• Sonuç bulunamadı

İ Hakkı Altunbezer'in Yazı Kalıbında Sülüs İle Müsennâ Ketebesi

3.1.8. Hamit Aytaç (ö. 1982)

Asıl adı (Âmid) Şeyh Musa Azmi’dir. 1308/1891 yılında Diyarbakır’da doğmuş, 1326/1908 yılında yüksek tahsil için İstanbul’a gelmiştir.

Hamit Bey’in sıbyan mektebindeki hocası Mustafa Âkif Bey aynı zamanda ilk yazı hocası olup daha sonra Askerî Rüştiye’de Yüzbaşı Hilmi Bey’den sülüs, Vâhid Efendi’den de rik‘a dersleri almıştır. Bu iki sanatkârdan Romen ve Gotik yazılarını da öğrenmiş ayrıca Hoca Esad Efendi ile Kolağası Ahmed Hilmi Efendi ile de sülüs ve nesih meşk etmiştir.

Yazıya olan merakı sebebiyle mektepte bir yılını kaybettiğinde babası yazıyla uğraşmasını yasaklamış anc//ak Sultan II. Abdülhamid’in cülûs yıl dönümünde yazdığı bir tuğra ile aldığı ödül tekrar yazıyla meşgul olmaya başlamasını vesile olmuştur.

İdâdî yıllarında Mustafa Râkım yolunda bir hattat olan akrabası Abdüsselâm Efendi’den sülüs ve celîsini ilerletmiş, şahsiyeti ve sanat anlayışı büyük ölçüde bu zatın etkisinde gelişmiştir. Ayrıca resimle de ilgilendiği ve ressam Ali Rızâ Bey tarzında eserler verdiği bilinmektedir.

İstanbul’a geldiğinde Gülşen-i Maârif’teki öğretmenliği sırasında mektebin müdürü Süreyyâ Bey vasıtası ile tanıştığı Hacı Nazif Bey ile celî sülüs, Reîsü’l-hattâtîn Kâmil Akdik ile Neyzen Emin Yazıcı efendilerle de sülüs-nesih yazıları çalışmıştır.

Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey’in yanında tuğra çekme tekniğini geliştirmiş ta‘likte de bir müddet Hulûsi Efendi’ye devam ettiyse de daha çok Mehmed Esad Yesârî’nin yazı örneklerinin etkisinde kalarak onun yolunu benimsemiştir.

1916’ya kadar yazılarında Şeyh Mûsâ Azmî, Mûsâ Azmî veya sadece Azmî, bu tarihten sonra ise Diyarbakırlı oluşuna telmihen Hâmidü’l-Âmidî ya da yalnız Hâmid imzasını kullanmış ve daha çok bununla tanınmıştır.

Gülşen-i Maârif Mektebi’nde hat ve resim hocalığı yapmış matbaa işleriyle uğraşmıştır. Rüsûmat Matbaası, Mekteb-i Harbiyye Matbaası ve sonra da hocası Mehmed Nazif Efendi’nin vefatı üzerine tayin edildiği Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Matbaası’nda Mehmed Emin Efendi ile beraber hattat olarak çalışmıştır. Bâb-ı Âli’de

Hattat Hamit Yazı Yurdu’nu açmış ve çalışmalarına Hâmid imzasıyla burada devam etmiştir88.

1402/1982 yılında vefat etmiş, Karacaahmet Mezarlığı’na Şeyh Hamdullah’a yakın bir yere defnedilmiştir.

Hâmit Aytaç’ın bu tezde ulaşabildiğimiz on dört tane müsennâ çalışması bulunmaktadır. Bunlardan üç tanesi Şişli Camii’ndedir. Şişli Camii cümle kapısı üçgen formdaki kitâbeyle beraber bu istifi toplamda yazmış olduğu üç levha daha bulunmaktadır. Bu levhalar 1369/1949, 1371/1951, 1372/1952 tarihli olup bunlardan bir tanesi Fevzi Kulaksızoğlu Koleksiyonunda diğeri de Abdurrahman El-Üveys Koleksiyonundadır. Şişli Camiindeki diğer müsennâ yazıları cami avlusunda bulunan Enbiya Sûresi 30. âyetin yazılı olduğu su küpü üzerinde ve Allah (cc) lafzının kûfî hatla tasarlandığı alemdedir. Bunların dışında yedi farklı kompozisyonu olup bunlar celî sülüs, kûfî ve celî divânî hatlarla yazılmıştır.

3.1.9. Emin Barın (ö. 1987)

1331/1913 yılında Bolu’da dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Bolu’da yapmış, babasını kaybettikten sonra kendisiyle, babasından yazı meşk etmiş olan ortaokul resim öğretmeni Lutfi Nâmi Bey ilgilenmiştir. Yine Lutfi Bey’in teşvikiyle, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu parasız yatılı okulundan mezun olmuş 1933’te Bolu’nun Berk köyünde bir yıl ilkokul öğretmenliği yapmıştır89.

Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden 1936’da mezun olmuştur. Aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı’nca açılan Avrupa matbaacılık ve klişecilik ihtisasına gitmeden önce altı ay süreyle İstanbul Millî Eğitim Basımevi’nde staj yapmıştır.

1938’de Weimar’da (Almanya) Prof. Dorfner’in özel cilt okulunda bir yıl çalışmış Leipzig’de Kitapçılık ve Matbaacılık Akademisi’ne girmiştir. 1943’te yurda döndükten sonra Millî Eğitim Basımevi’nde teknik büro şefi olarak göreve görev almış

88 M. Hüsrev Subaşı, “Hamit Aytaç” mad., DİA, TDV Yay., İstanbul 1991, c. 4, s. 288-289. 89 İlhami Turan, “Mehmet Emin Barın” mad., DİA, TDV Yay., İstanbul 1992, c. 5, s. 71.

1944’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde yazı tasarımı (latin harfleriyle) dersleri öğretim üyesi olmuş 1983’te emekli olmuştur.

Güzel Sanatlar Akademisi Türk Süsleme Sanatları Bölümü’nde Reîsü’l- Hattâtîn Kâmil Akdik’ten hat, Necmettin Okyay’dan klasik Türk ciltçiliği dersleri almış, 1370/1951 yılında Çemberlitaş’ta bulunan Barın Cilt ve Yazı Atölyesini kurmuştur. 1374/1955’te akademi bünyesinde Dekoratif Sanatlar Bölümü’ne bağlı olarak bir yazı ve cilt atölyesi kurmuş daha sonra sözleşmeli olarak Gelenekse Türk El Sanatları Bölümü’nde hat, cilt restorasyonu dersleri vermiştir.

1944 – 1961 yılları arasında Latin harfleri, geleneksel ve endüstriyel cilt yapımı ve restorasyonu üstünde yoğunlaşıp bu alanda eserler vermiştir. 1961’den sonra grafik sanatları konusundaki birikimi ve Latin harflerini kullanmadaki büyük ustalığı ile birlikte geleneksel hat sanatımıza yönelmiş bu sahada gelenekselin dışına çıkarak orijinal ve çağdaş eserler yapmıştır. İlhamını geleneksel sanatlarımızın biçim ve formlarından aldığı gibi çağdaş soyut resmin değişik akımlarından da doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmiş eserler üretmiştir. Ayrıca geleneksel hat sanatımızdan ilham alarak Latin harfleriyle de çok değişik orijinal kompozisyonlar yapmıştır90.

Pek çok yazma eseri onararak müzelerimize ve özel koleksiyonlara kazandırmış olan Emin Barın, 1408/1987 yılında vefat etmiş Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Emin Barın’ın çok sayıda müsennâ istif yazdığı ve bu yazılarında kendine has tavrının olduğu görülmektedir. Ulaşabildiğimiz yirmi bir adet müsennâ levhası vardır. Bunların çoğuna Uğur Derman’nın düzenlemiş olduğu Emin Barın Hat Eserleri isimli kitaptan ulaşılmıştır. Bu yazılar celî divanî, sülüs, ma’kılî ve muhakkak yazı çeşitleriyle yazılmış kompozisyonlardır. Ayrıca bu kompozisyonlarda serbest yazı ve modernize ettiği ma’kılî kompozisyonlar da bulunmaktadır.

3.2. Müsennâ Yazılarıyla Öne Çıkan Bazı Mimarî Mekânlar

“Şerefü‘l-Mekân bi‘l-Mekîn” mekânın şerefi orada bulunan insandan gelir anlamına gelen bu söz gibidir aslında mekânlar ve sanat unsurları… Bazı yapılar müsennâ yazılarıyla bütünleşmiştir, ruhuna işlemiştir.

Bursa’da Ulu Cami, Cem Sultan Türbesi ve yakınlarındaki diğer türbeler, Edirne’de Eski Cami, Üç Şerefeli Camii ve İstanbul’da Topkapı Sarayı, Kılıç Ali Paşa Camii, Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi, Sultan Reşat Türbesi ve Şişli Camii’nde olduğu gibi. Müsennâ yazıları ile bilinen bazı yapılar bu bölümde kısaca mimarî ve hat sanatı açısından incelenmeye çalışılmıştır.

3.2.1. Bursa Ulu Camii (1399)

Yıldırım Bayezid zamanı 797/1396 yılında inşasına başlanmış 801/1399’da tamamlanmıştır. Mimarı kesin olarak bilinmemektedir. Ali Neccâr ya da Hacı İvaz Paşa tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.

İlk planlandığında cami, medrese, hamam, bedesten, dükkânlar ve meşrutalardan teşekkül eden bir külliye halinde tasarlanmış, daha sonraki devirlerde etrafına şadırvanlar, muvakkithâne, muallimhâne, müezzin ve muvakkit odaları gibi yapılar ilâve edilmiştir. Son yıllarda bu ilâve yapılar ortadan kalkmış, hamamı da işlevini yitirmiştir. Cami, bedesten ve medrese etrafındaki dükkânlar aslî vazifelerini yürütmektedir91.

55 x 69 metre boyutlarında olup kareye yakın dikdörtgen planlı olan caminin yirmi kubbesi bulunmaktadır. Deprem, yangın ve lodos gibi felaketlerde çok zarar görmüştür. 1494, 1503, 1551, 1563, 1567, 1572, 1583, 1670, 1732, 1737, 1740, 1742 yıllarında tamir edilmiştir. Özellikle 1855 depreminde iki kubbesi hariç bütün kubbeleri çökmüş ve 1889 yangınında da minare külahları yanmıştır. Bu sebeple en kapsamlı onarımını 1855 depreminden sonra görmüş, bugünkü boğumlu külahlar

yapılmış ve kubbeleri yenilenmiştir ve 1862 yılında yeniden ibadete açılmıştır. Doğu, batı ve kuzey cephelerde olmak üzere üç kapısı vardır92.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Ulu Cami’nin yapıldığı ilk yıllarda kalın ayaklarının her birinde yerden bir insan boyu yüksekliğe kadar tezyinât olduğu onların da üstünde elifleri üç arşın olan Esmâ-i Hüsnâ yazıldığı belirtilmektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi ise camiinin ilk yapımında bu yazıların olmadığını zamanla duvar ve ayaklardaki bu boşlukları kapatmak için yazıların ilave edildiğini açıklamaktadır93.

1855 depremi sonrası caminin ve yazıların tamiratını Uğur Derman şöyle aktarmaktadır: “1855 de Bursa'da korkunç bir zelzele olur, Ulu Câmi de perîşan hâle

gelir. İçinde, bilhassa sütunlar üstünde eskiden kalma celî yazılar vardır. Sultan Abdülmecid, hat sanatına ilgisinden dolayı, câmi tamirinin yanı sıra, yazıların da ihyâsını arzu eder ve Şefik Bey (ö. 1820/1880) iIe Abdülfettah Efendi’yi (ö. 1815/1896) Bursa'ya gönderir. Bu iki celî hat üstâdı üç sene içinde duvar yazılarını yeniledikten başka, pek kocaman levhalar hâlinde hazırlamışlardır”94.

Camide elli adet müsennâ yazı bulunmaktadır. Sütunlarda bulunan müsennâ kompozisyonlarda Esmâ-i Hüsnâ’dan isimler celî sülüs ve kûfî ile yazılmıştır. Bu yazılar otuz dokuz farklı kompozisyondur ve kalem işi tekniğiyle uygulanmıştır. Ulu Cami mihrabında da iki tane müsennâ kompozisyon bulunmaktadır. İsrâ Sûresi 84. âyeti damla formunda celî sülüsle yazılmıştır ve bu âyetin üzerinde kûfî ile yazılmış bir Besmele bulunmaktadır. Bunların dışında tarihi belli olmayan ahşap üzerine uygulanmış bir celî sülüs müsennâ Besmele vardır95. Bu kompozisyonlarla birlikte kendi içinde farklı düzenlemeler yapılmış beş tane müsennâ yazı içeren levhalar bulunmaktadır. Bunlardan üç tanesi imzasız olup daha önceki tarihlerden kalmış olma

92 Doğan Yavaş, “Bursa Ulu Camii” mad., DİA, TDV Yay., İstanbul 2012, c. 42, s. 89.

93 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay., İstanbul

1989, 2. Baskı, s. 413.

94 M. Uğur Derman, “Vakıf Eserlerinde Hat Restorasyonu”, VII. Vakıf Haftası: Vakıf Mevzuatının

Aksayan Yönleri, Kıbrıs Vakıf İdaresi Çalışmaları ve Türk Vakıf Medeniyetinde Vakıf Eski Eserlerinin Restorasyonu Seminerleri, VGM Yay., Ankara 1989, s.308.

95 Sultan III. Ahmed’in (ö. 1148/1736) de yazmış olduğu aynı kompozisyon Türk ve İslam Eserleri

ihtimali vardır, diğer iki tanesi de 1855 restorasyonunda eklenmiştir. Biri Abdülfettah Efendi’nin diğeri de M. Şefik Bey’in levhalarıdır. M. Şefik Bey’in bunun dışında bir tane de Nûr Sûresi 35. âyeti yazmış olduğu celî ta’lik müsennâ kompozisyonu bulunmaktadır.

3.2.2. Edirne Eski Camii (1414)

R. 22 Edirne Eski Camii İç Mekân Görünümü