• Sonuç bulunamadı

Psikanalitik yaklaşımın önemle üzerinde durduğu konulardan biri de kaygıdır. “Kaygı bizi harekete geçme, bir iş yapma, etkinlikte bulunma konusunda motive eden bir gerilim durumudur. Kaygı, id, ego ve süperego arasında mevcut psişik enerjinin kontrolü için gerçekleşen çatışmalardan ortaya çıkar.”515

Kaygının, olası bir tehlikeye karşı organizmayı uyarmak gibi bir işlevi vardır. Psikanalitik Yaklaşıma göre üç tür kaygı bulunmaktadır; gerçeklik kaygısı, nörotik kaygı ve ahlaki kaygı.

“Gerçeklik kaygısı, dış dünyadan gelecek tehlikelere karşı duyulan korkudur ve böyle kaygının düzeyi gerçek tehdidin derecesiyle orantılıdır.” 516

“Nevrotik ve ahlaki kaygı, bireyin içindeki ‘güç dengesine’ gelen tehditlerle harekete geçer. Bunlar, ego dağılana kadar atması olası tehlikeye karşı uygun önlemler alınmadıkça sürekli egoya uyarı gönderir. Nörotik kaygı, içgüdülerin bireyi kontrolü altına alabileceğine ve bireyin, kontrolsüz olarak yaptığı davranışlardan dolayı cezalandırılmasına neden olacağına ilişkin duyulan korkudur.”517

Son olarak Ahlaki kaygı ise bireyin kendi vicdanına karşı duyduğu korkudur. Vicdan duygusu gelişmiş bireyler, kendi ahlaki kurallarına aykırı bir davranışta bulunduklarında suçluluk duyma eğilimi içine girerler.

Ego, kaygıyı uygun ve direk yöntemlerle kontrol altına alamadığında, ego- savunma mekanizmaları olarak adlandırılan dolaylı kontrol yöntemlerine yönelebilir. Bunlardan biri de “yer değiştirme” savunma mekanizmasıdır. Kaygı ile başa çıkma

515 Gerald, Corey, Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları (Çev.Tuncay Ergene),

Ankara, 2005, s.70-71.

516 Corey, a.g.e, s.71. 517 Corey, a.g.e, s.71.

yöntemlerinden biri olarak kullanılır. Birey tehdit edici nesneyi daha güvenli bir hedefle değiştirir. Bu şekilde gelecek tehditler azaltılır.

2.2.2. Varoluşçu Terapiye Göre Kaygı- Korku

“Varoluşçu terapiye göre kaygı, insan olmanın kaçınılmaz bir parçası olarak yüzleşmemiz gereken hayatta kalmak, korunmak ve varlığını savunmak için bireyin kişisel olarak verdiği çabalardan doğmaktadır. Varoluş kaygısı yaşamda karşılaşabileceğimiz ölüm, özgürlük, varoluşsal yalıtım anlamsızlık gibi olgularla yüzleştirilmenin kaçınılmaz sonuçları ile kavramsallaştırılabilir.”518

Varoluşçu terapistlere göre kaygı gelişimin potansiyel bir kaynağıdır. Varoluşçular normal kaygı ile nörotik kaygıyı birbirinden ayırırlar. Karşılaşılan bir olaya karşı uygun tepkiyi vermek normal kaygı olarak değerlendirilir. Bu kaygı kişi üzerinde baskı oluşturmadan onun değişimi için bir motivasyon olarak görülür. Karşılaşılan durumun boyutlarının dışına çıkan kaygı durumunda ise nörotik kaygı karşımıza çıkar. Bu kaygı da birey farkındalığın dışına çıkar. Bireyi motive etmek bir yana tam tersi bireyi işlevsiz hale getirme eğilimindedir.

Varoluşçu terapiye göre kaygı, yaşamak için gereklidir. Kaygılı olmayan birey ölümle yüzleşemez. Varoluş kaygısı normal kaygının yapıcı bir şeklidir. Varoluş kaygısı bireyin gelişimi için uyarıcı niteliktedir. Bu sebeple normal kaygıyı yok etmek terapötik bir hedef olamaz. Onu kabul edip mücadele etmek psikolojik sağlık için gereklidir. Varoluşçu terapi yaşamı kaygılardan arındırıp daha kolay ve güvenli bir yaşam sürmeyi hedeflemez. Bu terapide kaygıları oluşturan kaynaklar hakkında farkındalık oluşturmak ve bunlarla başa çıkmak için danışanı cesaretlendirmek amaç edinilmiştir.

“May’e göre (1981) özgürlük ve kaygı madalyonun iki yüzü gibidir; kaygı yani bir fikrin doğmasıyla gelen heyecanla ilişkilidir. Buna göre bilinenden bilinmeyen alanlara geçme özgürlüğümüzü kullandığımızda kaygı yaşarız.”519 (Corey,2008:162)”

2.2.3. Davranışçı Yaklaşıma Göre Korku

“Davranışçı ekolün önde gelen temsilcilerinde olan Watson'a göre, her tür öğrenmeyi bağ, sıklık, yenilik ilkeleriyle ve koşullanmayla açıklamak mümkündür. Watson’a göre korku, öfke ve sevgi olmak üzere doğuştan gelen üç temel duygusal tepki

518 Corey, a.g.e, s.161. 519 Corey, a.g.e, s.162.

kalıbı vardır. Bunların dışındaki duygusal tepkiler öğrenilmiş tepkilerdir. Akılcı olmayan korkular koşullanma ile ortaya çıktığını söyler.”520

Korku ve kaygı kavramları davranışçı kurama ait birçok kavramda karşımıza çıkar. Örneğin; kendisini ısıran bir köpekle her karşılaştığında korku tepkisi veren bir çocuk, birkaç kez bu köpeği sahibiyle birlikte gördükten sonra köpek yanında olmasa bile sahibini görünce korku tepkisi vermeye başlar. Burada karşımıza davranışçı kuramın “üst düzey koşullanma” kavramı çıkar.

Başka bir örnek de karşıt koşullanma tepkisi kendini gösterir. Organizmanın koşullu uyarana önceden verdiği tepkinin tam tersini vermesi sağlandığında karşıt koşullanma gerçekleşmiş sayılır. Köpekten korkan çocuğa köpeği sevdirmek, köpeği seven bir çocuğu köpekten korkutmak gibi birbirine zıt tepkilerin koşullanma ile ortaya çıkması karşıt koşullanma örnekleridir.

Davranışçı kuramın en önemli kavramlarından bir de sistematik duyarsızlaştırmadır. “Wolpe tarafından geliştirilen bu tekniğin amacı, herhangi bir uyarıcı ile korku veya kaygı tepkisi arasındaki çağrışım bağını çözerek korku tepkisini söndürmektir. Bunu için danışan güven verici, rahat bir ortama yerleştirilir. Kendini huzurlu ve gevşemiş olarak hissettiği sırada, korku yaratan uyarıcı en az korku uyandıran dozda verilir. Korku tepkisinin görülmemesi halinde uyarıcının dozu yavaş yavaş artırılır. Bir basamakta korku tepkisi görülürse bir önceki basamağa dönülür ve bu işleme uyarıcının korku tepkisi uyandırmadığı duruma gelinceye kadar devam edilir.”521 Topluluk önünde konuşma yapmaktan korkan bir öğrenciye önce 2-3 kişi önünde konuşma yaptırılır, daha sonra 5-6 kişi, daha sonra 10 ve en son 20 kişi önünde konuşma yaptırılarak bu korkusu ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Davranışçı kuramın bir başka kavramı olan Gölgelemede de korku ve koşullanma ile ilgili örnekler bulmak mümkündür. Gölgeleme, iki nötr uyaranın bir arada verilmesi durumunda, koşullanmanın (tepkinin) daha çok dikkati çeken uyarana verilmesidir. Örneğin: Sevmediği komşusunun önünden geçmek istemeyen biri sürekli arka yolu kullanmaktadır. Ancak arka tarafta bulunan bir köpekten çok korkmuş ve ön tarafı kullanmayı tercih etmiştir. Köpek korkusu komşu nefretini gölgelemiştir. Cehennem korkusunun Allah korksunu gölgelemesi gibi.

520 www.psikolojik.com. 521 www.antalyaözeleğitim.com.

2.2.4. Bilişsel Davranışçı Yaklaşıma Göre Korku

“Bilişsel- davranışçı yaklaşıma göre psikolojik rahatsızlıkların altında yatan ortak mekanizma, bireyin ruhsal durumunu ve davranışlarını etkileyen çarpıtılmış ya da işlevsel olmayan düşünceler ve inançlardır.”522

İşlevsel olmayan bu düşünce ve inançlar, yeniden değerlendirilerek davranış ve duygularda düzelmeler sağlanabilir. Bilişsel davranışçı terapinin bu etkinlikleri korkularda da çok fazla kullanılmıştır, korkular üzerinde çok sayıda çalışmalar vardır. Gevşeme egzersizleri korkularla ilgili çalışmalarda, korkulan durumun fizyolojik belirtilerini gözlemleme ve kontrol altına almada sıkça kullanılan bilişsel davranışçı bir tekniktir.

2.2.5. Gestalt Terapide Korku

Gestalt terapi de varoluşçu bir bakış açısına da sahiptir. İnsanın doğuştan genetik olarak sahip olduğu cinsellik, öfke, korku, ağlama, öldürme gibi dürtüleri, inkâr etme, bastırma yoluyla sindirmekte ya da utanmasına yol açmaktadır.

Kurama göre her insan kendini gerçekleştirme yolculuğu içindedir. “Bu yolculukta insan ölüm, yalnızlık, belirsizlik, izolasyon, özgürlük, sorumluluk gibi varoluşsal gerçeklerle de karşı karşıyadır. Bundan doğan kaygı, nevrotik kaygıdan farklı olarak insanı anlamlı bir hayata yönlendirecektir.”523