• Sonuç bulunamadı

Asur Kralı Sardanapal’ın Eğlence Anlayışı ve Türk Edebiyatına Yansıması Yansıması

AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ESERLERİNDE MİTOLOJİK UNSURLAR

3.3. MİTOLOJİK NESNE VE KAVRAMLARIN TANPINAR ESERLERİNDEKİ KARŞILIĞI ESERLERİNDEKİ KARŞILIĞI

3.3.4. Asur Kralı Sardanapal’ın Eğlence Anlayışı ve Türk Edebiyatına Yansıması Yansıması

Eski Asur inançlarında tam olarak kesinlik kazanmış olmasa da, Banipal olarak adlandırılan Sardanapalus’un hayat hikayesi oldukça dikkat çekicidir. Öyleki birçok edebiyat sahasında piyes ve efsanelerde yerini almıştır. Lord Byron,

‘Sardanapal’ adlı piyesinde Asur karalı Sarnapal’ın hayatını kurgulamıştır. Bizim edebiyatımızda ise Abdülhak Hamit Tarhan ‘Sardanapal’ adlı tarihi bir mevzuya dayanan piyesi ile yeni bir deneme içindedir. Edebiyatımız Tanzimat’tan itibaren yabancı etkiler altında teşekkül ederken tercüme ve telif faaliyetleriyle yetinilmemiş, Yunan, Roma, Asur, Ermeni… gibi çeşitli kaynaklarda yer alan mitsel ve efsanevi karakter ve kavramlar incelenerek edebiyatımıza konu edinilmeye çalışılmıştır.

213 Tanpınar, Hikayeler, s. 15.

214 Tanpınar, Bütün Şiirleri, s. 26.

Sardanapal’ın215 hayatı ve yaptıklarıyla ilgili kaynaklara çok fazla ulaşılamasa da yukarıda zikredilen kaynaklar, tarihi bir şahsiyet olarak nitelendirilen Sardanapal hakkında bize yol gösterecektir.

Abdülhak Hamit Tarhan için “Sardanapal, Zeynep, Finten, İbni Musa, İlhan ve Turhan, dikkatle takip edilirse, mesela şimşek aydınlığında mazisini görmek gibi sonunda biraz fazla sahne oyunu olsa bile hayali unsurlarının bolluğu ile hususiyet kazanan eserlerdir.”216 ifadesini kullanmak doğru olacaktır. Çünkü Tanpınar da Tarhan gibi Sardanapal efsanesini Asur ya da Yunan kaynaklarından öğrenmiştir. Hatta “Müslüman Arap ve Endülüs tarihi, Türk Yunan, Kadim Şark (Sardanapal ve Eşber) bu geniş eserin mühim bir kısmını besler.”217diyen Tanpınar da bu gerçeği kabul eder.

Tanpınar’ın da eserlerine konu olmuş Sardanapal’ın edebi mazisi aşikardır.

Ancak Abdülhak Hamit ile Lord Byron’ın kaleme aldığı aynı ada sahip olan bu iki eser arasında belirli noktalar dışında benzerlik yoktur. “Hamid’in 1876’da yazmaya başladığı fakat 1919’da neşretmiş olduğu Sardanapal adlı eseri konusunu Asur’un efsanevi son kralı Sardanapal’ın hayatından alır. Bu efsane 1821 yılında İngiliz şairi Lord Byron tarafından manzum bir tiyatro eseri olarak yazılmış ve devrin bazı romantik müzisyen ve ressamlarına da ilham kaynağı olmuştur.”218

Rivayetlere göre Sardanapal, bir hükümdar olarak savaşmayı ve kan dökmeyi sevmediğinden, halkı tarafından pek de iyi karşılanmayan kral haline gelmiştir.

Eğlenceye düşkün oluşu ve kadınsı tavırlarıyla halkının gözünden iyice düşen Sardanapal, öldürüleceğini anladığı anda sarayında verdiği eğlencede kadınlarıyla birlikte yanarak yok olmuştur. (bkz. 23. Resim)Tanpınar, eserlerinde bu hikayeye atıfta bulunur nitelikte cümleler kurar. “Hangi münkariz ve kanlı Roma, son günlerini eğlendirmek için bu sarhoş tenlerin ziyafetini hazırlamış yahut hangi talih Abdullah Efendi’nin

215 Yunan efsanesine göre Sardanapal, Şüphesiz Asur-bani-pal olacak, Asur’un son büyük hükümdarıdır. Yunanlılar onu efemine prensler arasında en efemine olanı diye tanıtmışlardır, fakat Asurlulardan kalan deliller tamamiyle aksini gösterir. Yunan efsanesine göre Sardanapal, bir muhasarada korkar ve kadınları ile birlikte sarayında kendisini yakar. Bu gerçekte, Asur-bani-pal’in M.Ö. 648 Babil muhasarasında korkuttuğu kardeşi Shamsh-Shamukin’in akıbetidir. (Encyclopaedia Britannica, c. 19, s. 992.

216 Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 564.

217 a.g.e., s. 564-565.

218 İnci Enginün, “Byron ve Hamid’in Sardanapal Piyesleri Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Cilt 15, Yıl: 1967, s. 13.

karşısına birdenbire bu Sardanapal cümbüşünü çıkarmıştı?”219 Abdullah Efendi, hikayelerin en başında yer alan kırk sayfalık alanda, Tanpınar’ın ona yüklediği sıkıntıyı, hayatının her anında yaşayan bir kahramandır. Hayatını renklendirmek adına gittiği ve girdiği tüm mekanlardan daha da dertlenerek çıkar. Yukarıdaki satırlar, Sardanapal’in sarayında kadınlarla birlikte eğlenirken çizilen manzararaya eşdeğer nitelikte kurgulanmıştır. Abdullah Efendi, içinde son günlerini yaşamanın hüznü çöreklenmiş bir haldeyken görür bu cümbüşü. Sardanapal’in son günü olduğunu bile bile sarayında kadınlarını toplayarak organize ettiği cümbüş gibi.

“Şimdi uzun siyah kirpikleri, yüzlerinin üçte birini örten zayıf, yarı erkek çocuğu edalı kızlar, tıkız ve kaba kalçaları bir Sardanapal eğlencesinden kalmış hissini veren kısa boyunlu, siyah saçlı genç kadınlar, tenlerinin süngeri hatırlatan sarışınlığı, hamam ve halvet budalası o beşinci sınıftan Frenk ressamlarına adeta hak verdirecek şişman dilberler, birbiri ardınca odasına giriyordu.”220

Kitaplaşmamış hikayelerinden olan “Emirgan’da Akşam Saati”nin kahramanı Sabri’nin Rum kadınlarının evinde şahit olduklarını anlattığı bu bölümde Sardanapal eğlencesini hatırlatan olaylar cereyan etmektedir. Kadınlı erkekli bu eğlencelerdeki sarhoşluk ve kendinden geçme hali metne konu olur.

Bugünkü Irak topraklarında yaşayan Asurlular, sarayların kapılarını süslemek amacıyla değişik figürlere ve hayvan şekillerine yer vermişlerdir. Onların gücüne ve zararlı yaratıkları korkuttuklarına inanırlardı. Bu figürlerden en dikkat çekeni ise insan başlı ve aslan kuruklu, kanatlı boğadır. Asur Boğası olarak tarihi anlatılarda yer alan bu figür Asurlular için önem arz etmektedir. Tanpınar da Asurlular söz konusu olunca hem Sardanapal hem de bu boğa motifinden yararlanmıştır. “Adile Hanım kendisinde eski zürriyet tanrılarının kudretini vehmeden ve bu yüzden tıpkı bir Asur Boğası gururuyla gezinen semt kadınlarının, işçi kızlarının karınların hep bu vehimdeki imkanların sonsuzluğu içinde, behemehal doldurulması lazım gelen bir kap gibi bakan komşusunu şimdi boşalmış bir balon gibi biçare, başı düşük, bütün emniyeti yıkılmış tasavvur ediyor, “gülmeden yüzüne bakabilecek miyim?”

diye düşünüyordu.”221

219 Tanpınar, Hikayeler, s. 409.

220 a.g.e., s. 287.

221 Tanpınar, Huzur, s. 80-81.