er gibi korurum.” (Ramo, 1964, s.9).

Şair özel olarak çocuklara adamış olduğu Güzel Günler adlı dördüncü kitabıyla ortaya çıkar. Bu kitabında şairin çocuklar için yazmış olduğu kırk tane şiiri vardır. Şiirlerdeki konuların içine çocuk dünyasını sığdırmıştır. Bu şiirlerinde şair küçük okurlarına anlayacağı bir dille insana ve insanların çevresini saran varlıklara karşı bir sevgiden bahsediyor. Ramo, kitabında ki şiirlerinde bazı benzetmeler yapmıştır. Örneğin, bir şiirinde şair başında ak karanfil olan anneyi sabah yıldızına benzetiyor. Başka bir şiirinde:

44

“Gökte uçan kuşlar da, birbirinden korkar Serçe karga güvercin, korkar şahin kuşundan Şahin kuşu leylekler, korkar kara kartaldan

Kartal göklerin çarı, yalnız korkar insandan.”(Ramo, 1972, s.7)

Korkaklar, Gül Dikeni, Avcı Çocukla Kuş, Kim Kiminle bu tür manzumelerindendir.

Bunlardan başka, yine büyük küçük ilişkileri ve insan tabiat ilişkileri üzerinde durulmaktadır. Yazarın yayınladığı kitaplarda yer almayan şiir ve hikâyeleri de vardır. Onun, gazete ve dergilerde, deneme ve tanıtma türünden yayınlanmamış birçok yazısı yer almaktadır.

Birinci kuşağın diğer bir yazarı Mustafa Karahasan’dır. Onun yazdığı çocuk eserleri; Yedi Başlı Dev, Küçük Erler ve Arkadaşlar’dır. Mustafa Karahasan’ın 1950’lerde yayınlamış olduğu Şaban Hoca ve Hacer oyunlarında daha fazla eğitime ve öğretime önem vermektedir. Bu eserde yazar bir üçgen oluşturuyor: öğretmen-öğrenci-veli. Bunların aralarındaki anlaşmazlıkları dile getiriyor. Eserde Şaban Hoca cahil olduğu için okula karşı çok ters düşünceleri vardır. Öğretmenlere güvenmez. Bu yüzden de kızını okula göndermek istemiyor. Okula giden çocukların terbiyelerinin bozulduğunu, dinsizlik öğretildiğini, çocukların Allah’tan, peygamberlerden, kendi milletinden uzaklaştırıldıklarını düşünür. Okula giden çocuklar adetlerini ve törelerini unutabilirler. Bu yüzden Şaban Hoca çocuklarını okula göndermek istemiyor (Çelik, 2003, s. 73).

Karahasan’ın yaşamış olduğu çocukluk yılları, İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Bu sebepten de, çocuklar için yazmış olduğu eserlerde savaş yıllarını bir bütünüyle eserlerine yansıtmak istemiştir. Bunları da Küçük Erler (1950), Kalbin Yaşları (1955), Arkadaşlar (1965) ve Yedi Başlı Dev (1973) çocuklar için yazdığı kitaplardır. Mustafa Karahasan’ın Küçük Erler adlı kitabında muhteva bakımından Şükrü Ramo’nun Kır Çiçeği’nden ve Necati Zekeriya’nın Eski Sokağın Çocukları’ndan ayrı düşünülemez. Savaş yıllarında çocukların yaptıklarına yer veren hemen herkeste, Ömer Seyfettin’in çocuk kahramanlarının bir yönü ile karşılaşılmaktadır (Çelik, 2003, s. 73-74). Kalbin Yaşları’ndaki hikâyeler ile Yedi Başlı Dev’deki hikâyeler genel olarak okulla ilgilidir. Bazı çocukların okuldaki davranışları, hareketleri bir sözle bütün yönleri anlatılır. Bazen de öğretmenin öğrencilerine karşı daha ılımlı olması, yer yer de ailenin çocuklarına karşı daha dikkatli olmalarına öneriyor (Çelik, 2003, s. 74). Karahasan daha ilk yazdığı hikâyelerden itibaren yer yer araya girerek olayın akışına müdahale etmektedir. Hikâyenin akışını keserek anlattıkları olayın sonu hakkında bilgi vermektedir.

45

Sosyalist Makedonya Cumhuriyeti dönemi Türk şiirinin en büyük ustalarından biri Necati Zekeriya’dır. Bu kola yedi şiir, altı hikâye kitabıyla katılan Zekeriya, ülkede çocuklar için yayınlanan Sevinç ve Tomurcuk Dergilerinin uzun süre başyazarlığını yapmıştır. Fakat Bizim Sokağın Romeo ve Juliyeti’nin yazarı, her şeyden önce küçüklerin büyük şairidir. Mahalli etkilerden arınmış canlı bir dil, değişik edebiyatları iyi tanımış ve yer yer onların izlerini hissettirmiş olmasına karşın hep kendine özgü kalan bir deyiş, muhtevaya uygun bir şekil meydana getirmedeki ustalık ve tatlı bir anlatım, onun çocuklarla ilgili kitaplarının temel özellikleridir (İsen, 2001, s. 53). Bu konuyla ilgili kitaplarında çocuk dünyasına kolayca girebilmekte, bu da çocukların onun eserlerinde kendilerini bulmalarını, kahramanla özdeşleşmelerini ve onları hemen sevmelerini sağlamaktadır (İsen, 2001, s. 54). Eserlerinde çocukların kaygıları, sevgileri, umutları, kısaca tüm dünyalarını çok güzel anlatmıştır. Yazarın çocuk edebiyatıyla ilgili kitapları şunlardır; Okul Çanı, Silahşör Tavşan, Gelincik, Kırmızı Küpeler, Bizim Sokağın Çocukları, Ninniler, Damlalar, Eski Sokağın Çocukları, Yeni Sokağın Çocukları, Bizim Sokağın Romeo ve Julyet’i, Yeşil Nerde, Eskiler Alırım Yeniler Satarım.

Necati Zekeriya’nın Makedonca olarak yayımlatmayı başardığı Çağdaş Makedonya Türk Çocuk Şiirleri ve Çocuk Öyküleri Antolojileri de vardır. 1960’lı yıllarda Necati Zekeriya’nın çocuk öyküsüne yönelmesiyle öykü yaratıcılığında tekrar umut verici bir canlanma görülmeye başlayacaktır. Kuşkusuz ki bunda, onun 1961 yılında yayımlanan Bizim Sokağın

Çocukları çocuk öyküleri kitabının ulaştığı başarının da büyük payı vardır. Necati

Zekeriya’nın Bizim Sokağın Romeo ve Juliyet’i çocuk hikâyelerinin de bu hikâyeleri birbirine bağlayan konu bütünlüğü itibariyle güzel bir çocuk romanı olabileceğini söyleyebiliriz (Çelik, 2003, s. 71). Ona göre sokakların en büyük sahibinin çocuklar olduğunu hikâyelerinde çok net ve açık bir şekilde gösterir. Hikâyelerin konusu çocukların sokaktaki oyunları, kavgaları, dargınlıklar, barışmaları, birbirlerini kıskanmaları ve sevmeleri, anne, baba ve kardeşleriyle olan ilişkileri ve okul günleriyle ilgilidir. Hikâyelerin kahramanları ortaktır. Bu bakımdan, ayrı ayrı kitaplarda da olsa hikâyeler arasında bir bütünlük vardır. Bunların başında Orhan gelir. Yazara göre başımızın tatlı belasıdır Orhan. İlk kitapta belirgin olan yalnız Orhan’dır. Ötekiler Orhan’ın çevresinde yavaş yavaş belirmeye başlasalar da kim oldukları üzerinde pek durulmaz (Çelik, 2003, s. 71).

Necati Zekeriya’nın ele aldığı konularda çocukları eğitmek için iyi ve kötü olarak aldığı karakterleri bir arada vermiştir. Orhan yalan söylediğinde ya da yaramazlık yaptığında ya biri yardımına koşar ya da kötüyü anlayarak iyiyi bulur. Yazar her zaman Orhan’dan yana

46

yani iyilikten yanadır. Orhan’ın çevresindeki bütün çocukları sever. Düşmanlarım dediği kötü arkadaşlarını da bağışlamasını bilir. Yazar, eserlerindeki yaramaz ve kötü çocuklara güzel isimler vermemiştir. Onları görünüşlerine göre isimler vermiştir. Mesela: Şişko, Sırık, Fıçı, Çilli vb. Bizim Sokağın Romeo ve Julieti’nde Orhan, kendi gibi düşünen Sevil’i bulur. Sevil, Orhan’ın gönlündeki sevgilisidir. Eserdeki aralarında olan o romantik duygular iki çocuk adeta birbirlerini tamamlarlar. Artık eski sokakta olduğu gibi ne bomba atılır nede sürüyle insan öldürülür (Çelik, 2003, s. 72).

Zekeriya’nın çocuklara adanmış birçok şiir kitabı da vardır. Silhaşör Tavşan’daki şiirleri bütün olarak hayvanlar üzerinde durulmuştur. Hayvanların birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır. Bu ilişkilerin iyi ve kötü yönleri küçük okuyuculara örnek olarak gösterilir. Gelincik’te ise konular daha fazla doğayı özellikle baharı ve kışı anlatır. Bundan başka, okul çağındaki çocuk ve onun günlük çevresi üzerinde duran konular da eserlerinde yer alır. Necati Zekeriya, 1964’te yayınladığı Ninniler çocuk şiirleri ile yeni bir döneme girer. Bu eserinde çocuklara gelecekteki parlak günleri anlatmaktadır. Ninnilerde ki çocuklar güzel, sevimli, şen tıpkı gökyüzü, deniz ve bulutlar gibi. Şiirlerde sık sık görülen çocuk, hava, uyku, düş, türkü, kuş, kanat, bulut, sevgi, gök, gökkuşağı, rüzgâr, düdük, deniz, yıldız ve bunlara benzer sözcükler yer alır (Çelik, 2003, s. 67).

Yeşil Nerde yazarın çocuklara adamış diğer bir şiir kitabıdır. 1975 yılında yayınlanmıştır. Kitapta 28 şiir vardır. Şiirlerin hepsi anneciğim kelimesiyle başlar ve ardından çocuğu

Benzer Belgeler