• Sonuç bulunamadı

KONU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI VE YORUMU

B. HUKUKA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLEN DELİLLERİN

V. KONU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI VE YORUMU

Sanığın ikametgâhında kenevir bitkisi bulunduğu yönünde alman istihbarat üzerine, hâkimden karar alınmaksızın yapılan aramada, 50 kök kenevir bitkisi ele geçirilmiş, bu şekilde arama sonucu elde edilen delille sanığın ikrarı da dikkate alınarak yerel mahkemece sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi, hükmü; “alınan ihbar üzerine hakimden arama kararı alınarak, gecikmesinde sakınca varsa yetkili merciin yazılı veya sözlü arama emri ile sanığın ikametgahında arama yapılması gerekirken, il merkezinde, gecikmesinde ne gibi sakınca olduğu belirtilmeden, hakim kararı olmaksızın hukuka aykırı bir şekilde arama sonucu elde edilen delile dayanılarak, başkaca delille desteklenmeyen mücerret ikrarın da mahkûmiyete esas teşkil edemeyeceği gözetilmeden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozmuştur444.

Yargıtay özel dairesinin bozma kararına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının;

“somut olayda sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde hakim önündeki ikrarının özgür iradesine dayanması ve bu ikrarın başkasının suçunu üstlenmeye yönelik olduğunun ileri sürülmemesi karşısında kabule değer bir delil niteliğinde bulunduğunu, dolayısıyla sanığın suçunun sabit olduğunu belirterek”, itiraz yasa yoluna başvurmasıyla dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu: “Arama işleminin yapıldığı tarihteki yasal düzenlemeye göre, arama ancak hakim kararıyla mümkündür. C.Savcıları ile onun yardımcısı sıfatıyla emirlerini yerine getirmekle görevli kolluğun arama emri yetkisi istisnai olup, bu yetkinin doğması için bir ön şart olarak, gecikmesinde sakınca umulan halin gerçekleşmesi gerekir. Gecikmede sakınca bulunduğundan söz edebilmek için de, ilgilinin hakime başvurup karar aldıktan sonra tedbiri uygulamak istemesi halinde o tedbirin uygulanamaz duruma düşmesi ya da uygulanması halinde dahi beklenen faydayı vermemesi söz konusu olmalıdır.

Somut olayda zanlının, evinin damında hint keneviri yetiştirdiği yolunda duyum alınması üzerine, Narkotik Şube görevlilerince 24 Mayıs 2001 Perşembe günü 11.00 sıralarında, eşinin rızasıyla, sanığın konutunda, hakim kararı olmaksızın arama gerçekleştirilmiştir. Ancak, sanığın suçlama ve arama işlemi ile ilgisi bulunmayan eşinin

aramaya rıza göstermesi, hakim kararı alınması zorunluluğunu ortadan kaldıracak ve yapılan işleme hukuki geçerlilik kazandıracak bir husus değildir. Öte yandan, kolluk

134

tarafından düzenlenen tutanaklarda gecikmede sakınca bulunduğu belirtilmemiştir. Ayrıca dosya içeriğinde, şehir merkezindeki bir konutta çalışma gün ve saatleri içerisinde gerçekleştirilen arama için hakim kararı alınmasının gecikme yaratacağını ve bunun da sakınca doğuracağını düşündürecek bir belge ve bilgi de bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kolluğun arama konusundaki istisnai yetkisinin doğabilmesi için gereken yasal koşullar oluşmadan gerçekleştirdiği arama işleminin hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Somut olaydaki hukuka aykırılığı bu suretle saptadıktan sonra, hukuka aykırı biçimde elde edilen delilin ceza yargılamasında kullanılıp kullanılamayacağı sorununu inceleyecek olursak;

…sanığın konutunda hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi delil ile buna ilişkin düzenlenen ekspertiz raporlarının Yerel Mahkemece hükme esas alınmasında isabet bulunmamaktadır. Esasen somut olayda; aramanın hukuka aykırı

olduğu ve sonucunda elde edilen delilin hükme esas alınamayacağı hususunda Yargıtay Özel Dairesi ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında bir görüş farklılığı söz konusu değildir. Çözümü gereken uyuşmazlık, hukuka aykırı aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin, bu bağlamda hakkındaki ihbar ile sanığın mevcut ikrarının somut olayda mahkûmiyet için yeterli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır:

Soruşturmaya, sanığın evinde hint keneviri bitkisi yetiştirdiği yolundaki bir ihbar üzerine başlanmıştır. Sanık ise, gerek sulh ceza hakimince gerekse mahkemece tüm yasal hakları hatırlatılarak sorguya çekildiğinde: 25 yıldır uyuşturucu kullandığını, esrar elde etmek için olaydan iki ay önce evinin damına hint keneviri bitkisi ekip yetiştirdiğini, bunların yapraklarını kurutarak esrar elde edip içtiğini, bilahare hakkında ihbar vaki olduğunu ikrar etmiş; temyiz dilekçesinde dahi hint keneviri bitkisi yetiştirdiğini, ancak bunların cüz'i miktarda olduğunu belirtmiştir. Sanığın eskiden beri uyuşturucu kullandığı ve hint keneviri bitkisi yetiştirdiği yolundaki bu anlatımları, celbedilen adli sicil kaydıyla da doğrulanmıştır. Öte yandan, başkası adına suç üstlendiği iddia edilmediği gibi, dosya içeriğine göre böyle davranmasını gerektirecek bir neden de bulunmamaktadır. Çok uzun yıllar uyuşturucu kullanması ve uyuşturucuyu yetiştirdiği hint kenevirlerinden elde etmesi karşısında, ektiği bitkinin cinsi ile ilgili muhtemel yanılgısından da söz edilemez. Sanık başlangıçtaki ikrarını aşamalarda istikrarlı biçimde sürdürmüştür. Kaldı ki, ikrardan dönülmüş olsa dahi, bu durum ancak ikrarın gücünü zayıflatacak bir husus olarak görülebilir; ikrarın delil olma özelliğini ortadan kaldırmaz.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, hakkındaki ihbar üzerine başlatılan soruşturma ve kovuşturma evrelerinde sanığın ihbarla uyumlu ve hayatın olağan akışına da uygun düşen özgür ve samimi ikrarı karşısında, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla

izinsiz hint keneviri ekme suçu sübuta ermiştir”

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.11.2005 tarihli (Esas no: 2005/7-144, Karar no. 2005/150) yukarıdaki kararında445; "sanığın ikametgahında kenevir bitkisi bulunduğu" yönünde alman istihbarat üzerine, hakimden karar alınmaksızın yapılan aramada ele geçen suç unsurlarının yargılamada delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışılmıştır. Genel Kurula, somut olaydaki aramanın hukuka uygun olup olmadığı hususu, işlemin gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan usul kurallarına göre saptanmalıdır, diyerek, aramanın, suç tarihinde yürürlükte bulunan özel hayat ve konut dokunulmazlığının korunmasını amaçlayan Anayasanın 20 ve 21. maddelerine, 1412 sayılı CMK’nın 97. maddesine ve 2559 sayılı PVSK’nın 2. maddesine uygun olarak yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bu kurala uyulmadan re'sen arama yapılmasının anayasayla tanınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturduğunu da eklemiştir. Diğer yandan, O tarihte yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'un 97. maddesinde yer alan "gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, savcının yardımcısı sıfatıyla kolluğun re'sen arama yapabilme" yetkisinin devam ettiği kabul edilse bile, arama il merkezinde gerçekleştirildiğinden gecikmesinde ne gibi sakınca bulunan bir hal olduğunun da belirtilmediği, ayrıca, suçlama ve arama işlemi ile ilgisi bulunmayan sanığın eşinin aramaya rıza göstermesi, hakim kararı alınması zorunluluğunu ortadan kaldıracak ve yapılan işleme hukuki geçerlilik kazandıracak bir işlem olmadığı, nedenlerinden dolayı aramanın hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir.

Genel Kurul, aramanın hukuka aykırı olduğunu tespit ettikten sonra, sanığın konutunda hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi delil ile buna ilişkin düzenlenen ekspertiz raporlarının(yani maddi delillerin) Yerel Mahkemece hükme esas alınmasında isabet bulunmadığına ancak, hakkındaki ihbar üzerine başlatılan soruşturma ve kovuşturma evrelerinde sanığın ihbarla uyumlu ve hayatın olağan akışına da uygun düşen özgür ve samimi ikrarı karşısında, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla izinsiz hint keneviri ekme suçunun sübuta erdiğine hükmetmiştir.

136

Kanaatimizce 5271 sayılı CMK açısından bu karardan çıkarılması gereken üç nokta vardır:

• arama için kural olarak hakim kararı alınması, gecikmesinde sakınca bulunan bir hal var ise(açıkça belirtilmek suretiyle), yetkili merciin yazılı emrinin alınması,

• arama için verilen rızanın hakimden karar alınmayacağı anlamına gelmemesi

• hukuka aykırı arama sonucunda elde edilen delillerin yargılamada kullanılamayacağı.

S O N U Ç

Anayasamızın özel hayatın gizliliği( m. 20) ve konut dokunulmazlığını(m. 21) düzenleyen maddelerinde, hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin yazılı emri olmadan kimsenin üstünün, özel kağıtlarının ve eşyalarının aranamayacağı ve bunlara elkonulamayacağı, kimsenin konutuna girilemeyeceği, arama yapılamayacağı ve buradaki eşyaya elkonulamayacağı belirtilmiştir.

5271 sayılı CMK 119’da da arama için kural olarak hakim kararı gerektiği belirtilmiş ve anayasada belirtilen “yetkili merciin”, Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri( konut, işyeri ve kamuya açık olmayan işyerleri hariç) olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca 1.6.2005 tarihli “Adli ve önleme Aramaları Yönetmeliği”nde de kanuna paralel düzenlemeler yapılmıştır.

Bir arama faaliyetinin hukuka uygun yapılıp yapılmadığını saptayabilmek için ilk önce onun ne araması olduğunu tespit etmek gerekir. Tezimizin başında da belirttiğimiz gibi arama, önleme araması ve adli arama olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Tezimizin konusu Ceza muhakemesinde arama ve elkoyma olduğu için önleme armasına kısaca değinilmiştir.

Adli arama, suç işlenmesinden sonra ortaya çıkan ve suç şüphesi altında olan şüphelinin veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin elde edilmesi amacıyla yapılan işlemdir. Adli arama içinde kural olarak hakim kararı gerekir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcının, savcıya da ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri gerekmektedir. Ancak konut, işyerleri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar için kolluk amiri arama emri veremez(CMK 119). Görüldüğü gibi kamuya açık olmayan kapalı alanlar için sadece hakim ve Cumhuriyet savcısı yetkili kılınmıştır.

Ayrıca 5271 sayılı CMK’nunda yeni düzenlemelere gidilmiştir. Avukat bürolarında arama ve elkoyma ayrı bir hüküm olarak düzenlenmiştir(CMK 130). Kanunun müdafi değil de avukat terimini kullanması savunma makamı olan avukatlar için getirilen önemli bir düzenlemedir. CMK’nun 130. maddesinde düzenlenen bu hükme göre, avukat büroları ancak mahkeme kararıyla ve Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilecektir. Ayrıca arama işleminin baro başkanı veya onu temsilen bir avukatın huzurunda yapılması gerekmektedir(CMK 130). Arama yapılan avukat

138

bürosunda elkoyma söz konusu olduğunda avukat veya baro başkanı bu belgenin, avukatla müvekkili arasındaki mesleki ilişkiye ait olduğu itirazında bulunabilirler. Bu itiraz üzerine bu belgeleri inceleme yetkisi hakime verilmiştir. Hakim böyle bir ilişkinin olduğunu saptarsa belgeleri derhal avukata iade edecektir(CMK 130/2).

Son yıllarda ortaya çıkan internet suçları nedeniyle bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama yapılabileceği kanunda açıkça düzenlenmiştir. CMK 134’e göre, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilebilecektir. Maddede şüphelinin kullandığı bilgisayarın aranabileceği düzenlendiğinden bilgisayarın şüpheliye ait olmasına gerek yoktur. Burada Cumhuriyet savcısına ve kolluk amirine arama emri verme yetkisi verilmediğine de dikkat edilmelidir.

Ayrıca CMK’nun 122. maddesinde belirtildiği üzere, arama sırasında ele geçirilen belgeler her ne suretle olursa olsun kolluk tarafından incelenemeyecek, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından incelenebilecektir. Ancak hâkimin veya savcının elkoyulan 100 sayfalık teknik konulara ilişkin bir dökümanı nasıl inceleyeceği ise düşündürücüdür. Burada akla CMK 62 ve devamında düzenlenen bilirkişilik müessesesi gelmektedir.

5271 sayılı CMK’nın getirdiği yeniliklerden biriside arama esnasında müdafiin hazır bulundurulması durumudur. Artık CMK 120/3. maddesi gereğince, kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamayacaktır.

CMK’nın getirdiği bu olumlu yeniliklerin yanı sıra, “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” Cumhuriyet savcısının “yazılı emrinin” aranması çelişki oluşturduğundan ilgili kısımda açıklandığı üzere doktrinde eleştiriye uğramıştır.

Mukayeseli hukukta, özellikle Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’da, arama için kural olarak hakim kararı arandığı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise kolluğa doğrudan arama yapma yetkisi verildiği görülmektedir. Hukukumuzda ise kural, hakim kararı olmakla birlikte, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merciin yazılı emrinin aranması ve kolluğa hiçbir şekilde arama kararı verme yetkisi

(PVSK m. 20 ve AÖAY m. 8 hariç) verilmemesi karşısında; ülkemizdeki sistemin Avrupa ülkelerindeki sistemlerden daha fazla temel hak ve özgürlükleri korumaya yönelik olduğu söylenebilir.

Ancak en çok eleştiriye uğrayan düzenleme ise 1 Haziran 2005’te 5271 sayılı CMK ile birlikte yürürlüğe giren AÖAY’dir. Çünkü başta anayasa olmak üzere, CMK ve diğer kanunlarda, arama için, hâkim kararı ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merciin yazılı emrinin alınması kuralına istisna getirilmemiş iken, AÖAY’nin 8. ve bu maddenin devamı bir düzenleme içeren 30. maddesinde bu kurala istisnalar getirilmiştir. Bu da temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin Anayasanın 13. maddesine, kanunların anayasaya aykırı olamayacağına ilişkin Anayasanın 11. maddesine ve yönetmeliklerin kanunlara aykırı olamayacağına ilişkin Anayasanın 124/1. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

Bu nedenledir ki, Danıştay 10. Dairesi, AÖAY’nin 8. maddesinin (a) fıkrasında yer alan "hakkında tutuklama kararı, yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişi ile hakkında gıyabi tutuklama kararı verilen kaçağın .... yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada" hakim kararı alınmasına gerek olmadığına dair hüküm ile bunun uzantısı olan "haklarında gıyabî tutuklama, tutuklama kararı, yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişilerin yakalanması için" konutta yapılacak aramalarda ayrıca arama kararı alınmasına gerek olmadığına dair yönetmeliğin 30. maddesinin ilk fıkrasının da yürütmesini durdurmuştur.

Danıştay 10. dairesi, 5237 sayılı TCK’nunda ilgilinin rızası bir hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmişken, yönetmeliğin “rıza ile arama” ya ilişkin 8. maddesinin (f) bendinin de yürütmesini durdurmuştur.

Esasen yönetmelikte kanuna getirilen istisnalar zorunluluktan kaynaklanmakta olup tamamen kanunun pratik bir şekilde uygulanması amaçlanmıştır. Ancak böylesine temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren bir tedbir için yönetmelik ile kanun arasındaki çelişki kanuni bir düzenleme ile giderilmelidir. Bu kapsamda konutta ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar hariç olmak üzere, diğer yerlerde rıza ile aramaya imkân tanınmalıdır. Zira suç şüphesi altında olan bir kişinin, suç şüphesinden

140

kurtulmak için üzerinin aranmasını istemesi bu kişi için bir haktır. Arama kararı veya emri gelene kadar kişiyi bekletmek ise kişinin hürriyetini kısıtlama ve bazı haklardan yoksun kalmasına neden olabilir. Ancak konutta ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda kolluk arama kararı veya emri gelene kadar konutun dışında delillerin kaybını engellemek için gereken tedbirleri alabilir. Konut dokunulmazlığı ile vücut dokunulmazlığı arasında herhangi bir öncelik sıralaması olmamasına rağmen bu öneri tamamen günlük hayatta kanunun pratik bir şekilde uygulanmasına yöneliktir.

YARARLANILAN YAYINLAR

AKILLIOĞLU Tekin, Genel Olarak İnsan Hakları, EGM (Emniyet Genel Müdürlüğü ) Yay., no. 139, Ankara, 2000.

AKSOY, Şemsettin, Önleme ve Koruma Tedbiri Olarak Arama, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2006.

ARTUK, M Emin- GÖKCEN, Ahmet- YENİDÜNYA, A Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2000

BAKICI Sedat, Olaydan Kesin Hükme Kadar Ceza Yargılaması Ve Ceza Kanunu Genel Hükümler, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 1997

BAKICI, Sedat, Ceza Hukuku Genel Hükümleri, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007.

BARDAK, Cengiz, Ceza Muhakemesinde Hazırlık Soruşturması, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996

BOZER, R Turgay, Önleme Araması, , Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, DÜSBE, Diyarbakır, 2001

CENTEL, Nur -ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 1.Bası, İstanbul, 2003

CENTEL, Nur –ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Bas. Yay. Dağ. AŞ., İstanbul, 2003

CİHAN, Erol –YENİSEY, Feridun, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Bas.Yay. Dağ., İstanbul, 1998.

ÇAMLIBEL, Cemil, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Ülkemizde Arama Hukuku”,

(http://www.egm.gov.tr/egitim/eskisayi/36/web/ceza_muhakemeleri_usulu_ kanunu/cemil_camlibel.htm), Erişim Tarihi 21.12.2005.

ÇOLAK, Haluk – TAŞKIN, Mustafa, Açıklamalı-Karşılaştırmalı-Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Ankara, Seçkin Yayınevi,2005.

142

DÖNMEZER, Sulhi- YENİSEY, Feridun, Ceza Hukukunun Güncel Kaynakları, AII. 14 Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu, En Son Değişiklikler, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2003.

DÖNMEZER, Sulhi, Özel Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul, 1984.

EROL, Haydar, Adli Yargı İlk Derece Mahkemelerinde Ceza Yargılaması Ve Uygulaması, Ankara, 2006

ERYILMAZ, M. Bedri, Türk ve İngiliz Hukukunda Durdurma ve Arama, Ankara, 2003.

GÖKÇEN Ahmet, Ceza Muhakemesi Hukukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma, DEÜHF. Döner Sermaye İşletmesi Yayınları, no. 49., Ankara, 1994.

GÖLCÜKLÜ, Feyyaz – GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ve Uygulaması, Ankara, 1994.

GÖZLER, Kemal, İdare Hukuku, Cilt:II, Bursa, 2003.

GÜLŞEN Recep, Yeni Ceza Muhakemesi Hukukunda Arama,

www.cezabb.adalet.gov.tr/makale/139.doc Erişim Tarihi, 12.12.2005.

GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku, 8. Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara, 2003.

HAKERİ, M. Hakan, Haksız Yakalanan ve Tutuklananlara Tazminat Verilmesi, Ankara, 1999.

İNCEOĞLU, Sibel, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılama Hakkı, Beta Bas. Yay. Dağ., İstanbul, 2005

KAYMAZ, Seydi, Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı (Yasak ) Deliller, Seçkin Yayınevi, Ankara,1997.

KIRBAŞ, Sadık, Vergi Hukuku, 5. Baskı, Ankara 1992.

KOPARAN, M REŞAT, “Koruma Tedbiri Olarak Arama”,

http://www.cezabb.adalet.gov.tr/makale/185.doc, Erişim T. 12.12.2005. KUBİLAY, Taşdemir- ÖZKEPİR, Ramazan, Açıklamalı- İçtihatlı Ceza

KUNTER, Nurullah -YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12.Bası, Beta Yayınevi, İstanbul, 2003.

KUNTER, Nurullah -YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku Özet Kitap, İstanbul, 2005

KUNTER, Nurullah- YENİSEY,Feridun- NUHOĞLU, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, Arıkan Yayınları, İstanbul, 2006.

MALKOÇ, İsmail – GÜLER, Mahmut, Uygulamada Ceza Muhakemeleri Kanunu, C. 1, Adil Yayınevi, Ankara, 1994.

MALKOÇ, İsmail- YÜKSEKTEPE, Mert, Açıklamalar ve Yorumlarla 5271 Sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, Malkoç Kitabevi, Ankara, 2005.

MALKOÇ, İsmail, Açıklamalı- İçtihatlı Memur Yargılaması, Malkoç Kitabevi, Ankara, 2006.

MÜFTÜOĞLU, Güneş, Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti, Ankara, 1996.

NOYAN, Erdal, Ceza Muhakemesi, Ankara, Adil Yayınevi, 2005.

ÖNDER, Ayhan, “Ceza Muhakemeleri Usulü Hukukunda Arama”, İHFM, C. XXIX, S. 3.

ÖZBEK, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbiri Olarak Arama, Şeçkin Yayınevi, Ankara, 1999.

ÖZBEK, Veli Özer, CMK İzmir Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005.

ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 1995.

ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Eğitim Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006.

ÖZTÜRK, Bahri "Özgürlük İçinde Güvenlik: Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu": Hukuki Perspektifler Dergisi, 3. sayı, İstanbul, 2005.

ÖZTÜRK, Bahri – ERDEM, M. Ruhan – ÖZBEK, V. Özer, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2004.

144

ÖZTÜRK, Bahri – ERDEM, M. Ruhan, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. Bası Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

ÖZTÜRK, Bahri "Yeni Ceza Muhakemesi Hukukunun Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu", (http://www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/l 13.doc): Adalet Bakanlığı, 12.10.2005.

ÖZTÜRK, Bahri, “Özel Hayatın Gizliliği ve Arama”, MBD., Y. 11, S. 4, 1992.

ÖZTÜRK, Bahri, “Türk Ceza Kanunu Öntasarısı ve Hayatın Gizli Alanı ve Özel Hayata Karşı Suçlar”, MBD., Temmuz 1987.

ÖZTÜRK, Bahri, Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Ankara, 1992.

ÖZTÜRK, Bahri, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koğuşturma Mecburiyeti (Hazırlık Soruşturması), DEÜHF. Döner Sermaye İşletmesi Yayınları, Ankara. 1991. ÖZTÜRK, Bahri, Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ankara, 1995.

PARLAR, Ali- HATİPOĞLU, Muzaffer, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun Yorumu, C. I, Yayın Matbaacılık, Ankara, 2007.

PRADEL, Jean, Çağdaş Sistemlerde Karşılaştırmalı Ceza Usulü, Çeviren: Sulhi Dönmezer, İstanbul, 2000.

SAVAŞ, Vural- MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun Yorumu, C. 2, Ankara, 1995.

SELÇUK, Sami, “Kanıtların Toplanmasında Yasallık, Dürüstlük ve Total Ceza Adaleti”, YKD., C. 3., S. 2. Ocak, 1987.

SOKULLU-AKINCI, Füsun, Polis Toplumsal Bir Kurum Olarak Gelişmesi, Polis Alt Kültürü ve İnsan Hakları, İstanbul, 1990.

SOYASLAN, Doğan, Ceza Muhakemeleri Usulü Hukuku, Ankara, 2000.

ŞAFAK, Ali- BIÇAK, Vahit, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Polis, Roma Yayınevi, Ankara, 2005.

ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesi Kanunu Gazi Şerhi, Ankara, Seçkin Yayıncılık,

2005.

T.C. Danıştay Onuncu Daire, E. 2005/6392, T. 19.01.2006, Yürütmeyi Durdurma

Benzer Belgeler