• Sonuç bulunamadı

Kur’an Ve Hadislerin Dışında Güvenilir Kaynakların Kullanımı

II. BÖLÜM: İBNÜ’L-ESÎR’İN TARİHÇİLİĞİ

3. Haberlerin Değerlendirilmesi ve Tercih Metodu

3.4. Kur’an Ve Hadislerin Dışında Güvenilir Kaynakların Kullanımı

İbnü’l-Esîr burada tıpkı kendisinden çokça etkilendiği Taberî gibi, rivayetlerin Kur’an ve Sünnet’e açıkça ters düşmediği sürece kabulüne hükmetmektedir. Burada Taberî’nin anlayışını ortaya koyarak İbnü’l-Esîr’in de bu konudaki anlayışını açığa çıkarmış olacağız. Taberî, Târîhu’t-Taberî adlı eserinin önsözünde şu ifadeleri kullanmaktadır:

“Bu kitabımızı çalışan bilsin ki; burada anlatmaya karar verdiğim konular hakkında söylediğim her şey, açıkça belirlenmiş haberlere ve isim isim ravilerine nispet ettiğim rivayetlerden (asâr) naklettiklerime dayanıyor. Ben, çok sınırlı durumlar hariç, ne aklî deliller yoluyla anlamaya girişiyorum ne de sezgilerimle çıkarımlar yapıyorum. Çünkü geçmiş insanlarla ilgili bilgi ve şimdikiler hakkındaki mevcut haberler bu insanları bizzat görmeyen, ya da yaşı itibariyle onlara yetişmemiş bir kimse tarafından elde edilemez, ikinci durumda bilgi, rasyonel akıl yürütme ya da sezgisel çıkarımla değil, ravilerin ya da nakledenlerin sözlerinden elde edilebilir. Eğer biz bu kitapta okuyucunun hiçbir şekilde kendisinde sağlıklı bir amaç ya da hakikat bulamayacağı ölçüde, duyduğunda kabul edilemez ya da rahatsız edici olduğunu düşündüğü bir haberi zikredecek olursak bilsin ki bu bizim hatamız değildir; aksine bu, haberi bize nakledenlerden birisinin sorumluluğundadır. (Bu tür haberleri) bize sunulduğu şekilde yalnızca naklettik.”326

Taberî’nin bu ifadelerini aktardıktan sonra İbnü’l-Esîr’in, Buhtunnasr’ın Beytü’l-Makdis’e saldırdığı, yıktığı ve İsrailoğullarını öldürdüğü hakkındaki eleştirileri bu konuda örnek olarak gösterilebilir:

325 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe fî Ma’rifeti’s-Sahabe, I: 148 326 Taberî, Târîhü’t-Taberî: Târîhü’l-Ümem ve’l-Müluk, I: 13.

90

“… Süddî’nin zikrettiği bu rivayet ile bizim zikretmediğimiz diğer rivayetlerde, Hz. Yahya b. Zekeriyyâ’yı öldürmeleri üzerine İsrâiloğullarını öldürüp, Beytü’l- Makdis’i tahrip eden kişinin Buhtunnasr olduğu görüşü, siyer ve tarihçiler ile geçmiş milletlerin hayatları hakkında bilgi sahibi olan kimseler tarafından asılsız kabul edilmiştir. Zira adı geçen bu kimselerin tümü, Buhtunnasr’ın İsrâiloğullarının üzerine, onların İrmiyâ b. Halkıyâ’nın zamanında peygamberleri Şa’yâ’yı öldürdükleri bir sırada yürüyüp onları öldürdüğünü ittifakla kabul etmişlerdir. Ayrıca Hristiyan ve Yahudilere göre, İrmıyâ’nın zamanı ile Hz. Yahya’nın öldürülmesi arasında dört yüz altmış bir yıllık bir zaman farkı vardır. Yahudiler ve Hıristiyanlar bu hususun kitaplarında ve dinî metinlerinde açık bir şekilde belirtilmiş olduğunu da ileri sürerler. Diğer taraftan Mecûsiler, Buhtunnasr’ın İsrâiloğullarının üzerine yürümesi ile İskender’in ölümüne kadar geçen müddet konusunda Hıristiyan ve Yahudiler ile aynı görüşü paylaştıkları halde İskender’in ölümü ile Hz. Yahya’nın doğumu arasındaki müddet konusunda onlardan ayrılırlar ve bu müddetin elli bir yıl olduğunu iddia ederler.”327 İbnü'l-Esîr’in kitabı el-Kâmil’i yazarken Taberî’nin kitabını esas aldığını ifade etmiştik. Dolayısıyla İbnü'l-Esîr de özellikle bisetten önceki dönemlere ilişkin bilgileri Taberî’den naklederek Kur’an-ı Kerim ve hadisler dışında kalan ehl-i kitaba ait bilgileri kullanmıştır.

İbnü’l-Esîr’in bir diğer eseri olan, Üsdü’l-Gabe fî Ma’rifeti’s-Sahabe’de daha önce de ifade ettiğimiz gibi Kur’an ve hadisler dışında temel olarak İbn Mendeh, Ebû Nuaym el-İsfehânî, İbn Abdilberr gibi âlimleri ve bunların dışında kalan daha pek çok âlimden yardımcı kaynak olarak istifade etmiştir. Yukarıda inceledimiz kitabı el-Kâmil

fi’t-Târîh, genel tarih kitabı olarak nitelendirildiğinden dolayı özellikle Peygamber

(s.a.v) öncesi dönemlere ilişkin pek çok bilgiyi gayr-i Müslimlerden almıştır. Fakat bu kitabında Hz. Peygamber (s.a.v) ile başlayan ve müellifin yaşadığı döneme kadar devam eden tarihsel süreçte yaşamış insanların biyografilerine yer verilmektedir. Bu sebeple aktardığı haberlerin kaynağı büyük oranda Müslüman kimliğine sahip kişilerdir. Bu sebeple İbnü’l-Esîr, bir konuda aktarılan rivayetlerde ihtilaf yoksa bu haberlerden her hangi birini tercih etmektedir.328 Eğer ihtilaf varsa bu ihtilafı giderecek bir yol bulmaya çalışmakta bu da mümkün değilse kendisi bir takım yöntemlerle sonuca ulaşmaktadır. İhtilaf olduğunu düşündüğü veya eleştiri getireceği bir konuda görüşleri

327 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, I: 232.

91

verir eğer ki bu durumlar yoksa istisnalar olmakla birlikte görüşleri zikretmeksizin “Bu üç kimse (İbn Mendeh, Ebu Nuaym ve İbn Abdilber) bu kimseyi tahric etmiştir.”329 der. Bu minvalde şu örneklere rastlamak mümkündür:

“…Ebû Ömer onun nisbesini Sabit b. Sâmit el-Ensârî el-Eşhelî olarak verdi… Ben derim ki eğer o. Ebû Ömer’in zikrettiği gibi Eşhelli ise Ubâde b. Sâmit’in kardeşi olamaz. Çünkü Ubâde Hazrec’tendir. Abdü’l-Eşhel ise Evs’tendir. (Hadis kitaplarından soyunun Eşhel’e dayandığını delillendirdikten sonra) … Onun Eşhel’den olduğu kuvvetlendi. Bu durumda o Ubâde b. Sâmit’in kardeşi değildir…”330Bu örnekte görüldüğü gibi Ebû Ömer’in naklettiği bir haberi kendisi de nakletmiş ve ardından kendi görüşünü ifade etmiştir.

“(Benî Sa’d b. Amr b. Temîm kabilesinden Huzeym b. Amr es-Sa’dî hakkında) Basra’da ikamet etti. (Tam ismini verecek şekilde söyleyen) İbn Abdilberr’dir. İbn Mendeh ve Ebu Nuaym sadece Huzeym b. Amr dediler. Onun Sa’d b. Amr kabilesinden olduğunu söylemediler.”331 Bu örnekte ise İbn Mendeh, Ebu Nuaym ve İbn Abdilberr

arasındaki ihtilafa dikkat çekmiştir.

“(Zeyd b. Eslem hakkında) Ebû Ömer (İbn Abdilberr) Onu halif olduğunu söyledi. … İbn Mendeh ve Ebu Nuaym onun halîf olduğunu söylemedi. Doğru olan onun halîf oluşudur.”332 Burada ise Ebû Ömer, İbn Mendeh ve Ebu Nuaym arasındaki

görüş farklılıklarına dikkat çekmekte ve tercihini Ebû Ömer’in ifade ettikleri doğrultusunda şekillendirmektedir.