• Sonuç bulunamadı

Makalede Çarlık döneminde kullanılan Rus Ortodoks takvimiyle verilen tarihler aynen korunmuş ve kaynaklardaki ay isimleri de değiştirilmemiştir.

RUSYA TÜRKLERİNDE MATBAALAR VE MATBUAT:

2 Makalede Çarlık döneminde kullanılan Rus Ortodoks takvimiyle verilen tarihler aynen korunmuş ve kaynaklardaki ay isimleri de değiştirilmemiştir.

üçüncü gazetedir (TET: 1985, 20). Aylık ilk Rusça dergi ise 1821’de yayımlanmaya başlar (TES: 2002, 623). 1900 yılında Kazan’da Rusça 21 süreli yayın çıkarılmıştır.

1829’da Kazan Gimnaziyası’ndaki Asya Matbaası (tipografya), Kazan Üniver- sitesi Matbaası’yla birleştirilir. Bu tarihten sonra “Tatar dilinde” yayımlanan kitap- ların büyük bir kısmı bu matbaada basılır (TET 1985: 549; Taymas: 1966, 103).

3 Févral 1834’te Şarkiyat talebesi Markél G. Nikol’skiy, Kazan eğitim bölgesi yöneticisi M. N. Musin-Puşkin’e bir dilekçeyle müracaat ederek “Bahrü’l-Aħbar” adında “Tatarca” bir gazete çıkarmak için izin ister (TET: 1985, 550; Remiyev: 1926, V). Dilekçesinde Tatarca bir gazete çıkarmanın dinî fanatizme karşı mücade- lede ve Tatarların anlayışını geliştirmede büyük önemi olduğunu vurgular. Profesör Mirza Kâzım Bey de bu teşebbüs için yazdığı raporunda gazetenin gerekli olduğu yolunda görüşlerini açıklamasına rağmen Nikol’skiy’nin müracaatı 10 yıl dikkate alınmaz, sonra iade edilir (Gaynullin: 1968, 112-113; Arat: IA-M, 380).

Yine de matbaa açma teşebbüsleri, gazete çıkartmak kadar engellenmez:

1840’ta Alman Lüdwig Schwez hususî bir basımevi açmış; 1843 yılında ise Türk Ra- himcan Saidoğlu da bir matbaa kurmuştur. (…) Gene o sıralarda Kazan’da Türklerden Çukin ve Yahyaoğuları’nın taşbasmahanesi de vardı (Taymas: 1966, 103).

A. B. Taymas’ın Yahyaoğulları dediği “Yaħin” olmalıdır. Nitekim Tatar Ede-

biyatı Tarıħı’nda başka bir kaynağa dayanılarak 1843-1844 yılında “Şahi Yaħin, Tatarlardan birinci bularak, Kazan’da ħosusiy tipografiya (litografiya) aça” de-

nilmektedir (TET: 1985, 550). 1844’te R. Sagidov da Tatarca kitap basma izni almıştır.

1840’li yıllarda Tatarca kitap basmanın kârlı bir iş hâline geldiğini fark eden Ruslar da matbaa açarak Tatarca kitaplar basmaya ve Tatar matbaacılara rakip ol- maya başlar. O dönemde Tatarca taşbasma kitaplar, ucuz olmaları sebebiyle de halk arasında epeyce rağbet görüp yaygınlaşmıştır. Tatarca dinî, edebî kitapların artması, bunların Volga (İdil) boylarında halk arasında özellikle Hristiyanlaştırılmış Tatarlar (Kreşinler) arasında da okunmaya başlaması, Hristiyanlaştırmaya büyük darbe vu- rur. Çünkü o dönemde Mariler, Udmurtlar, Çuvaşlar arasında da Müslümanlaşma belirgin bir hâle gelmiştir. Rus misyonerleri de bu durumdan son derecede rahatsız olur, hükûmete bu işin önünün alınmasını teklif ederler. Rus yönetiminin bu sebep- lerle Tatarca kitap basımını yasakladığı anlaşılıyor. Kararın ne zaman alındığını bilmiyoruz, ama Ebrar Kerimullin’in bildirdiğine göre 1849’da Çarlığın yeni bir emriyle bu yasak kaldırılır (TET: 1985, 551).

Zaman ilerledikte Tatar aydınlarının ana dillerinde gazete çıkartma isteği de ar- tar; ama Rus yönetimi gazete çıkarma teşebbüslerini engellemekte kararlıdır. Aralık 1862’de Kayyum Nasiri (1825-1902) ile Muhammed Veli Yaħin (1839-1912) Ka- zan askerî valisinden “Tañ Yolduzı” adlı bir gazete yayımlamak için izin ister (TET: 1985, 553); aynı şekilde Kayyum Nasiri 1871’de çıkardığı “Kalendar” [Tak- vim]ında “Tañ Yoldızı” adlı gazete çıkarma isteğini tekrarlar. İsmail Remiyev’in

ifadesine bakılırsa Nasiri, 1896’da bile “Tañ Yoldızı”nı neşretmek fikrinden vaz- geçmez (Remiyev: 1826, V), ama gerekli izin verilmemiştir.

Tanınmış Tatar şarkiyatçısı, Kazan Üniversitesi’nin öğretim üyesi Hüseyin Fe- yizhan (1818-1866) 9 Yanvar 1862’de Petersburg’tan misyoner İlminski’ye “Tatar- ca” yazmış olduğu bir mektupta Kazan’da gazete çıkartılması meselesinden söz eder. Mektupta dile getirilen bazı meseleler konumuz açısından önemli olduğu için, bu mektubun baş kısmını, ufak-tefek fonetik tasarruflarla buraya aynen almayı uygun gördük:

Gazizim Nikolay İvanoviç!

Bu künlerde siz başlık birniçe ehli magrifet Tatar tilinde gazeta bastıralar dip işittim. Mondıy ħeberden, ireksiz ulema taifesini, gumumen ve Şerik tilleri galimlerni, ħususan kotlamak kirek buladır.

Küp vakıttan birli bu uy minim ve deħi niçe kişilerniñ köñlibizde uynay idi. Liken yaki himmetimiz azlıktan veya mümkin bulmaganından, barlıkka çıga almagan idi. Ul bulsa, sizniñ himmetiñizge tuktap torgan ikin. Aferin ademçiligiñizge ve teħsin himmetiñizge! Liken min monı bik kıskalık bilen, yag’ni ‘möderris İlminskiy Kazan’da Tatarça gazet bastıra’ imiş, dip gine işittim. Gazetıñıznıñ gonvanı kalay ve destürel-gameli niçik, garız ve maksudı ni, moñı bu çakkaça bilmeymen. Lekin Tatar tilinde basılgan gazet her ni törli bulsa da, gomumen yortımızga ve ħosusen Tatar ħalkımızga küp faydalar ki- terüvinde şik yoktır. Alçaklık itip [alçak gönüllülük gösterip], bir-iki yol yazıp, ga- zetıñıznıñ gonvanını ve destuel-gamelini ve ħetta bir-iki basılgan nösħesini bu tarafka ciberseñiz bik olug merħemetiñizden sayılıp, kuvançlık bilen bir nösħesini alırga yazılar idim.

Eger kabul buyursanız bilgenimçe bu ħizmette sizge yardımçı de bulır idim. Cinisdeşle- rimniñ ħeli de alarnın küñillerine ni nerseler eser kıluvı miña bilimsiz tügil. Şunıñ öçin bir ħosusta kiñeş yözinden bir niçe söz yazarga üzime röħset biremen. Gerçi siz üziñiz de küp yaħşı bilesiz, emma ‘bir gakıl yaħşı, iki deħi artıgrak’ digen Urıs mekali mine batır iteler.

Evvel başlap, İslam dinine karşı gıybaretler yazuvdan bik saklandırga kirek.

İkinçi İslambul ve Kahire ve Tahran gazetalarından, kirek yaħşı, kirek usal ara-tire süz- ler yazarga kirek. Anın öçin İslambul gazetınıñ atı bizniñ ilimiz arasında bik olıdır, an- larnıñ küñillerine bik eser kıladır ve bu gazetler Peterburg’ta alınıp toralar; meg’ul kür- señiz, ara-tire min de küçirip Tatarça yazıp yiberirmen.

Öçinçi, bizniñ ħalkımıznıñ yaza-okıy bilgenleri kübrek mullalar ve sevdegerler. Mulla- lar bulsa, nitek Tatar meseli tanıklık biredir: ‘me’ digende işiteler, ‘bir’ digende işit- meyler. Alay ise alardan gazet aluvçı da az bulır. Gazet algan sevdegerler bulırlar. Alarga satuv-aluv ħeberi kirek. Alay bulganda ara-tire gine tügil, belki iş-iş ‘Биржевые Ведомости [Borsa haberleri]’dan ħeberler yazuv kirek. Beli, bu yugarıda eytilgen mat- lablar ħalıknıñ küñilin gazetka beylev öçin gine kirek. Asıl maksud ħalıknıñ künil küz- lerin açıp, meg’rifet saçmak bulsa kirek (Gosmanov: 1990, 48-49).

Feyizhan’ın sözünü ettiği gibi İlminski’nin Kazan’da Tatarca bir gazete çıkarma haberi doğru olmasa da, bu mektupta yazılanlar oldukça önemlidir. Önce- likle Tatar muhitinde bir gazeteye duyulan ihtiyacın artık iyice kendisini hissettirdi-

ği, böyle bir gazetenin halka çok yararının dokunacağı, Feyizhan da dahil olmak üzre aydınlarının Tatarca gazete çıkarmayı düşündükleri, ama bu işi başara- madıkları belirtiliyor. Halkın gazeteye ilgi göstermesi ve onu benimsemesi için Müslümanlık aleyhinde bir şeyler yazılmamasını (herhâlde misyoner İlminski’nin çıkartacağı düşünüldüğünden) tavsiye etmesi dikkati çektiği gibi, Rus misyonerleri- nin Tatar aydınları tarafından iyi tanındığını da gösterir. Mektupta, halkın nezdinde çok değerli olduğu ısrarla belirtilen İstanbul gazetelerinden alıntılar yapılmasının yararlı olacağının dile getirilmesi de o dönemde Türkiye kültür hayatının Rusya Müslümanlığı üzerindeki nüfuz ve etkisini göstermektedir. Mollaların bu gazeteyle itibar etmeyeceği, tüccarların ilgi duyacağı, onların ilgisini artırmak için borsa ve ticaretle ilgili haberlere de yer verilmesinin istenmesi, Tatar yenileşme hareketinin karakteristik bir özelliğini yansıtmaktadır: Tatar burjuvazisi yenileşme yanında yere alırken, “mollalar”ın önemli bir kısmı da bağnazlıktan, katı muhafazakârlıktan yana olmuşlardır. Bu durum, ileride “Usul-i Cedid” ve “Usul-i Kadim” olarak ad- landırılacak olan yeni-eski tartışmalarını başlatır. H. Feyizhan’ın Tatarca gazetenin amacını “marifet saçmak” yani cehaletle mücadele olarak tanımlaması, yenileşme hareketinde basına verilen önemi ve ondan ne gibi yararlar beklendiğini de ortaya koyar. Bu yaklaşım, aynı zamanda Rus yönetiminin Tatarca bir gazete çıkartılmasını niçin o kadar ısrarla engellediğini de açıklar; çünkü hükûmet, yeni- leşme hareketlerinin siyasî ve kültürel sonuçlarının Rusya Müslümanlarının eşitlik, hürriyet ve bağımsızlık taleplerine kadar uzanacağını çok iyi biliyordu ve buna engel olmakta veya en azından bu durumu mümkün olduğu kadar geciktirmekte kararlıydı.

Tatarca basılan her türlü matbu eser hakkındaki önemli araştırmalarıyla tanınan Ebrar Kerimullin’in elde ettiği belgelere göre Kazan Üniversitesi’nden mezun ileri görüşlü Şarkiyatçı P. Paşino 2 May 1864’te “Fayda” isminde Tatarca gazete çıkarmak için özel bir proje hazırlar, Petersburg sansür komitesine gönderir, izin alamaz. Aynı şekilde 1865’te V. C. Kuroçkin isimli bir Rus memuru da Tatarca gazete çıkarmak için uğraşır, ama o da başaramaz (Gosmanov: 1990, 41; TET: 1985, 554). Daha yakın bir tarihte yazılan XX. Yöz Tatar Vakıtlı Matbugatı adlı eserde ise Paşino’nun 1850’li yılların sonlarında Çulpan adlı Tatarca bir gazete çıkarmak için teşebbüse geçtiği, 1859’da İran’a gönderildiğinden bu projenin ger- çekleşmediği bildirilir (Gaynanov: 2000, 13). Acaba Paşino, İran’dan dönüp ikinci bir teşebbüste bulunmuş ve gazetesinin adını da değiştirmek mi istemiştir, bunu bilemiyoruz.

9 Sentyabr 1871’de Tacetdin Kotlıyarov, İç İşleri Bakanlığı’na Tatarca gazete çıkarmak için dilekçe verirse de olumlu cevap alamaz (TET: 1985, 554). Birkaç yıl sonra Sentyabr 1874’te Tatarca “Möhbir” adlı bir gazete çıkartmak için tekrar Mat- buat İşleri Merkezî İdaresi’ne başvurur; sonuç yine değişmez (TET: 1985, 555).

1886’da Rus yönetimiyle yakın ilişkilerinin olmasına rağmen Ahunt Ataullah Beyazıtov (1846-1911) Petersburg’da “Yıldız” isminde Tatarca bir gazete için mü- racaat ettiğinde de olumlu cevap alamaz (Arat: IA-M, 380 ).

1880’li yılların sonlarına doğru G. İlyasi ve arkadaşları gazete çıkarmanın ça- relerini arar. “Волжский вестник” [Voljskiy véstnik: Volga Haberi] adlı Rus gaze-

tesi 15 Yanvar 1887 tarihli sayısında “Kazan’da Tatar Gazetesi” adlı makalede, bazı gençlerin G. İlyasi’nin redaktörlüğünü yapacağı “Kazan” adlı bir gazete çıkarmak için hazırlandıklarını duyurur. Aynı gazetenin 29 Sentyabr 1887 tarihli (No: 254) sayısında da Rus makamlarının gazetenin redaktörü olacak şahıstan resmî tahsil belgesi istediği, ayrıca redaktörün Rus-Tatar Öğretmen Okulu’nda imtihana tâbi tutulması gerektiği haber verilir.

Bunun üzerine bir grup Tatar aydını, Öğretmen Okulu müfettişi, gazete çıkarmak için gerekli şartlara sahip Şahbazgerey Eħmerov’a müracaat edip gazete- nin redaktörlüğünü üstlenmesini teklif eder. Eħmerov başta tereddüt eder, sonra kendisi de bu konuya önem verip 1890 yılında Kazan adlı Tatarca bir gazete çıkarmak için izin ister; bu iş için Petersburg’a üç dilekçe gönderir. Rus memurları onun da isteğini geri çevirmek için bir bahane bulur: “Hükûmet dairesinde çalışan

bir kişinin gazete çıkarmakla uğraşması gereksiz bir iştir!” (Gaynullin: 1968, 113-

114). Bu işin peşini bırakmayan Eħmerov, 17 Fevral 1894’te Kazan adlı gazete çıkarma talebini tekrarlar, isteği yine kabul edilmez (TET: 1985, 560).

1893’te Türk ve İslam âlemine ılımlı, sempatik yaklaşımıyla bilinen Şarkiyatçı Gülnar Lébédéva Hanım da Tatarca bir gazete çıkarmak için müracaat eder; ama, o da Rus hükûmetinden gerekli izni alamaz.

1899’da tanınmış Tatar zenginlerinden Remiyév kardeşler de Orenburg’ta taş- basma bir matbaa kurup gazete çıkarmak için teşebbüse geçer; Rus hükûmeti on- ların bu müracaatına da 1902’de olumsuz cevap verir.

Tanınmış pedagog Hadi Maksudî de “Yoldız” adlı bir gazete çıkarmak ister, “maksada uygun değildir” cevabıyla isteği geri çevrilir. Hadi Maksudî bu sefer 1904’te bizzat Petersburg’a giderek İç İşleri Bakanlığı’na bir dilekçe verir, ama yine olumlu cevap alamaz.

Ceditçi din adamlarından ve Tatarca ilk ders kitaplarını yazan aydınlardan biri olan Gılman Kerimî (Gılman Ahund), 1899’da tanınmış zengin ve hayırsever Gani Bay’ın yardımlarıyla kitap basımı işine girmek için bir matbaa satın alır (Türkoğlu: 2000, 351). Bazı kaynaklara göre matbaa açma ve Tatarca kitap basma iznini ala- bilmek için önemli miktarda rüşvet vermek zorunda kalmıştır. Gılman Ahund, bir yandan da Türkiye’de tahsilini tamamlayıp Rusya’ya dönmüş olan oğlu Fatih Ke- rimi’yi matbaa işletimini ve baskı işlerini öğrenmesi için Moskova ve Petersburg’a gönderir. Kazan Türkleri arasında yetişen ilk önemli yazar ve profesyonel gazeteci- lerden biri olan Fatih Kerimi, aslen Kırımlı soylulardan olan ve Petersburg’da bir matbaa açarak Arap harfli kitaplar basma işinde ustalaşmış İlyas Mirza Boragans- ki’nin yanında, bir müddet tecrübe edinir ve gerekli matbaa malzemelerini temin eder. Böylece baba-oğul, 1901’de Orenburg’da “Matbaa-i Kerimiye”yi açar ve aynı adla bir kitabevi kurarak yayın işlerine başlar. 1902’de babalarının ölümünden son- ra 1906 yılının ortalarında “Kerimof, Hüseynof ve Şürekası” adlı bir şirket kuran Kerimof kardeşler işlerini daha da ilerletir. Onların maatbaa ve kitapçılık faaliyeti, sadece İdil-Ural bölgesi Türklerinin değil, bütün Rusya Müslümanlarının fikir ve edebiyat hayatında önemli bir merhaleyi temsil eder. Kitabevi aynı zamanda Türki- ye ve Mısır’dan da dinî, edebî, fennî kitaplar getirterek bütün Rusya çapında satışa

sunar. Diğer yandan 1905 Rus Meşrutiyeti’nden sonra başta Vakit, Ural, gazeteleri ve Şura dergisi olmak üzere birçok süreli yayın da bu matbaada basılır (Gaynétdi- nov: 1996, 7-28; TES: 2002, 326-327).

Rus hükûmetinin Türk halkları arasında süreli yayınlara izin vermemek ısrar ve inadını, sıkı sansür engelini İslamcı yazar, siyasetçi ve din adamı Abdürreşit İbrahim’in 1900’de nasıl aştığını ve Mirat dergisini nasıl çıkarabildiğini tam olarak bilemiyoruz. Böylece Mirat, Rusya Müslümanlarının Tiflis’te çıkan Keşkül’den sonra yayımlamış oldukları ikinci dergi olarak tarihe geçer. Bu derginin 1902 yılında yayına başladığı hakkında birçok kaynakta verilen bilgiler yanlıştır (Türkoğ- lu: 1997, 22, 109-111).

Yarı Arapça, yarı Tatarca düzensiz aralıklarla ve değişik sayfa tutarlarıyla önce Petersburg’da İlyas Mirza Boraganski’nin matbaasında (1-16. sayılar) daha sonra Kazan’da Haritanov basmahanesinde (17-22. sayılar) 22 sayı kadar çıktığı bilinen (Benningsen: 1964, 44; Devlet: 1985, 42, 170) Mirat’ın, Rusya Türklerinin basın hayatında önemli bir merhale olduğu açıktır. Benningsen, Mirat’ı “Panislamist ve aşırı reformist eğilimlerin etkisinde politik ve edebî bir dergi” olarak değerlendirir (Benningsen: 1964, 44).

İsmail Gaspıralı ilk 5 sayısı eline geçtikten sonra Tercüman’da “Reşit Efen-

di’nin Mirat’ı” adlı bir yazısında bu dergiyi şöyle değerlendirir:

Peterburg’da Abdürreşit Efendi İbrahimov’un neşretmekte olduğu Mirat’ın beşinci cüz’ü çıktı. Bu risaleler muahezli mülâhazâttan ibaret olup, cemaatin en ağrılı yerlerine acı, lâkin, şifalı daru ve merhem silmededir. Hasta kişi, acı daru veren tabibi sevmez; malûm hâldir. Buna oşap Abdürreşit Efendi’nin Mirat’larını dolduran acı, fakat müfit sözlerden hoşlanmayan az değildir; lâkin, söylenen yaki yazılan sözün cümlesi fikir ve mülâhaza hareketine bâis olduklarından, herhâlde şayan-ı dikkattirler.

(…)

Efendi ne diyor bakalım, Rusya’da evlad-ı İslâma Rusça tahsil etmek zarur olduğunu ve bundan korkuların asılsız olduğunu söyledikten son (3. Mirat 5. sayfada) diyor: (ay- nen) ‘Bizniñ hükûmet mekteplerinde terbiye kılıngan kimseneler, hakikat bik yolsuz kitkenler; öz cinslerini hiç ademge hesap etmeyince tahsil eyledikleri malûmâtnı ornına sarf etmeyince, hatta ata ve analarını riayet etmeyerek Tatarlar arasında özlerine tiñ kişi tapmay, öz özlerini pek zor körüp ve köp yirlerde özlerini Tatar ikenni bildirmeyince yürürge içtihat itkenler. (…)

Evet, Reşit Efendi’nin dediği asılsız emsal değildir; doğru bir sözdür. Darılmak ve açuvlanmak lâzım değildir. Acı sözdür; ama, doğrudur. (…) Bunları okumalı, fikir ve mülâhaza etmeli, uyumuş, uyuşmuş fikri harekete getirmeli ve cevap verilecek, itiraz edilecek sözleri varsa; vermeli, etmeli. Maslahat budur. O yazsın, bizler okup fikir et- meliyiz; terakkiyât-ı fikriye böyle böyle meydan alır.

Bu alıntılardan da görüldüğü gibi İsmail Bey, Abdürreşit İbrahim’in söyledik- lerine hak verir. Mirat’ın en etkili yönüne, yani sosyal hayatı açıkça eleştiren ve siyasî hayat için de bazı imalarda bulunan tarafına işaret eder; amacına uygun alıntılar yapar. Böylece bir süreli yayının toplum üzerindeki etkisinin neler olabile-

ceğini ve nasıl olması lazım geldiğini etkili sözlerle açıklar, okuyucularını Mirat’ı takip etmeye, okumaya davet eder.

Akdes Nimet Kurat, Abdürreşit İbrahim’i ve Mirat’ı daha açık bir şekilde de- ğerlendirir:

(…) mevkute mahiyetinde “Mir’at”(Ayna)lerini çakarmağa başlamıştı. Orta tahsilli bir münevverin anlayabileceği bir dille yazılan ve Rusya Müslümanlarının ‘Medeniyet, Cedidleşme, Garplılaşma meseleleri ile birlikte, siyasî meseleleri de ihtiva eden’ bu neşriyatla bilhassa taassup ve geriliğe savaş açmıştı. Abdürreşid Efendi’nin bu ‘Mir’at’leri birbirini tutmayan görüşler ve gayet sathî yazılar ihtiva etmekle beraber yi- ne de Kazan Türklerinin uyanış hareketlerinde mühim bir rol oynamıştır.’ (Kurat: 1966, 124).

Mirat’ı görüp inceleme imkânı bulamadık, ama A. N. Kurat’ın belirttiği olum-

suz ve zayıf yönleri bir tarafa bırakılırsa, Abdürreşit İbrahim’in cesaretli çıkışlarıyla o dönemde Rusya Müslümanlarını bir hayli etkilediği bilinmektedir. Gaspıralı’nın alıntı yaptığı parçalarda toplumdaki cehaletin, gençlerin kendi toplumlarının prob- lemlerine kayıtsız kalmalarının, açık ve sert bir dille eleştirildiği görülüyor. Mirat’a hâkim olduğu anlaşılan bu açık ve sert eleştiri ruhu, XX. asrın başlarında Rusya’da kendisini göstermeye başlayan ve gittikçe şiddetlenen inkılap ve ihtilal hareketleri- nin de bir belirtisidir. Dergide Müslümanların Rusça öğrenmeleri, Rus okullarına gitmekten çekinmemeleri gibi tavsiyeler, tartışma konusu olmuşsa da genç nesiller bu fikri fazla yadırgamamıştır.

5 Nisan 1905 tarihinde Çarın yayımladığı bir fermanla Rusya’da söz ve basın hürriyetinin ilan edilmesi, sansürün kaldırılması, çeşitli Türk lehçelerinde yeni ga- zete ve dergilerin birdenbire artmasına, yeni matbaaların açılmasına ve birçok ki- tabın basılmasına sebep olur. Makalemizde 1905’e, yani Rus meşrutiyetine kadarki matbaa ve matbuat hayatından söz edeceğimizi belirtmemize rağmen, bu tarihten sonra ortaya çıkan problemler ve gazeteler arasında başlayan tipik tartışmalara bir örnek olmak üzere, Nur gazetesinden ve Tercüman ile Nur arasındaki arasındaki tartışmadan kısaca söz etmek istiyoruz.

Petersburg’da olmanın da sağladığı imkân ve fırsattan yararlanmasını bilen Ahunt Ataullah Beyazıtov, 2 Sentyabr 1905 tarihinde İdil-Ural Tatarların ilk gaze- tesi olan Nur’u yayımlar. Gazete 1914’e kadar varlığını sürdürür; bu sürede toplam 310 sayı çıkar (Gaynanov: 2000, 149). Nur’un başlık klişesinin altında “Peter-

burg’da haftada bir çıgaturgan ulum ve maarifden ve vakayi-i âlem ve mukteza-yı zamandan bahs eden edebî Türk-Tatar gazetesidir” ifadesi görülür.

Tatar matbuatının tarihini yazan İsmail Remiyev’e göre bu gazete daha çok din adamları ve medrese mensuplarının problemleriyle ilgileniyor, onların itibarını artırmaya çalışan yazılar yayımlıyordu. İlk sayılarında pek çok kimsenin imzası görülse de sona doğru hükûmet görevlileri, bürokratlar tarafından çıkartılan resmî bir gazete olduğu anlaşılınca göze görünen yazarlar gazetenin etrafından çekildiler. Kazan’da Tatarca gazeteler, dergiler neşre başladıktan sonra Nur gözden düştü. İsmi nur olsa da içi ve dış görünüşü pek nursuz, uğursuz, okuyucunun gönlünü açmayan bir gazete idi (Remiyev: 1926, 5).

Akdes Nimet Kurat da Nur hakkında buna benzer tenkitlerde bulunur:

… mahiyeti itibariyle muhafazakâr ve Çarlık rejiminin müdafii idi. Hem Kazan Türk- lerinin fazla bulunmadıkları bir yerde, Petersburg’da çıkması hem de o devrin millî ve dinî hislerine ve bilhassa ihtilâlci ruha uygun olmayışından ötürü, Nur’un Kazan’da, Orenburg, Ufa ve diğer şehirlerde okuyucuları pek azdı. İhtilâlden çok şeyler bekleyen açık fikirli molla, muallim, tüccar ve şakirdleri bu gibi neşriyat asla tatmin edemezdi. Zamanın havasına uygun ve millî ihtiyaçlara çok daha ilgi gösteren yeni tip gazete ve mecmualara lüzum vardı (Kurat: 1966, 162).

Diğer Tatar neşriyatında da Nur’un hükûmet yanlısı olmasından, muhafa- zakârlığından hep şikâyet edildiği görülür. Buna rağmen medreselerin, din adam- larının bazı problemlerini dile getirmesi, medrese eğitiminin kusurlarından söz etmesi, ders programlarına din dışı bilimlerin bu arada Rusça gibi yabancı dillerin de konulmasını teklif etmesi, gazetenin olumlu yönlerinin olduğunu da gösterir.

İsmail Gaspıralı da Ataullah Efendi’yi Nur’da kullanılan dilden ve sık sık gün- deme getirdiği “Türklük-Tatarlık” anlayışından dolayı, Tercüman’da açık, ama genelde yumuşak, bazen de biraz alaycı bir dille, “Lisan Meselesi” (1 ve 2. yazılar), “Yine Lisan Bahsi”, “Bizim Matbuat”, “Til Bahsi”, “Azat Refikimize Açık Mek-