• Sonuç bulunamadı

36-MÜŞTEKİ ÜMİT BAHÇACI'DAN 13/10/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN ŞİKAYET VE DELİLERİ SORULDU:''24/12/1994 tarihinde ağabeyim İsmail Bahçacı bir sivil otoya 4

kişi tarafından zorla bindirilip oradan uzaklaşıyorlar. Evimize bir telefon geliyor. Ben İsmail Bahçacı'nın arkadaşıyım, İsmail gözaltında aile olarak İsmail'e sahip çıkın diyor. Babam ve benim bir büyük ağabeyim Metin İstanbul C.Başsavcılığı'na oradan da Gayrette Siyasi 2.Şube'ye müracaatlarını yapıyorlar fakat öyle birisi olmadığını söylüyorlar. Ayhan Çarkın'ın konuşmasından sonra tekrar biz müracaat yaptık. Beşiktaş DGM'ye tekrar müracaat yaptık, Ayhan Çarkın hakkında suç duyurusunda bulunduk, bir sonuç çıkar diye fakat İsmail ile ilgili Ayhan Çarkın'dan herhangi bir şekilde beyan alınmadı. Ağabeyim bulunana kadar, olayın akıbeti çözülene kadar şikayetçiyiz. Ağabeyimin alındığı otoyla ilgili olarak herhangi bir görgüm yoktur, bunlar duyumlardan ibarettir. Ben herhangi bir şey görmedim. Biz olayı böyle biliyoruz''dedi.

37-MÜŞTEKİ RAİFE BASKIN ŞİKAYET VE BEYANLARINDA:''Ben 02/10/1993 tarihinde Kavacık Polis Karakolunda eşimin kaybolmasına ilişkin ayrıntılı olarak ifade verdim. O ifademi tekrar ediyorum. O ifademe ekleyecek bir husus yoktur. Ben iddianamedeki sanıkların hepsinden ayrı ayrı şikayetçiyim. Suçtan zarar görme ihtimaline binaen davaya da katılan sıfatı ile katılmak istiyorum.

Katılmama karar verilsin'' dedi.

38-MÜŞTEKİ UĞUR KARAY 04/02/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN ŞİKAYET VE BEYANLARINDA: ''Bana okumuş olduğunuz iddianamedeki olayı daha sonra öğrendim. Suç tarihinde ben 4 yaşındaydım. Babamı daha görmemiştim. Baba sevgisini yaşamadım Daha sonra annemden ve çevreden öğrendim ki bu ergenekon çetesi babam Hacı KARAY ı kaçırarak günlerce işkenceye mağruz bırakılmıştır. Daha sonra da öldürmüşler. Ben babamı öldüren şahıslardan şikayetçiyim. Baba sevgisi olmadan yaşadım. Beni ve ailemi mağdur eden şahısların cezalandırılmasını istiyorum . Ben babamı öldüren şahıslardan şikayetçi ve davacıyım . Benim suçtan kaynaklanan maddi ve manevi zararım oldu. Babam olmadığı için maddi açıdan çok yokluk çektim. Küçük yaşta hem çalışıp hem okumak zorunda kaldım. Davaya katılmak istiyorum'' dedi.

39-MÜŞTEKİ LEYLA BARAN 04/02/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN BEYANINDA:''Bana iddianame de bahsetmiş olduğunuz olayı biliyorum. Bana ismini okumuş olduğunuz şahısları tanımıyorum. Maktül Hacı KARAY benim babam olur. Babamı ismini okumuş olduğunuz şahıslar o dönemin ergenekon çetesi kaçırarak günlerce işkence edildikten sonra öldürdüler.

Beni ve ailemi çok mağdur ettiler. Çok zor günler geçirdik. Ben babam öldürüldükten sonra maddi imkansızlıktan dolayı okuyamadım. Babamı öldüren şahıslardan şikayetçi ve davacıyım cezalandırılmasını talep ediyorum. Davaya katılmak istiyorum. Benim de maddi ve manevi zararım oldu.

Bunun da giderilmesini talep ediyorum''dedi.

40-MÜŞTEKİ ERSİN KARAY 04/02/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN ŞİKAYET VE BEYANLARINDA:''Bana iddianamede okumuş olduğunuz olayı biliyorum. Maktul Hacı KARAY benim babam olur. Türkiye ye yakışır olmayan bir şekilde işkenceye maruz bırakılarak öldürüldü. Ben bu çetenin açığa çıkartılmasına çok sevindim. Benim gibi binlerce insan mağdur olmuştur. Sonunda adalet yerini bulacak. Bizi ve binlerce garibanı mağdur eden şahısların cezalandırılmasını talep ediyorum. Ben aileme bakmak zorunda kaldım. Okuyamadım. Gece gündüz çalışmak zorunda kaldım. Kardeşlerimi de okutamadım. Şahıslardan şikayetçi ve davacıyım. Benim maddi ve manevi zararımın giderilmesini talep ediyorum. Davaya katılmak istiyorum Kamuran KARAY İstanbul ilinde ikamet etmekte, Sakine ATSIZ da Van ilinde ikamet etmektedir'' dedi.

41-MÜŞTEKİ AYŞE KARAY 04/02/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN ŞİKAYET VE BEYANLARINDA: ''Ben daha önce bu konu ile ilgili hiç beyanda bulunmadım. Bana bahsetmiş olduğunuz olayı da biliyorum. Daha önce eşim Hacı KARAY ı suçsuz yere kaçırıp işkence ettikten sonra öldüren şahısları ilgili kurumlara şikayet etmek istedim. Ancak ergenekon çetesi ortaya çıkmamıştı.

Çocuklarıma ve aileme zarar vereceklerinden korktum. Ben genç yaşımda 8 çocuğa maddi imkansızlıkla bakmak zorunda kaldım. Bakamdım. Okutamadım çocuklarımı . Yoksulluk çektim. Yoksulluğun yanında eşim olmadan hayata tutunmaya çalıştım. Ben eşimi haksız ve suçsuz yere öldüren şahıslardan şikayetçi ve davacıyım. Hiç bir ülkede o ülkenin vatandaşını kaçırıp işkence edildikten sonra öldürüldüğünü görmedim. Eşim çok vahşice katledildi. Eşimin öldüren şahıslardan şikayetçi ve davacıyım davaya katılmak istiyorum. Benim de maddi ve zararım vardır. Karşılanmasını istiyorum'' dedi.

42-MÜŞTEKİ ATİYE ÖZTUNÇ 04/02/2014 TARİHLİ TALİMAT İLE ALINAN ŞİKAYET VE BEYANLARINDA:''Bana iddianame de bahsetmiş olduğunuz olayı biliyorum. Bana ismini okumuş olduğunuz şahısları tanımıyorum. Maktul Hacı KARAY benim babam olur. Babamı ismini okumuş olduğunuz şahıslar o dönemin ergenekon çetesi kaçırarak günlerce işkence edildikten sonra vahşice insanlığa yakışmayacak şekilde suçsuz yere öldürdüler. Beni ve ailemi çok mağdur ettiler.

Çok zor günler geçirdik. Ben babam öldürüldükten sonra maddi imkansızlıktan dolayı okuyamadım.

Babamı öldüren şahıslardan şikayetçi ve davacıyım cezalandırılmasını talep ediyorum. Davaya katılmak istiyorum. Benim de maddi ve manevi zararım oldu. Bunun da giderilmesini talep ediyorum''dedi.

SAVUNMA:

1-SANIK AYHAN ÇARKIN SAVUNMASINDA: ''Evet efendim. Bundan önceki celsede tahliye talebinde bulunurken 9 sayfalık savunmamın 3 sayfasını okudum, sadece tahliye kısmını, diğer dosyanın bütünüyle alakalı savunmam da onda yazılıdır. Tahmin ediyorum incelediniz, aynısını tekrar ediyorum. Eğer yok emredersiniz, hayır sesli olarak tekrardan oku, okuyabilirim efendim. Hakkımdaki suçlamaları ben kabul etmiyorum. Vermiş olduğum ifadelerimi kabul ediyorum ama hakkımdaki suçlamaları da kabul etmiyorum. Avni İstanbul Cumhuriyet Savcılığına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, 11. Ağır Ceza Mahkemesine ve Emniyet Müdürlüğüne vermiş olduğum ifadelerimi kabul ediyorum. Mevcut dosyanın kapsamı da zaten elle tutulur, gözle görülür herhangi bir delil de bulunmadığı için şuanda da bu davayla alakalı söyleyecek herhangi başka bir şey de bulamıyorum.

Bundan sonraki soracaklarınıza avukatım cevap verecektir. Şuanda söyleyeceğim bu kadar. Sormak istediğiniz başka soru varsa da cevaplamaya hazırım efendim. devamla, 2011/129 sayılı faili meçhuller olarak bilinen soruşturma dosyasıyla alakalı hazırlanan iddianame kapsamında bulunan isimleri belirtilen vatandaşlarımızın öldürülmesi ile ilgili iddianame kapsamında savunmama başlamadan evvel istem dışı olarak yükselen ses tonumun, vücut ve beden hareketlerimin yüze mahkemenize ve siz sayın başkanımız ve üyelerime ve iddia makamını temsilen sayın savcılığımıza herhangi bir saygısızlık olarak görülmemesini arz ediyorum. Efendim hazırlanan bu iddianameyle alakalı açıklığa kavuşması gereken bütün hususları ile birlikte mahkemenizin bilgisine sunmak istiyorum. Öncelikle sayın Cumhuriyet Savcılığımızın hazırladığı bu iddianame birçok çelişkili hususlar olmasıyla birlikte olayların vasıf ve mahiyetleri kapsamında daha birçok eksik yönleri bulunmaktadır. Şöyle ki, öncelikle benim vicdan azabı çekmek ile beraber pişman olarak hür iradem ile başlatılmasına sebep olduğum soruşturma ile alakalı vermiş olduğum ifadelerim, ikrar niteliği taşıyan beyanlarım doğrultusunda yargılanmakla beraber yine bu ifade ve ihtilaflar ile alakalı aradan geçen yıllar boyunca yaşadığım bazı kötü olaylar ve haksızlıkların da ifadelerimde bazı birkaç şahıslar hakkında çelişki hususları barındırmaktadır. Yargılama esnasında

bunlar da açıklığa kavuşacaktır ve şuanda huzurda bulunan ve daha da bulunması gereken bütün şahıslar birkaç istisna haricinde bu olaylarda farklı farklı konumlarda yer almışlardır. Ancak ben şuanda bu isimlerin de kimler olduğunu yani isimlerini hatırlamıyorum. Fakat benim ifadelerim ve beyanlarım esnasında sehven ismini karıştırdığım şahıslardan birisi Ziya Bandırmalıoğlu'dur, diğeri de Alper Tekdemir'dir. Bu yüzden kendilerinden sizin huzurunuzda özür diliyorum. Hakim bey bu cinayetler dönemin Cumhurbaşkanının, Başbakanlarının, Milli Güvenlik Kurulu'nun, İç İşleri Bakanlığı'nın ve bu bakanlığa bağlı İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, Özel Hareket Daire Başkanlığı'nın ve yine Başbakanlığa bağlı o dönem Milli İstihbarat Teşkilatı'nın içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığı'nın ve kurumlarının talimatları, bilgileri ve koordinasyoları vasıtasıyla yani o dönem ki devletin ve yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa hiç kimse pervasızca böyle cinayetler işleyemez. Herkes bilgi sahibi, fakat her neden ise hiç kimse bu güne kadar kılını dahi kıpırdatmamış, bu olayların üzerine gitmek yerine sadece kendi egolarının peşlerine düşerek siyasi ve ekonomik rant elde etmişlerdir ve ben bu gidişata bir son vermek amacıyla yıllar önce ettiğim bir yemin üzerine, haksızlığa kurban gidenlerin sesi olacağım diye ettiğim yemin üzerine bu süreci başlattım. Bundan tam 18 yıl önce.

Beni bu karara vardıran sebep önce insan olabilmenin erdemine olan saygım ve kötülere, yalancılara da olan nefretimdir. Aynen böyle. Zaten bu yüzden de benim başıma gelmeyen kalmadı. Tek istediğim bu olaylara sebep olan zihniyetin temsilcilerinin yargılanıp hesap vermeleridir. Yoksa durduk yerde kendini cezaevine sokan bir insanın ya gerçekten aklından zoru olması ya da bir amacının olması gerekli değil midir efendim? Hakim bey benim amacım bu olayların tamamının açığa çıkarılması ve bu olaylara sebep olan azmettiricilerin sanık olarak burada yargılanmalarıdır. İşte bu duygular içerisinde adalet huzurunda adil olarak yargılanmak istiyorum. Hata yapan bedelini ödesin, suç işleyen cezasını çeksin. Tek istediğim bu olaylara sebep olan zihniyetin temsilcilerinin yargılanıp hesap vermeleridir. Yoksa durduk yerde kendini cezaevine sokan bir insanın ya gerçekten aklından zoru olması ya da bir amacının olması gereklidir. Benim amacım bu olayların tamamının açığa çıkarılması ve bu olaylara sebep olan azmettiricilerin sanık olarak burada yargılanmalarıdır. İşte bu duygular içerisinde adalet huzurunda adil olarak yargılanmak istiyorum. Hata yapan bedelini ödesin, suç işleyen cezasını çeksin. Ben zaten hatamın bedelini en ağır şekilde ödüyorum. İşte bu yüzden sorgulanması gereken nedenler hep beraber sorgulansın. Bu rezaletlere sebep olanların hepsi birden açığa çıksın. Neden? Çünkü eğer adı katil ise bunların da kimler olduğuna en iyi karar verecek onlarlar sizlersiniz. Evlatlarını, sevdiklerini kaybedenlerin yargısız infazlar, faili meçhullere, gözaltında kayıplara kurban gidenlerin işkencelerle hayatlarını kaybedenlerin hesabı hep beraber sebepleriyle beraber adalet huzurunda görülsün. Hesap gören olarak insan-ı nefsiyete şimdi yüzleşmenin zamanıdır. Bu kanlar neden aktı, bu canlar neden yandı ortaya çıksın. Hep beraber görelim. İşte ben buradayım. Ben bir gerçeğim. Korkmadan da doğruyu söyleyenlerdenim. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Eğer kader beni her nefretin ortasında bıraktıysa onun için de hatalarından, günahlarından kurtulmak isteyen bir insanım. Dünün doğrusu, bugünün yanlışı mı veya bugünün doğrusu geçmişin yanlışı mı? Bilmiyorum göreceğiz bakalım, bedenler, yüzler karşılaşsın, cevabı ise gözler birbirine baktığında görülecektir. Canı yanan, can yakan, hele hele yalan söyleyen, söyleten, kullanan, kullanılan, satanı, satılanı, ihanet edenleri görelim. Vatan adına, millet, bayrak adına yola çıkıpta ve yoldan sapanları ve bu kutsal duyguları kendilerine rant kapısı yapanları da görelim. Tamamlanması gereken bu fotoğrafta kimler ne şekilde karşılayacaklar kendi yerlerini bilmiyorum. Bu aradan geçen 18 sene boyunca yaşadığım baskı, zulüm, işkence, eziyet ve tahriklere bugüne kadar sesim çıkmadıysa amacım doğrultusunda dayanmam ve sabretmem gerektiğini bildiğimdedir. Bizleri o dönem yönetenlerin yaptıklarına bak. Şimdi de çıkmışlar utanmadan, sıkılmadan kahramanlık edebiyatı yapıyorlar. Yönetenler kendi ulusuna, kendi halkına yalan söyler mi? Bu zulümü yapar mı? Devletimizin kutsiyeti, ülkemizin birliği, bütünlüğü adına, vatan, millet, bayrak adına, kutsal değerler uğruna, bir arada yaşayıp da bütünü korumak adına yaşadığımız hayat tam tersini yaptırdı, o dönemde devletimizin makamlarını işgal eden bu merhametsiz, zorba, vicdansız insanlara yıllarca inandık. Vampirler sofrasının kan çanağına yıllarca kanlarımızı akıttık. Şu hale bak. Gel polis ol ondan sonra Güney Doğuda tertemiz bir halk ile tanış. Hele hele en güzel yanı başım gözüm üstüne deyip de söz veren, sözünden dönmeyen, misafirperver, onurlu, haysiyetli, kendine öz, hoş bir yaşantısı olan, az ile yetinip kimseye bulaşmayan, namuslu bir toplum olan Kürt toplumunu baskı, zulüm, işkence, şiddet, aşağılanma vb. Gibi en ağır tahriklere bile yıllarca katlanan onurlu bir halkı karşımıza bölücü, vatan haini, eşkıya vb. Niteliklerle yıprattırıp bizi birbirimize kırdıttıran zihniyetin kurbanları yaptılar. Kendi

halkına dışkı yediren Revo'ların arkalarına anahtarla bağlayıp sokaklarda sürükleyip cesetleri paramparça teşhir eden, dillerini yasaklayan faili meçhuller ile yargısız infazlar ile işkenceler ve daha bir sürü pislik ile bizleri başbaşa bırakan ve ayrıca kendi askerlerimizi kendi mayınlarıyla öldürttüren, şehitlerimizin tabutlarında uyuşturucu kaçıran, terör rezaletleriyle karşımıza çıkan, ceberrut krallar gibi canının her istediğini yapan, halklar arasında kin ve nefret duygularının devamı için, kanı kan ile yıkatmaktan başka hiçbir işe yaramayan ve daha bir sürü akla hayale gelmeyen pislikle bizi başbaşa bırakan, işleri güçleri gece gündüz yalan söyleyip dolap çeviren, kendi ulusumuzun şanlı bayrağını kendi provokasyonlarıyla yaktırıp da halklarımızı karşı karşıya getirip kan döktüren zihniyetin Türkiye Cumhuriyetimizin temel kuruluş felsefesiyle, halklarımız ile hiçbir alakası bulunmamaktadır. Ne alakası var? İşte hakim bey bu yüzden adalet huzurunda bu kirli yüzler aydınlanmalıdır. İşte bu yüzden benim inandığım devletim yakın geçmişiyle yüzleşmeni ve geleceğine barış, huzur ve kardeşlik hukuku ile devam etmelidir. Bu sebepler doğrultusunda olayların vasıf ve mahiyetleri kapsamında savunmama başlıyorum. Hakim bey kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve olayların vasıf ve mahiyetleri ile ilgili sayın iddia makamının hazırlamış olduğu iddianameyi kabul ediyorum. Yine bu iddianame kapsamında sayın Cumhuriyet Savcılığımızın hakkımdaki bütün iddia ve isnatlarının suçlamalarını ise reddediyorum ve ayrıca soruşturmanın genişletilmesini ve dosya kapsamına dönemin "Devlet rutin dışına çıkmıştır" diyen Cumhurbaşkanının elimde PKK'ya yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var, "hepsinden hesap soracağım" diyen ve bu olayların fitilini ateşleyen dönemin başbakanın "elimde kaset, bilgi, belge var" diyen daha sonra bütün elindeki bu suç unsurlarını adalete vermeyip de kendilerini yüce divanda aklamak için kullanan cinayet azmettiricisi Başbakan Mesut Yılmaz'ın 1993 - 1996 yılları arasındaki Milli Güvenlik Kurulu kararlarının yüce mahkememiz tarafından elde edilip o dönemde bu cinayetlerin işlenmesi için tavsiye kararları alanların tespit edilerek iddianamede bir numaralı sanık konumunda olmalarını, yine 1993 - 1996 yılları arasında Milli İstihbarat Teşkilatının arşivinde bulunan faili meçhul cinayetleriyle ilgili istihbarat bilgilerini içeren belgelerin tespit edilerek gereğini yapmayan sorumluların bu dosyada yer almasını, ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatının Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür bu cinayetlerin baş aktörlerindendir, sanık olmasını ve ayrıca dönemin emniyet istihbarat arşivinde bulunan istihbarat raporlarının yüce mahkememiz tarafından tespit edilerek dosyada yer alması ve görevini yapmayan sorumluların sanık olarak yer alacağı geniş kapsamlı bir iddianame çerçevesinde yargılamanın yapılması ve dahası bu dava dosyasının takdiri mahkememize ait olmakla beraber Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatı ile Susurluk Davası kapsamında görülebilmesinin önü açılmalıdır ki gerçekler bütün ayrıntıları ve delilleriyle ortaya çıksın. Çünkü mevcut iddianamede benim ifade beyan ve ikrarlarımı destekleyen elle tutulan, gözle görülen, somut, en küçük bir delil bulunmamaktadır. Bu yönüyle beraber adeta sanki bu suçları ben işlemişim gibi ön yargılı, şahsıma karşı kin ve nefret duyguları besleyen görüş ve düşünceler içermektedir. Adeta "Vay demek sen böyle konuşursun, pişman olup ihtilaf ikrar edersin öyle mi? Ben sana bir iddianame hazırlayayım da gör" gibisinden sanki. Sanki Milli Güvenlik Kurulunda bu kararları ben almışım. Sanki bu yolma tek başıma ben çıkmışım ve sanki bu insanları ben öldürmüşüm gibi, beni, benim ihtilaflarım ve pişmanlığım ile suçlayıp üzerimde psikolojik bir baskı oluşturan sayın savcılığımızın hangi maksatla şahsıma bu haksızlıkları uygulamasını bir türlü anlamış değilim. İşte bu yüzden hakkımdaki bütün ithamlar asılsızdır ve reddediyorum.

Olayların vasıf ve mahiyetleri söz konusu olduğunda; Bir Abdülmecit Baskın ile alakalı ifadem aynen şöyledir: Bize verilen bir emir Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın örgüt üyelerine kimlik sağladığı söylenerek bu şahsın alınıp daire başkanlığına getirilip bu konuda sorgulanması ve daha sonra Terörle Mücadele Şubesine teslim edilmesi gerektiği üzerine Oğuz ve ben adı geçen şahsın bulunduğu kuruma gittik. İki sefer yerinde yoktu. İkinci gidişimde kapıda bulunan görevliye kimliğimi beyan ettim.

Kimliğimi beyan ettim. Kimliğimi beyan ettim. Ertesi gün geleceğimizi kendisinin bilgisine başvurmamız gerektiğini söyledim ve ertesinde tekrar gittiğimizde iki araba bir Ford Transit ekip otosu minibüs ve Doğan marka arabada ben ve Oğuz, adamcağız bizi kendisi kapıda karşıladı. Kibar, beyefendi bir adamdı. Kendisine durumu anlattım. "Hay hay ne demek gidelim tabi memur bey" diyerek bizim ile binadan çıktı, dış kapıda bulunan ifademde de belirttiğim minibüse teslim ettik ve oradan ayrıldık.

Keçiören - Ulus istikametinden yaklaşık 2,5 - 3 saat sonra daire başkanlığına vardık. Daire başkanlığında

"ne yaptınız" diye sorduğunda "adamı aldık, daha gelmedi mi, diğerleri getirmedi mi?" deyince azar işittik üstünde. Başladı bize bağırmağa, "burada ne işiniz var" diye kavga ettik. Hatta Oğuz elini beline attı o sinirle de, "gidin diğerleriyle buluşun" dedi, anons etti. Nerede olduklarını sorduğumuzda "Gölbaşı

Haymana yolu girişince Kebabistan diye bir lokanta var, oradan sağa gidince ilerde bizi görürsünüz"

dediler, bir müddet gittikten sonra buluştuğumuzda yolun sağ tarafında küçük kulübe gibi metruk bir binada infaz edilip öldürüldüğünü gördük. Ben ve Oğuz oradakilerle kavga ettik. "Bu nasıl iş, sen karışma" dediler, "başkanın bilgisi var, işine bak, kaşınma" dediler. Eyvallah. Sivil şahıslar da vardı.

Diğerlerinin hepsini tanıyorum. Daha sonra başkanlığa gittim. Bunun Milli Güvenlik Kurulu kararları doğrultusunda olduğu söylendi. İstanbul'dan ben bir pislikten kurtuldum. Daha beterine denk geldim Ankara'da. Eğer bilseydim mümkün değil ben bu Abdülmecit Baskın'ın öldürülmesine asla müsade etmezdim. Hakim bey anlatıyorum işte. Ben şimdi bu suçun vasıf ve mahiyeti söz konusu ise bu suçun hangi vasfındayım, hangi mahiyetindeyim? Yıllarca ben bu hislerin manevi şahsiyeti gözümün önünden bir türlü gitmedi. Bak kalk Eminönüne git, adamı al ondan sonra gel adalet huzurunda adamı al, teslim et, sonrası ölüm. Ondan sonra gel adalet huzurunda bunları anlat ve cinayet ile suçlan. Ne yaman bir çelişki anlamış değilim. Gelelim diğer bir olaya. Behçet Cantürk ve şoförü ile alakalı. Bize İstanbul'a gidip operasyon yapıp bu şahısların alınıp Ankara'ya getirileceği söylendi. Emir baş üstüne ve nihayetinde İstanbul'a geldik. Fenerbahçe Orduevinin bulunduğu yerden sahil yoluna çıktık. Bağdat Caddesine giden ikinci yol ayrımında polis yeleklerimizi giyerek yol uygulaması yaptık. Gelen arabaları arayıp yol verdikten bir müddet sonra Behçet Cantürk ve şoförünün bulunduğu aracı durdurduk ve kendilerine üst araması yaptıktan sonra bir uyuşturucu olayıyla alakalı Ankara'ya gidecekleri söylendi ve yola çıktık.

Behçet Cantürk arka koltukta benim yanımda oturuyordu ve diğer arkadaşlarla beraber gidiyorduk. Hatta kendisiyle kısa bir sohbet de yaptım. Diyabakır Lice'li olduğunu bildiğimden ve ben de oralarda görev yaptığım için oraları konuştuk. Hatta bana "müsade ederseniz puro içmek istiyorum" dediğinde ben de izin verdim içmesine ve hatta altın dupont bir çakmağı, özel bir çakmağı vardı. Sorunsuz bir şekilde yola

Behçet Cantürk arka koltukta benim yanımda oturuyordu ve diğer arkadaşlarla beraber gidiyorduk. Hatta kendisiyle kısa bir sohbet de yaptım. Diyabakır Lice'li olduğunu bildiğimden ve ben de oralarda görev yaptığım için oraları konuştuk. Hatta bana "müsade ederseniz puro içmek istiyorum" dediğinde ben de izin verdim içmesine ve hatta altın dupont bir çakmağı, özel bir çakmağı vardı. Sorunsuz bir şekilde yola