• Sonuç bulunamadı

7. Mahkeme Binasının Yeri

7.2. Mahkeme’nin Ġstiklali

Kadı mahkemesinin hükümlerinin, ehl-i örf ve hatta Sultan‟ın emirlerinden bile bağımsız olmasına dayanan ve Osmanlı hukuk sisteminin temellerinden biri olan prensiptir. Medeni hukuk davalarında Sultan bile kadı hükmünü kabule mecburdur. Miras davalarında da böyleydi. Yargılama olmadan ve kadı hükmü olmaksızın hiç kimsenin adaleti yerine getiremeyeceği kesindi. Ġnfaz hiçbir Ģekilde kadı hükmü olmaksızın yapılamazdı. Bununla beraber Osmanlı tarihinde uygulamalar her zaman konulardaki gibi değildir. Kadının bağımsızlığı mülki amirler dıĢında mahalli nüfuz grupları tarafından da ihlal edilmiĢ ve müdahaleler olmuĢtur46

. 7.3. Mahkeme’nin Geliri

Ġslam hukukun da mahkeme harçları belirlenmiĢ değildir. Eğer kadı‟nın baĢka geliri yoksa mahkemedeki görevinde makul bir ücret alması uygun görülmüĢtür. Sonraları kadı‟nın görevinde belirli bir harç alınması adeta kanunlaĢmıĢtır. Osmanlı adli sisteminde ise alınacak harçlar her sancak kanunnamelerinde ayrıntılı olarak belirlenmiĢtir. Tabii bu miktarın zaman içinde fark ettiğini söylemek gerekir. Kaldı ki gerçek hayatta bu miktarın üstünde kanunsuz olarak harç alınması da sonraları yaygınlaĢan bir yolsuzluk türü idi. Bunun sık sık önlenmesi için fermanlar çıkartılmıĢtır.

Mahkeme harçlarını belirleyen ilk kanunname I. Beyazıt devrinde 1394 yılında çıkan kanunnamedir. Buna göre; resm-i sicil 6-8 akçe, deftere geçen böyle bir hüküm ilamı 10 akçe, hüccet 20-30 akçe idi. Bundan baĢka itakname, resm-i kısmet, nikah resmi ve kassamlara ödenen ruus vardı. Kadı davalı ve davacıdan belirli bir miktar harç alır bu dava konusu olan meblağa bağlıdır. Fakat miktarlar zamanla artmıĢtır. Bunlara rağmen kadı ve naiblerin köy köy dolaĢıp zorla miras taksimine giriĢtikleri ve yüksek oranda harç tahsil ettikleri sıkça görülmüĢtür47

. 7.4. Mahkeme’nin ArĢivi

Kadı mahkemesindeki yazıĢma ve diğer hukuki muamelatın biçimi sukuk denen kitaplardaki fıkıh fasıllarına göre açılan bölümlerde gösterilmiĢtir. Bu sicil-i sakk (sukuk) denen defterler içinde adeta sistematik olarak hüccet, ilam örnekleri, fetvalar yer aldığı gibi; Ģiirler hatta ilaç tarifleri kaydedilenleri bile vardır. Bunların

46Ortaylı, a.g.e, s. 67.

47

tetkikini hem kültür, edebiyat hem de hukuk anlayıĢının kavranması bakımından önemli olur. Bunlar resmi kayıt olmayıp kadının kadı‟nın Ģahsi ilmuhaberi mahiyetindedir. Bu bürokratik muamelat katı ve kesin kurallara göre iĢlemekle beraber, bazı sanılanların tersine hem ayrıntıları kapsayan ayrıntılı bir kayıt sistemi söz konusu olamaz. Geleneksel bürokrasilerde kayıt sistemlerinde önemli bir ayrıĢma ve pekinlik yoktur. Buna göre, bir kadı mahkemesinde de merkezden gelen fermanlar, normal askerlik iĢleri ve dava özetleri fazla ayrıntıya girmeden kaydedilmiĢtir. Ancak kanunların çeĢitliliği bu kayıtların Osmanlı tarih araĢtırmaları için en zengin kaynaklar olmasını sağlamıĢtır. Klasik Ġslam çağlarında bütün bu kolaylıklar kadıların evinde veya camide saklanıyordu. Kadının tek baĢına sorumluluğu yeterli görülmemiĢ ve bu iĢ için ayrıca bir hazine divanu‟l-hükm tayin edilip, arĢiv bir tür resmiyet kazanmıĢtır48

.

Osmanlı mahkeme arĢivleri daha ayrıntılı olup bu belgelerin saklanması ve düzeni, bürokraside üzerinde önemle durulan bir konu idi. Yani kayıtların düzgün tutulması ve teftiĢ ve görevin devri anında sicil ve belgelerin eksiksiz olması ve tahrif edilmemiĢ olmasına özellikle dikkat ediliyordu49

. 8. ġer’iyye Sicilleri

Osmanlı tarihinin kaynakları arasında ġer‟iyye sicil defterinin birinci derecede önemli bir yer tutuğuna Ģüphe yoktur. Merkezle yapılan belli baĢlı yazıĢmaların, halk dileklerinin, fermanların, kanunnamelerin ve Ģer‟i hüccetlerin geçirildiği bu sicil defterlerini incelemeden imparatorluğun idari ve içtimai tarihini hakkıyla meydana çıkarmak imkânsızdır denilebilir. Hele muayyen bir mıntıkaya ait birbirinin devamı olan bütün sicil defterleri ele geçirildiği takdirde o mıntıkanın tarihi hayatını hiçbir kaynak bize bunlardan daha etraflı bir Ģekilde anlatamaz. Memleketimizde zaman zaman çıktığını gördüğümüz Ģehir tarihleri, mahalli hayata dair makaleler umumiyetle bu esas kaynakları kullanmadıklarından veya kullanmasını bilemediklerinden bu gün maalesef iddialarından çok uzaktadırlar. Hâlbuki bir mıntıkanın tarihi iktisadi Ģahsiyetini bütünlüğünü meydana çıkarmak vazife sini üzerine alan, bizi geçmiĢin bütün canlılıklarıyla yakından temasa getiren bu nevi tarihçilik asıl büyük sentezler için en zengin malzemeyi verecektir. ĠĢte bu

48 Ergenç, a.g.e, s. 58-59.

49

bakımdan memleketimizde ekseriye adliye dairelerinde, eski medrese veya camii köĢelerinde duran eski sicil defterlerinin büyük bir titizlikle toplanıp korunması milli tarihimiz için Ģüphesiz en büyük hizmetlerden biri olacaktır50

.

Osmanlı hukuk nizamı hakkında mevcut olan çeliĢkili görüĢler arasından doğruyu tespit etmemize yarayacak en önemli delil, ġer‟iyye mahkemelerince ve bize kadar intikal eden ġer‟iyye sicilleridir. Bu sicillerin tetkikiyle Osmanlı hukukunun kaynakları Ģer‟i Ģerif dedikleri Ġslam hukukunu ne dereceye kadar uyguladıkları, padiĢahların ve ülü‟l-emr denilen devlet yetkililerinin sınırlı yasama yetkilerinin sınırlı yasama yetkilerini, Kur‟an ve sünnette kesin bir Ģekilde zikr edilmeyen ve içtihat ile zamanın ülü‟l-emrinin sınırlı yasama yetkisine terk edilen örf hukukun uygulama alanları yani kanunamelerin tanzim ettiği hususlar bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Bunlar incelenmeden Osmanlı hukuku hakkında verilen hükümler peĢin ve gayri ilimlik vasfından pek kurtulamayacaktır.

ġer‟iyye sicilleri ile ilgili olarak üç temel mefhumun bilinmesi Ģarttır. Bunlardan birisi mahdar kavramıdır. Mahdar: sözlük anlamı olarak huzur ve hazır olmak demektir. Terim olarak ise iki manası vardır. Birincisi; hukuki bir dava ile ilgili kayıtlar, tarafların iddialarını ve delillerini ihtiva eden, ancak hâkimin kararınca esas teĢkil etmeyen yazılı beyanlardır. Kadı taraflarla ilgili bilgiyi hatırlamak ve müzakere etmek üzere yazılı hale getirir fakat vereceği karar bu yazılı kayıtları ihtiva eden dava dosyasındaki bilgiler esas teĢkil etmez. Fıkıh kitaplarında mahdar kelimesinin bu manada kullanıldığı görülür. Ġkinci ise; herhangi bir mesele hakkında düzenlenen yazılı belgenin muhtevasının doğruluğunu ilam için, belgenin altında, mecliste hazır bulma ve meseleye vakıf olan baĢta subaĢı, çavuĢ ve muhzır gibi Ģahısların yazılı olarak takdir ettikleri Ģahadet beyanına ve imzalarına da mahdar denir. Ġkinci temel kavram ise sicil tabiridir. Sözlükte okumak kaydetmek ve karar vermek demek olan bu kelimenin terim olarak ifade ettiği mana Ģudur; “insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeĢitli yazı kaynakları ihtiva eden deftere Ģer‟iyye sicilleri kadı defteri mahkeme defteri, zapt-ı vakayı sicilleri veya sicilat defteri denmektedir. ġer‟i mahkemeler tarafından verilen her çeĢit ilam, hüccet ve Ģer‟i evrak istisnasız

50 Halil Ġnalcık, “Osmanlı Hukukunda Mühim Bir Kaynak”, A.Ü.D.T.C.Fakültesi Yayınları, s,I,Ankara, 1943, s. 89.

asıllarına uygun olarak bu deftere kaydedilmektedir51. Üçüncü olarak değineceğimiz kavram sakk-ı Ģer‟i ifadesidir. Bu ifade sicil defterlerindeki kayıtların belli bir kurala göre tutulup tutulmadığıyla ilgili bir ifadedir. Bu sorun tam olarak açığa kavuĢturulmazsa da daha çok belli bir kuralın geçerli olduğu görüĢüdür. ĠĢte bu görüĢe göre sicil defterindeki kayıtların tutulmasında takip edilen kurala denmektedir. Bu usuller bütün hâkimler tarafından gözetilmek zorunda olduğu ġer‟iyye sicil defterlerinden anlaĢılmaktadır.

Benzer Belgeler