• Sonuç bulunamadı

et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye

I. BÖLÜM: İBNÜ’L-ESÎR’İN HAYATI VE ESERLERİ

3. Eserleri ve Eserlerinde Kullandığı Kaynaklar

3.3. et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye

Müellif bu eseri, yaşadığı topraklarda hüküm süren Zengîler’in, kendisine, ailesine, İslâm’a vermiş oldukları faydalara karşı bir vefa borcu olarak görmüş ve böyle bir eser kaleme almıştır. Eser, devlet veya aile tarih yazıcılığı kategorisinde değerlendirilmektedir. Eserin Nureddin Arslan Şah’ın katkılarıyla hazırlandığı ifade edilmiştir. Fakat desteklediği bu eseri bitmiş olarak görememiştir. Oğlu İzzüddin Mesud zamanında tamamlanabilen eserde hanedanın kurucusu Aksungur’dan Nureddin Arslan Şah’ın zamanına kadar meydana gelen olaylar işlenmiştir.

Eser sadece Zengîler hakkında yazılmış bir eser değildir. İçerisinde 1084-1210 yılları arası bölgede yaşanmış siyasî, askerî ve iktisadî olayları da ihtiva etmektedir. Bu yüzden yöresel ve dar kapsamlı bir tarih kitabı olarak görülmesinden çok, bölgesel ve geniş kapsamlı bir kitap olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu eserin, müellifin bir başka eseri olan el-Kâmil fi’t-Târîh’ten önce mi sonra mı yazıldığı konusu tartışmalı bir konudur. Zira her iki kitapta da birbiriyle çelişkili ifadeler bulunmaktadır. Örnek olarak; el-Kâmil fi’t-Târîh’te müellif bir konu hakkında referans gösterirken “Biz bunu kitabımız el-Bâhir’de zikrettik”207 der. Bir kitabın kaynak olarak gösterilebilmesi için kaynak gösterilmeden önce var olması gerekir ki bu ifadeden daha önce yazıldığı anlaşılmaktadır. Fakat et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-

Atabekiyye adlı eserinde ise yukarıda söylediklerimizin aksine ifadeler bulunmaktadır.

Örneğin; “Biz bu konuyu Tarih’imizde özet olarak verdik. Fakat burada tekrar etme ihtiyacı duyduğumuz için zikrettik”208 ifadesi, “Bu konuyu Tarih’te zikrettik.”209

ifadesi ve “Biz bunu Tarih’te zikrettik.”210 ifadesi gibi.211 Bu durumda bu problemi gidermek için bazı yorumlar yapılabilir. Öncelikle iki eserin yazımı aynı süreç içinde gerçekleşmiş olabilir ve eseri yazarken eksik olan konular yazımı devam eden diğer eserde referans gösterilmiş olabilir. Çünkü el-Kâmil’de daha geniş kapsamlı bir tarih yazımı amaçlanırken, diğer eser olan et-Târîhu’l-Bâhir’de daha dar zaman ve mekanlı

206 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gabe fî Ma’rifeti’s-Sahabe, IV: 25; Ebû Hudhud, İbnü’l-Esîr ve Devruhu fi’l-

Kitabeti’t-Târîhiyye, 24

207 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, X: 217.

208 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 157. 209 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 177. 210 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 194. 211 Ebû Hudhud, İbnü’l-Esîr ve Devruhu fi’l-Kitabeti’t-Târîhiyye, 26.

56

bir tarih yazımı amaçlanmıştır. Hal böyleyken her iki esere birden atıf yapmak süreç içinde makul karşılanabilir. İkinci olarak İbnü’l-Esîr et-Târîhu’l-Bâhir’i 607/1210 yılında tamamlamışken el-Kâmil’i vefatından iki sene önce yani 628/1230 yılında tamamlamıştır. Bu da demek oluyor ki zaman içinde tashihler devam edebilmektedir. Her iki eser için de durum geçerlidir ve iki eser arasında tashihler yapılırken kaldırılması gereken ifadeler unutulma sonucu kaldırılmamış olabilir.

İbnü’l-Esîr’in tarih kitabı olarak telif ettiği iki eser arasında çoğunlukla tutarlılık olmasına karşın bazen farklılıklar ve çelişkiler de yer almaktadır. Farklılıklara örnek olarak, Nizamülmülk’ün öldürülmesi hakkında el-Kâmil’de detaylı bilgiler verirken et-

Tarihu’l-Bâhir’de detay vermeden zikreder.212 Çelişkilere örnek ise; Efâmiya kalesinin fethi konusunda et-Târîhu’l-Bâhir’de 544 yılında fethedildiği yazarken213, el-Kâmil’de 545 yılında fethedildiği yazmaktadır.214

Bu tür çelişki gibi görülen durumlar temelde tarihlemelerle ilgilidir. Tarihlemeler konusunda da bir-iki yıl gibi görece yakın tarihlerin farklılıkları kabul edilebilir çelişkiler olarak değerlendirilmelidir.

İbnü’l-Esîr bu kitabında Zengî hanedânı içindeki çekişmelere ve anlaşmazlıklara yer vermemiştir. Bunun nedeni, o dönemlerde Eyyûbîler ile rekabet halinde olan Zengîlerin zayıflıklarını ortaya çıkarmaktan dolayı duyduğu endişe olabilir.215 Diğer taraftan İmadüddin Zengî hakkında “… (Haçlılarla mücadelede) Onun kadar güçlü, azimli, kararlı ve olgun bir kimse görülmemiştir.” ifadelerine yer vererek Zengîlere karşı güvenini göstermiştir.216 Ayrıca kitabın pek çok yerinde ümmetin

birliğini sağlamak için Zengîlerin ehliyet ve liyakat sahibi oldukları mesajı verilmektedir.217

İbnü’l-Esîr bazı yerlerde de kendisine ait yorumlamalar ve ilaveler getirmekle beraber218 kitabın geneline bakıldığında bunlar çok az bir yer teşkil etmektedir

Et-Târîhü’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye adlı eser, 1963’te Abdulkadir Ahmed Tuleymât tarafından Kahire’de neşredilmiştir.

212 Karşılaştırma için bkz: İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, IX: 478; İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-

Devleti’l-Atabekiyye, 9-11.

213 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 100. 214 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, IX: 366.

215 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 17

216 İbnü'l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 33; Micheau, “Ibn al-Athīr”. Medieval

Muslim Historians and the Franks in the Levant, 70.

217 Micheau, “Ibn al-Athīr”. Medieval Muslim Historians and the Franks in the Levant, 70. 218 İbnü’l-Esîr, et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye, 183.

57

3.3.1. Et-Târîhu’l-Bâhir fi’d-Devleti’l-Atabekiyye’de Kullanılan Kaynaklar

Eserde, babasının devlet kademelerinde görev alması hasebiyle rivayet ettiği haberlerin büyük çoğunluğu babası Ebü’l-Kerem Esîrüddin’e aittir.219

Kitabında kullandığı kaynakların çoğu, muasırı olduğu kimselerin özel ve genel olaylar hakkındaki tanıklığı sonucu sözel anlatım olarak belirir. Babası ve abisi Meciduddin İbnü’l-Esîr, olayları nakleden kimselerin başında gelir. Pek çok yerde “Babamın anlattığına göre”, “Babam şöyle söylerdi” vb. ifadelere rastlamak mümkündür. Diğer taraftan İbnü’l-Esîr, kaynak olarak kullanacağı ve aktaracağı bilgileri özenle seçmiştir. Özellikle bu kaynakların birincil dereceden sözlü kaynak olmalarını bir ölçüt olarak koymuştur. Bu kaynakları aktarırken bazen kaynağının kim olduğunu açıkça belirtirken bazen de kapalı ifadelere yer verir. Sözel kaynakların yanı sıra İbnü’l-Esîr, özellikle birincil sözel kaynak kullanma imkânının olmadığı yerlerde yazılı kaynaklara başvurmuştur. Bu kaynaklar arasında; İbn Asâkîr (ö. 571/1176)’in

Târîhu Dımaşk’i, Kemalüddin İbn Adîm (ö. 660/1262)’in Ahbaru Haleb’i ve

İmadüddin el-İsfehânî (ö. 597/1201)’nin el-Berku’ş-Şâmî’si yer almaktadır.220