• Sonuç bulunamadı

3.3. Çocuğun Bir Kurumda Bakımını Sağlayan Uygulamalar

3.3.1. Kurum Bakımındaki Çocukların Psiko-Sosyal GeliĢim Özellikleri

Aile, en küçük toplumsal kurum olarak tanımlanır. Anne-baba ve çocuklardan oluĢan bu kurumun, birçok iĢlevi vardır (Yılmaz, 2005: 11). Ailenin iĢlevlerinde önemli değiĢmeler yaĢanmıĢtır ve hala yaĢanmaktadır. BaĢlarda ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel tüm toplumsal görevleri yerine getiren aile, zaman içerisinde

ekonomik üretimden ayrılmıĢ, neslin devamını, eĢlerin ve çocukların psikolojik tatminini sağlayan bir kuruma dönüĢmüĢtür ( Canatan,Yıldırım, 2011: 85).

Anne ve baba çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâki ve toplumsal geliĢimini sağlar ve korurlar. Çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düĢecek ölçüde genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar (Balo, 2009: 65).

Aileden özellikle de anneden mahrum olma çeĢitli düzeylerde davranıĢ bozukluklarının nedenidir. Örneğin kısmi mahrumiyet beraberinde endiĢe, aĢırı sevgi gereksinimi, güçlü bir intikam duygusu ve bunlardan doğan suçluluk davranıĢı bunalımını getirebilir. Ġç dünyasındaki zorlukları, bu tür tepkilerle yanıtlayan çocuğun sinir sistemi ile davranıĢ ve karakter yapısında bozuklukların oluĢmasına neden olabilir. Duyusal ve duygusal beslenmeden uzun süreli yoksun kalan çocuklar: (Yavuzer 2005: 17-18)

1-Uyaranlara güç ve geç cevap verirler, çevreye ilgisizdirler.

2-Oturdukları yerde sallanma, geviĢ getirme, kafa sallama ve vurma hareketleri çok sık görülür. Bunlar kendi kendini uyarma çabalarıdır.

3-Bedensel haz kaynaklarına (parmak emme, sallanma gibi) sık baĢvururlar. 4-Yalancı geri zekalılık çok görülür ve genellikle kalıcıdır.

5-Beslenme ve bakım yönünden iyi yaĢam koĢullan içinde bulundukları halde hastalanma ve ölüm oranının yüksek olduğu araĢtırmalarla saptanmıĢtır.

Çocukta anne yoksunluğu ne kadar erken yaĢta baĢlarsa, ortaya çıkan ruhsal bozukluk da o ölçüde ağır olmaktadır. Bu bakımdan doğumdan hemen sonra kurum bakımına getirilen çocukla, birkaç yıl anne ilgisiyle büyüdükten sonra kurum bakımına gelen çocuk arasında fark olmaktadır. Ġlk baĢta sık sık el değiĢtiren ve uzun süre kurumlarda kalarak normal anne çocuk iliĢkisi kuramayan çocukların gösterdiği bozukluğun kökeninde, sosyal iliĢki kuramama yatar. Bunlar öteki kiĢilerle olumlu duygusal bağ kuramamıĢ, sevme ve dostluk yeteneği gösterememiĢlerdir. Bu çocukların kiĢiler arası iliĢkileri yüzeysellik düĢmanca ve sosyal olmayan davranıĢlar Ģeklinde görülmektedir. Çünkü çocukluk döneminde anne çocuk iliĢkileri yönünden doyurulmamıĢ olan bu çocuklarda ruhsal yapı içinde ahlâk, vicdan, baĢkasına ve kurulu düzene sevgi, saygı geliĢmemiĢtir (EkĢi,1990;25).

Bireyin ruh sağlığı açısından anne veya annenin yerini alan kiĢilerin sağlayacağı sevgi ve güven ortamı son derece önemlidir. Uzun süre kurum bakımında kalan çocukların anne yoksunluğu nedeniyle duygusal, sosyal, zihinsel ve dil geliĢimi yönünden olumsuz yönde etkilendikleri saptanmıĢtır (Yörükoğlu 1983, 51). Ayrıca kurum bakımında kalan çocuklarda en sık rastlanan belirtiler donuk bakıĢlar, çevre ile ilgilenmeme, parmak emme, yerinde sallanma ve içe kapanıklıktır (Yavuzer, 2005;25). Kurum bakımında yetiĢen çocuklar duygusal uyarı eksikliği nedeniyle sosyal iliĢkiler kuramamakta, ilgi gösterenlere karĢı kuĢkulu ve duyarsız davranmakta, baĢkalarına karĢı mutsuz, içine kapanık ve depresif bir ruh hali göstermektedir. Onları seven ve güven duyabilecekleri bir anne veya annenin yerini alan kiĢilerden yoksun olduklarından diğer insanlara karĢı sevgi göstermeyi öğrenememekte, insanlara sevgi bağı ile bağlanamamaktadırlar.

Kurum bakımında değiĢiklik yapılarak, bebeklere ve çocuklara özel ilgi gösterilmesi, çocukların geliĢimlerine olumlu katkıda bulunacaktır. Bebeklere uygulanan yakın ve ilgili bireysel bakım, yani bebeğin beslenmesi, temizliği, yatırılması oyuncakları ile istediği gibi oynaması ve onunla konuĢarak ilgilenilmesi, onların zeka, dil, toplumsal ve duygusal geliĢimlerini olumlu yönde etkiler. Tizard (1977) tarafından yapılan bir çalıĢmada, bakıcıları kendileri ile konuĢur ve oynar, konuĢmaları için onları yüreklendirirse, kurumlardaki çocukların da dillerini, evlerde büyüyenler kadar geliĢtirebilecekleri gösterilmiĢtir. Gerçekte kurum bakımında yetiĢmek demek, her çocuk için yaĢına, sağlanan bakımın niteliğine, aile üyelerinden biriyle yakın iliĢki kurmasına ve bunun yanında strese karĢı dayanaklılığına göre farklı deneyimlere sahip olmak demektir (Uluğtekin, 1993:43).

Kurum bakımının çocuk üzerindeki etkileri, geliĢimsel görev kavramı açısından da gözden geçirilebilir. Her toplumda kiĢilerin, belirli geliĢim dönemlerine özgü olarak bazı becerileri geliĢtirmesi ve belirli davranıĢ kalıplarını öğrenmesi gerekir. Bu beceri ve davranıĢlar, o yaĢam döneminde bireysel ve toplumsal uyum için temel oluĢturur. ĠĢte bu beceri ve davranıĢlara geliĢimsel davranıĢ denir. Kurum bakımı altında kalan çocukların geliĢimsel görevleri yerine getirmede geri kaldıkları görülmektedir.

Bu nedenle çocuklar için her zaman en ideal yaĢama Ģekli aileleri ile birlikte yaĢama modelidir. Günümüzde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‟nın çok

önemsediği yaklaĢım aile yanına yerleĢtirmedir. Sokaktan gelen çocukların aile yanına yerleĢtirilmeleri için özen gösterilmektedir. Ancak sadece aile yanına yerleĢtirme yeterli değildir. Mutlaka aile koĢullarının incelenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla herhangi bir yeniden birleĢmenin istikralı olabilmesi için her iki tarafta da değiĢiklikler olması gerekir. Bu da aile iliĢkilerini güçlendirmek için yeni beceriler kazandıracak, daha iyi bir gelir, daha geniĢ bir mekân sağlayacak ve çocuğa topluluk içinde fırsatlar yaratacak destekler demektir. Çocuk ile ailenin bir araya gelmesi için çocuğun korunma altına alınma sebeplerinin ortadan kaldırılması gerekmektedir (Polat, 2007: 133).