• Sonuç bulunamadı

AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ESERLERİNDE MİTOLOJİK UNSURLAR

3.2. MİTOLOJİK KARAKTERLERİN TANPINAR ESERLERİNDEKİ KARŞILIĞI

3.2.1. Büyücü, Güneşin Güzel Kızı “Kirke” ve Kirke’nin Adası

URANOS --- GAİA

HYPERİON THEİA

HELİOS SELENE EOS ( KİRKE)

Tanpınar’ın “Aydaki Kadın” adlı eserinde rastladığımız Kirke; güzel belikli, güzel sesli, herkese büyü yapabilen, cilalı taştan ve dört bir yanı açık olan, güzel yapılı bir konağı olan güneşin kızıydı. Öyle ki tüm hayvanları bile kendisine hayran bırakacak kadar güzel sesi vardı.

“ Bir düzlükte buldular Kirke’nin güzel yapılı konağını Cilalı taştandı ve açıktı dört bir yanı

Kurtlar aslanlar vardı çevresinde, dağ hayvanları Büyülemişti Kirke onları kötü ilaçlarla

……….

Güzel belikli Tanrıça’nın eşiğinde durakladılar,

Duyuyorlardı içerde Türkü söyleyen Kirke’nin güzel sesini Tanrısal bir büyük bez dokuyordu tezgahta

İnce ve güzel parlak bir işti bu, tanrıçalara yaraşır.”30

Bu kadar güzel ve mükemmel görünen her şeye rağmen yolunda gitmeyen şeyler olacaktı Odysseus için. Tek gözlü devlerin ülkesinde parçalanarak yenmekten

30 Homeros, Odysseıa, Can Yayınları, çev:, Azra Erhat-A. Kadir, İstanbul, 2006, s. 187.

kurtulduktan sonra tekrar denize açılan Odyyseus, Ailos’un oturduğu yüzen bir adaya yanaşır ve arkadaşlarıyla beraber bu adada dinlenmek ister. Ona hediye olarak verilen büyük tulumun içinde ne olduğunu merak eden arkadaşları, Odyyseus uyurken açıp bakarlar ve felaket o anda başlar. Büyük fırtınalar, azgın rüzgarlar, boralar adayı sarar ve oradan kaçmaya çalışırlar, sonunda başarırlar. Sakin bir koya yanaşıp oraya demir atarlar. Hayatta merak yüzünden başına gelmeyen kalmaz insanoğlunun. Odyyseus’un yaşadığı maceralar da aslında insanoğlu için ibret teşkil eder.

Odyyseus, arkadaşlarını adanın çeşitli yerlerine göndererek oradaki yaşamla ilgili bilgi sahibi olmak ister. Arkadaşları güzel bir ses duyarlar ve o sese yaklaşınca Kirke’nin cilalı ve süslü sarayını görürler. Kirke onlara bal ve peynir ikram eder ve bardaklarına sihirli bir içki koyar. Bu içki ile kendilerinden geçen Odyyseus’un arkadaşları, Kirke’nin sihirli değneğiyle birer domuz haline gelirler ve Kirke onları bir ahıra kapatır. Kirke’nin en büyük silahı büyüdür. Büyü ile her türlü arzularına ulaşmayı alışkanlık haline getirmiş mitolojik karakterin her zaman başarıya ulaştığı söylenemez. “Kirke’nin büyülü öyküsü, yamyamların barbarlığı diye mitostan kaçmayı konu alan anlatıların tersine, yine gerçek büyü aşamasına gönderme yapar. Büyü benliği parçalarına ayırır, ama benlik tekrar büyüye kapılarak daha eski bir biyolojik türe dönüşür. Benliğin çözündürülmesinin tahakkümü yine unutmanın tahakkümüne dayanır. Büyü sabir zaman düzeniyle birlikte, kendisini bu düzen üzerinde temellendiren öznenin sabit istencini de ele geçirir.”31

Bu büyü hikayesini bir de asıl metinden, Odysseıa’dan inceleyelim:

“Tanrıça onları içerde iskemlelere, tahtlara oturttu Peynir, sarı bal ve arpa unu ezdi Pramnos şarabında

Sağrağa korkunç ilaçlar karıştırdı Büsbütün unutsunlar diye baba toprağını Verdi onlara bu içkiyi, onlar da hemen diktiler Onlar diker dikmez içkiyi, Kirke hepsine değneğiyle vurdu

Ve kapattı yoldaşlarını domuz ağılına Şimdi onlar tıpkı bir domuza benzemişlerdi”32

Kirke çok tehlikeli bir karakter olarak çizilmese de elindeki gücü insanların fenalıklarından, ikiyüzlülüklerinden kurtulmak için kullanmıştır. Aşk ile tanıştığında ise her şey değişecek, güçlerini aşkı için kullanır hale gelecektir. Odyyseus,

31 Theodor W. Adorno - Max Horkheimer, Aydınlanmanın Diyalektiği, çev. Nihat Ülner, Elif Öztarhan Karadoğan, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2010, s. 101.

32 Homeros, Odyyseıa, s. 188.

arkadaşlarını kurtarmaya Kirke’nin yanına gittiğinde yaşananlar Kirke’yi Odyyseus’a aşık edecektir ve Kirke aşkı için domuz haline getirdiği arkadaşlarını yeniden insana dönüştürecektir. (bkz. 2. Resim) Aşağıda Kirke ile Odyyseus karşılaştıktan sonra aralarında geçen konuşma ve Kirke’nin ilan-ı aşkı yer almaktadır:

“-Kimsin, nerden gelirsin? Nerelisin anan baban kim? Her vakit söylerdi bana Argos’u öldüren, altın değnekli,

Hızlı bir kara gemiyle geleceğini senin Troya dönüşü Ama şimdi sok kılıcını kınına, haydi

Gidelim seninle uzanalım yatağımıza, Sevgi içinde güvenelim birbirimize, sevişe-birleşe-”33

Adanın başlangıçta hiç de güvenli olmadığını görüyoruz. Sesle büyülenen aslanlar, kurtlar, kaplanlar, sihirle domuza dönüştürülen insanlar, içkiye konulan sihirli otlar… Bunların hiçbirisi normal değildi ve korkutucuydu.

Tanpınar’ın eserlerinde de Kirke motifi şu şekilde kullanılmıştır:

Nitekim, Tanpınar’ın eserindeki başkahraman Selim, bir kadını sevmiş, onunla yasak ilişki kurmuştu. Vicdanında bu ilişkiyi sorgulayan Selim, zaten içi rahat olmayan bir vaziyette sınavlarına girmeye çalışır. O esnada durumu anlayan ve onu

utandırırcasına üstüne giden hocasına düşman olan Selim, şu cümleyi kurar:

“Kirke’nin Adasına uğrayanlar hiç de öyle rahat dönmüyorlardı.”34 Bu noktada “adaya uğramak ve içi rahat dönmemek” kelime gruplarına dikkat etmemiz gerekecektir.

Odyyseus, Kirke’nin adasına uğrayan kişidir. Ama Tanpınar’ın romanında ada nedir?

Ve adaya uğrayan kimdir? Selim’in adası Zümrüt Hanım’dır. Zümrüt Hanıma her uğradığında vicdanı rahat olarak onun yanından ayrılamamaktadır. Çünkü, yaşadığının bir günah olduğunu devamlı damarlarında hisseden Selim, bu günahın ağırlığı altında her geçen gün yok olur. “Sadece maruzdum. Kirke’nin adasında idim.”35Bu vicdan azabı Odyyseus’un İthaka’da bıraktığı karısını düşündüğünde duyduğu azapla aynıdır. Çünkü Odyyseus da Kirke’ye kapılmış ve karısını unutmuştur. Bu yüzden

33 Homeros, Odyyseus, s. 190.

34 Tanpınar, Aydaki Kadın, s. 73.

35 a.g.e., s. 58.

günahını kimsenin bilmesini istemeyen Selim, romanda onu düşüncelerinden ve davranışlarından aniden yakalayan hocasına ne diyeceğini bilemez hale gelir. Selim de Tanpınar’ın bir günah-haz çatışması yaşayan kahramanlarından biri haline gelir böylece.

Selim’in yaşadıkları, hissettikleri bir ağır vantuz gibi zihninde, yüreğinde, bedenin her hücresinde kendini derinden hissettirir: “Kirke’nin mağarası… İki saatin içinde insan ömrünün belki de en mühim eşiklerinden birini atlamıştı. Hala dudaklarında, ellerinde, bütün vücudunda, gözkapaklarının altında kadın teni denen şeyin sıcaklığı vardı. Sade öyle miydi? Bu sıcaklık ve yumuşaklık sanki bütün tabiata geçmişti. Yol boyunca tesadüf ettiği her şey, yaprakları hışırdayan sonbahar ağaçları, otlar, çiçekler, komşu evlerinin yanan lambaları yolda biraz evvel ayrıldığı bu kadın vücudundan bir parça gibi ona geliyordu.”36

Kirke’nin adasında mahsur kalan Odyyseus ve arkadaşları bu adadan evlerine, İthaka’ya dönmek isterler. Onların adada istemeye istemeye kaldıklarını gören Kirke, onları azad eder. Başlangıçta kötülüğe maruz kalan kahramanlar, sonuçta serbest kalmışlardır. Hayatta her şey değişim ve dönüşüm içinde olduğundan o adada yaşananlar da sonlanmış; artık yeni maceralara atılmak ve yeni değişimleri görmek vakti gelmiştir.

Kirke’nin Tanpınar’da kullanılma amacı pişmanlığı, iç rahatsızlığını yaşayan Selim’in halet-i ruhiyesini okuyucuya aktarmaya çalışmaktır. Çünkü “bir şeyi bir şeye benzetmeden konuşamayız” düşüncesinde olan Tanpınar’a göre mitolojide aşk, şehvet, kıskançlık, pişmanlık, kaçış, sıkıntı çekme… insana ait tüm evrensel duyguların karşılığı vardır ve roman kahramanlarının özellikleri anlatılırken bunlardan yararlanılmalıdır.

36 a.g.e., s. 59.