• Sonuç bulunamadı

AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ESERLERİNDE MİTOLOJİK UNSURLAR

3.2. MİTOLOJİK KARAKTERLERİN TANPINAR ESERLERİNDEKİ KARŞILIĞI

3.2.5. Ölüler Ülkesinin Tanrıçası “Persephone”

Demeter ve Zeus’un güzel kızı Persephone(Kore), talihsiz olaylar yaşayan bir tanrıçadır. Demeter, bir gün kızı Persephone’yi yitirir ve bunun üzerine çok üzülen Toprak tanrıçası bütün bereketini toprağın üzerinden çekerek yeşil çiçekli toprağın buz tutmasına, bozkıra dönüşmesine neden oldu. Kendisini Olimpos Dağı’ndan da soyutlayan Demeter, yeryüzünde karalar bağlayarak dolaşır. Her yerde kızını arayan Demeter, ölümlülerle tanışıp onların evlerine girdi. Bu sırada Persephone, yerin altında acılar çekmekteydi. Çünkü güzel ve kokulu çiçekler toplamak isteyen genç kız koparmak istediği çiçeğe yönelirken yer yarılmış ve yeraltına çekilmiştir. Uzun zamandır evlenmek isteyen Yeraltı tanrısı Hades, kendine uygun eş aramakta ve

68 Tanpınar, Bütün Şiirleri, s. 99.

Persephone’yi kendine eş olarak seçmiştir. Persephone, yeraltında annesinden uzakta acılar çekmekte; Olimpos’u, yeryüzünü özlemektedir.

“Besinler üzerindeki güç, karına tıkılmış yırtıcı hayvandan ötürü ölümle sınırdaştır, bu karın hep besin kollar. Prometheus miti, insanlarca yenebilir parçaların kabı yapar bu karnı; tanrıların sofra arkadaşları böylece bu iğrenç, hep açlık çeken karını doyurmadıkça yaşayamayacaklardır.

Demeter’in beslediği karın, yavrulayan, insan türünü yeniden üretmekle dirim veren karındır da…

Homeros İlahisi’nde Demeter, yas tutan, her yerde kızı Persephone’ye seslenen kaygılı bir anadır;

oysa Eleusis kral soyunun son üyesi Demeophon için o, bütün tasası kollarına, bedenine emanet edilen filizi büyütmek olan bir sütanneye dönüşür.”69 Demeter, kızının kayboluşundan dolayı tüm yeryüzünü cezalandırmaktadır; yeryüzünde ne çiçekler açıyor ne toprak meyve veriyor ne de ekinler filizleniyordur. Demeter’in hiçbir şey umurunda değildir. O kızının acı çığlıklarını yeraltından işittiğinde mahvolmaktadır. Bunu gören Zeus, yeryüzündeki canlıların yok olacağını düşünerek Demeter’e yardım eder ve Hermes’i yeraltına Hades’le görüşmeye gönderir. Persephone, annesini göreceğini öğrendiğinde mutluluk çığlığı atar; fakat Hades karısını yeryüzüne gönderirken temkinlidir. Ona nar tanesi yedirerek kendisine dönüşünü sağlar. Demeter ve kızı yeryüzünde buluşurlar ve Olimpos’a çıkarlar. Fakat Persephone, hayatının üçte ikisini yeryüzünde, Olimpos’ta; üçte birini de Hades’in yanında yeraltında geçirecektir. (bkz. 15. Resim) Böylece Persephone yeryüzüne çıktığı her an ışıklar içinde mutlu ve huzurlu; yeraltına indiği her an ise kederli ve mahzundur. “Hades, Persephone’ye övücü ve ustalıkla seçilmiş sözlerine hitap ederek, kendisinin bir tanrı eşi olduğunu hatırlatır ve kendisine bir time ile mutlak bir iktidar (öte yandan Persephone’nin sıfatlarından biri olan Genç kızın, birçok sitede Despoina, Efendi terimiyle karşılandığı hatırlanmalıdır) sağlama sözü verir. Fakat, Persephone’nin gerçekte bu egemenliği kimin üzerinde süreceği; aşağıda ölülerin mi yoksa yukarıda canlıların mı efendisi olacağı meçhuldür.”70

Persephone’nin hikayesinin samimiliği, Tanpınar’ı da etkilemiş olacak ki roman kahramanlarından yahut herhangi bir olaydan bahsederken Persephone’yi kullanmaya, onun hikayesiyle düşünmeye çalışır. “Bu sayfiye evine taşındıkları ilk günlerde, nisanın başında, Cemil de karısı da bu ağacı sevmişlerdi. Cemil ona Persephone adını vermişti, kışın karanlıklarından bu kadar süslü ve güzel geldiği, bir altın mızrak gibi pırıl pırıl sabah sislerini

69 Yves Bonnefoy, Mitolojiler Sözlüğü, s. 154.

70 a.g.e., s. 883.

yardığı için”71 Tanpınar, bir ağacı resmederken onun ihtişamını mitolojik karaktere benzetmiş, adeta Persephone ile o ağacı özdeşleştirmiştir. Bu ağaç erguvan ağacıdır ve kışın karanlıklarından süslü ve güzel gelmesi, bir altın mızrak gibi pırıl pırıl sabah sislerini yarması ağacın özelliğidir. Hikayenin kahramanı Cemil; bu ağacı adeta canlı addederek ona Persephone ismini vermiştir. Cemil, biliyordur ki Persephone de yılın belirli zamanlarında (dört ayında) yeryüzüne çıkabilmekte; güneşle ve ışıkla bütünleşme imkanı yaşayabilmektedir. O zamanlarda Persephone’den daha mutlu tanrıça yoktur. Sanki yeraltından gelen kendisi değilmiş gibi yeryüzünde hayat dolu, ışıl ışıl ve güzel görünmektedir. Tıpkı erguvan ağacı gibi. Bu ağaç da mitolojik karakter gibi kışın o dondurucu soğukluğundan büyük bir ihtişamla çıkmakta ve tabiatta süzülmektedir. Bu iki farklı unsurun bir araya getirilmesi belki de Persephone’nin annesinin Toprak tanrıçası Demeter oluşudur. Toprağa güç veren, onu canlandıran ve bereketlendiren bu tanrıça ve kızı ile erguvan ağacının ihtişamı arasında ilişki kurmak gerekebilir. Tabiat unsuru olan erguvan ağacı, Toprak tanrıçası Demeter’in kızı kederli Persephone’ye benzetilmiştir. Bu teşbihte tabiat, ihtişam, ışıkla buluşma, mızrak gibi pırıl pırıl… gibi unsurlar düşünüldüğünde hata yoktur.

Tanpınar’ın kadınları her daim güzellikleriyle ön plandadır. Kurgusal kadınların romandaki başkahramanla olan ilişkileri sadece cinsel açıdan değil fikri ve hayati yönden de önemlidir. Bu kadınların Tanpınar’daki karşılığı, tüm eserler dikkate alındığında tek merkezde birleşir: güzellik. Öyleki Tanpınar, günlüklerinde tesadüfen gördüğü bir kadından bahsederken şu ifadelere yer verir: “Yolda gördüğüm genç kız baştan aşağıya harika idi. Seksi elbisenin altından en aşağı bir desimetre uzunluğunda bir müselles yapıyordu. Kaidede hiç olmazsa sekiz santim vardı. Bu kadar güzel bir havsalayı Praksiteles’ten başka hiçbir yerde görmedim. Makas gibi bacaklar, harikulade bir form. Bir çeşit Anubis çehresi, Hulasa Yunan elinden çıkmış Persephone.”72

Persephone motifi bir başka yerde Tanpınar tarafından şu şekilde ele alınmıştır: “Eski zamanların insanları, tabiatın yenileşmesindeki mucizeyi ölüm tanrısının yeraltı saraylarına kaçırdığı Persephone’un yeniden aydınlığa dönüşüyle sembolleştirirlerdi. Yaşadığımız bu yıllarda insanlık başka bir Persephone’un geriye gelmesini bekliyor. Bu bize, muhtaç olduğumuz

71 Tanpınar, Hikayeler, s. 228.

72 Tanpınar, Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa, s. 314.

sükunu getirecek olan ruh ahengidir. O yeniden gelip içimizde saltanatını kurduğu zaman bu ağır yıllar sadece korkunç bir rüya olacak ve insanlık iyiliğin, tecrübe edilmiş büyük değerlerin güneşine yeniden kavuşacaktır. Eldeki imkanlarla insanlığın mesut olması ne hazindir…”73

Aydınlık-karanlık; yaz-kış; canlılık-ölüm; soluklu-parlaklık… gibi tezat ihtiva eden kelimler hep bir diğerini yaşatacaktır. Çünkü “her şey zıttıyla kaimdir.”

İnsanlığın karanlıktan aydınlığa çıkışını beklerken, bir Persephone’ya ihtiyaç duyduğu gerçeği vardır bu satırlarda. Tabiat nasıl ki yeniden var olacağı ve canlanacağı anı, kışın o karanlık ve soğuk günlerinde saklarsa; insanlar da karanlıktan aydınlığa çıkacağı günleri, bir çiçek gibi içinde saklar. Persephone de, Yunan mitolojisine göre yeraltından yeryüzüne çıkacağı vakti beklemekte, adeta gün saymaktadır. Yeryüzüne geldiği zaman da ondan daha sürurlu olanı yoktur. İnsanlık da elbet bir gün Persephone gibi güneşine kavuşacaktır. Çünkü eldeki imkanlarla mesut olmayı düşünmek hazindir.