• Sonuç bulunamadı

2.2. ŞAHISLAR VE HARİTALARI

2.2.2. El-İṣṭaḫrī (ö 340/951’den sonra)

2.2.2.3. Mısır Haritası

10 numaralı resimde, Mısır bölgesi tasvir edilmiştir. Kızıldeniz, Kūh-ı Muḳaṭṭam, Nil Nehri, Kūhhā-yı Vāḥāt birbirine paralel bir biçimde belirgin görülmektedir. Nil Nehri yarım daire şeklindeki deltada Akdeniz’e kavuşmaktadır. Nil ile Vāḥāt Dağları arasında iki adet kahverengi üçgen yapılı semboller yer almaktadır. Bu semboller çizim teknikleri sebebiyle ilk bakışta iki dağın yan yana gösterildiği kanaatine yol açabilir. Ancak kitaptaki bilgiler göz önüne alındığında bunların iki büyük piramidi tasvir ettikleri anlaşılmaktadır.

Fustat bölgesinde güneye doğru ilerlediğinizde büyük yapılar bulunmaktadır. Bu yapıların daha fazlası Yukarı Mısır’da yer almaktadır. Fustat’ın karşısında 2 fersah uzaklıkta bu büyük yapılardan bazıları vardır. En büyükleri iki piramitlerdir. Tepesinde ancak bir devenin dizlerinin üstüne çökebileceği kadar bir genişlik vardır. Bu yapı yerden zirveye doğru gittikçe daralır. İçinde zirveye kadar çıkaran geçitler vardır. Bu iki piramit içinde yer altına götüren bir yol da mevcuttur. El-İṣtaḫrī, muhtemelen her iki piramidin de bu ülkenin eski krallarına ait mezarlar olduğunu duymuştur.87

Bu haritadaki ağaç, kuş ve çiçek motifleri bir önceki örneklerimizle benzeşmektedir. Haritada dikkatimizi çeken bir diğer husus, Akdeniz ve Kızıldeniz’de resmedilmiş iki büyük balıktır. Kızıldeniz’de görünen balık uzun bir kuyruk ve geniş bir surata sahiptir. Söz konusu tasvir bize İbn Ḫurdāẕbih’in Fars Denizi konusunda yer alan inek yaratılışlı balıklarını hatırlattı.88 Yine Akdeniz’de yüzen büyük dişli balıkta, denizlere dair duyulan veya görülen devasa canlıların etkisi görülmektedir.

Muḳaṭṭam Dağının Akdeniz tarafındaki ucunda Kūh-ı Tūr ve Hz. Musa yer almaktadır. Seccade üzerinde diz çökerek oturan peygamber tasviri Beni İsrail ve Musa a.s. kıssasına işaret etmektedir. Bilindiği üzere Hz. Musa kıssası Mısır ve

87 el-Isztachri, a.g.e., s. 31.

47 Medyen89 coğrafyaları arasında geçmektedir. Bu bağlamda bahsi geçen haritada yer alması ve özellikle Tūr Dağı’nın resmedilmesi önemlidir. Musa a.s. Medyen’den ayrıldıktan sonra Tūr Dağı’nda peygamberlikle müjdelenmiştir.

Musa a.s.’ın üzerinde yünden cübbe, yünden kilim, yünden don ve yünden gömlek bulunuyordu. Pabucu da tabaklanmış merkep derisindendi. Hz. Musa yerle gök arasında yükselen güneş şuâı gibi göz kamaştıran Nur direğiyle karşılaşınca onu önce ateş yalını sanmıştı. Ancak o ateş değil, Yüce Allah’ın nurundandı. Musa a.s. gördüğü Nur’a doğru ilerleyip de onun Ullayktan (Böğürtlen, Musa Ağacından) veya Avsece ağacından yalınlandığını, ta semadan oradaki büyük bir Avsec ağacına kadar uzandığını, dumansız büyük bir ateş olduğunu ve ağacın yeşilliğini artırmaktan başka bir şey yapmadığını görünce şaşırdı.90

Hz. Musa kıssasına göre Mısır’dan ayrılan İsrailoğulları’nı Firavun ve ordusu takip etmiştir. Sonunda deniz kenarına gelince Hz. Musa asasını yere vurmuştur ve deniz ikiye ayrılmıştır. Bir rivayete göre on iki kabile için on iki yol açılmıştır. Yüce Allah bir de rüzgâr gönderip yaş yolu kuruttu ki yürümeye elverişli hale geldi.91 Yaygın görüşe göre Musa a.s. ve İsrailoğullarının selametle içinden geçip karaya çıktıkları, Firavun ve ordusunun içinde boğulduğu deniz; Kulzum Denizidir. Deniz sahilindeki Kulzum şehri ile Mısır’ın arası üç günlük bir mesafedir. Kulzum, Mısır ile Mekke arasında, Tur Dağına yakın, eski ve harap bir beldedir.92

İsrailoğulları Firavun’un zulmünden kurtulduktan sonra Hz. Musa Tur Dağı’na çıkmış ve rivayetlere göre orada kırk gün kalmıştır.93

89 El-İṣṭaḫrī, Medyen’e gittiğinde Hz. Musa’nın Hz. Şuayb’ın sürüsüne su içirdiği kuyuyu görmüştür.

Daha sonra bu kuyunun üstü kapatılmış ve üzerine bir ev inşa edilmiştir. bkz. el-İsztachri, a.g.e., s. 10.

90 Köksal, a.g.e., c. 2, s. 25. 91 Köksal, a.g.e., c.2, s. 61. 92 Köksal, a.g.e., c. 2, s. 65.

93Araf Suresi 142. Ayet: Mûsâ ile otuz gece (için) sözleştik ve buna on gece daha ekledik; böylece

rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Mûsâ kardeşi Hârûn’a dedi ki: "Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yolunu izleme.", Bu süre zarfında Yahudilere göre Tanrı tarafından on emir vahyedilmiştir. Diyalogun nakil bir metni orijinalinden İngilizceye tercüme edilmiştir. Detaylı bilgi için bkz. Isaac H. Hall, “The Qolloquy of Moses on Mount Sinai”, Hebraica, Vol. 7, No. 3, April 1891, s. 161-177.

48 Öte yandan Muḳaṭṭam Dağı üzerinde elinde bir taş bulunan maymun dikkatimizi çekmektedir. Bu tasvir, Muḳaṭṭam Dağlarında görülen bir maymun türüne işaret edebileceği gibi Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir kıssaya da işaret edebilir. Bakara Suresi 65-66. ayetlerde şöyle buyrulmuştur: “İçinizden cumartesi günü hakkındaki hükmü çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Bu yüzden onlara, "Aşağılık maymunlar olun!" demiştik. Biz bunu, hem çağdaşlarına hem de sonradan gelenlere ibret veren bir ceza, muttakiler için de bir öğüt kıldık.” Yahudi inancına göre Tanrı yaratılışı altı günde tamamlamış, yedinci gün olan cumartesi günü istirahata çekilmiştir. O günün dinlenme ve bayram günü olarak belirlenmesi bizzat Tanrı’nın Hz. Musa’ya Tūr Dağında verdiği emirler arasında yer almaktadır. Cumartesi günü yapmaları yasaklanan işler: Yemek pişirmek, besin toplamak, ekip biçmek, ateş yakmak, odun toplamak ve yük taşımaktır. İşte bu hükümleri çiğneyen halka Allah Teâlâ, “Aşağılık maymunlar olun!” demiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu son ifadenin fiziksel bir dönüşmeye mi, yoksa ahlâkî ve manevi bir değişim ve bozulmaya mı işaret ettiği hususunda bir açıklama yoktur.94 El-İṣṭaḫrī ise kitabında şu bilgilere yer vermiştir: Eyle, palmiye ağaçları ve ekin tarlaları olan küçük ve meskûn bir şehirdir. Burası Allah’ın Yahudilere Şabbat gününde balık avını yasakladığı ve onları

maymun ve domuza çevirdiği şehirdir.95

Mesʿūdī kitabında maymunlar hakkında müstakil bir başlık açmıştır. Fiziki yaratılışları ve zekâları üzerinde duran âlim, çeşitli rivayetler ışığında türlerinden ve bulundukları coğrafyaya göre hangi amaçlarla insanlara hizmet ettiklerinden bahseder. Nitekim maymunlar; son derece anlayışlı ve dirayetlidirler ama dilleri yoktur ve dertlerini konuşarak anlatamazlar. Fakat işaret yoluyla söylenen her şeyi anlarlar. Ancak zeki oldukları kadar pistirler. Maymunların pis oluşlarının sebebi sıcak iklimde yaşıyor olmalarıdır. İlerleyen satırlarda bu hususa dair bir örnek olarak Habeş topraklarında yaşayan maymun türü gösterilmektedir. Bu maymuna “nūbiyye” denmektedir. Ufak tefektir ve küçük yüzlüdür. Bir Nūbeli gibi açık siyah renklidir. Maymuncularla beraber dolaşır, mızrağın tepesine tırmanır, en uç kısmına varır.

94 Kur'an Yolu Tefsiri, c. 1, s. 139.

Ayrıca bu konudaki rivayetler ve tefsir görüşleri hakkında detaylı bilgi için bkz. Nur Ahmet Kurban, “İslam Kaynaklarına Göre Sebt Yahudileri’nin Maymuna Dönüştürülmesi Meselesi”, Marife, Bahar 2013, s. 9-27.

49 Halife Muktedir Billah’a bu maymunlardan bir miktarı kafesler içinde getirilmişti. İçlerinde sakallı, uzun tüylü olanları vardı. Kimisi yaşlı, kimisi gençti. Bu maymunların özellikleri ve suyun ortasında timsahları avlamak için nasıl kullanıldıkları Sīraf ve Ummanlı denizciler tarafından iyi bilinir.96

50 Resim 10 – El-İṣṭaḫrī – Mısır Haritası - TSMK, Nr. B. 334

51