• Sonuç bulunamadı

olaylara eleştirel bir yaklaşımla açıklama getirmeye çalışmaktadır. Çağdaş karşılaştırmalı siyaset yaklaşımları İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemdeki siyasi sorunları yani komünizm tehdidini, köylü ve işçi ayaklanmalarını, askeri darbeleri, ulusal kurtuluş hareketlerini, sömürgeci imparatorlukların yıkılışını ve demokrasiye geçiş hareketlerini açıklayabilmek için ortaya çıkmışlardır. Ayrıca bu yaklaşımlar ülkeleri birbirileri ile karşılaştırarak daha geniş siyasi fenomenleri açıklama eğilimine girmektedirler. Yaptıkları genellemelerde “kim yönetiyor?”, “kimin çıkarları temsil ediliyor?”, “hangi otoritelere kafa tutuluyor?” “neden bazı ülkeler gelişemiyor?” gibi daha büyük sorulara cevap aramaktadırlar. Karşılaştırmalı siyaset bu sorulara cevap bularak sosyal düzen, devlet, sivil toplum, özellikle demokrasilerdeki sosyal değişim arasındaki bağlantıları kuramsallaştırmaktadır.46

1990’ların sonundan itibaren karşılaştırmalı politikada hakim olan yaklaşımlar “rasyonel seçim teorileri” (rational choice theories), “kültürel yaklaşımlar” (cultural approaches) ve “yapısal analizler”dir (structural analysis) . Rasyonel seçim taraftarları bireyi ana aktör olarak ele alıp siyasi olayları aktörlerin çıkarlarını maksimize etme eğilimleri ile anlatırlar. Bu yaklaşım ile seçim tercihlerine, yapılan devrimlere, kurulan koalisyonlara, siyasi ekonomiye ve devlet inşaasına açıklamalar getirirler. Kültürel yaklaşımın savunucuları bireylerin pek çok konudaki davranışlarını içinde bulundukları sosyal ve siyasi kimliğin

şekillendirdiğini öne sürmektedirler. Yapısal analizciler ise olayları siyasi ve sosyal kurumlarla anlatırlar ve aktörler arasındaki ilişkileri ancak kurumsal bir bağlamda

46 Mark I. Lichbach ve Alan S. Zuckerman, “Research Traditions and Theory in Comparative Politics:

An Introduction”, Comparative Politics, Rationality, Culture, and Structure, der. Mark I. Lichbach ve Alan S. Zuckerman, Cambridge University Press, Cambridge, 1997, ss. 3- 5.

açıklarlar. Yapısal analizciler genelde siyasi partiler ve çıkar grupları gibi resmi organizasyonların üzerinde dururlar. Yapısal analizciler için kurumlar, kurumların yapısı ve işleyişi önemlidir.47 Yapısal analizciler ve onun altındaki kurumsalcılar bireyin davranışlarını içindeki bulundukları kuruma bağlarken ve bu kurumun yapısı ve işleyişi ile açıklarken, kültürel yaklaşımın savunucuları bireyin davranışlarını içinde bulundukları sosyal ve siyasal kimlik ile açıklamakta ve bu sosyal ve siyasal kimliğin kurumları şekillendirdiğini ileri sürmektedirler.

Yapısal analizlerin altında bulunan kurumsalcılık eski ve yeni kurumsalcılık olarak ikiye ayrılmaktadır. Eski kurumsalcılık (old institutionalism) “yasalcılık” çerçevesinde hukukun yönetimi şekillendirdiğini, yasaların kamu sektörünün temelini oluşturduğunu iddia etmekte ve hükümetin vatandaşların davranışlarını kanunlar aracılığıyla etkileyebildiğini ileri sürmektedir. Eski kurumsalcılık politik sistemin biçimsel yönlerine odaklanması nedeniyle eleştirilmiş ve ortaya yeni kurumsalcılık çıkmıştır (new institutionalism). Yeni kurumsalcılık ise siyasetin biçimsel olmayan yönlerinin dikkate alınması üzerinde durmuştur. Yeni Kurumsalcılık, devlet politikalarının oluşturulmasında, siyasi kararların alınmasında ve vatandaşların davranışları üzerinde kurumların önemli bir rol oynadığını varsaymaktadır. Kurumlar aynı zamanda tanımlanan bu birimlerde bireyler arasındaki ilişkileri yapılandıran resmi kurallar, uyulması gereken prosedürler ve uygulamaları da kapsamaktadır. Yeni kurumsalcılık, kurumların bireylerin hedeflerini ve stratejilerini şekillendirerek davranışlarını nasıl etkilediğini incelemektedir. 48

Aynı şekilde Türkiye’deki sivil asker ilişkilerinde MGK, DGM ve Sayıştay gibi kurumların yapıları ve işlevleri siyasetçilerin politikalarını etkilemiş ve bu alanlarda askerin etkili olmasını sağlamıştır. Ancak kurumsalcılık yaklaşımının en önemli özelliği kurumların hemen olmasa da belli süreler içersinde değişime

47 Lichbach ve Zuckerman, ss. 5-7.

48 Guy B. Peters, Institutional Theory in Political Science: The New Institutionalism, Continuum,

London ve New York, 2005, ss. 8- 9; Mark D. Aspinwall ve Gerard Schneider, “Same Menu, Separate Tables: The Institutionalist Turn in Political Science and the Study of European Integration”,

European Journal of Political Research, Cilt: 38, Sayı 1, 2000, ss. 1- 36; Kathleen Thelen,

“Historical Institutionalism in Comparative Politics”, Annual Review of Political Science, Cilt: 2, 1999, ss. 369- 404.

uğradığını kabul etmesidir.49 Türkiye’de de ordunun siyasette gücünü göstermesine yardımcı olan yukarıda belirtilen kurumsal mekanizmalar AB’ye giriş sürecinde tam üyeliğin sağlanabilmesi için yapılan anayasal değişiklikler ve uyum paketleri ile değişikliğe uğratılmış ve bir hayli zayıflatılmıştır. Kurumsalcılık yaklaşımına göre siyasi kararları etkileyen kurumların zaman içersinde değişime uğraması mümkündür. Kısa sürede mümkün olmayan ve değişiminin nesiller sürdüğü konu ise kültürdür.

Karşılaştırmalı politika yaklaşımlarından kültürel yaklaşımlar ise kültürü bireylerin pek çok konuda davranışlarını etkileyen sosyal ve siyasal kimliğin tabanı olarak tanımlamaktadırlar. Davranışları yönlendiren kültürdür. Kültürel yaklaşımların siyasi olayları açıkladığını savunan akademisyenler kültürün gruplar arası sınırları belirlediğini ve davranışları düzenlediğini ileri sürerler. Bu gruba göre kültür birey ile ortak kimlik arasındaki bağlantıyı sağlar. Kültür bireyler için neyin değerli olduğunu ve ne için savaşmaları gerektiğini belirler, böylece bireyin siyasi davranışlarını yönlendirir.50 Aynı şekilde AB adaylık sürecinde yapılan reformlar sonucu kurumsal gücünden yoksun kalmış Türk ordusunun AKP döneminde siyasette kültürel faktörlerin etkilediği kurumsal olmayan mekanizmalar- yani ordunun üst düzey subaylarının verdiği demeçler, basın açıklamaları ve bildirileri - yoluyla etkili olması kültürden kaynaklanmaktadır. Burada ordunun üst düzey subaylarının kurumsal olmayan mekanizmaları kullanmasından ziyade toplumun bu mekanizmalar yöntemiyle askerlerin açıkladığı görüşlere önem vermesi ve buna bağlı olarak ordunun iktidar partisinin politikalarını etkilemesi önemlidir. Türk toplumunun ülkede en güvenilir kurum olarak kabul ettiği orduya saygısı ve sevgisi ordunun tarih boyunca bu topluma verdiği hizmetlerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca toplum tarafından siyasetçilerin yolsuzluğa yatkın olduğu düşünülen bir ortamda ordu siyasetin tüm kötülüklerinden uzak yüce bir kurum olarak görülmektedir. Bu

49 Douglass C. North, Institutions, Institutional Change and Economic Performance, Cambridge

University Press, Cambridge, 1990; Masahiko Aoki, “Endogenizing Institutions and Institutional Changes,” citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.84.237 (Erişım Tarihi: 22.5.2010)

50 Michael Howard Ross, “Culture and Identity in Comparative Political Analysis,” Comparative Politics, Rationality, Culture, and Structure, der. Mark I. Lichbach ve Alan S. Zuckerman,

sevgi ve saygı ordunun tarihteki başarılarından ve ülkede verilen eğitimden kaynaklanmaktadır.

Kültürel yaklaşımın en önemli özelliği kurumsalcılık yaklaşımından farklı olarak kolayca gerçekleşen bir değişimi öngörmemesidir. Bu çerçevede, kültürün ve buna bağlı olarak onun yönlendirdiği davranışlar kısa sürede değişmemektedir. Bizim çalışmamızda da bu durum, toplumun orduya karşı olan sevgisinin ve bu bağlamda üst düzey subayların kurumsal olmayan mekanizmalar ile açıkladığı görüşlerinin öneminin uzun süre hatta nesiller boyu devam edebileceği olgusu ile açıklanmaktadır. Kültür de elbette değişebilmektedir ama bu süre kurumlara göre çok daha fazla sürmektedir. Bu nedenle Türkiye’de ordunun siyasetteki etkisi kurumsal olmayan mekanizmalarla daha uzun bir süre devam edeceğe benzemektedir. Ancak, kültürel yaklaşım bize sadece kurumsal olmayan mekanizmaların gücünü açıklarken, ordunun rolünün hala devam etmesinin en önemli nedeni olan “iç tehditler” hakkında bilgi vermemektedir. İç tehditlerdeki artışın ordunun siyasetteki rolündeki artışa etkisi de önümüzdeki alt başlıkta incelenecektir.

1.4. ANA KURAMSAL ÇERÇEVE: MICHAEL DESCH’İN “YAPISAL