• Sonuç bulunamadı

Kur’an’ın Ahiretin Gerçekleşeceğine Dair Tabiattan Deliller Getirmesi

G- Ahirete İman Bağlamında Evrensel Ahenk

1- Kur’an’ın Ahiretin Gerçekleşeceğine Dair Tabiattan Deliller Getirmesi

Yüce Allah dünya hayatı ile meşgul olup, ahireti hiç düşünmeyenleri şu ifadelerle uyarmaktadır:“Onlar hayatın görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise tamamen gafildirler.”225

İnsanın ölüp toprağa karıştıktan sonra meydana gelen dirilişi inkâr edenlere Kur’an toprağı işaret ederek bunun mümkün olduğunu belirtmiştir: “Ölüden diriyi, diriden de ölüyü ‘O’ çıkarıyor. Yeryüzünü ölümünün ardından ‘O’ canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.”226 ve “Yine ‘O’nun delillerinden ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda aklını kullanan bir kavim için dersler vardır.”227

Bu ayetle ilgili müfessirlerin görüşleri şu şekildedir:

İbn Kesir, “Size korku ve ümit vermek için şimşeği göstermesi de onun ayetlerindendir” ifadesiyle şimşekten sonra meydana gelecek rahatsız edici yağmurlar ve helak edici yıldırımlardan dolayı bazen ondan korkarsınız bazen de ihtiyaç duyulan yağmurun kendisinden sonra gelmesi için şimşeğin çakmasını umarsınız. Yeryüzü su geldiği zaman harekete geçer, kabarır ve çeşitli bitkiler ortaya çıkar şüphesiz bunda öldükten sonra dirilmeye ve kıyametin kopmasına apaçık bir delil ve ibret

222 Ebu Ride, Muhammed Abdülhadi, “Aristotales ve Kindi’ye Göre Âlemin Ezeliliği veya Yaratılmışlığı Problemi”, (Çev.: Cevher Şulul), H.Ü.İ.F.D., H.Ü.İ.F.V. Yay., Sayı: VI, Şanlıurfa, 2001, s. 134.

223 Erdoğan, İsmail, “Kindi’ye Göre Varlığın Sebepliliği Meselesi, F.Ü.İ.F.D., Sayı: V, Elazığ, 2000, s. 634.

224 Topaloğlu, Bekir, Yavuz, Şevki Yusuf, Çelebi, İlyas, İslâm’da İnanç Esasları, 3. Baskı, Çamlıca Yay., İstanbul, 2002, s. 67.

225 Rum, 30/ 7. 226 Rum, 30/ 19.

vardır der.228 Konuyla ilgili olarak ayrıca şöyle bir olay nakleder: Abdullah ibn Muhammed ibn Said’ten rivayet edildiğine göre Ömer ibn Abdulazi minbere çıkmış Allah’a hamdu senadan sonra şöyle demiş: “Ey insanlar! Ben hakkınızda kendiliğimden uydurduğum bir iş ve durum için sizi toplamış değilim. Fakat ben şu gideceğiniz durum hakkında düşündüm ve anladım ki, bu durumu (ahreti) doğrulayan ahmaktır. Onu yalanlayan ise helak olmuştur.” ve minberden inmiştir. Ömer ibn Abdulaziz’in onu doğrulayan ahmaktır sözünün anlamı şudur: “Elbette böylesi bir şey için amel edilmez, ondan sakınılmaz, ondan çekinilmez. Bununla birlikte kişi onu doğruluyor, meydana geleceğine kesin olarak inanıyor ama bu inancı ile birlikte eğlenmesinde, gafletinde, şehvet ve günahlarında devam ediyorsa bu takdirde o ahmaktır.”229

Kurtubi ayeti, korku olması yolcu içindir, ümit olması ise mukim içindir şeklinde açıklamıştır.230

Razi ise ayeti şöyle açıklıyor: “Yağmurun yağdırılmasında, bitkilerin bitirilmesinde bazı faydalar bulunduğu gibi şimşeğin ve gök gürültüsünün yağmurdan önce olmasında da bir takım faydalar vardır. Zira şimşek çaktığında örtülü bir yerde bulunmayanlar ıslanmaktan korkarlar bunun için de hazırlık yaparlar. Değirmen gibi suyla çalışan bir iş yapanlar ise suya ihtiyaç duyarlar. Yine sulanabilen bir ekini bulunanlar da suya muhtaçtırlar. Ayrıca çölde yaşayan Araplar gökten çakan şimşekleri görmemiş olsalardı, otlu ve sulu birtakım beldelerin olduğunu bilemezlerdi. Şimşeğin çakmasının faydaları her ne kadar şehirlerde oturanlar için söz konusu olmasa bile çölde veya kırsal kesimde yaşayanlar için apaçık bir fayda ifade eder. İşte bundan dolayı Yüce Allah şimşeği bir nimet ve mucize olarak gökten yağan yağmurda önce zikretmiştir. Şimşeğin bir mucize olduğu çok açıktır çünkü bulutta su ve hava vardır. O buluttan dağları yakabilecek şekilde ateş çıkması ise son derece uzak bir ihtimaldir. Bunun mutlaka bir yaratıcısı olması gerekir ki o da Yüce Allah’tır.231

Ölü toprağa can vermek Kur’an’ın birçok ayetinde yeniden dirilmeye benzetilmiştir: “Kullara rızk olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan, uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik ve su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.”232 Zira su sayesinde ölen toprak canlanır, ondan filizlenmeye başlar ve ağaçlara da taze bir kan gelir. Yukarıdaki ayetlerde de bu konuya dikkat çekilmiştir.

228 İbn Kesir, a.g.e., C. 12, s. 6348. 229 İbn Kesir, a.g.e., C. 13, s. 7073. 230 Kurtubi, a.g.e., C. 13, s. 462. 231 Razi, a.g.e., C. 18, s. 100. 232 Kaf, 50/ 10- 11.

Yine Allah gökleri ve yeri yarattığına atıfta bulunarak, bunu yaratanın onlara göre çok daha basit bir yapıya sahip olan insanı da yaratmaya kadir olduğunu şu ayetlerde belirtmiştir: “Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”233 “Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakta yorulmayan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet ‘O’ her şeye kadirdir.”234

Yine Kur’an insanı ilk kez yaratanın onu ikinci bir kez de yaratmaya kadir olduğu üzerinde durmaktadır: “İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakarsın ki apaçık düşman kesilmiş. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye çalışıyor ve “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? diyor. De ki: Onları ilk kez yaratmış olan diriltecek. Çünkü ‘O’ her türlü yaratmayı gayet iyi bilir. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran ‘O’dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan onların benzerlerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır. O, bir şey yaratmak istediği zaman o şeye ol, der ve hemen o da oluverir.”235 Kur’an uykudan sonra uyanma ile ölümden sonra dirilme arasında bir benzerlik kurar ve bu hadisenin ne kadar doğal olduğunu şu şekilde ifade eder: “Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenen ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) ‘O’dur. Sonra dönüşünüz yine onadır.”236

Yine ahiretin gerçekleşeceği fikriyle alay eden insanlara Allah şu uyarıyı yapıyor: “De ki: İster taş ol, ister demir, isterse aklınıza (yeniden dirilmesi) imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık! (Bunlar Allah’ın sizi yeniden diriltmesini güçleştirmez.) Diyeceklerdir ki: Bizi tekrar (hayata) kim döndürecek? De ki: Sizi ilk kez yaratan. Bunun üzerini onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve ne zamanmış o? diyecekler. De ki: Yakın olsa gerek!”237

2- Kur’an’ın Ahiret Hayatı ile Dünya Hayatı Arasında Benzerlik Kurması

Kur’an ahiretle ilgili çeşitli tablolar sunarken bunu somutlaştırmak için bu nimetlerin dünyadaki benzerlerini bize bildirmekte ve ahirette bunların çok daha güzelleri ile mü’minleri mükâfatlandıracağını belirtmektedir. Özellikle cennet, cehennem, mizan, hesap gibi öğeler tamamıyla

233 Mü’min, 40/ 57. 234 Ahkaf, 46/ 33. 235 Yasin, 36/ 77- 82.

236 En’am, 6/ 60; Ayrıca bk. : Zümer, 39/ 42. 237 İsra, 17/ 50-51.

göz önünde canlandırılabilecek kadar dünyevi verilerle bağlantı halindedir.238 İyilik ve kötülüklerin tartılması, hangi taraf daha ağır ise o taraftaki kefenin meyletmesi her insanın hafızasında doğrudan karşılığını bulmaktadır: “O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de (günah) tartıları ağır gelirse, işte onlar ayetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.”239

Yine yaptığımız amellerle bilgilerin bir kitapta önümüze sunulması da ahiretle ilgili bir somutlaştırma durumudur: “Kitap ortaya konmuştur: Suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. ‘Vay halimize!’ derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş! Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”240

Cennetteki nimetlerin bu dünyadakinden çok daha güzel olduğu ve orada herhangi bir çaba sarf etmeden bu nimetlerin elde edileceği çeşitli ayetlerde bildirilmiştir: “Main çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle sunulan bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. (Onlara) beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş etleri, saklı inciler gibi olan iri gözlü huriler yaptıklarına karşılık olarak verilir.”241

Cennetliklere nimetler sunulunca onların “Bu bize daha önceden verilmişti” diyecekleri şöyle anlatılır: “İman edip, iyi davranışlarda bulunanlara içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerden bu, derler. Bu rızıklar onlara (dünyadakine bazı yönlerden) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennete tertemiz etler de vardır ve onlar orada kalıcıdırlar.”242

Cennetteki ırmaklar ise Kur’an’da şöyle anlatılmıştır: “Muttakilere vaat olunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içinde lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”243

238 Şenat Kazancı, F. Asiye, “Kur’an’ın Ayetleri- Tabiatın Ayetleri: İmân Konusu Etrafında Bir Bilgi- Duygu Sarmalı”, S.Ü.İ.F.D., Sayı: XX, 2005, s. 125.

239 Araf, 7/ 8-9; Ayrıca bk. : Enbiya, 21/ 47; Mü’minûn, 23/ 102. 240 Kehf, 18/ 49; Ayrıca bk. : İsra, 17/ 13-14.

241 Vâkıa, 56/ 18-24. 242 Bakara, 2/ 25. 243 Muhammed, 47/ 15.

Görüldüğü gibi ayette cennetteki ırmakların yanında cehennemliklerin içinde bulunacağı durumda anlatılmakta ve böylece cennet-cehennem kıyaslaması yapılmaktadır. Cehennemliklerin durumu ise şu ayetler tasvir etmektedir: ”Soldakiler; ne yazık o soldakilere! İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde, serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.”244 Yine aynı konu ile ilgili başka bir ayette: “Onu yakalayıp da ellerini boynuna bağlayın; sonra alevli ateşe atın onu! Sonra da onu 70 arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun.”245

Şüphesiz Kur’an’ın bu tasvirlerinin çölün ortasında dağlık bir bölgede yaşayan Kur’an’ın ilk muhatapları üzerinde etkisi oldukça büyük olmuştur.246 Ancak günümüz modern toplumlarında da bu gibi cennet ve cehennem tasvirlerinin büyük bir etki yaptığını göz ardı edemeyiz.

3- Kıyamet Günü Evrendeki Güzel İşleyişin Bozulacağı ile İlgili Ayetler

Kıyamet günü evrendeki düzenin bozulacağı Kur’an’da şöyle anlatılır:“Güneş katlanıp dürüldüğünde yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde, gebe develer salıverildiğinde, vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde denizler kaynatıldığında... Sıyrılıp alındığında kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.”247

Razi bu ayetleri şöyle açıklar: Kıyamet gününün dehşetli hadiseleri geldiği zaman, sahipleri bu develeri bile ihmal eder ve kendi haline salıverir. Hâlbuki Araplar için hamile deveden daha sevimli ve kıymetli bir şey yoktur. Çünkü onlar mallarının ve geçimlerinin çoğunu develerden sağlarlar. Bundan maksat, mallarının gitmesi ve mülklerinin boşa çıkması, insanların kendi canlarının derdine düşmesidir.248 Razi, ayrıca hayvanların toplanması ile ilgili olarak şu açıklamaları yapıyor:

1.Allah, kıyamet gününde adaletini ortaya koymak için bütün canlıları ve hayvanları bir araya getirir, haşreder. Bu böyle iken insan ve cini haşretmemesi nasıl düşünülebilir?

2.Bu insanlar dünyada iken insanlardan alabildiklerine nefret etmelerine, dağlar ve çöllerde yaşamalarına rağmen, kıyamet gününde bir araya geleceklerdir. Bu durum, onların insanlarla beraber o meydanda bulunmalarının o günün dehşetinden kaynaklandığına delalet eder.

244 Vâkıa, 56/ 41-44; Ayrıca bknz.: İsra, 17/ 60; Sâd, 38/ 57-58. 245 Hakka, 69/ 30-32.

246 Kazancı,, a.g.m., s. 126. 247 Tekvîr, 81/ 1-14.

3.Bu canlıların bir kısmı, diğer bir kısmının yemidir. Ama onlar o gün bir araya gelecekler ve birbirlerine zarar vermeyecekler. Bu ise yine o günün dehşetinden ötürüdür.249

İbn Kesir ise şöyle açıklar: Ayette özellikle “develer salıverildiğinde” buyrulmuş. İnsanlar develerle fazlasıyla ilgilenip onlara bakmak ve daha sonra onlardan yararlanmak için çalışırlar. Ama başlarına gelen bu kötü durum onları en çok sevdikleri şeyi görmezlikten gelmeye sevk eder. Çünkü karşılaştıkları kıyamet onlar için korkunç baş döndürücü ve büyük bir kaostur.250 Ayrıca İbn Kesir “ Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman” ifadesi ile ilgili olarak İbn Abbas’ın şöyle dediğini rivayet eder: “ Hayvanların bir araya toplanması, öldürülmesidir. İnsan ve cinden başka her şey toplanması öldürülmeleridir. Ancak insan ve cin kıyamet günü Allah’ın huzurunda durdurulacaktır.251

Kur’an’ın birçok ayetinde Allah’ın dünyayı yaratırken koymuş olduğu tabiat kanunlarının kıyamet günü kaldıracağını ve bu durumda dünyada büyük bir kaosun oluşacağı anlatılmaktadır: “Yeryüzü kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan ‘buna ne oluyor’ dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır.”252 Yine

başka bir ayette de: “Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü onun tasarrufundadır. Gökler onun eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.”253

Modern ilimi açıkça içinde yaşadığımız kâinatın ebedi olamayacağını ispat etmiş bulunuyor çünkü termik denge gereğince sıcak cisimlerden soğuk cisimlere doğru sürekli bir ısı geçişi vardır. Bunun aksi ise imkânsızdır. Yani soğuk cisimlerden sıcak cisimlere doğru yeniden ve kendiliğinden bir ısı geçişi gerçekleşemez. Bu demektir ki içinde yaşadığımız kâinat sürekli olarak sıcak cisimlerden soğuk cisimlere intikal eden ısı ile bütün cisimlerin ısısının aynı derecede olacağı bir noktaya doğru hareket etmektedir ki o vakit enerji kaynakları kurumuş olacaktır. O vakit kâinat içinde hiçbir fiziki veya kimyevi olay meydana gelmez ve işte o zaman kâinatta hayat eseri kalmaz. Bu durum aynı zamanda kâinatın ebedi olmadığının da ispatıdır. Çünkü ebedi olsaydı şimdiye kadar evrendeki enerji çoktan bitmiş olacaktı ve var olan bütün canlılık faaliyetlerinin de durması gerekirdi.254

249 Razi, a.g.e., C. 22, s. 524. 250 İbn Kesir, a.g.e., C. 15, s. 8320. 251 İbn Kesir, a.g.e., C. 15, s. 8321. 252 Zilzal, 99/ 1-5. 253 Zümer, 39/ 67. 254 Nevfel, a.g.e., s. 114.

Bilim adamları kâinatın sonunu müthiş bir içe çöküş olarak tasvir etmektedirler. Son yaklaştıkça ilk önce galaksiler, daha sonra yıldızlar büyük bir kargaşa içerisinde bir birine girerek çarpışacaklar ve sonra içine çöken alem büyük patlamanın o ilk kaos haline tekrar dönecektir.255 Bütün kâinat ve dünya tek boyutlu ve sıfır hacimli bir nokta olana kadar içine çökecek ve en sonunda da hiçlik halini alacaktır.256

Allah’ın evreni yaratırken koyduğu tabiat kanunları ve evrendeki mükemmel işleyiş ne kadar düşündürücüyse, kıyamet günü bu işlerin bozulup, yeryüzünde büyük bir kaosun yaşanacak olması da o kadar düşündürücüdür.

255 Han, Fethullah, Kur’an ve Kâinat Ayetleri ( Allah, Kâinat ve İnsan), İnkılab Yay., Çev: Safiye Gülen, Oya Morçay, 2. Baskı, İstanbul, Ts., s. 235.

İKİNCİ BÖLÜM

SÜNNET’TE EVRENSEL AHENK

A- Konu ile İlgili Hadisler ve Değerlendirmesi