• Sonuç bulunamadı

J. Attalı, “Ulus Devletten Sonra Tekrar Alevlenen Kabilecilik”, çev: C Ünsal, New Perspective

2.1.6. Yeni Sağ Söylem ve Yönetişim

2.1.6.1. Kriz ve Refah Devleti Modelinde Sapmalar

1973 yılından itibaren, fordist birikim rejiminin, petrol fiyatlarının artması, yüksek kamu harcamaları, enflasyon ve işsizlik gibi sonuçlara yol açarak, ekonomik krizi tetiklediği iddia edilmiş ve sorgulanmaya başlanmıştır507. Çünkü devlet, bu süreçte, meşruiyeti dayandırdığı tam istihdam, ekonomik kalkınma ve büyüme hedeflerini gerçekleştiremez duruma gelmiştir. Offe’ye göre bu süreçte devlerin temel üretici konumu ve müdahaleci anlayışı, krizin en önemli nedenleri arasındadır508. Aynı süreçte sermayenin uluslararası hale gelmesi ve üretim maliyetlerini düşürme gayretleri, sosyal demokrat ideolojiden kopuşu beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla önceki dönemin Keynesyen projesi ile birlikte Refah Devleti

506 Larrain, s. 164.

507 B. Jessop, State Theory, Putting Capitalist States in Their Places, s. 67; . Hirsch, Fordism and

Post-Fordism: The Present Social Crisis and Its Consequences, s. 10; Bonefeld and Holloway

(Edt.)., Post Fordism and Social Form, s. 36.

508 C. Offe, Disorganised Capitalism: Contemporary Transformation of Work and Politics,

uygulamaları ve ulusal kalkınmacı devlet projesi, krizin ardından kapitalizmin küresel aşırı birikime yönelmesi ile birlikte çökmüştür509.

Özellikle, ekonomik büyümenin, 1970’lerin basında yavaşlamaya başlaması, enflasyonla birlikte issizliğin artması, ekonomik durgunluğa yol açmış, bu gelişme, Refah Devleti’nin içsel çelişkilerini de keskinleştirerek ekonomik krize, ardından da siyasal ve ideolojik krizle birlikte hegemonya krizine(tek uluslu hegemonyanın krizi) yol açmıştır. Kriz daha şiddetli bir hegemonya krizine dönüşmüştür.

Devletin artan müdahalesiyle birlikte toplumsal ilişkilerin siyasallaşmaya başlaması, devletçilik karşıtlığına yol açmış, bu durum yeni sağ politikaların şekillenmesinde etkili olmuştur. Habermas’a göre, Refah Devleti’nin kurulması “bir anda yaşam dünyasının kapitalist ekonomi karşısında korunmasını, diğer yanda yönetici devletin yaşam dünyasına sızmasını temsil eder”510. Ancak yönetici devletin yaşam dünyalarına müdahalesi istenmeyen bir durum haline gelmiştir. Bu durum, devlet ile ekonominin birleşmesine, burjuva özel hukuku ile liberal temel haklar anlayışının oluşturduğu zeminin bozulmasına ve depolitizasyona yol açmıştır. Refah Devleti’nin beklentileri karşılayamamasına rağmen, bürokrat varlığını geliştirmesi, toplumsal meşruiyetini büyük ölçüde zedelemiştir511.

Refah Devleti’nin çözülmeye başlamasıyla birlikte, refah devleti politikalarında da özellikle hak ve özgürlükler bağlamında gerilemeler görülmeye başlanmıştır. Bu bağlamda yeni sağ paradigması da, devlet, kültürel yapılanma ve ulus çapındaki uzlaşmaların çözülmesiyle ortaya çıkan modernliğin yapısında meydana gelen dönüşümlerle belirlenmiştir.

509 Özgür Öztürk, “Emperyalizm Kuramları ve Sermayenin Uluslararasılaşması”, Praksis, Sayı: 15

(Yaz 2006), s. 271-310.

510 J. Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, çev. T. Bora, M. Sancar, İletişim Yayınları,

İstanbul, 1997, s. 52.

511 Habermas’a göre, devletle ekonominin birleşmesi ve devlet ile toplum arasındaki ayrışmanın

ortadan kalkması hem devletin toplumsallaşmasına hem de toplumun devletleşmesine neden olmaktadır. Bkz; Habermas, Legitimation Crisis , s. 67.

Refah devleti döneminde başlayan bu çözülme, devlet ile ekonomi arasındaki ilişki tarzını değiştirmiş, devlet, emek ve sermaye arasında var olan kısmi ve geçici uzmanlaşma 1970’lerden itibaren çözülmeye başlamış, böylece moderne ait olan hegemonik proje sarsılmaya başlamıştır. Bu süreç dünya genelinde oluşan dışsal bir olgu olarak değil, devlet eliyle yaratılan toplumcu bir kapitalizm eğilimi olarak değerlendirilebilir. Böylesi bir eğilim kapitalizmin bir devlet biçimi olan refah devletin, kriz eğilimlerini yok edememesinden ve çatışan değerleri sürekli olarak dengede tutamamasından kaynaklanmıştır. Refah ekonomilerinin ortaya çıkardığı, ücret artışlarının verimliliği düşürerek kar oranlarını da düşürmesi, kar oranlarının düşmesiyle birlikte teknolojik değişme ve sermaye ihracına bağlı olarak artan işsizlik, artan kamu harcamalarına bağlı olarak vergilerin yükselmesi ve bütçe açıklarının artması gibi sorunlar krizlere ve uzlaşmaz tutumlara yol açmıştır. Aynı süreçte toplumsal parçalanmalar da hız kazanmıştır.

Çözülme eğilimi 1970’lerin sonuna gelindiğinde iyice olgunlaşmış ve rejimin sağ ideolojiye doğru kayışı iyice belirginleşmiştir. Süreç içerisinde toplumsal güçler yer değiştirmeye başlamış, çözülme eğilimine katkı sağlayan siyasal ve sosyal birimler ise, devletin toplumu düzenleme çabasının anlamının ve sınırlarının sorgulanmaya başlanmasıyla birlikte aşınmaya başlamıştır512.

Çözülme süreciyle birlikte devletin kurallarına karşı her alanda tepkiler yükselmeye, çeşitlilik ve çoğulculuk savunulmaya başlamıştır. Devletin toplumu iyileştirici düzenlemesi, bilimsel, teknik ve örgütsel olarak arzu edilir olmaktan çıkmıştır. Refah devletiyle birlikte ortaya çıkan örgütlü demokrasi de bu süreçte eleştiriye uğramış, sistem dışı protestolar artmış ve seçim kurumu aşınmaya başlamıştır513. 1968 isyanı, bu aşınmanın siyasal alandaki en önemli göstergelerinde olmuştur. 1968 olayları geleceği belirleyen derin bir kültürel dönüşümü başlatmış, sınıf hareketleri ve diğer toplumsal mücadeleler ise, yeni sağ politik projesi etrafında bastırılırken, Refah Devleti’nin kurumsal alt yapısına karşı cephe açılmıştır514.

512 P. Wagner, Modernliğin Sosyolojisi, Özgürlük ve Cezalandırma, çev. M. Küçük, Sarmal

Yayınları, Ankara, 1996, s. 190-193.

513 Wagner, s. 193.

514 Selime Güzelsarı, Küresel Kapitalizm ve Devletin Dönüşümü, Sosyal Araştırmalar Vakfı,

Kapitalizmin gerekleriyle toplumsal ihtiyaçların devlet eliyle uzlaştırılması yeni sağın ortaya çıkmasını sağlayan alt yapının temelini oluşturmuştur. Yeni sağ, refah devletin iddialarından vazgeçerek, küreselleşmenin yeni bir evresine giren kapitalizm, otoriter bir görünümle ve popülist bir tarzda yeni bir hegemonik proje olarak sunulmuştur515.