• Sonuç bulunamadı

2.3. LÜBNAN’DA DİNİ/MEZHEPSEL YAPI

2.3.2. Müslümanlar

Hz. Muhammet’in vefatından sonra başlayan halifelik dönemlerinde de İslamiyet yayılmasını sürdürmüştür. Ancak zaman içerisinde biriken ihtilaflar son halife Hz. Ali döneminde Muaviye taraftarları ile Hz. Ali taraftarlarının karşı karşıya gelmesi ile sonuçlanmıştır. Bu çatışmanın en önemli sonucu İslamiyet içindeki bölünmelerin ilk defa ortaya çıkmasıdır. İlk iki mezhep olan Şiilik ve Sünnilikten sonra farklı zaman ve coğrafyalarda yeni mezhepler de ortaya çıkmıştır. Müslüman mezheplerin ortaya çıkmalarının sebebi itikadi ve fıkhi konulardan kaynaklanan farklılıklardır (Bulut, 2015: 282). Hristiyanlık gibi İslamiyet dini de kısa sürede bugünkü Lübnan topraklarına

55

ulaşmıştır. Lübnan anayasasında kabul edilen Müslüman mezhepler 5 tanedir. Bunlar Sünnilik, Şiilik, İsmaililik, Alevilik ve Dürzilik.

2.3.2.1. Sünniler

Sünnilik, bir diğer ismiyle Ehl-i Sünnet, “manevi alanda çizilen yolu benimseyenler” (Yavuz, 1994: 525) anlamındadır. İslam toplumunda en büyük mensuba sahip olan Sünnilik mezhebi içerisinden zamanla ameli ve itikadi meselelerdeki farklıların sonucunda yeni ekoller doğmuştur. Bunlardan Hanefi mezhebi, Şafii mezhebi, Maliki mezhebi ve Hanbeli mezhebi fıkhi mezhepler iken; Eşarilik ve Maturidilik mezhepleri itikadi mezheplerdir.

Lübnan’daki Sünnilerin rakamsal ve oransal oranına ilişkin veriler ne yazık ki farklılıklar içermektedir. Bununla ilgili olarak hazırlanan yurt içi kaynaklarda da maalesef yabancı kaynaklardan alıntı verilerin sunulduğu görülmektedir. 2012 yılı tahminlerine göre ülkedeki Sünni nüfus, toplam nüfusun %27’sini (www.cia.gov, 2018b) teşkil etmekte iken; 2016 yılında bu oran %28.52 (Bureau of Democracy, Human Rights and Labor, 2017: 2) olarak tahmin edilmektedir. Lübnan’daki Sünni Müslümanlar diğerlerine oranla daha fazla şehirleşmiştir. Lübnan’daki Sünnilerin büyük çoğunluğu Trablus, Beyrut, Sayda şehirlerinde yaşamaktadır. Şehirleşmenin yarattığı durum onların siyasal, toplumsal ve ekonomik alanlarda da önde olmalarını ve içlerinden güçlü Sünni ailelerin de doğmasını sağlamıştır. Bu aileler ılımlı karakterleriyle ülke siyasetinde dengeleyici rol almışlardır (Atlıoğlu, 2014: 47). Ülke bağımsızlığının elde edilmesinden sonraki süreçte ise Sünni Fetva Kurumu kurularak Sünni yapıda birlik sağlanmaya çalışılmıştır.

2.3.2.2. Şiiler

Şiilik, diğer bir ifade ile Şia, Hz. Muhammed’in vefatından sonra halifeliğin Hz. Ali ve O’nun soyundan gelenlere ait olduğu düşüncesini savunan toplulukların ortak adıdır (Öz, 2010: 111). Şiiliğin ne zaman ortaya çıktığına dair görüşler ihtilaflıdır. Kimilerine göre Hz. Muhammed’in vefatından sonra Ehl-i Beyt’ten (Ehl-i beyt kelimesi “ev halkı” anlamındadır ve Hz. Muhammed’in ailesini ifade etmek için kullanılır)

56

birisinin halifeliği alması gerektiği düşünülmekte iken; kimileri daha Hz. Muhammed döneminde bu düşüncenin olduğu ve Hz. Peygamberin vefatından sonra Hz.Ali’nin başa geçeceğinin beklendiğini iddia etmektedir. Bunun gibi çok daha başka yorumlar da bulunmaktadır.

Sünnilikten sonra Suriye coğrafyasında en yaygın İslami mezhep olan Şiilik içinde de imamet hakkında görüş farklılıklarından ötürü ayrışmalar vardır. Şiiliğin üç ana kolu vardır. Bunlar: Zeydiler (Beşçiler), İsmaililer (Yediciler) ve İsnaaşeriyyeciler ( On ikiciler ya da İmamiyye). Lübnan’daki Şiiler ise On iki İmamcılar içerisindedirler ve inanç olarak İran’a yakındırlar.

2017 yılı verilerine göre Şiiler ülke nüfusunun %28.4’ünü (Bureau of Democracy, Human Rights and Labor, 2017: 2) oluştururken resmi rakamların olmaması sebebiyle net bir sayı verilemese de 2018 yılı itibariyle bu oranın daha da büyüdüğü tahmin edilmektedir. Diğer taraftan ülkede göze çarpan en önemli şey uzun bir süre boyunca Şiilerin bir bütünlük gösteremediğidir. Zira Şiilik, ilk olarak 1926 Anayasası ile Sünnilikten ayrı yasal bir mezhep olarak tanınmış olmasına rağmen, ülkenin bağımsızlığı kazanmasının ardından yapılan Ulusal Pakt’ta sadece Parlamento başkanlığı gibi sembolik sayılabilecek bir yetki elde edebilmiştir. Dolayısıyla Şiiler ülke siyasetinde Sünniler ve Maruniler kadar etkin olamamışlardır. Şiilerin örgütlenip ülke siyasetine girmeleri 1970’li yıllarda Musa es-Sadr’ın çabalarına dayanır. Musa es-Sadr, Emel adıyla da bilinen Lübnan Direniş Müfrezelerini kurmuştur. Bir diğer siyasi yapılanma olan Hizbullah ise İsrail’e karşı mücadele etmek için kurulmuş ve zamanla ülke siyasetinde etkin bir rol üstlenmiştir.

2.3.2.3. Dürziler

Her ne kadar bazı kaynaklarda Müslüman nüfusu içinde sayılmasa da Dürzilik 1920 yılında kurulan siyasal sistemde Müslüman mezhepler içerisinde sayılmıştır. Dürziler de kendilerini ‘Muvahhidin’ (Allah’ın birliğine inanan) olarak görmüşlerdir (Öz, 1994: 40). Diğer taraftan etnik kökenleri itibariyle de sürekli tartışılmış ve ortaya birçok iddia sürülmüştür. Fatımi halifelerinden Hakim-Biemrillah döneminde Vezir Hamza bin Ali tarafından kurulan ve İsmaililiğin uç kolunu teşkil eden Dürzilik, kapalı yapısıyla varlığını günümüze kadar ulaştırmıştır.

57

Lübnan tarihinde önemli bir yer edinen Dürziler şehirleşmeden kaçınmışlardır. Bu sebeple daha çok Cebel’i Lübnan’ın orta kesimlerinde ve özellikle de Şuf’ta yaşamaktadırlar. Lübnan’daki 1932 nüfus sayımında 53.047 olan Dürzi nüfus (Atlıoğlu, 2014: 54), 1958 yılında 88.000 ve 1983 yılında 250.000 olarak tahmin edilmiştir (Acar, 1989: 2). 2012 yılı itibariyle de ülke nüfusunun %5.6’sını (www.britannica.com, 2018) teşkil etmektedir.

Tarihsel sürece bakıldığında Osmanlı Devleti döneminde Dürzi ailelerin güçlü ve saygın oldukları görülmektedir. Ancak önde gelen aileler (Canbulat, Aslan, Şihab, Talhuk, Abdulmalik ve Abullam) arasında yaşanan güç çekişmesi nüfuzlarının azalmasına yol açmıştır. Ayrıca Batılı ülkelerin Lübnan siyasetine etkileri de Dürzi egemenliğinin daha da zayıflamasına yol açmıştır. Günümüz Lübnan’ında Dürzi Arslan ve Canbulat aileleri saygınlıklarını halen korumaktadırlar.

2.3.2.4. Nusayriler (Aleviler)

Kuzeybatı Suriye’deki Nusayriye Dağları’nda yoğunlaşmaları nedeniyle Nusayriler olarak da bilinen Aleviler (Collelo, 1989: 64), ülke de küçük bir nüfusu kapsasalar da 1989 Taif Antlaşması ile oluşturulan siyasal sistemde söz hakkı elde edebilmişlerdir. Nusayrilik isminin nereden geldiğine yönelik de farklı yaklaşımlar bulunmaktadır (Üzüm, 2007: 270). Nusayriler İmam Sadr’ın ilanıyla kendilerini Şii Müslüman olarak ifade etseler de, muhafazakâr Sünnilerce dışlanmaktadırlar. 1971 yılında bir Alevi olan Hafız Esad’ın Suriye’de iktidarı ele geçirmesiyle Nusayrilerin siyasal anlamda önemi artmıştır. Günümüzde Lübnan’daki Nusayri nüfusun 500.000 kadar olduğu tahmin edilmektedir.