• Sonuç bulunamadı

1. KURUMSAL YÖNETİME GENEL BAKIŞ

1.5. Kurumsal Yönetim Modelleri

İşletmeler tarafından benimsenen KY modelleri, uygulama ve yapılanma açısından KY sistemlerini etkilemektedir. Burada KY’nin temelini oluşturan yaklaşımlar ve KY modelleri açıklanacaktır.

1.5.1. Tekil Kurumsal Yönetim Modeli

Bu model ABD ve İngiltere gibi işletmenin varlık nedenini ve kime hizmet edeceğini pay sahipleri yaklaşımı ile ele alan ülkelerde uygulanmaktadır. Pay sahipleri yaklaşımına göre, işletmenin sermayesini koyan, riske katlanarak toplumun istek ve ihtiyaçlarını karşılayan kurucuları, hak ve söz sahibidir. Pay sahiplerinin elde etmeyi istedikleri en önemli amaç kısa ve uzun dönemde yatırımlarının değer kazanmasıdır. Pay sahiplerinin yatırımlarının kısa dönemde değer kazanması faaliyet sonucu elde edilen karların kar payı olarak dağıtılmasıyla gerçekleşmektedir. Uzun dönemde ise, yatırımların gelecekte getirecekleri nakit akışları pay sahiplerinin değerlerini yükseltecektir. Bu yaklaşıma göre işletme misyonu üst yönetimin görev ve sorumluluğundadır ve pay sahiplerinin çıkarları ve amaçları doğrultusunda hazırlanmalıdır. Özetle bu yaklaşıma göre işletmenin varlık nedeni pay sahipleridir ve onların amaç ve çıkarları önceliklidir (Ülgen ve Mirze, 2004: 423-425).

Modelde, işletmenin pay sahiplerinin çıkarlarına ve amaçlarına hizmet etmesi gerektiği öne sürülmektedir. Yönetim, işletme üst yönetimi ile pay sahipleri arasındaki ilişkileri kapsamaktadır. Pay sahiplerinin vekili olan yönetim kurulu pay sahiplerinin çıkarları ve amaçları doğrultusunda işletmenin yönetilmesini temin etmek üzere görevlendirilmiştir. Yöneticiler yönetim kuruluna karşı, yönetim kurulu da pay sahiplerine karşı sorumludurlar. Bu KY modelinde, dış üyelerden kurulu yönetim kurulu, şeffaflık ve yönetici emek pazarı mekanizmaları etkin olarak kullanılmaktadır. Hisselerin hızla el değiştirebildiği sermaye piyasalarında dağılmış durumdaki pay sahiplerinin işletme üzerindeki kontrolü ancak etkili bir dış üye ağırlıklı şeffaf yönetim kurulu ile sağlanabilmektedir. Genel Müdür merkezli yönetim modelinde, şirket bir tek kişinin

idaresinde yönetilir. Bu model, daha çok genel müdür rolünün yönetim kurulu başkanı ile bir sayıldığı Amerikan sisteminde görülmektedir. Hızlı karar alma süreçlerini destekleyen bu yapı, diğer taraftan kontrol mekanizmalarının eksik kaldığı bir sistemi de ortaya çıkarır. Bu yapıda birçok genel müdür kendisini zorlayacak, sorgulayacak ve hatta hatalı hareketlerinde riski kontrol etmek amacıyla kendisini durdurabilecek güçlü bir kurulun varlığına izin vermez. Buradaki hızlı karar alma mekanizmaları, ancak karar kalitesi yüksek olduğu ve risk değerlendirmeleri yapıldığı sürece avantaj olarak kalacaktır. Ancak bu tür KY yapısına sahip olan şirketlerde ilerleme her zaman problem olmaya devam edecektir (Ülgen ve Mirze, 2004: 435; www.ozetkitap.com).

1.5.2. Çoğulcu Kurumsal Yönetim Modeli

Japonya gibi ülkelerde çalışanların çıkarları ve amaçları önceliklidir. İşletmenin pay sahiplerine değil, daha çok diğer paydaş gruplarının amaç ve çıkarlarına hizmet etmesi gerektiğini öne süren paydaş grup yaklaşımı bu ülkelerde geçerli yaklaşımdır. Modelin daha iyi anlaşılması için öncelikle paydaş grup yaklaşımının açıklanması yararlı olacaktır. İşletmeler toplumun istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları faaliyetlerde üretim faktörlerini kullanırlar. Bu üretim faktörlerinden girişim ve sermaye pay sahipleri tarafından, doğal kaynaklar, insan kaynakları, ham ve yarı mamuller, hizmetler, altyapı ve borç sermaye de diğer paydaşlar (resmi makamlar, toplum, çalışanlar, kredi verenler, tedarikçiler, vb.) tarafından sağlanmaktadır. Bu kaynaklar esasında toplumun kaynaklarıdır ve toplumun yararına uygun bir biçimde etkin ve verimli olarak kullanılması gerekmektedir. İşletmenin faaliyetleri nedeniyle hem pay sahipleri hem de diğer paydaşlar riske girmektedir. Bu nedenle iki grubun da çıkarları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu yaklaşıma göre işletmenin misyonu üst düzey yönetim tarafından hazırlanmaktadır ve misyon oluşturulurken hem pay sahiplerinin hem de diğer paydaşların çıkar ve amaçları dikkate alınmalıdır. Bu üst düzey yönetimin ve stratejistlerin ahlaki sorumluluğudur (Ülgen ve Mirze, 2004: 424-425).

Bu modelde, pay sahipleri işletmenin öncelikli olarak hizmet etmesi gereken bir paydaş grubu niteliğinde değil, diğer paydaş grupları ile birlikte işletmenin yaşamını

sürdürmesi ve başarısı için işbirliği yapan bir gruptur. Tüm paydaş grupları kendi çıkarlarının ancak işletmeye uzun dönemli bağlılıkla ve aralarındaki işbirliği ile gerçekleştirileceğine inanırlar. İşletmenin yönetim kurulu, paydaş grup temsilcilerinden oluşmaktadır ve başkan veya genel müdür, başta çalışanlar olmak üzere tüm paydaşların temsilcisi durumundadır. Uzlaşmacı yönetim modelinde; Yönetim Kurulu, firma sahipleri, müşteri, tedarikçi ve bankalar gibi diğer paydaşlarla oluşturulan uzun süreli ilişkilerle ilgilenilir. Paydaşlarla oluşturulan bu yakın ilişkiler, fon yaratabilme imkanlarını ve uzun vadeli bakış açılarını desteklerken, diğer taraftan karar alma mekanizmalarını yavaşlatan bir sistemdir. Genel olarak Almanya ve Japonya’daki uluslararası yatırımcıların uzun süre şeffaf olmamakla eleştirilmelerine neden olan, çapraz hissedarlık sistemi üzerine kurulmuştur. Bu modellerle çoğunlukla toplum ve iş çevrelerinin resmi olmayan iletişim ağları ile organize olduğu kesimlerinde karşılaşılmakta olup, sosyal beklentilerle de beslenen kapitalist kurumlardan ziyade güven ilişkilerinin hala önemini koruduğu gelişmekte olan yeni pazarlarda ortaya çıkmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2004: 436; www.ozetkitap.com).

1.5.3. İkili Kurumsal Yönetim Modeli

Fransa, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde pay sahiplerinin ve çalışanların çıkarlarının öncelikle gerçekleşmesine önem verilmektedir. Bu modelde, pay sahiplerinin çıkarlarını gerçekleştirebilecek ekonomik amaçlar yanında çalışanların çıkarlarını gerçekleştirecek sosyal amaçlar da bulunmaktadır. Bu nedenle bu model, tekil yönetim modeli ile çoğulcu modelin bir sentezi olarak düşünülebilir. Kontrol ve denge modelinde yürütme ve yönetime ilişkin roller arasında belirgin bir ayrım vardır. Uygulamalara, Almanya’nın iki basamaklı yönetim kurullarında ve İngiltere’de yönetim kurulunun, genel müdür ve üst yönetim faaliyet alanlarının sınırlarını belirlediği tanımlamalarında rastlamak mümkündür. Bu modelde yönetim kurulu, genel müdürü sistematik ve periyodik olarak değerlendirebilirken, genel müdürün yerine geleceklerin tayini sürecini de gerçekleştirmektedir. Ancak bu yapıda doğru güç dengelerini hayata geçirebilmek zordur. Özellikle firmanın stratejisinde köklü bir değişim olması durumunda, güç dengeleri de değişmektedir. Firma büyüdükçe, küreselleştikçe ve organizasyon yapısı karmaşık olmaya

başladıkça güç merkezinin “kontrol” den “yürütme” ye doğru kaydığı görülmektedir. Bu durum genellikle kurulun, genel müdürün ve uygulayıcı yönetim birimlerinin düzenli olarak performanslarını değerlendirerek, tekrardan kontrolünü sağlamaya çalışması ve bu pozisyonlardaki seçim süreçlerinin, kurul görevleri ile KY için önem kazanmaya başlamasına neden olmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2004: 436; www.ozetkitap.com).

1.5.4. Patron Merkezli Kurumsal Yönetim Modeli

En büyük hissedar (yahut özel şirketlerdeki aile) önemli konuları tayin ederek, üzerine odaklanılmasını sağlar. Uyguladıkları farklı mekanizmalara göre günlük operasyonlara katılım dereceleri değişebilir. Fakat söz konusu hissedarlar, genel olarak yönetimin kendi görüş ve çıkarları doğrultusunda hareket etmesini sağlar. Kimi zaman müdürlerinin akıllarının bir köşesinde, aldıkları her kararda “patron ne der” sorusunun yer etmesine de sebep olabilirler (Ülgen ve Mirze, 2004: 436; www.ozetkitap.com).