• Sonuç bulunamadı

Müsennâ Hatlarda Çokça Seçilen İbareler

2. HAT SANATINDA MÜSENNÂ

2.2. Müsennâ Hatlarda Çokça Seçilen İbareler

Müsennâ kompozisyonlarda bazı ibareler sıklıkla kullanılmıştır. Çifte vav, Hû,

Hüve’l-Bâkî, Tevekkülî alâ Hâlikî ve Fetih Sûresi’nin ilk âyeti farklı dönem, yazı

çeşitleri ve kompozisyonlarda karşımıza çıkmaktadır. İsm-i Nebî (sav), Ali (ra),

Besmele-i Şerîf, Kelime-i Tevhîd ve Esmâ-i Hüsnâ’dan bazı isimler de müsennâ olarak

çokça yazılmıştır.

Esmâ-i Hüsnâ’dan Yâ Fettâh ismi makasların tutma kısımlarında ve kapı kulplarında kullanılmıştır. Yâ Hâfız ve Yâ Hayy Yâ Kayyûm isimleri de müsennâ olarak sıklıkla yazılmıştır.

Müsennâ Besmele-i Şerîf istifleri camilerde, çeşmelerde, türbelerde ve levhalarda kullanılmıştır. Taç, pencere, cami, tabanca, vazo, yaprak, balık, kandil, daire, kare ve beyzî formlarda sülüs, ma’kılî, kûfî, muhakkak yazı çeşitleriyle yazılmıştır.

İsra Sûresi 84. âyeti damla formunda aynı istif düzenlemesiyle fakat farklı

süslemelerle Bursa’daki çok sayıda cami mihraplarında bulunmaktadır. Ayrıca farklı istiflerle de yazılmış örnekleri vardır.

Kelime-i Tevhid çok sayıda levhada gerek müstakil olarak gerek bir levhadaki

kompozisyon içinde yazılmıştır. Cami formunda ma’kılî ve sülüs yazı çeşitleriyle sıklıkla görülmektedir.

Tevekkülî alâ hâlikî ibaresi Çinili Köşk (877/1473) eyvanı, Mahmud Paşa

Camii (878/1474) cümle kapısı kitâbeleri, Laleli Camii (1176/1763) kadınlar mahfili ve Topkapı Sarayı hazine dairesinde bulunan Yavuz Sultan Selim’e ait olan mühür başta olmak üzere mimarîde, yazmalarda ve levhalarda farklı kompozisyonlarla kullanılmıştır.

İsm-i Nebî Hilye-i Şerif düzenlemelerinde, mimarî yapı iç mekânlarında

kullanılan sarkıtlarda, alemlerde, müstakil levhalarda, bir kompozisyonun içerisinde bir veya daha fazla sayıda tekrar edilerek kullanılmıştır. Ayrıca Hz. Peygamber’in (sav) ismi Hz. Ali’nin (ra) ismi ile çok sayıda levhada farklı şekillerde istiflenmiştir.

Hz. Ali (ra) ismi mimarîde iç mekân duvar ve sütunlarda, levhalarda farklı ve

aynı düzenlemelerle çok kez kullanılmıştır. Bektaşî tacı şeklinde ve özellikle yelerin çanak kısımları zülfikâr şeklinde tamamlanarak çokça yazılmıştır. Bunlarla birlikte Yâ

Hakk Yâ Ali ibaresiyle de genellikle tekke levhalarında resimsel levhalarda da

görülmektedir.

Osmanlıda müsennâ istifler tasavvuf ve tarikatlarda, dergâh ve tekkelerde daha çok resimsel olarak tercih edilmiştir. Hz. Mevlânâ adı mevlevî sikkesi şeklinde yazılmıştır. İnsan yüzü şeklinde yapılan müsennâlar da daha çok tekkelerde kullanılmış fakat usta hattatlar tarafından rağbet görmemişlerdir. Camaltı tekniğiyle59 de birçok tekke levhası yapılmıştır.

59 Bu teknik, yazı veya bir resmin cam yüzeyine ters olarak boya veya altın kullanılmasıyla uygulanır.

Fakat uygulanan kompozisyon ters olarak görüleceği için resim veya yazıların ters çalışılması gerekmektedir.

Mezar taşlarında Hû ve Hüvel-Bâkî ibareleri sıklıkla kullanılmıştır. Çeşmelerde ise Enbiyâ Sûresi 30. âyet daire, kemer ve farklı formlarda farklı istiflerle uygulanmıştır.

R. 17 Edirnekapı Mezarlığı Ünver Ailesine Ait Kabristandaki Mezartaşları Celî Sülüs Müsennâ "Hû" ve "Hüve'l-Bâkî" İbareleri

(Fotoğraf: Betul Sayın/2019)

Çifte Vav da yine müsennâ olarak çokça kullanılan ibarelerdendir. Vav harfi

ebced hesabıyla altı rakamının karşılığı olup, yan yana iki vav harfinin altmışaltı kabul edilmesi ebcedde Allah (cc) lafzının karşılığı olarak görülmüştür. Aynı zamanda iki

vav harfinin toplamı on iki rakamı ile de on iki imama işaret ettiği kabul edilmiştir.

Ayrıca bunlarla beraber vav harfinin Allah’ın Vâhid ismiyle birliğini simgelediği inancı da çokça yazılmasında etken olmuştur. Çarşılarda da bereket anlamına geldiğine inanılır.

“Çifte vav bazı tarikatlarda kutsal görülmüştür. Bektaşî ve Mevlevî kültüründe çifte vav çevirmek deyiminin şöyle bir anlamı vardır: bunların dergahlarında Muharrem ayının onundan sora mukabele günü aşure pişirilir. Bu sırada canlar kazanın başına toplanır. Aşureyi sağdan sola kepçeyle karıştıran kepçeyi öperek başkasına verir, o da öperek alır, kazandaki aşı bu defa soldan dağa karıştırır, aynı

tarzda bir başkasına sunar böylece kazanın dibinin tutmaması sağlanır. Aşureyi bu tarzda karıştırmaya çifte vav çevirmek derler”60.

Çifte vav iç mekân duvarlarda, camilerde, çini üzerinde, sakıtlarında,

levhalarda, taşa mahkûk kitâbelerde, içi motif veya daha ince kalemle yazılmış kompozisyonlarda görülmektedir.

Müsennâ istifler levhalarda çeşitli formlarda, hilyelerde genellikle orta dairevî kısımda, tekke levhalarında, makas, yüzük, gömlek gibi çeşitli eşyalarda ve mimarî yapı kitâbelerinde kullanılmıştır.

Kubbe alemlerinde, kapı kulplarında, makas saplarında, kumaş üzerinde, çinide, mühürlerde, kartvizit ve mezar taşlarında da karşımıza çıkmaktadır.

Camilerde ana cümle kapısı kitâbesi orta üst kısım veya iki yanda madalyon olarak, cami avlusundaki kubbelerde, mihrapta özellikle damla veya kandil formunda, minber taç kısımlarında ve cami iç mekân duvarlarında, sütun veya levha olarak kalem işi tekniği, taşa mahkûk veya çini üzerinde müsennâ yazılar bulunmaktadır.

Özellikle erken dönem Osmanlı mimarisinde türbelerde minber ve mihrap kısımlarında taç formunda Besmele-i Şerîf ve iç mekân duvarlarında bazen madalyon bazen kandil formunda müsennâ istifler bulunmaktadır. Türbelerde özellikle kuşak yazılarında bütün alanı kaplayacak şekilde genellikle ibarenin bir kısmı düz bir kısmı ters olacak şekilde yazılmış satırlar karşımıza çıkmaktadır.

Müsennâ yazılar Osmanlı’da XV. yüzyılda özellikle Bursa ve Edirne’de yapılan cami ve türbe gibi yapılarda çokça kullanılmıştır. “Osmanlı öncesi mimarî

yapılarda çok görülmeyen kûfî-sülüs müsennâ istifler XV. yüzyıl Edirne yapılarında özellikle Üç Şerefeli Camii harim kapı girişinde beyzî formda ve avlu revaklarında bulunanlarla görülmeye başlamıştır. Selçuklu ve beyliklerden alınan ilhamla oluşturulan bu celî kûfî ve celî sülüs karışımı olan istifler XV. yüzyıl Bursa ve Edirne üslubu olmuştur”61.

60 Mehmet Demirci, 40 Levha 40 Yorum, Kubbealtı Yay., İstanbul 2015, s. 149.

61 Ali Fuat Baysal, “Üç Şerefeli Camii Avlu Revaklarında Bulunan XV. Yüzyıl Kalem işi Uygulamalı

Klasik olarak aherli kâğıt üzerine is mürekkebiyle yazılan levhaların dışında çini, kâğıt, murakka, tahta veya muşamba üzerinde bazen oyularak veya atlas, kadife kumaşlar üzerine işlenerek de uygulanmıştır. Levhalarla birlikte en çok taşa mahkûk, çini ve kalem işi teknikleriyle uygulanmıştır.

Kalem işi tekniğiyle uygulanan müsennâ yazıların çok fazla tahrip olduğunu ve bazı yapılan restorasyonlarla bugün aslından çok uzak olduğunu tahmin etmekte hatta bazı yazıların okunamayacak durumda olduğunu görmekteyiz.

Bazı kompozisyonlarda harflerin içleri desenle veya daha ince kalemle yazılmış ibarelerle doldurularak uygulandığı da görülmektedir.