• Sonuç bulunamadı

Halife El-Me’mūn Haritası (198/813-218/833)

2.2. ŞAHISLAR VE HARİTALARI

2.2.1. Halife El-Me’mūn Haritası (198/813-218/833)

İslam’ın doğuşunun ardından geçen Ḫulefā-i Rāşidīn dönemi ve daha sonra kurulan Emevi Devleti, din ve kültür algısını geniş coğrafyalara ulaştırmaya başlamıştı. Tarih bölümünde aktarıldığı üzere hem bireysel hem de devlet eliyle ilerleyen bu süreç; yeni diyaloglar ve bilgi alışverişlerini oluşturacak ortamı meydana getirmiştir. 750 yılında ise yeni politikaları ile Abbasi Devleti kurulmuş ve yönetim kurumsal yapılarını güçlendirmiştir. Komşu kültürler ile sınır olmak ve hatta zamanla toprakların genişletilmesi; “bilgi aktarımını” beraberinde getirmiş ve miras alınan ilimlerin geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bu süreçler çerçevesinde ilim faaliyetlerinin Halife el-Manṣūr tarafından sistemli bir biçimde şekillenmeye başladığı bilinmektedir. Ancak Abbasi Devleti’nin 7. Halifesi (813-833) el- Me’mūn, bizim çalışmamız için bir başlangıç noktasıdır. Halife el-Me’mūn Bağdat’ta kurulan Beytu’l-Ḥikme çatısı altında ilmî çalışmaları büyük ölçüde desteklemiştir. Burada ekseriyetle gerçekleştirilen tercüme faaliyetleri ve yeni katkılar arasında coğrafya alanı en önemli mihenk taşlarından biri haline gelmiştir. Söz konusu araştırma merkezinde yüzyıllar boyunca ancak alıntı ve/veya ithaf yoluyla varlığı bilinen ancak hiçbir nüshasının gün yüzüne çıkmadığı el-Me’mūn Haritası hazırlanmıştır.

Yaklaşık 30 yıl önce Prof. Dr. Fuat Sezgin, Me’mūn haritasının yüzyıllar içerisinde yapılan kopyalarından birini Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde yaptığı araştırmalar sırasında bulmuştur. İbn Fazlullah el-ʿÖmerī’nin 1340 yılında yazdığı Mesāliku’l-Ebsār adlı ansiklopedik eserinin içerisinde yer alan bu nüsha55; İslam haritacılığının miras aldığı bilgileri geliştirme safhasına geçtiğine işaret eden mühim bir örnektir. El-ʿÖmerī, eserinde bu haritayı “Ṣūra Levḥu’r-Resm” olarak adlandırmıştır.56 Ancak GAS’deki Almanca tabirinin yaygınlaşması ile el-Me’mūn Coğrafyası veya el-Me’mūn Haritası tabirleri öne çıkmıştır.

Ebū ʿAbdullah ez-Zührī’nin aktarımına göre Halife el-Me’mūn tarafından görevlendirilen 70 kişilik bir ekip, bu eseri ortaya çıkarmıştır. Ancak heyetin

55 TSMK, III Ahmed Nr. 2797/1, vr. 293b-294a. 56 Sezgin, a.g.e., c. 13, s. 7.

28 gayretlerinin sonucu yalnızca bir dünya haritasını içermemektedir. Detaylı bir anlatım metni ve beraberindeki parça haritalar; dönemin coğrafya bilgisini kapsamaktadır.57

Burada dikkat çekmek istediğimiz husus; yukarıda zikredilen coğrafya heyetinin dayandığı kaynakların; Batlamyus’un henüz Arapça’ya çevrilmemiş olan “Geographia” isimli kitabı ve Marinos’un 8000’e yakın yer bilgisine işaret ettiği tabelaları olduğudur.58 Nitekim Batlamyus ilk olarak İbn Ḫurdāẕbih tarafından Arapça’ya tercüme edilecektir, ancak bu tercüme günümüze ulaşmamıştır.59

El-Me’mūn haritasının (Resim 1) hemen sol kısmında bulunan “yedi iklim” çizelgesi ve kıtalarda belirgin olan derece ağı; coğrafyacıların dünya görüşü ve matematiksel coğrafyaya dair öğrendiğimiz ilk ipucudur. Bu nüsha ile bize aktarıldığı kadarıyla meskûn ve bilinen dünyayı yediye bölerek coğrafya bilgilerinin nereye kadar uzandığını göstermişlerdir. Haritada görüldüğü üzere Afrika kıtasının alt kısmı boş bırakılmış ve “ضورعلا ةفرعمل طخ” ibaresi ile belirtilmiştir. “Bilinen yerlerin sınırı” ötesinde kendilerinden sonra da olsa keşfedilecek yerler olduğu inancı vurgulanmaktadır.

Çalışmamızın ana hatlarına uygun olarak dikkatimizi çeken ikinci bir husus ise doğu sınırında yer alan açık denizdeki sıradağ sembolüdür. Birden fazla adaların resmedildiği bu bölgede ikinci büyük ada “Cezīratu’l-Cevher” olarak adlandırılmıştır. Doğrudan deniz bölgesinde uzanan sıradağlar “el-Baḥru’ẕ-Ẕiftī” ile bir nevi sınır oluşturmaktadır. Bu deniz siyah rengiyle betimlenmiş ve el-Baḥru’l- Muḥīṭ’i çevrelemiştir. Ayrıca iki bölgede haritanın içine yayılmaktadır. Bunlardan birincisi haritaya göre Avrupa’nın kuzeybatısında yer almaktadır. İkincisi ise doğrudan göze çarpacak büyüklükte olup el-Baḥru’l-Kebīr ve el-Baḥru’l-Aḫḍar bölgesi ile Afrika kıtası arasında kara bir üçgen şeklindedir. Bu tasvir ve aktarım biçimi okyanusu ikiye bölmektedir.

Bir diğer unsur, Nil nehrinin kaynağı olarak olarak bilinen “Ay Dağı”nın yazı ile betimlenmemiş olmasıdır. Ancak bunun yanı sıra Nil’in üçüncü gölünden çıkıp

57 Sezgin, a.g.e., c. 13, s. 230. 58 Sezgin, a.g.e., c. 13, s. 230.

29 batı yönüne doğru ilerleyen ve Baḥr-ı Muḥīṭ’e dökülen büyük bir kolu görülmektedir. Nīlu’s-Sūdān olarak tanınan bu nehir kolunun örnekleri ilerleyen yüzyıllarda yeniden karşımıza çıkacaktır.

Eṣ-Ṣūretu’l-Me’mūniyye’de dikkat çeken önemli özelliklerden biri, okyanus ve denizlerde onlarca renkli adacığın resimlendirilmesidir. Ancak Ekvator çizgisine paralel, doğuya doğru uzanan büyük bir ada kütlesi Cezīratu’l-Ḳamer veya Ḳumr, araştırmamız boyunca ilk defa bu haritada belirgin bir biçimde yer almaktadır. Üstünde sıradağların ve nehirlerin bulunduğu bu kara parçası, güneye doğru inen Doğu Asya uzantısına paralel bir yarımada ile birleşiktir. Ceziratu’l-Vecce tabiri ile isimlendirilen yarımada ile kara parçası arasında uzun ince bir haliç oluşmuştur.

Son olarak kuzeydoğu yönünde Asya kıtası üzerinde sıradağların kapalı bir üçgen biçimi oluşturduğunu görmekteyiz. Ye’cūc ve Me’cūc’e ait olduğu ifade edilen bu bölge tabiri caizse bir ikizkenar üçgen şeklindedir ve bu üçgenin taban kenarında geçit olduğunu düşündüğümüz kubbeli bir açıklık resmedilmiştir. Ayrıca Sedd ve Bābu’s-Sedd ifadeleri harita üzerinde yer almaktadır.

Yukarıda bir takım detaylarını aktardığımız el-Me’mūn haritasının kendi dönemine ait bir çizim olmadığının altını ehemmiyetle çizmek istiyoruz. Orijinali ile bu nüshanın bulunduğu yazma arasında takriben dört yüzyıl bulunmaktadır. Ancak bu süre zarfında kopyalama sonucu oluşan hatalar bir yana bırakıldığında Prof. Dr. Fuat Sezgin’e göre el- Ḫārizmī’nin kaydettiği koordinatlarla yapılan karşılaştırmalar neticesinde bu harita 9. yüzyıla dayanmaktadır.60

30