• Sonuç bulunamadı

Zekât Mükellefi İle İlgili Şartlar

C. Tezin Kaynakları

2. ZEKÂT KAVRAMI ve ZEKÂTIN TARİHİ GELİŞİMİ

2.4. Zekâtın Farz Olmasının Şartları (Zekâtın Vücub Şartları)

2.4.1. Zekât Mükellefi İle İlgili Şartlar

Zekât, Kuran’da namazla birlikte anılan ibadetlerden ikinci temel rükün ve İslam’ın beş esasından üçüncüsüdür. Dolayısıyla namaz ve oruç mükellefiyetindeki şartlar, ilke olarak zekât için de aranır.243 Ancak zekâtın sosyal yardımlaşma ve

dayanışmayı da içeren mali bir ibadet olması ve üçüncü şahısların da haklarını ilgilendirmesinden dolayı, şartlardan Müslüman olmak üzerinde ittifak varken, akil, baliğ ve hür olmak mezhepler arasında tartışmalıdır.244

a. Müslüman Olmak:

Zekât zengin Müslümanlara farz olan bir ibadettir.245Kuran’da “zekâtı

veriniz” ve “namazı kılınız, zekâtı veriniz” emirleri Müslüman erkek ve kadınlara yönelik olup, hadislerde ve Hz. Peygamber’in uygulamasında zekâtın muhatabı ve mükellefi zengin mümin erkek ve kadınlar olmuştur.246Kâsânî, kâfirlere ahirete

tahakkuk eden hükümlerde bir yükümlülük olmadığını, zira zekâtın ibadet olduğunu, kâfirlerin şeriata (ibadetlere) muhatap olmadığını çünkü ibadete ehil olmak için ehliyet şartının İslam olduğunu, imanın asıl, ibadetlerin ona tabi olduğunu, iman ettikten sonra ibadetlerle yükümlü olduğunu belirtiyor.247Kâfire zekât farz değildir,

240 Mü’minun, 23: 1-4.

241 Maide 5: 55; Âraf 7: 156.

242 Kâsânî, Ebu Bekir Alâüddin b. Mes’ûd, Bedâi‘u’s-Sanâ‘i fi Tertibi’ş-Şerâ‘i, 2. Baskı (Beyrut:

Dâru'l Kütübü'l- Ilmiyye, 2003), 2: 377.

243 Erkal, Mehmet, İlmihal, İman ve İbadetler, Zekât, (Ankara: TDV Yayınları, 2007), 1: 426.

244 İbn Rüşd, Bidayetü’l Müctehid, 542.

245 Hasan Maçin, İslam Hukukunda Zekât Matrahları ve Vergi İlişkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi,

(Konya, 2014), 5.

246 Erkal, Zekât Bilgi ve Uygulama, 45.

çünkü o dinin füruatıyla değil, aslı olan imanla mükelleftir ve ondan istenen imandır.248

Nitekim Abdullah b. Abbas’tan gelen rivayette Hz. Peygamber Muaz b. Cebel’i Yemen’e (vali, kadı ve amil olarak) gönderirken, önce onları tevhide çağırmasını, kabul ederlerse beş vakit namaza ve arkasından zekâta çağırmasını tembihlemiştir.249

Müslüman olmayanlardan zekât adı altında cizye (vergi) alınan tek olay Beni Tağlib ile yapılan anlaşmadır. Suriye’de Bizans sınırında yaşayan Hıristiyan Arap bir kabile olan Beni Tağlib cizye karşılığı anlaşmak istemedi ve Fırat’ı geçerek Bizans’a iltihak etmek üzereydi.250 Bunun üzerine Ubade b. Numan (b. Zür’a) el- Tağlibi Hz.

Ömer’le konuşarak, Beni Tağlib’in ziraat ve hayvancılıkla uğraşan, malları (zenginlikleri) olmayan ve cizye vermekten hoşlanmayan, Bizans sınırında ve savaşçı bir kabile olduğunu, kendi aleyhimize düşmanı onlarla güçlendirmemek gerektiğini anlatarak ikna etti251 ve aşağıdaki şartlarla sulh yapıldı: “1. ………, 2.

Mallarının zekâtını iki katına çıkarmak, 3. Zekâtın iki katına çıkarılmasına mukabil cizyeyi kaldırmak, 4. ….., 5. (Koyun sayısı) kırk başa baliğ olunca 120 başa baliğ oluncaya kadar, ondan iki baş koyun almak, ……, 11. Sulh gününde mevcut arazilerinden Müslümanlardan alınanın iki katını almak”252 Ehl-i Kitap’ın hayvanları

için zekât alınmaz, onlardan sadece cizye alınır. Ancak hayvancılıkla uğraşan Beni Tağlib Hıristiyanlarından zekâtın iki katı olarak (zekât adı altında) harac alınır.253 Hz.

Ömer Beni Tağlib’den aldığı vergiyi diğer zimmîlerden alınan cizye olarak değil, iki kat arttırılmış zekât olarak kabul etti, zira o, Beni Tağlib’den gereken vergiyi aldığı takdirde cizye ismi yerine zekât demenin müslümanlara herhangi bir zarar vermeyeceğini biliyordu.254 Dolayısıyla bu vergi, anlaşmada her ne kadar zekât diye

anılıyorsa da zekât olmayıp, Tevbe Suresi 60. ayetinde açıklanan 8 sınıfa harcanmayıp, cizye gelirlerine dâhil edilerek, cizyenin sarf yerlerine

248 İbn Abidin, Haşiyetü Reddi’l- Muhtar, 2: 259.

249 Buhari, Kitabu’z- Zekât, 1.

250 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 497-498.

251 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 74.

252 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 120, 282.

253 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 498; Yahya b. Adem, Kitabu’l-Harac, 75.

harcanacaktır.255Ebu Yusuf’a göre Beni Tağlib’in hayvanlarından ve ticari işlerinden

alınan vergilerin hepsi harac hükmündedir.256

Sonuç olarak Hanefilerin görüşü; Beni Tağlib’den alınan vergiler, cizyedir ve cizye fonuna konulur. Çünkü anlaşma yapıldığında Hz. Ömer onlara “siz istediğiniz adı koyun, bu cizyedir” demiştir. Zekât kendisiyle Allah’a yaklaşılan bir ibadet olduğu için zekât olamaz. Oysa Tağlib’li iman sahibi olmadığı için ibadete ehil değildir.257

İbn Rüşd ise Beni Kelb (Sa’leb) Hıristiyanlarından Müslümanlardan alınanın iki katı zekât alındığı rivayetinden dolayı bir ihtilaf olmakla birlikte, fakihlerin çoğu zimmilerin malına zekât düşmediği kanaatindedir.258 Karadâvî de Müslümanların,

gayrı müslime zekâtın farz olmadığında ittifak ettiklerini, zekâtın, İslam’ın rüknü temel bir ibadet olması hasebiyle Muaz hadisinde olduğu gibi önce imanın geldiğini belirtmektedir.259

b. Akıllı ve Ergen Olmak (Reşit Olmak):

Fukaha arasında, “akıllı olmayan (deli) ve ergen olmayan (çocuk) zekât mükellefi midir” konusu tartışılmış ve ihtilaflı konular arasında yer almıştır.

Bu konuda Hanefilerin görüşü, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas’ınkine uygun olarak çocuğa namaz farz oluncaya kadar zekâtın da farz olmayacağıdır.Yine aynı şekilde mecnunun malında da zekât gerekmez.260İbn Abidin de, zekâtın farz olması

için akıl ve ergenliğin şart olduğunu, dolayısıyla deliye ve çocuğa zekâtın farz olmayacağını, zekâtın halis bir ibadet olmasından dolayı deli ve çocuğun bu ibadetin muhatabı ve mükellefi olmadığını açıklamaktadır.261

İmam Şafii’ye göre çocuğa ve ma’tuha (akıllı olmayan), hür olmak ve mala mülkü tam olarak malik olmak kaydıyla zekât vaciptir. Bu yüzden Şafiilerde çocuğun malında zekât vaciptir (farzdır) ve zekâtı velisinin (çocuğun malından)

255 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 500.

256 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 121.

257 Serahsî, Mebsut, 2: 178-179.

258 İbn Rüşd, Bidayetü’l Müctehid, 2: 226.

259 Karadâvî,İslam Hukukunda Zekât, 1: 104.

260 Kâsânî, Bedâi‘u’s-Sanâ‘i, 2: 378, 382.

ödemesi gerektiği İbn Ömer ve Hz. Aişe’nin görüşüdür.262Abdullah b. Mesud’un

görüşü ise “yetimin malını hesapla, büyüdüğü zaman onun zimmetine geçen zekât miktarını bildir”263 Başka bir rivayette şu ilave vardır; “…dilerse malına terettüp

eden zekâtı verir, dilerse vermez”264şeklinde olup bu, zekâtın çocuğun malında farz olduğunu göstermekte yalnız velisi tarafından edası gerekmemektedir.265 İbrahim en-

Nehai ve Sabi’ningörüşü ise “yetimin malına zekât düşmez” şeklindedir.266 Malik b.

Enes ise hem yetimin (çocuk) hem de delinin (bunağın) malına zekât düşeceği görüşündeydi.267

Ebu Ubeyd’in bu konudaki görüşü, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiinden gelen rivayetler ışığında çocuk ve delinin malına zekâtın vacip (farz) olduğudur.268

Özet olarak, ashaptan Hz. Ali, İbn Ömer, Cabir, Hz. Aişe ve fukahadan İmam Malik, Şafii, Sevri, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahuyye, Ebu Sevr ve Tabiin’ den İbrahim en-Nehai, Hasan Basri ve Said b. Cübeyr çocuğun malına zekât düşmez görüşündedir. Başta İmam Ebu Hanife olmak üzere Hanefiler de toprak mahsulleri ile diğer mallar arasında ayrım yaparak birincisine (öşür mallarına) düşer diğer mallara düşmez görüşündedirler.269

a. Hür Olmak:

Ashaptan İbn Ömer ve Cabir ile fukahadan İmam Malik, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Ubeyd, kölelerin malına zekât düşmeyeceği, İmam Şafii,270 Süfyan-ı Sevri vb.

bazı âlimler de kölenin malına zekât düşer, fakat efendisi tarafından ödenmesi kanaatindedirler.271

262 Şafii, Muhammed b. İdris, el-Kitabu’l-Ümm, Mevsuatüİmamu’ş- Şafii içinde, (Beyrut: Daru

Kuteybe, 2003),

4: 95; Kâsânî, Bedâi‘u’s-Sanâ’i, 2: 379.

263 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 432; Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’i, 2: 379.

264Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 431, no: 1316.

265Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’i, 2: 379.

266 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 432, no: 1321-1322

267 Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 432, no: 1325

268Ebu Ubeyd, Kitabu’l-Emval, 434.

269İbn Rüşd, Bidayetü’l Müctehid, 225.

270 Şafii, el-Kitabu’l-Ümm, IV, 95.

Hanefilere göre ise hürriyet şart olup, kölenin malına zekât düşmez. Köle Allah’ın “….ve fi’r-Rikâb..”272 ve “..köle özgür kılmakta”273 ayetlerine göre zekât

alacak kişiler olup (mükatep) kölenin malı ve kazancında zekât yoktur.274 Çünkü

kölenin mülkü yoktur, zira malın mülkü tam olması gerekir. Kölenin elinde mal bulunsa bile kendine ait değildir.275

Günümüzde köleliğin kalkmış olması sebebiyle bir önemi kalmayan276 bu

konudaki açıklamaları bu kadarla yeterli buluyoruz.

Bu bölüme ilişkin bir değerlendirme yaptığımızda, zekâtınmahiyeti konusunda Hanefilerle diğerleri arasında temel bir farklılık ortaya çıkmaktadır. Bu da zekât diğer ibadetler gibi kişiyi esas alan bir ibadet midir, yoksa malı esas alan bir mali mükellefiyet midir? “Yani bu ihtilafın sebebi şeriatın farz kıldığı zekât, namaz, oruç ve hac gibi bir ibadet midir, fakir ve miskinlerin zenginlerin malı üzerinde bir hakkı mıdır”noktasında düğümlenmektedir.277

İmam Şafii’nin ve diğer âlimlerin görüşü, zekâtın ibadet yönü olmakla birlikte esas olarak malla ilgili bir mükellefiyettir ve malın üzerinde fakirlerin, miskinlerin ve müstahak olan diğer kimselerin hakları vardır.278

Başta Ebu Hanife olmak üzere Hanefilerin görüşü ise, dinde asıl maksadın kulluk olduğu, zekâtın da İslam’ın temel şartlarından ve sırf bir ibadet olduğu, dolayısıyla şeriat nazarında mükellef olmayan çocuk, deli ve gayr-i müslimin malına da zekât gerekmediği şeklindedir.279

Ebu Hanife’nin öşürde akıllı ve ergen olmayı ve nisabı aramaması ayrı bir husus olup, öşürü arazi vergisine benzer kabul etmesinden dolayıdır.