• Sonuç bulunamadı

Cinsel yönelim, eĢcinsellik, farklı cinsel yönelimleri inceleyen çalıĢmalar özellikle ülkemiz literatüründe sayıca azdır. Bu konudaki araĢtırmaların azlığı bilgi eksikliğine ve beraberinde homofobinin artması ile heteroseksist bakıĢ açısının güçlenmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda Türkiye‟de yapılmıĢ olan çalıĢmalar bu baĢlık altında toplanmıĢtır.

2014 yılında Burcu ġenel‟in “Cinsel Yönelim Ayrımcılığının Gündelik Hayat Yansımaları” adlı çalıĢması alanda yapılan bir önemli çalıĢmayı daha oluĢturmaktadır. Bu kapsamda lezbiyen ve biseksüel kadınlar ile çalıĢma gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢma hem eril sisteme hem de homofobiye yarattığı farkındalık sebebiyle önemli bir yer taĢımaktadır. ÇalıĢma içerisinde yapılan çalıĢmalar ile kadınlar arasında oluĢturulabilecek dayanıĢmaya bir engel teĢkil eden biseksüelliğe karĢı olumsuz önyargının bulunduğu saptanmıĢtır. ÇalıĢmaya katılan kadınların hem cinsel yönelimleri sebebiyle hem de kadın olarak sayılmadıkları, görünmez algılandıkları sonucuna varılmıĢtır. “Foucault‟un da ortaya attığı kenar cinselliklerinin kabul edilmediği veya düzeltilmeye çalıĢıldığı eril heteroseksist yapılanma, Lgbti‟li bireylerin gündelik yaĢamını Ģiddet, baskı atmosferine dönüĢtürmektedir (ġenel, 2014).

2015‟te Gökçe Savcı‟nın yapmıĢ olduğu “Türkiye’de Yaşayan Lgbt Bireylerinde Sosyal Uyum Ve Bağımlılık İlişkisinin İncelenmesi” çalıĢması Ġstanbul‟da yaĢayan farklı cinsel yönelime sahip bireylerin sosyal uyum ve bağımlılık iliĢkilerinin incelenmesi amacı ile oluĢturulmuĢtur. AraĢtırmada yola çıkılan hipotezler, araĢtırma sonucunda doğrulanmıĢtır. Ġlk hipotez olan; Lgbt bireylerin sosyal uyumları ile bağımlılık durumları arasında anlamlı bir iliĢki bulunmuĢtur. Bir diğer hipotez sonucunda ise, sosyal uyum ve bağımlılık iliĢkisi cinsel tercihini açıklayan ve açıklamayan lgbt bireyler arasında farklılaĢmakta Ģeklinde saptanmıĢtır. Cinsel yönelimini saklayan farklı cinsel yönelime sahip bireyler, açıklayanlara oranla madde kullanımına daha yatkın olmakta yorumu elde edilen verilerden hareketle yapılabilmektedir. KiĢilerin toplumdan kendilerini saklamaları, inĢalardan uzaklaĢarak bir nesneye yani maddeye baĢvurma olasılıklarını arttırmaktadır. Yapılan bu araĢtırma söylemleri desteklemektedir. Bulgulanan bir diğer sonuç ise; biseksüel kiĢilerin yaĢantı içerisinde diğer

58

yönelimlere oranla daha az görünür olduklarından dolayı daha az Ģiddete maruz kaldıkları fakat daha fazla görmezden gelindikleridir. ÇalıĢma eĢcinsellik dıĢında LGBT‟iyi kapsadığı için literatüre katkı sağlamıĢtır.

2016 yılında Leyla Yıldırım‟ın “Sosyal Dışlanma Karşısında Eşcinsel Kimliğin Kurulumu” adlı çalıĢması sonucunda; Toplumsal anlamda eĢcinsellik konusunda ki bilgi eksikliği ve kavram karıĢıklığı; eĢcinselliğin toplumda ki erkek egemenliğine ve eril düzene tehdit oluĢturması; dinlerin ve kutsal kitapların heteroseksüellik dıĢında ki cinsel iliĢkileri yasaklaması; tıbbi otoritelerin eĢcinselliğe bakıĢı ve eĢcinselliği tanımlayıĢı; toplumun ahlaki ve kültürel değer ve kalıp yargıları; siyasal iktidarların ve politikaların etkisi; toplumda eĢcinsellerin yalıtılması nedeniyle kamusal alanda eĢcinsellerle olan tanıĢıklık/yabancılık düzeyi; hukuki yapıların ve kanunların yetersizliği ya da eĢcinseller için daha az kapsayıcı oluĢu gibi maddelerin farklı cinsel yönelimi olan bireylere karĢı yapılan dıĢlanmaların nedenleri arasında olduğu sonucuna varılmıĢtır.

Burak Okçi‟nin 2017 yılında yayınlamıĢ olduğu “ Cinsel Yönelinin Bağlanma Stilleri, Cinsel Doyum ve Psikopatoloji Yönünden Değerlendirilmesi” çalıĢması alan yazınında bir diğer önemli çalıĢmalar arasında yer almaktadır. Farklı cinsel yönelime sahip bireylerin cinsel doyumlarının bağlanma stilleri ve psikolojik durumlar ile iliĢkilerini incelemek çalıĢmanın amacını oluĢturmaktadır. ÇalıĢmayı önemli kılan bir değiĢken ise, homojen bir grubun kullanılmasıdır. Hetoroseksüel ve farklı cinsel yönelime sahip kiĢilerin bir arada kullanılması çalıĢmayı alan yazınında önemli kılmıĢtır. Bulgular arasında; iliĢki süresi ile cinsel doyum arasında istatiksel anlamda önemli bir fark olduğu dikkat çekmektedir. ĠliĢkinin süresi uzadıkça cinsel doyumda azalmanın yaĢandığı verilerde ifade edilmiĢtir. “Literatürde cinsel yönelimde bağımlılığın yeterli oranda araĢtırılmadığı belirtilmektedir (Ridge ve Feeney, 1998; Holtzen, Kenny ve Mahalik, 1995).” (Okçi, 2017).

Yunus Emre Tanaydının 2017 yılında yapmıĢ olduğu çalıĢması olan “Lezbiyen, Gey Ve Biseksüel Örnekleminde İçselleştirilmiş Homofobi Ve Cinsiyet Rolleri Arasındaki İlişki” bir diğer araĢtırma konusunu oluĢturmaktadır. literatüre bakıldığında farklı cinsel yönelime sahip bireyler ile içselleĢtirilmiĢ homofobi ve cinsiyet rolleri değiĢkenleriyle birlikte yürütülen bir çalıĢmanın olmaması nedeniyle önemli bir çalıĢmadır. Alan yazınının bir diğer kısıtlılığı ise örnekleme ulaĢılma

59

konusunda yaĢanan sıkıntıdır. Veri toplama aracı olarak kartopu örneklem sistemi kullanılmıĢtır. Bu sebeple örneklem toplama noktasında sınırlılıklar ile karĢılaĢılmaktadır. Kadınların cinsiyet rolleri ile içselleĢtirilmiĢ homofobi düzeylerine iliĢkin bulguda; lezbiyen ve biseksüel kadınlarda içselleĢtirilmiĢ homofobi ve cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir iliĢki bulunamamıĢtır. Erkeklerin cinsiyet rolleri ile içselleĢtirilmiĢ homofobi düzeylerine iliĢkin bulgusunda; hangi cinsiyet rolünün daha fazla homofobik olabileceğiyle alakalı bir yorum yapılamamaktadır. Çünkü partnerler arasında iliĢki tespit edilemediğinden hangi değiĢkenin daha homofobik olabileceği hakkında yorumda bulunabilmek olası değildir. Bir diğer bulgu olan, kadınların içselleĢtirilmiĢ homofobi ölçeğinden aldıkları puanlar ile cinsel yönelimlerinin dıĢarıya karĢı açık-kapalı olma durumuna göre değerlendirilmesinde, cinsel yönelimi dıĢarıya açık olan kadınlardansa dıĢarıya kapalı olan kadınların daha homofobik olduğu sonucuyla karĢılaĢılmıĢtır. Bu çalıĢmadaki sonuç tıpkı Yalçınoğlu‟nun (2014) çalıĢmasıyla paralellik göstermektedir. Cinsel yönelimini gizleyen kiĢilerin gizlemeyen bireylere oranla, içselleĢtirilmiĢ homofobi düzeyleri anlamlı derecede yüksek bulunmuĢtur. Toplumun sahip olduğu olumsuz ve ön-yargıları içselleĢtirerek, cinsel kimliklerinden utanarak, yönelimlerini gizledikleri aĢikardır. Bir diğer sonuca bakıldığında; erkeklerin içselleĢtirilmiĢ homofobi ölçeğinden aldıkları puanlar ile cinsel yönelimlerinin dıĢarıya karĢı açık-kapalı olma durumuna göre değerlendirilmesine iliĢkin sonuçta ise, istatiksel sonuçlar okunduğunda cinsel yönelimi kapalı olanların ortalama değeri 21,78 iken açık olanların 15,29 olduğu görülebilir. Biseksüel ve gay erkeklerde cinsel yönelimi kapalı olan erkeklerin açık olan erkeklere oranlar daha homofobik olduğu yorumu yapılabilir. AraĢtırma kapsamında, farklı cinsel yönelime sahip bireylerin cinsiyet rolleri ve içselleĢtirilmiĢ homofobi düzeyleri arasında anlamlı bir iliĢki saptanmıĢtır.

2018 yılında Mehmet Cem Yiğit‟in “Bireylerde Benlik Saygısı Ve Cinsel Özyeterlilik İlişkisinde Bilişsel Çarpıtmaların Rolü” adlı çalıĢması, cinsel öz- yeterlilik, öz-yeterlilik, benlik saygısı ve benlik algısı arasındaki iliĢkiyi doğrudan saptamayı hedefleyen ilk çalıĢma olması, çalıĢmanın önemini arttırmaktadır. ÇalıĢma, kiĢinin benlik saygısı ve cinsel öz-yeterlilik algısı arasındaki iliĢkiyi ortaya koymayı amaçlamıĢtır. AraĢtırma sonucunda, dıĢ etkenler ve öz-yeterlilik arasında çift yönlü ve doğru orantılı bir iliĢkinin olduğunu saptamıĢ ve cinsel öz-yeterlilik ile

60

sosyokültürel seviye arasında pozitif yönde anlamlı bir bağın olmadığı fark edilen bir diğer sonuçtur. Farklı cinsel yönelime sahip bireylerin, cinsiyetleri ve kendisinda algıladıkları çeĢitli özellikler onların hayatlarındaki sergiledikleri giriĢkenlikleri ve cesaretleri değiĢtirdikleri çalıĢma sonucunda bulunmuĢtur. Yine bireylerin dıĢ dünya etkileĢimleri kadar kendi iç dünyalarında da içsel diyalogları kendilerini yeterli hissetmeleri ve benlik saygıları üzerinde etkiye sahiptir (Yiğit, 2018).

Nazlı Gizem Yıldırım‟ın 2018‟de yapmıĢ olduğu “LGBT Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Deneyimleri ve Sosyal Hizmet Gereksinimleri; Gökkuşağı Aile Grup Örneği” çalıĢması, nitel araĢtırma yöntemi ile çalıĢılmıĢ ve farklı cinsel yönelime sahip bireylerin ebeveynlerinin deneyimleri ele alınmıĢtır. Alan-yazınında ebeveynlerin desteğine yönelik bir çalıĢma olmaması çalıĢmanın özgünlüğünü arttırmıĢtır. Anne ve babaların aile yaĢam döngüleri içerisindeki yaĢantılarına odaklanılmıĢ ve çalıĢma boyunca katılımcılara ihtiyaç duydukları desteği sağlamaları çalıĢmanın bir diğer önemli boyutunu oluĢtururmuĢtur.

Benzer Belgeler