• Sonuç bulunamadı

1.5. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ AÇIKLAMAYA YÖNELİK TEORİK

1.5.1. Klasik Yaklaşımlar

Ürün kalitesi karışık bir kavramdır ve üzerinde uzlaşılan bir tanıma sahip değildir. Yüksek kaliteli ürün, tüketicilere göre değerli olan birden fazla ek özelliğe sahip olan üründür. Tüketicilerin, ürünün sahip olduğu bu özelliklerinden dolayı, daha fazla ödemede bulunma isteğini artıran hız, kapasite, hacim gibi fiziki nitelikte özellikler olabilir veya güvenilirlik, tasarım, itimat gibi gayri maddi bir unsura da dayanabilir.

Kalite, ürünlerin tüketicilerin gereksinimlerini karşılama kapasitesi, imal edilen ürünün tasarımının önceden belirlenen ideal tasarıma uygunluk derecesi, ürünün kullanım açısından esnek ve uygun olması olarak da tanımlanabilir. Farklı kalitede mal ve hizmetlerin piyasalara arz edilmesi sonucunda “dikey ürün farklılaşması” meydana gelir ve yüksek kaliteye sahip ürün üreten firmalar pazar payında herhangi bir kayba uğramaksızın daha yüksek bir fiyat uygulayarak karlılıklarını artırabilir (Bakımlı, 2005: 23-24).

1.5. ULUSLARARASI REKABET GÜCÜNÜ AÇIKLAMAYA

YÖNELİK TEORİK YAKLAŞIMLAR

Çalışmanın bu bölümünde uluslararası rekabetin temellerini açıklayan klasik ve modern dış ticaret teorileri açıklanmıştır. Ayrıca uluslararası rekabet gücünü açıklayan kurumsal yaklaşımlara değinilmiştir.

1.5.1. Klasik Yaklaşımlar

Uluslararası ticaret teorileri Merkantilistler ile anılmaya başlanmış ve üzerinden yaklaşık olarak iki asır geçmiştir. Asıl temeller ise 1776 yılında Adam Smith tarafından yazılan “Ulusların Zenginliği” adlı eserle atılmıştır. Bu eser hem iktisat biliminin hem de uluslararası ticaretin temellerini oluşturmaktadır. Adam Smith’in ortaya koyduğu Mutlak Üstünlükler Teorisi’ni yaklaşık kırk yıl sonra David Ricardo Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi olarak geliştirmiştir. Klasik yaklaşımlar açısından rekabet gücü, bu iki teoriyle açıklanmaktadır.

1.5.1.1. Mutlak Üstünlükler Teorisi

Mutlak üstünlükler teorisi, Adam Smith tarafından ortaya atılmıştır. Adam Smith, “Ulusların Zenginliği” adlı eserinde ticaretin serbestleşmesinin ülkelerin refahını

artıracağını savunmuştur. Bir ülkedeki zenginliğin kaynağının, bir ülkede üretilen mal miktarında eşit olduğunu ileri sürerek Merkantilistleri eleştirmiştir. Mutlak üstünlük, bir ülkenin bir malın üretiminde diğer ülkeye göre daha etkin olması veya daha üstün üretim yeteneğine sahip olması olarak açıklanmaktadır (Savaş, 274: 1998).

Teoriye göre iki ülkeli ve iki mallı bir dünyada hangi ülke bir malı daha ucuza üretiyorsa o malın üretiminde uzmanlaşmalı ve onu ihraç etmeli, pahalıya ürettiği malı ise karşı ülkeden ithal etmelidir. Böylece iki ülke de dış ticaretten kazançlı çıkacaktır. Mutlak üstünlükler teorisinin temelinde uzmanlaşma ve işbölümü yatmaktadır. Uzmanlaşma sonucu kaynaklar etkin kullanılırken ülkelerin ve bu şekilde dünyanın refahı artacaktır. İşbölümü ise, bir malı diğer mal ile değiştirme eğiliminin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Teoride her ülkenin bir malda mutlak olarak üstünlüğe sahip olacağı varsayılmaktadır. Ancak bir ülkenin her iki malda da üstünlüğe sahip olacağı olasılığı düşünülmemiştir. Teorideki bu eksikliği David Ricardo karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ile açıklığa kavuşturmuştur (Seyidoğlu, 2003: 18).

1.5.1.2. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi

Uluslararası ticaretin mutlak üstünlüklere dayandırılmasının ticareti kısıtlayacağını öne süren Ricardo, ülkeler arası üretim maliyeti farkı yerine farklılığın derecesi üzerinde durmuştur.

Teoriye göre, önemli olan bir ülkenin bir mal üzerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmasıdır. Diğer bir deyişle, bir ülke bir malı diğer bir ülkeden daha ucuza üretmek zorunda değildir. Ülkeler karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu alanlarda uzmanlaşmalı ve ihraç etmeli, pahalıya üretebildiklerini ise ithal etmelidir. Bir ülkenin her iki malda da karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu durumda da dış ticaret yapılır ve ülkeler ticaretten kazançlı çıkar. Karşılaştırmalı üstünlükler yaklaşımına göre her iki malın üretiminde mutlak olarak dezavantajı olan bir ülke, daha az dezavantaja sahip olduğu malı üretip ihraç ederse, bu malın üretim ve ihracatında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmaktadır (İyibozkurt, 2001: 28).

1.5.1.3. Faktör Donatımı Teorisi

Heckscher-Ohlin teoremi olarak adlandırılan faktör donatımı teorisi, malların üretim fonksiyonlarının ülkeler arasında farklı olmasına dayanarak dış ticareti açıklamaktadır. Bu teoriye daha sonra P. Samuelson katkıda bulunmuştur. Teoriye göre, her ülke göreceli olarak daha fazla sahip olduğu üretim faktörünü yoğun olarak

gerektiren mallar üretir ve ihraç eder, göreceli olarak daha az sahip olduğu üretim faktörü daha yoğun olarak gerektiren malları ithal ederse, ticaretten bir kazanç oluşmaktadır. Faktör donatımı teorisi, klasik karşılaştırmalı üstünlük yaklaşımlarından farklı olarak iki üretim faktörü olduğunu ve teknolojiyi veri kabul etmekle birlikte dış ticaretin ülkelerin sahip oldukları nisbi faktör zenginliklerinden kaynaklandığını belirtmektedir (Karluk, 2002b: 32-34).

Teoriye göre, her ülke bol olan üretim faktörünü daha çok kullandığı malın üretiminde uzmanlaşıp bu malı ihraç eder. İhraç edilen mallar sonucu bu malın üretiminde kullanılan faktörlere olan talep artar. Aynı şekilde ülkeler göreli olarak daha az sahip oldukları faktörleri kullanarak üretilen malları ithal eder, böylece bu malların üretiminde kullanılan faktörler ülke içinde daha az kıt duruma gelir. İhracat sonucu ülke içinde bol olan üretim faktörüne talep artar; fiyatı yükselir. Dış ticaret ile ülkelerin bol olarak sahip oldukları üretim faktörlerinin fiyatı yükselirken, kıt olan faktörün fiyatı düşer ve dolayısıyla ülkeler arasında göreli olarak faktör fiyatları eşitlenir (Seyidoğlu, 2003: 20).

Klasik yaklaşımların öncüleri olan A. Smith ve D. Ricardo tarafından dünya ticareti birbirine benzer olmayan endüstriler tarafından üretilen malların alımı ve satımı şeklinde düşünülmüştür. Ülkelerin veya endüstrilerin farklı malları ithal ve ihraç etmesi şeklinde yapılan bu ticarete endüstriler-arası ticaret denmektedir. Diğer bir deyişle, endüstriler arası ticaret bir ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu malda uzmanlaşıp bu malı ihraç etmesi ve karşılığında karşılaştırmalı dezavantaja sahip olduğu başka bir malı ithal etmesi biçiminde de ifade edilebilir. Bu tür ticaret genelde gelişmişlik farkı olan ülkeler veya endüstriler arasında gerçekleşir. Gelişmişlik düzeyi birbirine benzer veya yakın düzeyde olan ülkeler veya endüstriler arasında gerçekleşen ticarete ise endüstri-içi ticaret denmektedir. Endüstri-içi ticaret aynı endüstride yer alan malların bir ülke tarafından eşanlı ihracatı ve ithalatı şeklinde tanımlanmaktadır (Çakmak, 2006: 31).

Endüstriler-arası ticaret karşılaştırmalı üstünlüklere göre yapılırken, endüstri-içi ticarette ülkeler bir malın hem ithalatçısı hem de ihracatçısı olduklarından karşılaştırmalı üstünlüklere göre uzmanlaşmaya gidilmemektedir. Endüstri-içi ticaret, geleneksel dış ticaret teorilerinin tam tersine, benzer faktör donatımlarına sahip ülkeler arasında ortaya çıkan ticareti açıklamak için eksik rekabeti ve ölçek ekonomilerini esas almaktadır. Ürün farklılaştırması derecesi ne kadar büyük ise endüstri içi ticaret düzeyi

o kadar büyüktür. Tam tersine ürün farklılaştırma derecesi ne kadar küçükse endüstriler-arası ticaret düzeyi o kadar büyüktür.