• Sonuç bulunamadı

ġer’iyye Sicilleri’nin Türk-Ġslam Tarihi açısından Önemi

Gerek var olduğu zaman içerisinde dünyanın gidiĢatına verdiği düzen, gerekse yıkılmasından sonra dünyada kendisine duyulan yoğun ilgi ve hükmettiği coğrafyanın günümüzdeki hukuki, siyasi, askeri, kültür, edebiyat, sosyal ve ekonomik yapılarında derin bir etki yapmıĢ olan Osmanlı devletinin hukuki iĢleyiĢinin anlaĢılması itibariyle Ģer‟iyye sicilleri inkâr edilemez bir kaynağını teĢkil eder. ġer‟iyye sicilleriyle Osmanlı hukukunun kaynakları bu kaynaklar içinde de Ġslam hukuku ve icrasında görevli makamlar, idari organlar ve çalıĢmaları hakkında önemli bilgi ve tespitlerde bulunma imkânı elde edilmektedir. Her Ģer‟iyye sicili bulunduğu yerin iktisadi hayatına dair birinci elden orijinal tarih vesikalarıdır. Türk halkının hayat ve geçim tarzı ithal ve ihraç edilen eĢyalar, halktan toplanan vergiler hukuk ve ceza davalarındaki tazminatların miktarı, para, enflasyon ve develüasyon‟un tarihi seyri Ģer‟iyye sicillerinde ayrıntılı olarak takip edilebilir. ġer‟iyye sicillerinden idari teĢkilatına dair; kaza, sancak ve eyalet taksimatı, idari ve adli müesseselerin hem idari yapısını hem de ifa ettikleri fonksiyonlarını öğrenmek mümkündür.

Türk halkının aile yapısı, ticari, ahlaki vb. sosyal yapıyı ilgilendirmeseler de sicillerin aydınlatıcı rolü büyüktür. ġahsın hukuku ile kararlardan Osmanlı hukukunda gerçek ve tüzel kiĢilerin bildiği, ehliyet, gaiplik, Ģahsi haklar ve benzeri konulara dair Ģer‟i hükümlerin aynen uygulandığı anlaĢılmaktadır. Miras hukukuna iliĢkin kayıtların çoğunluğunu miras sözleĢmeleri ve tereke taksimleri teĢkil etmektedir. Bu kayıtlardan muhtelif devirlerdeki ailelerin refah seviyelerini, kullandıkları eĢyaları ve fertlerin sahip olduğu mal varlıklarını öğrenmek mümkündür. Aile hukuku ile ilgili olarak sicil kayıtlarından eski Türk aile yapısını,

51

niĢanlanma, evlenme, boĢanma, ev eĢyaları, beslenme Ģekli vb. müesseselerin nasıl iĢlediği hakkında bilgi edinilmektedir.

ġer‟iyye sicillerinde harp tarihi ve askeri konularla ilgilide teferruatlı bilgi bulmak mümkündür. Osmanlı ordusu sefere çıktığında Anadolu ve Rumeli de muhtelif yerlerde konaklayarak burada hem askeri hem de diğer ihtiyaçların teminine giderdi. Bu doğrultuda beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılara yazılı emirler gönderilirdi. Bu arada savaĢın kime ve hangi sebeple açıldığı vb. bilgiler yazılıdır. Yani 470 yıllık harp tarihimizi, bütün teferruatıyla Ģer‟iyye sicillerinin genellikle sonlarında yer alan ve kadılara hitaben yazılan emirlerde bulmak mümkündür.

10.ġer’iyye Sicilleri’nin Ġhtiva Ettiği BaĢlıca Belgeler

ġer‟iyye sicilleri defterlerindeki yazılı kayıtları iki ana guruba ayırabiliriz. Bunlardan birinci gurup; kadılar tarafından inĢa edilerek yazılan kayıtlar olan hüccet, ilam, ma‟ruz, mürasele, vb. ikinci gurup ise; kadıların kendilerinden olan inĢa etmedikleri, belki kendilerine hitaben gönderdiği için sicillere kaydedilen fermanlar, tayin, beratlar, buyruldular ve diğer hüküm çeĢitleri oluĢturmaktaydı52.

10.1. Kadılar Tarafından kaleme alınan Belgeler 10.1.1. Ġ’lam:

Arapça “ ilm” kökünden gelen “ i„lâm”ın kelime manası “bildirme anlatma” demektir. Hukuki terimi olarak ise ilâm bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren belgeyi ifade eder. Ayrıca hâkimin bir davada Ģeriata göre verdiği hükmünü ve üstünde imza ve mührünü taĢıyan vesikaya i„lâm denir. Ġ‟lamlar Ģu unsurlardan oluĢur; Hâkimin imza ve mührü, davacının adı ve adresi, davalının adı ve adresi, dava konusu, davacının cevabı, beyine talep(ispat edilecek delil), ispat ve yemin, Ģahitler hakkında güvenirlik soruĢturması, hüküm, tarih, Ģuhudu‟l-hal. Bazı ilam çeĢitleri Ģunlardır; borç ikrarı ve ilgili ilam, alacağın ispatına iliĢkin ilam, kefalet, havale ve istihkak ilamları, icare ilamları, evlenme ve boĢanmaya dair ilamlardır53

.

52 Erkan, a.g.e, s. 5-6.

53

10.1.2. Hüccet:

Arapça asıllı bir kelime olan “hüccet” delil vesika senet manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise ġer„i mahkemeler tarafından verilen fakat ilâmdan farklı olarak hüküm ihtiva etmeyen sadece kadı huzurunda iki tarafın anlaĢmaya vardıklarına dair kadı‟nın tasdikini ihtiva eden belgedir. Hüccet bir davâyı ispat eden Ģahitlik, yemin veya yeminden imtina„ anlamına gelir54

. 10.1.3. Vakfiye:

Arapça asıllı bir kelime olan vakıf “durdurmak” “alıkoymak” manalarına gelmektedir. Terim olarak vakıf bir kimsenin Allah‟a yakın olmak gayesiyle menkul veya gayrimenkul mal veya mülkünü dini ve sosyal bir gaye için tahsis etmesidir55

. 10.1.4. Sûret:

Kadıların noter vazifesi görerek verdikleri bir belge çeĢidi de surettir. Elinde ferman berat vs. bir belge olan Ģahıs sahip bulunduğu hak veya salahiyetini ispatlamak için o belgeyi göstermek zorunda idi56

. 10.1.5. Ma’ruzalar:

Ma‟ruzaların konularını genel olarak Ģu Ģekilde sınıflandırabiliriz; Halk tarafından mahkemelere çeĢitli konularda yapılan Ģikayetler, hâkimin emriyle görevliler tarafından keĢif ve tahkikat raporları, naiblerin daha çok ceza konularında yürüttükleri soruĢturma ve hâkimin tasvibine bağlı olarak verdikleri hükümler ve hakimlerin bir üstlerine arz ettikleri konular ma‟ruzaların incelenmesi sonucunda muhakemenin safhaları ile ilgili daha geniĢ bilgi, kaza dahilinde iĢlenen suçlar ve yapılan gayr-ı meĢru davranıĢlar hakkında ayrıntılı bilgiler edinilebilir.

10.1.6. Müraseler:

ġer‟iyye sicillerinde yer alan ve kadı‟nın kendisine denk veya aĢağı rütbedeki Ģahıs veya makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelere mürasele denir. Mürasele genellikle ya sanığın mahkemeye celbi isteğini ya da değiĢi konuları içerebilirler. Bu belgelerin dıĢında Ģer‟iyye sicillerinde vakfiyelerin tanzim ve tescili,

54 Kurt,a.g.e,s.173

55 Mübahat , S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili(Diplomatik),Ġstanbul, 1988, s.359.

memurlara izin verilmesi ve yerlerine vekil tayini, müderris tayini, vergi ve cizyelerin toplanması vb. konularda kayıtlar bulunmaktadır57

.

11.Tanzimattan Sonra ġer’iyye Mahkemelerindeki GeliĢmeler

Osmanlı devletinin ilk yıllarından itibaren kadılar, kazaskerlere ve kazaskerlerde padiĢahın mutlak vekili olan sadrazamlara bağlı ve onların namına Ģer‟i hükümleri icra ede geldikleri halde Tanzimat‟tan sonra Ģeyhülislamlığa bağlanmıĢlardır. 1837 yılına kadar bab-ı meĢihatta sadece Ģeyhülislam ve fetva emini oturuyordu. Rumeli ve Anadolu kazaskerleri ile Ġstanbul kadıları müddet-i örfiyelerini oturdukları konaklarda geçirirlerdi. Bu konakların yerleri kadılara göre değiĢirdi. Yani kadı olan Ģahsın konağı neresi ise o sene Ġstanbul mahkemesinde orası olurdu. 1837 tarihinde Rumeli ve Anadolu kazaskerlikleri mahkemeleriyle Ġstanbul kadılığı Bab-ı meĢihat‟a nakledildi ve kadılar Ģeyhülislamlığa bağlandı. Bu arada kadılardan idari ve mahalli idare yetkileri de alındı. Bu durum 1913 yılına kadar devam etti58.

Tanzimat dönemi ve daha doğrusu II. Mahmut ve onu takip eden dönem, yargı organları açısından da yeniden düzenlemelere sahne olan bir devredir.Tanzimat‟tan önce Osmanlı ülkesindeki yargı gücünü tek baĢına denecek kadar müstakil olarak kullanan Ģer‟iyye mahkemelerinin, daha doğrusu kadıların bu yetkileri ve düzeni, II. Mahmut'tan itibaren azalmaya ve yeni düzenlemelere maruz kalmıĢtır. 1235/1837 yılında Ġstanbul Kadısının makamı, Bab-ı MeĢihattaki boĢ odalara taĢınarak ilk kez resmî bir mahkeme binasında yargı görevini ifaya baĢlamıĢlarsa da, 1254/1838 tarihinde kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını önlemek ve mevcut usulsüzlükleri ortadan kaldırmak amacıyla Tarik-i Ġlmîye dair Ceza Kanunnâme-i Hümâyunu yürürlüğe konmuĢtur.

Ġlk yıllardan beri kadılar kazaskerlere ve kazaskerler de padiĢahın mutlak vekili olan sadrazamlara bağlı ve onların namına Ģer‟i hükümleri icra ede-geldikleri halde, kazaskerler Tanzimat‟ın baĢında ġeyhülislâmlığa bağlanmıĢ ve Ģeyhülislâmlar Meclis-i Vükelâ'ya alınmıĢtır. 1837 tarihinde kazaskerlikler birer mahkeme olarak Bâb-ı MeĢihata nakledilmiĢ ve bütün kadılar ġeyhülislâma bağlanmıĢtır. Bu arada kadıların idarî ve mahallî idare yetkileri de kaldırılmıĢtır.1855 tarihli bir Nizamname

57 Kütükoğlu, a.g.e, s.377.

58

ile kadıların tayini belirlendi. Buna göre asırlardır uygulanan mülâzemet yani belirli süreli kadılık usulü kolaylaĢtırıldı ve 1913 yılında ise bu usul tamamen kaldırıldı ve yerine ehil olduğu sürece kadıların görev yapmaları esası benimsendi. Kadıların tayin edilecekleri yerler ise, eski usul devam eden derecelerine göre beĢ sınıfa ayrıldı.

Birinci sınıf:Büyük mevleviyet kadıları ile kibar-ı müderrisîn olanlar vilâyltîere ve büyük sancaklara.

Ġkinci sınıf:Devriye mevâlileri, müderrisler ve eĢrefül-kuzât olanlar, kaymakamlık bulunan kazalara;

Üçüncü sınıf:Önceden kadılık yapmamıĢ mevâliler, müderrisler ve imtihanla eĢref ül-kuzât olduğunu ispat edenler, kaymakamlık bulunmayan büyük veya bulunan küçük kazalara;

Dördüncü sınıf: Daha aĢağı rütbeliler küçük kazalara

BeĢinci sınıf:Yeni göreve baĢlayanlar geriye kalan kazalara tayin edile-ceklerdi59.

Tayinleri bu Ģekilde tanzim edilen kadıları yetiĢtirmek için de Sultan Abdülmecit tarafından 1854 yılında Muallimhâne-i Nüvvâbadıyla bir medrese açılmıĢtı. Bu medrese sadece kadı yetiĢtirecekti60. 1859 yılında bütün ġer‟iyye mahkemeleri yeni bir yapıya kavuĢturuldu. Konu ile ilgili çıkarılan Nizamnameye göre, ġer'îye Mahkemelerinin yetki ve vazifeleri yeniden belirlendi. Evkaf, Kassam ve Kazasker mahkemeleriyle özellikle Ġstanbul'daki mahkemelerin görev ve yetkileri ayrı ayrı tespit edildi ve kısmen sınırlandı. 1867 tarihli Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamnamesi ile aile, miras, vakıf, Ģahsa karĢı iĢlenen suçlar ve cezaları gibi hukuk-u Ģahsiye davaları dıĢındaki hususlar, Ģer‟iyye mahkemelerinin yetki alanından çıkarıldı ve aynı tarihli ġûray-ı Devlet Nizâmnâmesi ile de Ģer‟iyye mahkemelerinin idarî yargı yetkileri tamamen ellerinden alındı.1870 tarihli bir nizâmnâme ile kurulunca, Osmanlı adliyesinde dualizm baĢladı ve iki adlî mahkeme ayrı ayrı sahalarda yargı görevini yürütmekle görevlendirildi. 1876 tarihli Nizâmnâmelerle kurulan havale ve icra cemiyetleri de kendi sahaları ile ilgili yetkileri Ģer‟iyye mahkemelerinin elinden almıĢlardır. 1288/1.871 tarihli Nizâmnâme ile Nizamiye Mahkemeleri yurt çapında teĢkilâtlandırılınca, Ģer‟iyye denilen konular dıĢındaki

59 Akgündüz, Cin, a.g.e, s. 279. 60

bütün yargı yetkileri bunlara devredildi ve hatta taĢralarda kısmen vazifesiz kalmıĢ olan kadılara Nizamiye Mahkemelerinin reisliği tevcih edilmeye baĢlandı.1290/1873 yılında Ģer‟iyye mahkemelerinin bir üst mahkemesi mahiyetinde bulunan ve yüksek bir Ģer'î mahkeme olan Meclis-i Tetkikat-ı Şer’iyyekuruldu. Bu meclis, fetvahaneden kendisine havale edilecek olan dava ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecekti. ġer'î mahkeme kararlarının Ģer‟i hükümlere aykırılığı söz konusu ise, durumu gerekçeleriyle beraber ġeyhülislâma arz edecekti.Bu arada bu meclisin bir altında ve ġer‟iyye mahkemelerinin üstünde bulunan Fetvahane-i Ali de, ġer‟iyye mahkemelerinin kararları hususunda temyiz ve istinaf yetkilerine sahip yüksek bir mahkeme olarak 1875 tarihinde kurulmuĢtu.Nizamiye ve ġer‟iyye Mahkemelerinin görevlerini tespit hususunda bazı karıĢıklıklar ortaya çıktıkça, zaman zaman yapılan hukukî düzenlemelerle her iki mahkemenin görevlerini açık bir biçimde birbirinden ayırma yoluna gidildi. Bunlara göre, ġer‟iyye Mahkemeleri sadece vakıf mallarının aslına, hacre, vasiyete, vasi tayin ve azline, yetim mallarına, vakıfların borç iliĢkilerine, miras hukukuna ve diğer Ģer‟i haklara bakabilecekti. Diğer konularda Nizamiye Mahkemeleri yetkiliydi.

1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile Ģer‟iyye mahkemelerinin teĢkilât ve görevleri yeniden düzenlendi. Bu düzenleme önemli yenilikleri ihtiva ediyordu. Mülâzemet usulü ve sınırlı süreli kadılık düzeni tamamen kaldırıldı. Kadılık için en az 25 yaĢını doldurma Ģartı getirildi ve 1885 de Mekteb-i Nüvvâb, 1908'de Mekteb-i

Kuzâi ve 1909'da ise Medreset'ül-Kuzât adını alan hukuk fakültesinden mezun

olmayanların hâkim olamayacağı hükme bağlandı. Bu arada 1914'de Islâhı Medâris Nizamnârfıesi ile Dar'ül-Hilâfet'il-Aliye adıyla yüksek bir dini okul açıldı. Nihayet 1916 tarihinde kazaskerlik ve evkaf mahkemeleri de dahil olmak üzere bütün Ģer‟iyye mahkemeleri, Adliye Nezâretine bağlamıĢ ve Temyiz Mahkemesinde Ģer‟iyye adıyla yeni bir daire teĢkil olunmuĢtur.

Mütârekeden sonra 1919 tarihli Kararname ile tekrar ġeyhülislâmlığa bağlanan Ģer‟iyye mahkemeleri, 1917 tarihli UĢum Muhakeme-i ġer‟iyye Kararnamesi ile sıhhatli bir yapıya kavuĢturulmuĢtur. TBMM'nin teĢkilinden sonra 4 sene daha aynı kararname uygulanmıĢ ise de, 1924 tarihli Mahâkim-i ġer'iyye'nin

Ġlgasına ve Mahâkimin TeĢkilatına ait Ahkâmı Muaddil Kanun ile bu mahkemelere son verilmiĢtir61

.

61 Akgündüz, Cin, a.g.e, s. 280-281.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

166 NUMARALI (H.980/M.1572/1573) AYNTAB

Benzer Belgeler