• Sonuç bulunamadı

KURTULUŞ SAVAŞI’NA DAİR GENEL BİLGİLENDİRME

BİLGİLENDİRME

VI) KURTULUŞ SAVAŞI’NA DAİR GENEL BİLGİLENDİRME

Kurtuluş Savaşı, I. Dünya Savaşı'nda mağlup olan Osmanlı devletinin itilaf kuvvetleri tarafından işgali ile başlamıştır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasıyla başlayan savaş 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile sona ermiştir.

8 Ekim 1918'de iktidarda bulunan İttihat ve Terakki hükümeti istifa etmiş hükümetin başında bulunan Enver, Talat ve Cemal Paşalar yurt dışına kaçmışlardır. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayan Osmanlı devleti I. Dünya Savaşı sonunda mağlup olduğunu resmen kabul etmiştir. Kısa bir sonra İstanbul ve Anadolu'yu işgal etmeye başlayan itilaf kuvvetleri, bu işgalleri Mondros Mütarekesi'ne dayandırmışlardır. İstanbul'un işgali 1918 yılının Kasım ayında gerçekleşmiş, Meclis-i Mebusan'ı basarak kapatan Meclis-itMeclis-ilaf kuvvetlerMeclis-i böylece devletMeclis-in yönetMeclis-im organlarını işlemez hale getirmeyi hedeflemiştir.216 Yaşanan işgalin geçici olduğunu iddia eden İngilizler, padişahlık makamına dokunmayacaklarını belirterek Osmanlı halkından gelebilecek tepkiyi önlemeye çalışmışlardır.

3 Kasım 1918'de Musul'u işgal eden İngilizler sırasıyla İskenderun, Antakya, Batum, Kilis, Ayıntap, Cerablus, Maraş, Birecik, Samsun, Urfa, Merzifon ve Kars'ı işgal etmişlerdir. İngilizlerden Maraş, Urfa, Antep şehirlerini ve Çukurova bölgesini devralan Fransızlar ise bu bölgelerde etkinlik göstermişlerdir. Yunanlılar 9 Ocak 1919'da Uzunköprü-Hadımköy Demiryolunu, aynı yılın mayısında İzmir'i işgal etmiştir.217 İtalyanlar ise Antalya, Konya, Kuşadası, Fethiye, Marmaris, Akşehir, Afyon, Malkara ve Burdur'u işgal etmiştir. Yaşanan bu işgaller Anadolu'nun dört bir köşeden hızla işgal edildiğini göstermektedir. İşgaller karşısında bir etkinlik

216 Gürkan Fırat Saylan, “İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)”, Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi, Cilt 11 Sayı 41, Ocak 2014, s.35.

217 Zekeriya Türkmen, “İzmir’in İşgali Olayı ve Yunanlıların XVII. Kolordu Mensuplarına Yönelik Gasp ve Yağmalama Hareketi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 10, 2011, s.126.

117 gösteremeyen Osmanlı idaresi, itilaf devletleriyle kutuplaşmanın fayda getirmeyeceğini düşünerek pasif bir politika takip etmeyi tercih etmiştir.

İşgaller karşısında sessiz kalınamayacağını düşünen sivil ve askerler, Kuvay-i Milliye olarak adlandırdığımız silahlı direniş örgütlerini kurarak işgallere engel olmaya çalışmışlardır. Bu ortak anlayıştan milli kurtuluşu destekleyen cemiyetler doğmuştur.

Trakya Paşaeli, İzmir Müdafaa-i Hukuk, İzmir Redd-i İlhak, Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk-i Milliye, Kilikya ve Milli Kongre bu cemiyetlerden bazılarıdır.

Anadolu'ya IX. Ordu Müfettişi olarak gönderilen Mustafa Kemal, milli mücadelenin başlangıcı olarak kabul edilen 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkar. Havza'da bir genelge yayımlayan Mustafa Kemal, işgallerin protesto edilmesini ister. Ardından Amasya'da Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey ile buluşarak vatanın ve milletin istiklalinin tehlikede olduğunu ilan eden Amasya Genelgesi’ni yayınlar. Genelgede vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu, milletin durumunu gösterecek ve haklarını savunabilecek millî bir oluşuma ihtiyaç duyulduğu ve Sivas'ta bir kongre yapılacağı belirtilir.218 5 Temmuz 1919'da Harbiye Nazırı tarafından İstanbul'a geri çağrılan Mustafa Kemal, 8 Temmuz 1919'da ordu müfettişliği görevinden alınır. Haber kendisine ulaşır ulaşmaz Mustafa Kemal, askerlik görevinden de istifa ettiğine dair bir telgraf çeker.219 Böylece artık milli mücadeleyi bir sivil olarak sürdürecektir.

4 Eylül 1919 tarihinde tüm engellemelere rağmen gerçekleştirilen Sivas Kongresi'nde manda ve himaye fikri reddedilerek milli iradeyi temsilen Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanmasına karar verilmiştir. Mustafa Kemal, manda ve himaye fikirlerinin vatanın kurtuluşunda çare olmayacağını düşünüyor ayrıca bunu Türk milletin milli bağımsızlığına aykırı buluyordu. Sivas Kongresi’nde, Erzurum Kongresi’nde temeli atılan Temsil Heyeti, ulusal bir karaktere kavuşmuş, tüm cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

218 Selim Özcan, “Amasya Genelgesi’nin Erzurum ve Sivas Kongreleri Üzerindeki Etkisi”, Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, 2013, s.76.

219Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, Askerlikten İstifası (9. VII. 1919; T.İ.T.E Arşivi:

24/3536) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara 2006, s.54.

118 Bu süreçten itibaren bir hükümet gibi hareket eden Heyet-i Temsiliye, yürütme yetkisini kullanarak Batı cephesine komutan atamaya başlamıştır. Bu cepheye atanan ilk kişi Ali Fuat Cebesoy olmuştur.220 23 Nisan 1920 günü TBMM'nin açılmasıyla Temsil Heyeti yetkilerini TBMM'ye devretmiştir. Kuvay-ı Milliye’nin batı cephesinde işgalleri kalıcı bir şekilde önleyememesi üzerine düzenli bir ordu kurma kararı verilmiş, 1920 yılının sonlarında düzenli ordunun ilk birlikleri eğitim yapmaya başlamıştır.221 10 Temmuz 1921 tarihinde Eskişehir, Yunan saldırıları sonucu düşmüş, İsmet Paşa orduyu Alpu-Çifteler hattına çekmiştir. Ordunun geri çekilerek Eskişehir'in terk edilmiş olması, düzenli orduya ve TBMM'ye yönelik muhalefetin güçlenmesine neden olmuştur. Olup bitenlerden Mustafa Kemal ve arkadaşları sorumlu tutulmuştur.

Muhalifler bütün yükümlülüğü Mustafa Kemal ve arkadaşlarına yıkmak amacıyla kalanlar ise Mustafa Kemal'in başarılı olacağı inancıyla onu ordunun başına geçirmiştir.222 Böylece Mustafa Kemal yeniden askeri bir kimlik kazanarak milli mücadeleyi sürdürmüştür

5 Ağustos 1921 günü Başkumandanlık Kanunu ile yetkileri kendinde toplayan Mustafa Kemal, 7-8 Ağustos'ta Tekalif-i Milliye Emirlerini yayınlayarak orduya kaynak bulmaya çalışır.223 Cepheye giderek bölgede incelemeler yaparak, burada uygulayacağı stratejik planlara karar verir. 13 Ağustos 1921 tarihinde ilerleyen Yunan ordusu, 23 Ağustos günü Sakarya'da taarruza geçer. Mustafa Kemal'in Sakarya'da uyguladığı Son Savunma Taktiği224 sayesinde 22 gün süren çatışma neticesinde yenilen Yunan ordusu geri çekilmek zorunda kalır. Mustafa Kemal, Sakarya'da gösterdiği başarılardan ötürü gazilik unvanı ve mareşallik rütbesi ile ödüllendirilir.

Geri çekilen Yunan ordusu Sakarya'nın batısına geçmiştir. Bu durum, yeni bir işgal tehlikesi oluşturduğu için Mustafa Kemal, Yunan kuvvetlerin takip edilerek tamamen yok edilmesi taraftarıdır. 13 Eylül günü seferberlik ilan edilerek ordunun asker ve

220 Ayfer Özçelik, “Ali Fuat Cebesoy” TDV İslâm Ansiklopedisi, 7. Cilt, 1993, s.194.

221 Kemal Arı, İstiklal Harbi’nde Türk Ordusunun Yapılanması ve Düzenli Orduya Geçiş, Türk İstiklal Harbi’nde Kuvayımilliye, Düzenli Ordu ve Cepheler, ATASE Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2014, s.9

222 Özkan Ginesar, “İstiklal Harbinde Kütahya”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl 4 Sayı 30, Eylül 2016, s.657.

223 Cezmi Tezcan, Tekalif-i Harbiye ve Tekalif-i Milliye Örneklerinde Savaş Dönemleri Mâli Politikaları, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2005, s.130

224 Ramazan Tosun, Sakarya Savaşı’nın ve Zaferi’nin Yankıları, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2004, s.85.

119 malzeme eksikleri giderilmeye çalışılır. Yunan ordularını takip eden küçük askeri birliklerin başarılı sonuçlar alamaması üzerine büyük bir taarruzun gerekliliği iyice netleşmiştir. Başlangıçta sonbaharda büyük bir taarruz yapılması planlanmış ancak cephede incelemeler yapan Mustafa Kemal ordunun henüz hazır olmadığını düşünerek taarruzun ilkbahara ertelenmesine karar vermiştir. Mecliste muhalefet ve bazı medya organları ordunun taarruz yapabilecek yetiye sahip olmadığını iddia ederek Mustafa Kemal'i barışa yanaşmayarak yanlış bir politika yürüttüğü gerekçesiyle eleştirmiştir.225 Bu süreçte Mustafa Kemal'in Başkumandanlık yetkileri de dört kez uzatılmıştır. 16 Haziran 1922 tarihinde ordunun hazır olduğuna karar veren Mustafa Kemal; Fevzi Çakmak, İsmet İnönü ve Kazım Özalp'le görüşmüştür. 26 Ağustos sabahı Türklerin taarruzuyla başlayan savaşta 30 Ağustos günü Başkumandan Meydan Muharebesi ile düşmanın ana kuvvetleri imha edilmiştir. Yunan orduları İzmir'e doğru geri çekilerek kaçmaya başlarken Mustafa Kemal de "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"

emrini vermiştir.226 Yunan orduları hiçbir savunma faaliyeti göstermeden kaçarken bir yandan da kaçtıkları yerleri ateşe vermeye başlamışlardır. 9 Eylül 1922'de İzmir'e giren Türk ordusu büyük bir zafer kazanarak Kurtuluş Savaşının askeri safhasını tamamlamıştır.

Boğazların ve Doğu Trakya’nın herhangi bir savaşa mahal vermeden kurtarılabileceğini düşünen Mustafa Kemal diplomatik bir süreci başlatırken bir yandan da Türk ordusunun Edirne'ye kadar varabileceğini söyleyerek, Türkiye'yi aleyhi bir antlaşmaya zorlamaya çalışan İngiltere'ye meydan okumuştur. Diplomatik görüşmeler devam ederken bir yandan da Mustafa Kemal ordunun Boğazlara ilerlemesini istemiştir.227 Türkiye'nin diplomatik ve askeri çabaları neticesinde 11 Ekim 1922'de Mudanya Konferansı sonucunda Doğu Trakya herhangi bir askeri müdahaleye gerek kalmaksızın Türklere bırakılmıştır.

1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılarak Lozan Barış Konferansı'nda İstanbul hükümetinin temsil edilmesinin önü kapatılmıştır. 20 Kasım 1922'de gerçekleşen

225 Uğur Üçüncü, Türk Kamuoyunda Büyük Taarruz, Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon 2010, s.140.

226 Sadık Sarısaman – Uğur Üçüncü, “Arşiv Belgelerine Göre Büyük Taarruz”, Tarih Okulu Dergisi, Yıl 9 Sayı XXV, Mart 2016, s.289.

227 Özgür Mert, “İşgalden Kurtuluşa Doğu Trakya”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 58 Bahar 2016, s.152.

120 Lozan Barış Konferansı'nda bir sonuç alınamayınca konferans 23 Nisan 1923 tarihinde tekrar toplanmıştır. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile bugünkü Türkiye sınırları yaklaşık olarak belirlenmiştir.

VII) KURTULUŞ SAVAŞI’NI KONU EDİNEN TİYATRO ESERLERİNİN