• Sonuç bulunamadı

“Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak)

vermeyin.”65 “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak

karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz

Allah size karşı çok merhametlidir.”66 Haksız bir şekilde insanların mallarına zarar

verilmesinin yasaklandığını bu ayetler ile görmekteyiz.67 Haksız olarak zarar verme fiili aynı zamanda kusur sorumluluğunu da oluşturacaktır. Ayrıca ikinci ayette, kendinizi öldürmeyin derken, birbirinizi öldürmeyin manası da kastedilmiş olabilir. Dolayısıyla bu ayetten insanların kendisini öldürmesinin yanında başkalarını da öldürmesinin yasaklanması da söz konusudur.68

“Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.”69 Bu ayetin, bir fıkıh genel

kaidesi olmuş, “Mazarrat menfaat mukâbelesindedir.” düzenlemesine kaynak teşkil ettiğini görmekteyiz. Buna göre bir şeyden menfaat elde eden kişi bu elde ettiği menfaate karşılık olarak o şey nedeniyle meydana gelen zararlardan ötürü sorumludur.

64 Abdulkerim Zeydân, İslâm Hukukuna Giriş, 12. Baskı, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2017, (Çev: Ali Şafak), s. 93.

65 el-Bakara, 2/188. 66 en-Nisâ, 4/29.

67 Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî el-Cessâs, Ahkâmu’l Kur’an, İ’tisam Yayınları, Ankara, 2018, (Çev: Mehmet Keskin) c. 2, s. 160.

68 el-Cessâs, Ahkâmu’l Kur’an, c. 2; s. 232. 69 el-Müddessir, 74/38.

“Dâvûd ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. Biz hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları

ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.”70

Tefsir alimleri bu ayetle ilgili olarak şu hadiseyi aktarılar: Biri koyun diğeri tarla sahibi olan iki adam, mahkeme için Davud’a (a.s.) geldiler. Koyun sahibi olan adamın koyunları geceleyin diğer adamın tarlasına girmişler ve ekinini harap edip tarlasında hiçbir şey bırakmamışlardı. Bunun üzerine Davud (a.s) tarla sahibinin koyunları almasına karar verdi. Bu iki adam daha sonra Süleyman (a.s.)’ın yanına geldiler ve ona babası Davud’un (a.s.) verdiği hükmü bildirdiler. Bunun üzerine Süleyman (a.s.) hemen babasının yanına girdi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın (celle celaluhu) Peygamberi! Keşke her ikisi için de uygun olacak başka bir hüküm verseydin! Bunun üzerine Davud (a.s.) o nasıl bir hükümdür? diye sordu. Süleyman (a.s.) dedi ki: Koyun sahibi tarlayı alır, sürer tohumu eker ve ekin eski haline gelir. Tarlanın sahibi de kuzularından, sütünden, yününden faydalanır. Ekin büyüdüğü zaman ise koyunlar kendi sahibine tarla da kendi sahibine iade olunur. Bunun üzerine Davud (a.s.) Süleyman (a.s.)’a dedi ki: “Muvaffak oldun ey oğulcuğum” ve aralarında bu hükmü verdi.71

Bu ayet özellikle hayvan bulunduranın sorumluluğunu belirtmektedir. Kişinin kusuruyla hayvanlarının bir başkasının malına zarar vermesi durumunda hayvanların sahibi bu zararı ödemekle yükümlüdür. Bununla birlikte kişinin kusuru bulunmasa dahi hayvan bulunduran diğer şartlarında oluşmasıyla beraber kusursuz olarak sorumlu tutulabilir. Dolayısıyla bu ayet hem kusur hem de kusursuz sorumluluk halleri için bir kaynak niteliği arz edebilir.

70 el-Enbiya 21/78-79.

71 Muhammed Ali Es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefasir, 7. Baskı, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2018,(çev: Sadreddin Gümüş, Nedim Yılmaz) c. 4, s. 86; Ömer Çelik, Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim Meali ve Tefsiri, Erkam Yayınları, İstanbul, 2013, c. 3, s. 381; Kişinin sorumluluğuna dair ayrıntı için bkz. İmam Kurtubî, El- Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Birinci Baskı, Buruc Yayınları, (Çev: M. Beşir Eryarsoy), İstnbul, 2000, c. 11, s. 530 vd; Ayrıca bu olay hakkında alimlerin sorumlulukla ilgili ihtilafları için bkz. İbn Kayyım el-Cevziyye, İ’lâmü’l Muvakkı’în, 2. Baskı, İstanbul, 2017, (Çev: Pehlül Düzenli), c. 1-2, ss. 370, 371.

“Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer

sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”72

“Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri

sevmez.”73

Bu ayetler vasıtasıyla kötülüğün cezasının haddi aşmamak şartıyla onun misli ile sınırlandığını anlamaktayız. İslâm hukukunda özellikle gözetilen can, mal, namus, akıl ve din gibi unsurlar hususunda ortaya çıkan sorumluluk gereği olarak kısas da müeyyide olarak bu ayetlerde belirtilmiştir. Bu ayetlerde kısas müeyyidesi özel olarak eşitlik boyutu da vurgulanarak kaynak bulmaktadır.74 Fahreddin Râzî son

ifade ettiğimiz ayetle ilgili olarak şöyle demiştir: ”Yüce Allah, “Bir haksızlığa uğradıkları zaman intikam alırlar.” mealindeki ayeti buyurduktan sonra, ardından bu intikamın, ancak misliyle kayıtlı olması, fazla olmaması gerektiğini gösteren ayeti indirdi.”75

“De ki: "Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte

olduğunuz şeyleri haber verecektir.”76

“Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü

yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.”77

Bu iki ayette özellikle cezai sorumluluk vurgulanmış, cezaların şahsiliği ilkesine78 işaret edilmiştir. Ayrıca bir delil ile istisna kapsamına alınmadığı takdirde

72 en-Nahl 16/126. 73 el-Şûrâ 42/40.

74 İbn Teymiyye, Şeyhülislâm İbn Teymiyye Tefsiri, (Derleyen: İyad b. Abullatif b. İbrahim el- Kaysî), Karınca & Polen Yayınları, İstanbul, 2017,(çev: Beşir Eryarsoy), s. 341; Kurtubi, el- Camiu, c. 10, s. 310.

75 Es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefasir, c. 5, s. 435. 76 el-Enam, 6/164.

hiç kimsenin başkası üzerinde tasarruf etme yetkisinin olmadığı da bu ayetlerden çıkarılabilir.79