A. Lahn
4- Kur‟ân Metninde Lahn (Ġ„râb Hatası) Ġddiası
Ġstinsâh faaliyetinin Hz. Osman‟nın öncülüğünde ve himayesinde gerçekleĢmiĢ olması itibariyle kendisine nisbetle resm-i Osmanî olarak da isimlendirilen mushafta, i„râb ile ilgili yazım hatalarının diğer bir ifadeyle kâtip hatalarının bulunup bulunmadığı meselesi, erken dönemlerden itibaren tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. Bu tartıĢmalar, esasında istinsâh edilen nüshalarda imla hatalarının bulunup bulunmadığıyla ilgilidir. Yoksa doğrudan Kur‟ân metninde i„râb hatalarının bulunup bulunmadığıyla alakalı değildir. Ancak daha sonraları bu iddialar, Kur‟ân metninde gramer yapılarına aykırı bir takım yapıların bulunduğu iddialarına dönüĢmüĢtür. Kur‟ân metninde imla hataları bulunduğu iddiaları her ne kadar teorik olarak imkânsız olmasa da gerçekte ancak çok güçlü delillerin varlığıyla ispatı mümkün olabilmektedir. Zira Kur‟ân, zamanımıza tevatüren ulaĢtığına göre onda birtakım hataların varlığını ima eden iddiaların da aynı kuvvet derecesinde olması gerekmektedir.198
Kur‟ân metninde lahn iddialarının merkezinde Hz. Osman, Hz. AiĢe ve Ġbn Abbas baĢta olmak üzere, bir kısım sahabeye isnad edilen rivayetler yer almaktadır. Yahyâ b. Ya‟mer, Katâde, Abdullâh Ġbn Amr ve Ġkrime b. Ebi Cehil‟in, Hz. Osman‟dan aktarımlarına göre Zeyd b. Sâbit‟in baĢkanlık ettiği istinsah komisyonunun çalıĢmaları sona erdiğinde nüshalar Hz. Osman‟a arzedilmiĢ, o da Ģu değerlendirmeyi yapmıĢtır:
195 ez-Zübeydî, Lahnü‟l-Avâm, s. 62. 196
Ġbnü'l-Cevzî, Ebü'l-Ferec Cemâluddîn Abdurrahmân b. Ali, Takvimü‟l-Lisân, thk. Abdülazîz Matar, Dârü'l-Maârif, Kahire, ty., s. 55.
197 Avn, el-Luğat ve‟n-Nahv, s. 196. 198
70
“Güzel yapmıĢsınız! Fakat mushafta birtakım hatalar (lahn) görüyorum. Ancak bunları olduğu gibi bırakınız. Çünkü Araplar bu hataları dilleriyle düzelteceklerdir (i„râb edecekler). Eğer yazan (kâtib), Sakîf kabilesinden yazdıran (mümlî) da Hüzeyl kabilesinden olsaydı, bu hatalar yapılmayacaktı.”199
Konu ile ilgili rivayetlerden birisi de HiĢâm b. Urve‟nin, babası Urve b. Zübeyr‟den yaptığı nakildir. Rivayete göre Urve b. Zübeyr aynı zamanda halası olan Hz. AiĢe‟ye ئِْةتَي ئِؿت تَستٌَ ئِْةتَبتَ٘ غْْئِ (Tâhâ, 20/63) ayetindeki ئِْةتَي ئِؿت تَستٌَ kelimesinin ْئِ ‟nin haberi olarak mansûb gelmesi gerekirken merfû gelmesi; تَْٛمُٕئِِ غْؤمُي تَْٛمُٕئِِغْؤمُّغٌْةتَٚ غُْمُٙغْٕئِِ ئُِغٍْئِ غٌْة يئِ تَْٛمُخ ئِ ةنَّيٌة ئِٓئِىـنٌَّ ئِوّاتئِح تَْٛمُٕئِِ غْؤمُّغٌْةتَٚ تَدتتَونَّ ٌة تَْٛمُسغْؤمُّغٌْةتَٚ تَدتَ نَّصٌة تَٓ ئِّ ئِممُّغٌْةتَٚ تَهئٍِغْختَل ٓئِِ تَيئِ ٔمُ تتَِتَٚ تَه تٌَئِ تَيئِ ٔمُ تتَّئِح (Nisâ, 4/162) ayetindeki تَٓ ئِّ ئِممُّغٌْةتَٚkelimesinin, kendisinden önceki تَْٛمُخ ئِ ةنَّيٌة kelimesine atfen merfû gelmesi gerekirken mansûb gelmesi; ٜتَ ت تَصنٌَّٕةتَٚ تَْٛمُبئِحت نَّصٌةتَٚ ةٚمُاتتَ٘ تَٓيئِبنٌَّةتَٚ ةٛمُٕتَِآ تَٓيئِبنٌَّة نَّْئِ (Mâide, 5/69) ayetinde geçen تَْٛمُبئِحت نَّصٌةتَٚ kelimesinin نَّْئِ ‟nin ismine âtıf olarak mansûb gelmesi gerekirken merfû gelmesindeki Ģeklindeki i„râb kurallarına aykırılığının sebebini sorar. O da; “Ey kız kardeĢimin oğlu! Bu kâtiplerin iĢidir. Onlar (Kur‟ân‟ın yazımında) hata yapmıĢlardır.” cevabını vermiĢtir.200
Resm-i Mushaf‟ta müstensih hatası iddialarına gerekçe gösterilen rivayetler içerisinde konumuzla doğrudan iliĢkili olması sebebiyle sadece i„râb hataları ile ilgili bir iki örnekle iktifa ettik. Kur‟ân‟da yazım hatasının (i„râb hatasının) varlığını ima eden bu tür rivayetler hakkında âlimler, çeĢitli yorum ve değerlendirmelerde bulunmuĢlardır. Ġbn Kuteybe (v. 276/889), Te‟vîlü MüĢkili‟l-Kur‟ân adlı eserinde Kur‟ân‟da Lahn Ġddiaları adlı özel bir baĢlıkla konuyu ele almıĢtır. Müellif, Arap dili gramerine aykırı olduğu gerekçesiyle ayetlerde yazım hatası olduğu iddialarına farklı bir perspektiften yorum getirmiĢtir. Ona göre lahn olduğu iddia edilen harflerin ya değiĢik i„râb ekollerinde
199
Ebû Ubeyd, Kâsım b. Sellâm el-Herevî el-Ezdî, Fedâilü'l-Kur'ân, thk. Mervân Atıyye-Muhsin Harabe -Vefâ Takuyyuddîn, Dâru Ġbn Kesîr, Beyrut, ty., s. 287; Ġbn Ebî Dâvûd, Ebû Bekr Abdillâh b. Süleyman b. el-EĢ'as, Kitâbü‟l-Mesâhif, thk. Muhibbuddîn Abdissecân Vâiz, Dârü‟l-BeĢâiri‟l- Ġslâmiyye, Beyrut, 2006, I, 231; ed-Dânî, Ebû Amr Osman b. Saîd b. Osman el-Ümevî, el-Mukni„ fî Ma„rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli'l-Emsâr, thk. Navre Binti Hasen, Darû‟t-Tedmuriyye, Riyâd, 2010, s. 609.
200 el-Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd b. Abdillâh ed-Deylemî, Me„âni‟l-Kur'ân, Âlemü'l-Kütüb,
71
karĢılığı vardır ya da Hz. AiĢe‟nin rivayetine göre bu harfler kâtipler tarafından yanlıĢ yazılmıĢtır. Konuyla ilgili yapılan teviller esas alındığında nahiv açısından ortada hiçbir lahn probleminin olmadığı söylenebilir. Ancak kâtiplerin yazım hatası varsayımı kabul edildiği takdirde bu, Hz. Peygamber‟e değil de o iĢi yapan kâtiplere izafe edilir. Bunlar elîf, vâv ve yâ gibi harflerin Mushafta kâtiplerce bazen hazf edilmesi veya ayrı yazılması gibi farklı yazı biçimleri olarak değerlendirilmediği takdirde benzeri birçok yazı biçiminin de Kur‟ân‟da lahnin örnekleri olarak kabul edilmesi gerekir.201
Suyûtî (v. 911/1505), ciddi problemler ihtiva eden bu tür haberlerin birtakım varsayımları da beraberinde getirdiğini ifade etmektedir. Ona göre Arapçayı fasih konuĢan sahabe, Kur‟ân‟ı nazil olduğu orijinal formuyla Hz. Peygamber‟den almıĢ, ezberlemiĢ ve muhafaza etmiĢtir. Kur‟ân‟da hata olduğu iddiasını ihtiva eden bu haberlere itibar edildiği takdirde, baĢta Hz. Osman olmak üzere bütün sahabenin bilerek herhangi bir tashihte bulunmayıp bu hataları olduğu gibi bıraktıkları faraziyesini kabul etmek gerekir. BaĢka bir ifade ile sahabenin bu tavrı büyük bir yanlıĢ üzerinde ittifak anlamına gelir ki böyle bir iddia tamamen muhal olup realitede hiçbir karĢılığı yoktur. Bu tür iddialar ayrıca geçmiĢten günümüze gerek metin gerekse kıraâtıyla tevatüren nakledilen Kur‟ân‟ın yanlıĢ okunduğu sonucuna götürür ki bunu kabul etmek hem aklen hem Ģer‟ân hem de örfen imkânsızdır.202
Ġbnü‟l-Enbârî (v. 328/940), Hz. Osman‟a isnad edilen rivayetlerin hadis usûlü açısından kritiğini yaptıktan sonra, senetteki ravi iskatından dolayı bunların zayıf haber kategorisinde olduğu dolayısıyla bu tür haberlere itibar edilmemesi gerektiği sonucuna varmaktadır.203
Sadece sened tenkidi ile yetinmeyip metin tenkidini de yapan Danî (v. 444/1053) ise Hz. Osman‟dan rivayet edilen haberlerin iki cihetten de hüccet değeri taĢımadığını, bu tür haberlerin birtakım yorum ve değerlendirmelere gerekçe olamayacağını söyler. Dânî, Hz. Osman hadisini rivayet eden Yahya b. Ya‟mer ve Katade‟nin, Hz. Osman‟ı görmedikleri gibi böyle bir sözü ondan iĢitmelerinin de mümkün olmadığını ifade etmiĢtir. Böylece senetteki inkıtaı ve bunun sebep olduğu isnâd problemini ortaya koyar. Ona göre haberi oluĢturan metnin içeriğindeki lafızların
201 Ġbn Kuteybe, Te'vîlu MüĢkili'l-Kur'ân, s. 50-64. 202 Suyûtî, el-Ġtkân, I, 587.
203
72
zihindeki ilk çağrıĢımlarının, Hz. Osman‟ın dindeki temsil konumunu ve makamını ciddi anlamda zedeleyecek nitelikte olması bu tür sözlerin ondan sadır olamayacağını gösteren diğer bir faktördür.204
Dânî‟ye göre bu rivayetlerin Hz. Osman‟a nisbetinin sahih olması durumunda bile bunlardan kastedilen Ģeyin iddia edildiği gibi resm-i hatta kaynaklanan lahn olmadığını, aksine bunlarla lafzın doğru okunuĢunun kastedildiğini söylemektedir. Nitekim Kur‟ân‟da birçok kelimenin sadece resm-i hattaki yazım Ģekli dikkate alınarak okunduğu takdirde tilavette bazı farklılıkların oluĢacağını bunun da anlam kaymalarına sebebiyet vereceğini belirtmektedir. ġöyle ki, resm-î hatta, ٕٗـح ةا ٚة (Neml, 27/21) ve ةٛ ٚةاٚ (Tevbe, 9/47) elîf ziyadesiyle gösterilen bu kelimelerin yazım Ģeklinden haberdar olmayan kimselerin anlamca olumlu olan bu kelimeleri, tilavette elîf ziyadesiyle okuduğu takdirde tamamen olumsuz bir anlamın ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir.205
Suyûtî‟nin (v. 911/1505), Buharî ve Müslim‟in Ģartlarına uygun olduğunu ifade ettiği206
Hz. AiĢe‟ye isnâd edilen mezkûr haberin metin tenkidini yapan Dâni (v. 444/1053), birtakım te‟villerde bulunmuĢtur. Ona göre Hz. AiĢe‟ye soruyu yönelten Urve b. Zübeyr‟in amacı, resm-i Mushaf‟taki müstensih hatalarından kaynaklanan harflerin eksiklik veya noksanlığını öğrenmek olmayıp bunun aksine çeĢitli lügatlarda da görüldüğü üzere farklı kıraât vecihlerini oluĢturan kelime sonlarındaki birbirinden farklı harflerin durumunu öğrenmektir.207
Ġbn EĢte, Hz. AiĢe‟nin metin içerisindeki “Onlar (Kur‟ân‟ın yazımında) hata yapmıĢlardır.” ifadesini te‟vil ederek buradaki hatadan maksadın, sahabenin icma ettiği yedi harften en uygun vechi alma konusundaki kâtiplerin tercih hatası olduğunu söyler. Bu açıdan bakıldığında sözü edilen lahnin, Kur‟ân‟dan olmayan bir unsurun yazım hatası nedeniyle Kur‟ân‟a dâhil edilmesi Ģeklinde olmadığı açıkça görülür.208
Hz. Osman ve Hz. AiĢe‟ye dayandırılan rivayetlere eleĢtirel yaklaĢım sergileyenlerden biri de Ebü‟l-Leys Semerkandî (v. 373/983)‟dir. O, bu rivayetlerdeki
204
ed-Dânî, el-Mukni„ fî Ma„rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli'l-Emsâr, s. 606.
205
ed-Dânî, el-Mukni„ fî Ma„rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli'l-Emsâr, s. 607.
206 Suyûtî, el-Ġtkân, I, 585
207 ed-Dânî, el-Mukni„ fî Ma„rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli'l-Emsâr, s. 610. 208
73
lahn iddialarının doğru olmadığını, ehl-i ilim ve ihtisas sahibi kimselerce bunların hilaf- ı hakikat addedildiğini belirterek bu haberlerin Hz. AiĢe‟den ve Hz. Osman‟dan subutiyetini nefyetmektedir. Çünkü ashâb, dinin esaslarının hamileri olup dini muhafazada önder kimselerdir. Bu nedenle ashâbın, Kur‟ân‟da iddia edilen birtakım yazım hatalarını düzeltmeyip bu iĢi baĢkalarına havale etmeleri düĢünülemez. Çünkü ashab, ayetin bu Ģekildeki okuyuĢunu bizzat Resûlullah‟tan (sav) almıĢtır.209
ZemahĢerî (v. 538/1143), تَٓ ئِّ ئِممُّغٌْة kelimesinin mansûbiyetinin gerekçesini kâtip hatası olarak gösteren rivayetleri eleĢtirmekte, bunların gerçek dıĢı olduğunu, bu tür iddialara itibar edilmemesi gerektiğini ifade etmektedir. ZemahĢerî, bu kelimenin i„râb formunda herhangi bir yanlıĢın olmadığını vurgulamaktadır. Ona göre bir Ģeyin önemini vurgulamak, üstünlüğüne dikkat çekmek amacıyla diğerlerinden farklı olarak cümle nazmında bazı kelimeler, mansûb i„râb formunda gelebilmektedir. Yine bunun gibi ayetin söz diziminde diğer kelimelerle aynı formda gelmesi gerekirken farklı formda gelen تَٓ ئِّ ئِممُّغٌْة kelimesi, namaz kılanların üstünlüğünü vurgulamak amacıyla medh (övgü) ve tezkir (hatırlama) anlamındaki يو ة ve يٕ ة mukadder fiilleriyle mansûb kılınmıĢtır.210
Dirayet tefsirinin önde gelen müfessirlerinden Fahreddîn er-Râzî (v. 606/1209), ئِْةتَي ئِؿت تَستٌَ ئِْةتَبتَ٘ غْْئِ (Tâhâ, 20/63) ayetinin tefsiri sadedinde birtakım açıklamalarda bulunmaktadır. Râzî, kâtip hatası iddialarını içeren, Hz. Osman ve Hz. AiĢe‟ye dayandırılan haberlerin aklen tutarlılığının mümkün olmadığını belirtmektedir. ġayet iddia edildiği gibi bu ayetlerde bir yazım yanlıĢı olsaydı sahabenin, bu hataları muhakkak tashih edeceğini söylemektedir. Çünkü Müslümanların, iki kapak arasındaki ayetlerin Allah‟a (cc) aidiyeti hususundaki icması, böyle bir hatanın vukuunu tamamen nefyetmektedir. Râzî, ayetin bu Ģekildeki tespit ve kaydının meĢhur kıraât kapsamında değerlendirilebileceğine iĢaret ederek meĢhur kıraâtın naklinin bütün Kur‟ân‟ın nakli
209 Semerkândî, Ebû Leys Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. Ġbrâhîm, Bahru‟l-Ulûm, thk. Adil Ahmed
Abdülmevcûd-Ali Muhammed Muavviz-Zekeriyyâ Abdülnutî, Dârü‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, Beyrut, 1993, I, 404. Ayrıca bu rivayetin eleĢtirisi için bkz. ed-Dânî, el-Mukni„ fî Ma„rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli'l-Emsâr, s. 606.
210 ez-ZemahĢerî, Ebü'l-Kâsım Cârullâh Mahmûd b. Ömer b. Muhammed, el-KeĢĢâf an Hakâikı
Ğavâmidi‟t-Tenzîl ve „Uyûni'l-Ekâvîl fî Vücûhi't-Te‟vîl, thk. Adil Ahmed Abdülmevcûd-Ali Muhammed Muavviz- Fethî Abdurrahmân Ahmed, Mektebetü‟l-Ubeykân, Riyâd, 1998, II, 178.
74
gibi olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla meĢhur kıraâtın butlanına hükmedilmesi, tevatüren nakledilen Kur‟ân‟ın butlanına da hükmedilmesi anlamına geleceğini söylemektedir. Ayetle ilgili nahivcilerin farklı değerlendirmelerinin bulunduğundan bahseden Râzî, bazı Arap lehçelerinde de benzer kullanımların mevcut olduğu Ģeklindeki filolojik yorumun ve izahın en geçerli yaklaĢım olduğunu beyan etmektedir.211
Mütekaddimûn âlimler, bu haberlerde yer alan lahn kelimesinin semantik analizini yaparak Kur‟ân‟da yazım hatası (i„râb hatası) olduğu iddialarını bu kavram üzerinden olumsuzlamıĢlardır. Mütekaddimûna göre bu tür haberlerin ortaya çıktığı dönemlerde lahn kelimesi henüz i„râb hatası anlamında kullanılmamaktaydı. Bu kelimenin i„râb hatası anlamında kullanılması, Arapların diğer unsurlarla ihtilatı sonucunda dilsel hataların yaygınlaĢması ve buna önlem olarak da filologların tenkiye faaliyetleri ve Arap dili kurallarının istinbât faaliyetleriyle aynı döneme rastlamaktadır. Bu nedenle klasik dönem âlimleri, rivayetlerde geçen lahn kelimesini lügat ve sözün söyleyiĢ tarzı anlamlarında kullanıldığını söylemektedirler.212
Sonuç olarak; tevatüren günümüze ulaĢan Kur‟ân metninde, müstensih hatalarından kaynaklanan gramer kurallarına aykırı yapıların bulunduğu iddiaları birkaç sahabeye dayandırılan rivayetlerle de delillendirilmeye çalıĢıldığı görülmektedir. Bu iddialara karĢı sezsiz kalmayan gerek Arap dilbiliminde gerekse Ġslamî ilimlerde otorite çok sayıda âlim, anılan rivayetlerin sened ve metin tenkidini yaparak delil olma niteliğini ortadan kaldırmıĢlardır.