• Sonuç bulunamadı

1.1. İslamda Havf ve Reca Anlayışı

1.1.5. Havf’ın Dereceleri ve Havf’a Yakın Anlamlı Kelimeler

Kur’an-ı Kerimde havf yerine kullanılan veya havf’a yakın anlamda kullanılan kelimeler vardır. Ama biz evvela havf’ın anlamına bakalım. Havf kelimesi sözlükte, “Allah veya gazabı veya azabı ve cehennem korkusu. Gelecekte elde edilmesi umulan iyi şeyden veya başa gelmesinden endişe edilen kötü bir şeyden ileri gelen korku.”187Kısacası havf istikbal endişesidir. Ama bu istikbal sadece dünyevi istikbal değildir. Bu endişe esasen ahiretle ilgili endişedir.

“Kur’an’da korku duygusunun ifade edildiği havf kelimesiyle beraber, yine Kur’an’da geçen ve adeta bu kelimenin eş anlamlısı gibi telakki edilen et-takva, el-haşyet, er-ru’b, el-feza, er-rahbet, el-işfak, el-vecel gibi kelimeler vardır. Bu kelimeler ifade ettikleri anlamlar ve ayetlerde ki siyak-sibaka göre Kur’an’da teknik bir uslubla

185 Mekki, a.g.e, s.368-369. 186 Mekki, a.g.e, s.366.

kullanılmıştır. Korku anlamını ifade eden bu kelimeler, Kur’an konteksti içinde ince farklarla beraber korku dürtüsünün farklı boyutlarına işaret eder.”188

1.1.5.1. Haşyet

“Sözlükte, korku, kaygı gibi anlamlarda kullanılır. Kulun kalbinde hissettiği acı ve üzüntü.”189 Haşyet kelimesi bazı ayetlerde bilmek anlamında da kullanılmaktadır. Bu durumu ayetlerden şu örnek bize açıklamaktadır: “Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası Mü’min kimselerdi. Bunun için çocuğu onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”190, “Bu ayette ki korktuk manasında tercüme edilen haşyet kelimesi bilmek veya hoş görmemek anlamlarında kullanıldığını, Allah’ın korkmasının caiz olmadığını açıklamaktadır.”191 Haşyet, yalnızca korku anlamında kullanılmaz. Başka bir ayette ise şöyle buyurulmaktadır: “Eğer biz Kur’an’ı, bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün.”192 Bu ayette ise haşyet kelimesiyle bilginin ve sorumluluğun ağırlığının verdiği korkuya değinilmiştir.

Havf ve haşyet kavramları birbirine yakındır ama farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Razi bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Haşyet, korkulan kişinin büyüklüğünden, havf ise korkan kişinin zayıflığından kaynaklanan bir korkudur.”193Evet, haşyet ilimle alakalı bir korkudur. Çünkü ayette şöyle buyurulmaktadır: “Kulları içinden ancak âlimler gereğince Allah’tan korkar.”194 Bu ayetten anlıyoruz ki haşyet, Allah’ı bilmekle alakalıdır. Bu da ilimle alakalı bir durumdur. “Kur’an’ın bazı ayetlerinde bir bilgiye binaen duyulan korkunun ifade edilmesi için kullanılmıştır. Bir bilgiye dayanılarak zikredilen bu tür korku bildiren kelimelerde saygı anlamı da vardır.”195

“Haşyetullah’ın, Allah’ı bilerek ondan korkmayı, saygıya dayalı bir korkuyu, Havfullah’ın ise, ceza verici olması itibarıyle Allah’tan korkmayı yani cezaya dayalı bir korkuyu ifade ettiği görülmektedir. Havfullah genel manada bir Allah korkusu, Haşyetullah ise özel manada bir Allah korkusunu ifade eder.”196Evet, Haşyet korkusu her

188İbrahim, Sürücü, Bir Denge Unsuru Olarak Kur’an’da Havf ve Reca, Bingöl Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, Sayı:5, s.253.

189 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.226. 190 Kehf, 18/180.

191 Gökcan, Tasavvufta Havf ve Reca/ Korku ve Ümit, s.35,36. 192 Haşr, 59/21.

193 Gökcan, Tasavvufta Havf ve Reca/ Korku ve Ümit, s.36. 194 Fatır, 35/28.

195 Sürücü, a.g.e, s.253.

kulun duyabileceği bir korku değildir. Âlim kullara nasip olan korkudur. Allah’ı hakkıyla tanıyanlara has bir korkudur.

1.1.5.2. Kabz

“Bu kelime sözlükte, tutuk olma, sıkılma hali. Havftan sonra heybetten önceki haldir. Kabz, ariflerin yaşayacağı bir haldir. Allah Kabz’dır, kul ise Münkabız’dır. Kabz halindeki kul tutuk ve zihnen kısır bir haldedir. Aklına ve gönlüne her şey gelmez bildiklerini unutur.”197

“Havf, gelecekle ilgili bir korku olmasına karşın, kabz hali hazırda ki zamanda yaşanan bir korkudur.”198

“Kabz, kalbe gelen bir sıkıntı halidir. Bütün hallerde olduğu gibi kabz da vehbidir. Bu hal, havf’ın bir neticesi olup uzun bir mücahededen sonra vuku bulur. Allah korkusunun hâkim olduğu bir kimse, günahlardan dolayı hesaba çekileceği ve ceza göreceği endişesini taşır. İşte bu endişe, onun kalbinde bir daralma ve sıkıntı meydana getirir. Kabz hali, Allah’ın ansızın salik’in kalbine verdiği Vehbi bir sıkıntı halidir. Bu durumu Allah meydana getirdiği gibi, kulu bu sıkıntıdan kurtaracak ve rahatlatacak (bast hali) olan yine Allah’tır.”199

1.1.5.3. Heybet

“Bu kavram sözlükte, saygıya dayanan korku, azamet. Havf ve kabz halinin üstünde ki haldir. Heybet, gaybeti gerektirir. Hakk’a yakın olmanın meydana getirdiği endişe hissi. Heybet az veya çok kendinden geçme halini gerektirir. Çünkü heybet Hakk’ın celali tecellilerini kalpte müşahede etmekten hâsıl olur. Cemali tecellide heybet hissi meydana getirebilir.”200 Heybet kulun, fena bulduğu makamdır. Bu fena bulma hali celalin tecellilerinin kalpte hâsıl olmasıyla mümkün olur. Kul artık fenafillâh makamına çıkmıştır.

Kabz hali, nasil ki havf’tan yüksek bir korkuyu gerektirir heybet Halide kabz’dan yüksek bir korkuyu gerektirir. Heybet en yüksek korkuyu ifade etmektedir.

Heybet hali, gaybeti gerektirir. Gaybet, kendinden geçmedir. Hz. Peygambere vahyin geliş zamanlarında Allah Resulü heybet halinin neticesi olan gaybeti

197 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.86. 198Kuşeyri, a.g.e, s.115.

199 Gökcan, Mansur, Tasavvufta Allah Korkusu, s.254,255. 200 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.235.

yaşamaktadır. Diğer bir örnek ise Hz. Musa’nın Allah’ı görmek istemesine karşın Allah’ın dağda tecelli etmesi sonucu Musa (a.s) bayılmasıdır.

“Heybet halinde korku, havf ve kabz halindeki korkudan daha şiddetlidir. Kabz halinde salik, sahv (uyanık) durumdadır. Heybet halinde ise gaybet haline girip kendinden geçer. O halde diyebiliriz ki, heybet korkunun en şiddetli olduğu haldir.”201 Evet, en şiddetli korku heybet makamında ki korkudur. Çünkü bu korkuyu yaşayan Mü’min kendinden geçmektedir. Kendinden geçmek akli melekelerini kullanamamak değildir tabiî ki sadece korkudan titremek ve vucudun kendinden geçmesidir.

1.1.5.4. Takva

Bu kavram, şu ana kadar anlattığımız bütün kavramların üstünde bir anlama haizdir. Bu kavram, hem korku, hem itaat, hem ihlas, hemde ibadet kavramları içinde barındırmaktadır. Takva kavramı, Kur’an’ı Kerim de 200 den fazla ayette geçmektedir. Bu kavramın sözlük anlamı şöyledir: “Korkma, endişelenme, kaygılanma, sayma, dikkatli davranma sakınma, korunma. Allah’a boyun eğerek azabından sakınmak, cezayı gerektiren davranışlardan nefsi uzaklaştırmak suretiyle korunmak. Takva, insanın, Allah’tan uzaklaştıran şeylerden kaçınmasıdır. Takva masivadan sakınmaktır. Takvanın zahiri, hududu muhafaza, batını ise ihlas ve niyettir. Takva helal, mübah, bir de şüpheli hususlarda söz konusu olur. Farzları ifa, haramları terk, takva değildir. Takva dinin bütün hükümlerini eksiksiz ve sürekli olarak titiz bir şekilde uygulamaktır. Takva sahibi olmak, ama takva sahibi olduğunu hatır ve hayalden geçirmemek esastır. Takva sahibi olduğunu sanan kişi takva sahibi değildir. Takva, kişinin kendini kimseden üstün görmemesidir. Takva sahibi kişiye, muttaki denir. İslam nazarında en üstün insan, takvası en fazla olandır. Müftülerin fetvasına, kadıların hükmüne göre, caiz olan bazı hususlar takva esasına göre caiz olmaz. Fetvanın “evet” dediğine bazen takva “hayır” diyebilir.”202 Bu saydıklarımızın hepsi takvanın esaslarıdır. Mü’minler olarak bunlara riayet etmek her Mü’mine vaciptir.

Allah bir çok ayette takva sahiplerini övmüştür. “Gerçekten Allah katında sizin en üstün ve şerefli olanınız. O’na karlı en takvalı olanınızdır.”203 “Allah’tan hakkıyla korkun”204 bu ayetler bize takvanın ne kadar ehemmiyetli olduğunu göstermektedir.

201 Gökcan, Tasavvufta Havf ve Reca/ Korku ve Ümit, s.38. 202 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.509.

203 Hucurat, 49/13. 204 Ali İmran, 37102.

“Takva, havf kelimesiyle de bire bir açıklanmıştır. Bu durum, havf ile takvanın yakın ilişkisini ortaya koymaktadır. Takva, havfın gereğini yapmak anlamını da taşımaktadır. Korkan kişi, korktuğuna itaat edecek ve günahlardan uzaklaşacaktır.”205 Kur’an da havf bazı ayetlerde Mü’minler için kullanmılmış bazı ayetlerde ise kafirler için kullanılmıştır. Ama takva öyle değildir.Takva, sadece Mü’minler için kullanılmıştır.

“Kur’an-ı Kerim’de havf ve takva yan yana ve müteradif anlamlarda kullanılmıştır. Allah korkusu, takva ile ifade edilmiştir: “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun.” (Ali İmran, 3/102) Abdullah b. Mes’ud, Allah’tan O’na yaraşır biçimde korkmayı şu şekilde izah etmiştir: “O’na asi olmayıp itaat etmek, nankör olmayıp şükretmek ve O’nu unutmaksızın hep hatırda tutmak.” İbn Mes’ud’un bu açıklamasından anlaşılacağı üzere, Allah’tan gerçek manada korkmak, sadece kalpte ve düşünce de olan bir korku değil, bu korkunun gereğini yerine getirmektir. Allah’ın istediği gibi bir kul olmak için eyleme geçmektir. O’nun yasakladığı şeylere yanaşmayarak günahlardan uzaklaşmak ve emrettiği şeyleri yerine getirerek O’na itaat etmektir.”206