• Sonuç bulunamadı

Kuraklık ile ilgili yapılan bazı çalışmalarda, kuraklığın kurak ve yarıkurak bölgelerin doğal iklimi olarak kabul edildiği görülmüştür (Gbeckor-Kove, 1989). Erinç (1965), geliştirdiği indekste kuraklık sınıflarını, incelenen yılın toplam yağışı ile sıcaklıkları birbirine oranlayarak belirlemiştir. Çalışmada yağış, buharlaşma, toplam su miktarı, toplam su eksikliği, toprak nemi kullanımı ve toprak nemi değerleri Türkiye için haritalar üzerinde elde edilmiştir. Kuraklığın şiddeti ile frekansının belirlenmesi ve şiddetli kuraklıkların tesirine en fazla maruz kalan bölgelerin ortaya çıkarılması gerektiği üzerinde durulmuştur. Araştırmalar sonunda Türkiye için Güneydoğu, Akdeniz, Ege, İç Anadolu Bölgeleri yılın 6-7 ayı kurak, Marmara ve Doğu Anadolu Bölgeleri 5-6 ay kurak, Doğu Anadolu, Doğu ve Batı Karadeniz Bölgeleri 2-4 ay kurak, özel olarak Of ve civarı ise, sürekli sulak olarak belirlenmiştir.

Erinç, kuraklığın sebepleri arasında ise ormanlık alanların yok edilmesini ve genellikle buna bağlı olarak yüzey akışının artmasını, taşkın, sel olaylarını göstermiştir. Palutikof (1986), kuraklığa meyleden iklim koşullarına sahip bölgelerde

regresyon analizi gibi istatistiksel yöntemlerle ve su dengesi modeli ile kısa ve uzun vadeli tahminler yapılmasını tavsiye etmiştir.

Sharma (1997), olasılık yoğunluk fonksiyonu vasıtasıyla kuraklığın sıklık analizini yapmayı denemiştir. Çalışmada ekstrem kuraklık süresinin belirlenmesi amacıyla öncelikle kuraklık serisi standartlaştırılarak dağılım normal dağılıma uydurulmuş, ardından kesme seviyesi belirlenenerek sonuca gidilmiştir. Yağışın modellenmesi amacıyla model parametrelerindeki mevsimsel değişikliklerin tarifinde Fourier katsayıları kullanılmaktadır. Woolhiser ve Pegram (1979) tarafından yapılan çalışmada, Fourier katsayılarının maksimum olasılık tahmini, nümerik optimizasyon teknikleri vasıtasıyla tahmin edilmiştir. Elde edilen katsayı değerleri harita üzerinde yağışa bağlı olarak iklimin temsil edilmesini sağlamıştır. Stern (1980), Nijerya’da günlük yağış verileri için stokastik bir model incelemesi yapmış ve bu amaçla Markov Zinciri’ni kullanmıştır.

Kuraklığın araştırıldığı çalışmaların Türkiye’deki ilk örneklerinden biri, Tümertekin (1955) tarfından yapılmıştır. Çalışmada De Martonne İndeksi kullanılmış ve 1930-1951 yılları arasını kapsayan dönemde her yıl için 22 harita elde edilmiştir. Haritalar, kurak alanların yıllık ortalama dağılımını ve bu alanların büyüklüklerinde meydana gelen değişimleri göstermektedir. Sonuçta, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere Ege’nin ve Çukurova’nın da kurak bölgelere karşılık geldiği balirlenmiştir. Yine Tümertekin (1956) tarafından yapılan bir çalışmada, De Martonne ve Thornthwaite eşitlikleri yardımıyla Türkiye’de kurak ayların sayısı araştırılmış ve ülkemizde kuraklık süresinin coğrafi dağılışına bir yaklaşım sağlanması denenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda Türkiye’de ortalama kurak devrenin 3-6 ay arasında değiştiği, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Bodrum ve Marmaris çevreleri ile Çukurova’da ise en uzun kurak dönemlerin tecrübe edildiği görülmüştür. Karadeniz Bölgesi’nin kıyıya paralel dağ kuşağı boyunca yıl içinde hiç bir kurak evrenin var olmadığı da ayrıca tespit edilmiştir. Erinç (1969), Türkiye’nin kurak, yarıkurak ve nemli bölgelerinin belirlenmesi amacıyla çok sayıda istasyona ait uzun yıllık veriyi dikkate almıştır. Sezer (1988), Türkiye için bir yağış etkinliği indeksi önermiştir. Bu indeks, belirli bir gelişme dönemi boyunca altı aylık, mevsimlik ve yıllık sonuçlar vermektedir. Yıllık indeks, çalışmada buharlaşma rasadının yapıldığı 57 adet meteoroloji istasyona uygulanmış ve sonuçta ülkemizin %17.5’inin yarı kurak, %51’inin yarı nemli, %26.3’ünün nemli ve %5.3’ünün ise çok

nemli olduğu sonucuna varılmıştır. Erdoğan (1989), 1938-1988 arası su yılı verilerini incelemiş ve 1973 dışında hiçbir yılda Türkiye’deki tüm nehirlerin birden su eksikliği göstermediğini belirtmiştir. Çalışmada birbirini takip eden dört ve daha fazla sayıda yıl boyunca akım değerlerinin ortalamanın altında gerçekleşmesinin sürekli kuraklık olacağı kabulü yapılmıştır. 1954-1955, 1960-1961 ve 1972-1973 dönemlerinde Türkiye’de geniş çaplı kuraklık meydana gelmiş ve son dönemdeki kuraklık ülkenin tamamına yayılmıştır. Araştırmacı, ele aldığı 50 yıl için sürekli su

eksikliğinin 1970’li yılların ilk yarısında söz konusu olduğunu sonuç olarak vurgulamıştır.

Dünya’da iklim değişiminin belirlenmesi amacıyla trend analiz çalışmaları yapılmaktadır. Meteorolojik faktörlerin trend analizleri konusunda, İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümünde de değişik bölgeler için araştırma çalışmaları yapılmıştır. Kadıoğlu ve Şen (1998) tarafından yağışın zamansal ve yersel dağılımının tespiti amacıyla çalışmalar yürütülmüştür. 1998 yılında yapılan bir çalışma ile Türkiye’nin Harmonik analiz yöntemi ile yağışın durumu tespit edilmeye çalışılmıştır (Kadıoğlu ve diğ., 1999). Özellikle Tarımsal açıdan önemli olan ve sıcaklığın bir fonksiyonu olan büyüme derece gün değerlerinin Türkiye’deki trendinin tespiti ile ilgili çalışmalar Kadıoğlu ve Şaylan (2001) tarafından yapılmıştır. Buna göre Türkiye’de dikkate alınan istasyon sayısına bağlı olarak bitki gelişme dönemlerinin trendinin yersel ve zamansal dağılımı tespit edilmiştir. Şen (1989, gidişler teorisi ile kuraklığı tahmin etme çalışmaları yapmıştır. Küresel iklim değişimi ile ilgili bazı tahminlere göre ülkemizinde içinde bulunduğu enlemlerde hava sıcaklığı artacak, yağışlar ise kışın artarken yazın azalacaktır. Bu durum bilhassa suyun tarımsal üretimde önemli bir girdi olduğu ülkemizde kuraklık sorunu ile gelecekte karşı karşıya kalabileceğimizi göstermektedir. Doğal afetlerin en sinsilerinden biri olan kuraklığın bu araştırma alanında takip edilmesi son derece yararlı olacaktır. Kuraklık ve etkileri ile iklim değişiminin tarımsal meteorolojik etkilerinin belirlenmesi konusunda İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümünde de özellikle son 10 yıllık dönemde çalışmalar yapılmıştır (Çaldağ ve diğ., 2004; Şaylan ve diğ., 1995, Şaylan ve diğ., 2003; Şaylan ve Özen, 1997; Durak ve Şaylan, 1998). Şaylan ve Çaldağ (2000), kışlık buğday tarımı yapılan bir arazide birbirini izleyen iki sezon için iki farklı bitki iklim modelini arazi uygulamalarından sağlanan verilerle destekleyerek çalıştırmış ve

gelişme dönemlerinin yağış değişimine karşı kültürtiplerinin hassasiyetini araştırmıştır. Şaylan ve diğ. (2003), Trakya Bölgesi’nde yağışın rejimini ve kimyasal niteliklerini ortaya koyan bir araştırma çalışması yapmıştır. Narasimhan ve Srinivasan (2005), buğday yetiştirilen araziler üzerinde SWAT Modeli kullanımıyla toprak su içeriği ve evapotranspirasyon simulasyonları yapmış, bu değerlerden yola çıkarak ise toprak su içeriği açığı ve evapotranspirasyon açığı indekslerini elde etme yoluna gitmiştir. Sonuçta buğday gelişim miktarı ile bu iki indeks arasında bazı gelişme aşamalarında yüksek ilişkiler (r=0.75) ortaya çıkmıştır. Özkoca ve diğ. (2008), Edirne için uzun yıllık kuraklık durumu araştırmasını ile ait kayıtlardan hidrolojik döngü bileşenlerini de elde ederek gerçekleştirmiştir.

Benzer Belgeler